Sevgilim Sana Ölümü Sunuyorum...

Tragedy

Photo Manipulator
Katılım
7 Mar 2006
Mesajlar
6,789
Reaction score
0
Puanları
0
Sevgilim Sana Ölümü Sunuyorum...

Bir bebeğin gözlerinden bakar öte dünya.. Beyninin içinden bir silah patlar; birinden çıkar ve diğerinden geri girer merhamet kurşunu param parça eder yüreğini...

Bir bebeğin gözlerinden bakar insana zaman! Geçmişinden geleceğine gidersin o an...

Karanlığın sesini yanında getiren dalgalar eşliğinde şimşeklerle yaktım benim gibi yalnız sigaramı.. Ben yandım o da yansın diye...

Bir insan ayak bastığı her yerde neden ölümü arar? Nefes alıp nefes verdiği her an neden ölümü diler? Ve böyle hissettiği zaman ölümün kendisinden uzaklaştırılıp, yaşamın boğucu bir hücreye dönüşeceğini bile bile...

Tüm fal oklarını batırdım zamana. Emir gelmişti gayb aleminden. Yağmur gözyaşlarıma dokundu yeniden. Bir güneş öldü annesinin rahminden. Bir kadın doğdu isyanın gzlerinden özgürlüğe uzandı... Çocukken yıkanırken ağlardın dedi annem, birde saçların kesilirken... Gülerdin ama bayramlarda kurbanlar kesilirken... Hiç ama hiç ağlamadın ölümden sözedilirken... Belki ilk öldüğünde ağladığın içindir seni doğururken...

Bir bebeğin gözlerinden batar hayat en ince yerinden... Deniz kırılır bir daha en sıg yerinden... Güneş olup yanar ölüm derinden derinden... Kıyı paramparça olur ve ikiye yarılır en kalın sevgisinden. Bakma gözlerime gülüm ölüm biliyorum vaktin geldi çıkamazsın kabirinden... Sıralandı yine bir bir ölüm nedenleri... Yaşamak mış meğer sıradan ölüm... Ver elini yeniden ama bir bebeğin gözlerinden hayatı batırma yine en ince yerinden...

Hep aynı geceler boyu duyduğum ses, hayalimin sabah ışıkları gibi.. Kaç güneş battı kaç yıldız kaydı bu hayal gezegeninden? Yaşadıklarım mı gerçek yoksa yaşamadıklarım mı?

Diyorum ki gözbebeğim yıldızlara bakıyormuşcasına baksan bana.... O kadar uzaktaymışım gibi görsen. Ama ne zaman istesen ölüm pahasına, yine bir yıldız gibi kayıp geleceğimi de bilsen...

Bakmaya korktuğum (kıyamadığım) umutlar yeşerttim değişik yüreklerin kurumuş ama verimli vadilerinde... Sevgiler aşıladım sulayamayacağım yıllanmış özlem ağaçlarının en güçlü kollarına... Yapılmaması gereken herşeyi yaptım ben! Günahlardan sırat köprüsü kurdum kendime geçemeyeceğim...

Yoksa yok mu kimse! Kimsenin olmadığı bir yer yok mu yoksa!

Kor güneşler batıyor ruhumun sana dönük yanında! Kurumuş bir cesedin aciz ve zavallı duruşu sarıyor bedenimi... Sonra her ikisi de bir olup masum ve aptalca bir isyana çeviriyorlar yaşamı!

İkinci sınıf bir otelin köhne barında kahkaha atan insanlar bir yanda... Ben yanarım ölümüne içtiğim sigara bir yanda... Sen beni idam etmişsin yargısız, belalım çalar diğer yanda...

Son mektup mu son gemi mi yoksa son kez bin bir umutla sallanan bir el mi? Hangisi geri getirecek benliğimi? Hangisi çekip çıkaracak hergün biraz daha genişleyen bu bataktan beni?

Öylesine zor geliyor ki bazen yaşamak zorunda olmak... Yaşama bağlayan tüm bağlar anlamsızlaştığında... Birde ağaçlar gibi solup alıp vermek bir yana ağaçlar gibi dimdik ayakta hemencik ölüveresi geliyor insanın...

Aslında ne anlatacak bir şey kaldı ne de yaşanacak... Bulunması gereken ortak noktada zaten yoktu... Yaşanacak ne varsa yaşanmışlardan farklı olamaz artık...

Toplu mezar kazdım bu kez yüreğime... Herkesi ve herşeyi öldürdüm bir daha yeniden... Tahtaları bir bir dizdim üzerlerine birde... Mezar taşını bile diktim hatta... Bitti artık herşey ve herkes öldü...
Herkes öldü
Herkes öldü
Ölüm öldürülünceye kadar
Bende öldüm artık...


deecay
 
Öylesine zor geliyor ki bazen yaşamak zorunda olmak... Yaşama bağlayan tüm bağlar anlamsızlaştığında... Birde ağaçlar gibi solup alıp vermek bir yana ağaçlar gibi dimdik ayakta hemencik ölüveresi geliyor insanın...

Çok gusel sözler...Yüreğine sağlık..
 
Geri
Üst