Bana uzattığın bit buket sevgiyi almaya korktu ellerim.İlk defa titredi çekindi tutmaya o sevgiyi.Etraf buram buram sevgi kokarken benim için benim içim sanki buz kesti.dona kaldım birden niye böyle olduğumu bilmiyorum ama sevgi gözümü korkutmuştu.Sevgi her zaman acımı verirdi insana.İllakide bir parçasını alevler içinde yakar daha sonrada ardına bakmadan gidermiydi.Sevgi bu kadar acımasızmıydı.
Zamanlama önemlimiydi ki aşkta.O kalbin habersiz misafiri değimliydi.Benide bu haliyle yakmadı mı?Beni eline alıp duvardan duvara vurup kalbimi kor ateşlerde yakıp daha sonrada kapanmayacak yaralar bırakıp giden o değilmiydi?
Bunun için mi sevgiden bu kadar korkuyorum.Ben ki yasakları dinlemez,nerede imkansız şey varsa onu istemez miydim?Peki niye şimdi sevgiden kaçıyorum.Önceden ben onu kovalar bulmak için ne çabalar harcardım.Ya şimdi kapımın önünde duruyor ama kapıyı açmak için tereddüt ediyorum.İçeri girdiğinde yine üzülen ya ben olursam Dayanabilir miyim ki?bu darbeye kaldırabilir miyim?
Ama her şeyin bedeli yokmuydu.Aşk her zaman mutluluk demek değil ya.Dünyada en ağır bedeli aşk için ödüyoruz herhalde.Mutlu olmak isteyenlere yanında promosyon olarak acı,keder ve gözyaşı veriyorlar.
Dünyanın en bedava şeyi hayal kurmakken biz onu dahi yapamıyoruz.İçimizde koskocaman bir sevgi ağacı büyütmeye çalışıyoruz.O ağacın her yaprağında bizim olduğumuz ama yapamıyoruz.Çünkü bir gün o ağacın kesileceğini ikimizde çok iyi biliyoruz.İmkansız olanların gerçekleşmeyecek hayaller kurmanın ne kadar aptalca olduğunu bildiğimiz halde keşke böyle olmasaydı demekten alamıyoruz kendimizi.Gerçektende aşkın zamanı yokmuş.Beyinde bir sürü soru bırakıp gidiyormuş.Eğer bu soruların cevabı olsaydı demek ki aşk olmazmış.Sevgi insana keder ve dertten başka bir şey getirmezmiş gelirken yanında.Sevgi bir şekilde kalbe girerken mantık uçup gidermiş beyinden.Zaten mantığın olduğu yerde sevginin işi de yok.
Kalbimi senin ellerine bırakırken hiç korkmamıştım.Bir hamur gibiydim beklide istediğin gibi yoğurup daha sonrada bana bakıp işte benim eserim diyebilirdin.Ama ikimizde çocuk değildik.ve olanların farkındaydık.Bu aşk baştan sona kadar imkansızdı ve biz imkansızı kovalıyorduk.Bunun sonu da bir yenilgiden başka bir şey değildi.Sevgi ilk defa yenilecekti ve bizim bunu kaldırabilecek gücümüz yoktu.En güzel çare sevgimizi kalbimize gömüp uzaklaşmaktı.Coşkun dereler gibi çağlayan kalplerimizi susturmaktan ve o sevgi ağacının yaprakları sararıp solmadan bu aşka bir son vermeliydik.Zaten yarını düşünmüyorduk ki.Bizim yaşadığımız bugündü ve yarının hayatımızda yeri de yoktu.Çünkü bu ikimize de uymazdı.Bizim sevgimiz konuşmaktansa susmayı tercih ederdi tıpkı bizim gibi.Zaten sevgimizde bu yüzden yenilmedi mi?
Her şeyin ilacı olan zaman bizim sevgimizin ağrısını bile kesmedi,kanayan yarasını durduramadı.Ve rapor sonucunda da yazdığı gibi kanayan kalbimiz daha fazla dayanamadı oda sevgimiz gibi mücadeleye yenildi……..
Zamanlama önemlimiydi ki aşkta.O kalbin habersiz misafiri değimliydi.Benide bu haliyle yakmadı mı?Beni eline alıp duvardan duvara vurup kalbimi kor ateşlerde yakıp daha sonrada kapanmayacak yaralar bırakıp giden o değilmiydi?
Bunun için mi sevgiden bu kadar korkuyorum.Ben ki yasakları dinlemez,nerede imkansız şey varsa onu istemez miydim?Peki niye şimdi sevgiden kaçıyorum.Önceden ben onu kovalar bulmak için ne çabalar harcardım.Ya şimdi kapımın önünde duruyor ama kapıyı açmak için tereddüt ediyorum.İçeri girdiğinde yine üzülen ya ben olursam Dayanabilir miyim ki?bu darbeye kaldırabilir miyim?
Ama her şeyin bedeli yokmuydu.Aşk her zaman mutluluk demek değil ya.Dünyada en ağır bedeli aşk için ödüyoruz herhalde.Mutlu olmak isteyenlere yanında promosyon olarak acı,keder ve gözyaşı veriyorlar.
Dünyanın en bedava şeyi hayal kurmakken biz onu dahi yapamıyoruz.İçimizde koskocaman bir sevgi ağacı büyütmeye çalışıyoruz.O ağacın her yaprağında bizim olduğumuz ama yapamıyoruz.Çünkü bir gün o ağacın kesileceğini ikimizde çok iyi biliyoruz.İmkansız olanların gerçekleşmeyecek hayaller kurmanın ne kadar aptalca olduğunu bildiğimiz halde keşke böyle olmasaydı demekten alamıyoruz kendimizi.Gerçektende aşkın zamanı yokmuş.Beyinde bir sürü soru bırakıp gidiyormuş.Eğer bu soruların cevabı olsaydı demek ki aşk olmazmış.Sevgi insana keder ve dertten başka bir şey getirmezmiş gelirken yanında.Sevgi bir şekilde kalbe girerken mantık uçup gidermiş beyinden.Zaten mantığın olduğu yerde sevginin işi de yok.
Kalbimi senin ellerine bırakırken hiç korkmamıştım.Bir hamur gibiydim beklide istediğin gibi yoğurup daha sonrada bana bakıp işte benim eserim diyebilirdin.Ama ikimizde çocuk değildik.ve olanların farkındaydık.Bu aşk baştan sona kadar imkansızdı ve biz imkansızı kovalıyorduk.Bunun sonu da bir yenilgiden başka bir şey değildi.Sevgi ilk defa yenilecekti ve bizim bunu kaldırabilecek gücümüz yoktu.En güzel çare sevgimizi kalbimize gömüp uzaklaşmaktı.Coşkun dereler gibi çağlayan kalplerimizi susturmaktan ve o sevgi ağacının yaprakları sararıp solmadan bu aşka bir son vermeliydik.Zaten yarını düşünmüyorduk ki.Bizim yaşadığımız bugündü ve yarının hayatımızda yeri de yoktu.Çünkü bu ikimize de uymazdı.Bizim sevgimiz konuşmaktansa susmayı tercih ederdi tıpkı bizim gibi.Zaten sevgimizde bu yüzden yenilmedi mi?
Her şeyin ilacı olan zaman bizim sevgimizin ağrısını bile kesmedi,kanayan yarasını durduramadı.Ve rapor sonucunda da yazdığı gibi kanayan kalbimiz daha fazla dayanamadı oda sevgimiz gibi mücadeleye yenildi……..