Sevdiğini hor görmek zorunda kalmamış kişi ne bilir ki sevmeyi!

zuhaha

New member
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

Hiç vaktiniz yok,

"Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...

Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler,"out" lar...

Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü
görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi...

Dostlugu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar,

Size sesleniyorum!

Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten,

ya da hangi program verebilir bir agaç gölgesinde

uyumanın keyfini?

Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille bulusmasını?...

İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?

Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...
Ya da Geri dönüsüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler,

neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.

Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?..

Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza
megabaytlarınız mı yetmiyor?



- - -



- Havaların ısınmaya başladığı ve güneş enerjisiyle çalıştığımdan dolayı benim de ekstra enerjik bir polyannaya dönüştüğüm şu günlerde Müşfik Kenter'in sevdiğim yazılarından birini yazmak istedim buraya. Bu yazıyı içeriğine ihanet edip; yine internet,monitör,sanal dünya vs.. aracılığıyla paylaşmak da ayrıca ironik ama neyse..:))



Sonuç olarak aslında diyorum ki; kalk kardeşim şu bilgisayarın başından! Blog,mlog beklesin bırak! Kaçmıyor ya bunlar,yağmur yağıp şimşekler çakarken ne yapacaksın sonra!? :p

hava güzel,kuşlar,çiçekler,böcükleer..

Doğa adamı ol biraz,

nefes al,nefes ver,nefes al,nefes veeer...

Ne diyordum..?

Delimiyim?

öhöm,ehem..

Beni bu güzel havalar mahvetti diyorum,

başka da birşey demiyorum hakim bey..;))





Düşünün...



Kimi, neleri tercih ediyoruz kimlere…

Söyleyemiyoruz ´seni seviyorum´ diye.

Alışamamışız söylemeye ama onun yerine,

öyle şeyler yapıyoruz ki…
Ne mi yapıyoruz?

Mesela…
Arkadaşıma telefon açıyorum ´sana ihtiyacım var.

Seninle konuşmaya ihtiyacım var.´diyorum.
Önce bana işi olduğunu söylüyor.

Sonra´çok mu istiyorsun?´diye soruyor.
´Evet´ diyorum.
Buluşma yerine belirlediğimiz saatten önce gidiyorum.

Gözüm hep saatte ve cep telefonumda…
Umarım bir aksilik çıkmaz da gelir diye dua ediyorum.
Saat buluşmak için belirlediğimiz saati yarım saat geçiyor.
´Gelecek´diyorum. ´Beklerim´
Yaklaşık bir saat sonra geliyor.
´Kusura bakma geç kaldım.´ deyip neden geç kaldığını anlatıyor.
´Ama ne kadar geç kalırsam kalayım, beni bekleyeceğini biliyordum´ diyor.
´Ben de geleceğini biliyordum.´diyorum.

Sevginin en yücesidir inanmak…

´Hadi gel lütfen!´dediğinizde kaç kişi

´hemen gelirim´diyebilir ki…


--------------------------------------------





´Ay isterdim ama bugün çok işim var.´
´Hayatım sen birtanesin ama başka bir randevum var.´
´Dişçiyle randevum var.´
Bu listeyi uzatabiliriz..
Bir düşünün şöyle adamakıllı kaç kişi gerçekten sizi seviyor,

kimi, neleri tercih ediyoruz kimlere…
Ya da siz, evet siz, nelere tercih ediliyorsunuz hiç düşündünüz mü?

Eğer, siz davetten işlerden,

herhangi bir arkadaştan sonra geliyorsanız

sakın onun sizi sevdiğini düşünmeyin.

Sevginin ve değerin en güzel ve yanılmaz ölçeği tercihtir.
Önceliktir...
Gideceğiniz yer içtiğiniz içecek bahanedir.

Önemli olan bir arada olmak o anı yaşamak ve

ihtiyacınız olduğunda yan yana olmaktır.

Bir düşünün bakalım,sevdiğinizi sandığınız insanın,

hayatınızdaki öncelik sırası nedir?
Her şeyden önce mi?
O zaman gerçekten seviyorsunuz demektir.
O da size hayatındaki en büyük önceliği size veriyorsa,

hiç şüpheniz olmasın o da sizi seviyor ve değer veriyordur.

´Benim bir tanemsin´ gibi lafları söylemek kolaydır.
Gerçekten önceliği hep size veriyorsa hayatında

gerçekten onun birtanesi sizsinizdir.

Sevmek bir bakıma önceliktir.
Bunun en iyi yolu da sınamaktır.
´seni seviyorum´ sözünü duymasanız da olur.

Ama eğer seviyor ve seviliyorsanız

öncelik sırası hep sevenin, sevilenin olur.

alıntı​

"Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü,
kendilerini tekrar tekrar hatırlatmalarıdır.
Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.
Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir.
Hep ama hep hatırlarız. Ne biçim kaybetmektir bu?"
Sonsuz virgüllerden sonra korktuğumuz "nokta"dayız artık,
Yıpratmadan eskitmeyi öğrenemedik dostlukları
"Keşke"ler tükendi,muhatabı yok "iyi ki"lerin
Masal kabusa dönmeden terk-i diyar etmeli
Sonu geldiyse eğer..
Bitmeli​

iki bıçak seç kendine biri yaralamak için biri öldürmek pusu kur gözlerin karanlık gölgesine biri sevmek için biri ihanet iki yürek seç kendine biri yaşamak için biri gizlenmek bir korkak, bir kaçak, bir firar kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk içimdeki bıçak bir kere daha dönüyor olduğu yerde kalırsan sel basar yataklarımı gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde kimi zamanlar olur sevgilim iki bıçak bile yetmez bir tek ölüme..​

nasılsa öyle yaşanacaktı söylenecek bir bahane hep vardır ha bugün yalnız ha günün ötesi seni sevmek beni harcamak olmayacaktı
- sana yüklediğim anlamları senmişsin gibi düşünme aldanırsın. sen o anlamlarla sadece bende varsın ben seviyorsam
sen bahanesin
 

HTML

Üst