Serdar Turgut’tan Gülen’e övgüler

mursel03

New member
'Yurtdışında cemaatin kurduğu okulları görünce cumhuriyet tarihimizde ne kadar da büyük yanlışlar yapıldığını tekrar düşündüm.'
Akşam gazetesi yazarı Serdar Turgut, Fethullah Gülen cemaatinin Senegal'deki okullarını ziyaret etti ve bugünkü köşesinde izlenimlerini aktardı. Turgut'a göre, Türkiye'ye bu kadar yararlı olabilen bir sistemin uygulanmaması sadece parayla değil, zihniyetle alakalı..

İşte Turgut'un o yazısı:

Yurtdışında cemaatin kurduğu okulları görünce cumhuriyet tarihimizde ne kadar da büyük yanlışlar yapıldığını tekrar düşündüm. Bugün sivil toplum örgütü olarak cemaatin yapmakta olduğu işi, istese aklına gelse cumhuriyet rejimi de veya laik sivil toplum örgütleri de zamanında yapamaz mıydı diye düşünüyor insan ister istemez.

HERKES PARASINDAN BAHSEDİYOR AMA…
Herkes cemaatin parasal kaynaklarından bahsedip duruyor. Peki, ama cumhuriyet rejiminin veya laik güçlerin parası yok muydu? Cumhuriyet ve laik sisteme gönül veren büyük işadamları bu tür eğitim faaliyetleri için harekete geçirilemez miydi? Devlet, hükümet, siyasi partiler düşünemedi bu işi, şimdi aslında temelde gönüllü bir sivil hareket olan cemaat bu işi yapıyor diye kızmalara filan kalkıyorlar.

BEN DE GÖNLÜMÜ ONLARA AÇTIM
Kızmayı bir yana bırakalım artık iş işten geçti şimdi anlamaya ve ders çıkarmaya çalışmak zamanı. Senegal’deki Okulu görme fırsatı çıkınca özellikle bu anlama sürecime katkısını düşünerek daveti hemen kabul ettim. Çok sıcakkanlı, dostane karşılandık ağırlandık, gönüllerini bize açtılar. En azından kendim için söyleyebilirim ki ben de gönlümü onlara açtım. Öğrencileri gördük, dinledik fakat bence gezimizin en kritik anı, cumartesi misafirhanede yediğimiz yemekti. Çünkü bu yemeği bitirdikten sonra sohbet açıldı. Ben cemaatin bu meşhur sohbet gecelerini duymuştum. Dolayısıyla bir tanesinin içinde bulunmak da bana entelektüel açıdan zevk verdi.

CEMAATİ ELEŞTİRMEK BENİM HADDİME DÜŞMEZ
Sohbet bana yöneltilen bir soruyla başladı, harekete yönelik, yaptıkları iş hakkındaki eleştirilerimin ne olduğu soruldu. İlk aşamada 'Ben sadece öğrenmeye çalışan bir gazeteciyim ve bu ana kadar öğrendiklerimle Gülen Cemaati gibi büyük ve kapsamlı harekete eleştiri getirmek benim haddime düşmez' dedim. Çünkü gerçekten de büyük bir olay ile karşı karşıyayız.

İŞ ADAMLARININ CEMAATLE BAĞLANTILARI BÖYLE KURULUYOR
Düşünsenize örneğin Kahramanmaraş'ta bir grup işadamı hayatlarında hiç görmedikleri ve tanımadıkları Senegal'de bir okulu ve orada okutulan çocukları finanse ediyorlar. Bu her şehirde var yani her şehrimizde dünyanın bir yerinde bilmedikleri gitmedikleri, görmedikleri okula para harcayan işadamlarımız var. İsteyen bu insanlara Anadolu Kaplanları da diyebilir.

Sonra bir gün aniden bir Senegalli çocuk kafilesi cemaatin davetlisi olarak şehrinize geliyor bir salonda düzenlenen geceye. Zenci çocuklar sahneye çıkıp size Türkçe şarkılar söylüyor ve Kahramanmaraş'a özgü yöresel danslar oynuyorlar. Tabii bunu gören insanlar da cemaatin içine çoktan girmiş olan arkadaşları gibi gönüllü katılıyorlar harekete ve sayılar her gün büyüyor. Daha sonra o işadamları okullarının bulunduğu ülkeye gidip gelmeye orada iş yapmaya da başlıyorlar, ülkeye ve kendilerine para kazandırıyorlar. Biz oradayken Senegal'e bir göz hastanesi ve gözlük üretim merkezi kurmak için orada bulunan bir işadamı da vardı ve misafirhanede kalıyordu. Böylece okullar, orada öğrenilen Türkçe ve ayrıca yatırımlar sayesinde çocukların yetiştirildiği ülkede bir Türkiye sevgisi yaratıyor doğal olarak. İki ülke de kazanıyor.

SORUN SADECE PARADA DEĞİL, ZİHNİYETTE
Aslında çok karmaşık olan üzerinde gizemler yaratılacak bir sistem filan değil bu... Asıl anlaşılması zor olan başta sorduğum gibi Türkiye'ye bu kadar yararlı olabilen bir sistemi Cumhuriyet Dönemi'nde başka bir grubun neden düşünemediği, uygulayamadığı. Büyük ihtimalle cemaatin 10 imkânı varsa Türkiye Devleti'nin herhalde 100 imkânı da vardı ama böyle bir muazzam işe girişmek düşünülemedi veya arzu edilmedi. Sorun sadece parada değil sorun zihniyette.

PEKİ KAYBEDEN VAR MI?
Bir tek Fethullah Gülen düşündü bunu ve cemaatin bir siyasi hareket değil sosyal ve manevi bir hareket olmasını istedi. Yoksul ülkelerde yoksul ailelerin çocuklarını okutur ve aynı anda onlara Türkiye sevgisi verirken Türkiye'de hayırlı bir iş yapmanın mutluluğunu ve huzurunu tatma fırsatını da işadamlarına veriyordu. Görünürde kaybedeni olamayacak bir sistemdi bu. Ama yoksa bu sadece görünürde miydi yoksa bütün bu sistemin kaybedeni çocuklar ve gençler miydi?


BELKİ DE MUTLULUĞU YAKALAMANIN EN GARANTİ YOLU
Din ağırlıklı ve felsefi konulardaki sohbetimizde ben bu konuyu açtım ve konuştuk üstüne. Ben bu hareketin çok daha verimli işlemesi ve daha güzel sonuçlar alması için bazı eksiklikleri gördüğümü söyledim. Onlar hoşgörüyle dinlediler, sohbetimiz güzel gelişti. Ben bazı konuları yazarak ifade etmeyi tercih ettiğimi konuşurken yanlış anlamalar olacağını ve döner dönmez hemen yazacağımın sözünü verdim. Bugün de bu sözümü tutuyorum. Sohbetimiz sürerken ben birden fark ettim ki biz aslında insanın nasıl mutlu olacağını tartışıyorduk. Cemaatin içinde yer alan insanların nasıl mutlu olacağının cevabı netti bana göre. Allah'ın emirlerine uygun yaşamak, din ağırlıklı yaşam biçimi ve öldükten sonra cennet umudunu güçlendiren hayırlı işler yaparak yaşamak onları mutlu etmeye yetiyordu. Yetmez mi bunlar. Tabii ki yeter. Belki de bu mutluluğu yakalamanın en garanti yolu olabilir.

BİR SORUN VAR
Ama bir sorun var. Bu teleolojik/felsefi bir sorun aslında. Cemaat sadece benim gibi insanlara mutluluk yolunu açmak için var olsaydı, yani 55 yaşına gelmiş bir adama söylüyor olsalardı dediklerini her şey çok kolaydı. Kendime manevi değerlerin çok daha ağırlıklı olduğu bir yaşamı ben çok rahat kabul edip hayatımın geri kalan bölümünü mutlu olarak yaşayabilirim. Ancak yukarıda işleyişini ana hatlarıyla anlattığım sistemin merkezinde çocuklar ve genç olma çağındaki insanlar var. Fethullah Gülen bilgiyi manevi değerlerle birleştiren yeni bir eğitim tarzı geliştirdi. Bu cemaatin tabanının arzularına da çok uyuyor. Bilgi ve manevi değerleri birleştirmek muhteşem bir hedef de çocuklar ve gençler söz konusu olunca işin manevi değerler bölümü sorunlu olabiliyor, manevi değerler çocukların omzuna ağır bir yük bindirmek anlamına gelebiliyor.

FETHULLAH GÜLEN VE KONFÜÇYÜS
Aslında Fethullah Gülen, insanın mutluluğu yakalamasının zor olduğunu bilen ve bu konuda sistem oluşturmak üzerine düşünmüş bir insan. Ben bu gezide bu tür konuların açılacağını tahmin ettiğimden giderken yolda Jill Carroll tarafından yazılmış olan 'Medeniyetler Diyaloğu' (Gülen'in İslami Öğretisi ve Hümanist Söylem) adlı kitabı bir daha gözden geçirdim. Son zamanlarda Budizm üzerinde çok düşünmekte olduğumdan kitabın Gülen'i Konfüçyüs ile karşılaştıran bölümü ilgimi çok çekmişti.. Konfüçyüs da Gülen de insanın nasıl mutlu olabileceğine kafayı yormuş düşünürler. Konfüçyüs kurduğu sistemde bunu insandan daha büyük bir yüce varlığa bağlamadan yapmaya çalışıyor.

kaynak
 

HTML

Üst