Serçenin Avciya Nasihati

mcersel

New member
Avcinin biri kus avlamak için tuzak kurmustu.
Tuzaga küçük bir kus yakalandi.
Minik kusu eline aldi.

Hayret!
Minik kus konusuyordu.

Minik kus:

- "Ey büyük efendi! Sen birçok koyunlar, sigirlar, develer yedin.
Onlarin etlerinden bile doymadin ki, benim etimle mi doyacaksin?
Ben senin disinin kovugunu bile dolduramam.
Sayet beni saliverecek olursan, sana üç ögüt verecegim.
Bu ögütlerden ilkini senin elindeyken, ikincisini su damin üstünde,
üçüncüsünü ise agacin üstünde söyleyecegim.
Bu üç ögüdümü tutacak olursan, ömür boyu mutlu olursun." dedi.

Avci bu teklifi begendi.
Zaten eti olmayan bu küçük kusla nasil doyacakti ki? Kusun ögüdü belki ise yarardi.

Avci:

- "Peki, söyle bakalim" dedi.

Minik kus:

- "Elindeyken verecegim ögüt sudur:
(Olmayacak seye, kim söylerse söylesin inanma)."

Kus, bu birinci ögüdünden sonra avcinin elinden karsidaki damin üstüne kondu.

- "Ikince ögüdüm:
(Geçmis gitmis seyler için üzülme. Bir sey senden gittikten sonra onun hasretini çekme)."
Kus, ikinci ögüdüne devam etti:
"Benim karnimda on dirhem agirliginda çok degerli bir inci vardi.
O inci seni de, çocuklarini da zengin ederdi.
O inci senindi ama, kismetin degilmis.
Öyle bir inci kaçirdin ki, dünyada esi benzeri yoktu." dedi.

Avci, bu sözleri isitince:

"Eyvah! Ben kendi elimle kendime yazik ettim. Elimdeki talih kusunu kaçirdim.
Ah benim akilsiz kafam" diye üzülmeye, aglamaya ve dövünmeye basladi.

Kus, avcinin bu halini görünce:

- "Be aptal adam! Biraz önce ben sana ne ögüt verdim?
Su haline bir bak. Inci elinden gittiyse ne üzülüyorsun?
Ben sana geçen bir seye üzülme demedim mi?
Sözümü anlamadin mi?

Sonra sana ´Olmayacak bir söze sakin inanma´ diye ilk ögüdümü verdim.
On dirhemlik inciyi duyunca aklin basindan gitti.
Benim üç dirhem gelmeyecegimi bildigin halde, nasil içimde on dirhemlik inci bulunabilir?" dedi.

Avci, kusun uyarisini dinleyince, akli basina geldi.

- "Hayir, güzel ve akilli kus!
Su üçüncü ögüdünü de söyle, öyle git." dedi.

Minik kus, üçüncü ögüdünü vermek için damdan agacin üstüne siçradi ve avciya alayli bir tavirla:

- "Allah Allah! Ilk iki ögüdümü çok iyi tuttun da üçüncüsünü mü tutacaksin?"
diyerek tamahkar avcinin haline güldü ve gögün maviliklerine dogru uçtu gitti...
Uykuya dalmis bilgisiz kisiye ögüt vermek, çorak yere tohum saçmaktir.

Abdallik ve bilgisizlik yirtigi yama kabul etmez.

Ey ögütcü, ona hikmet tohumunu saçmadan önce, onu yamasiz, yirtiksiz hale getir.
 

mcersel

New member
Şizofrenin AŞKI

İçene kapanık bir delikanlı vardır.Hergün işten çıkınca parka arkadaşlarının yanına uğrar.Birgün gittiği parkta çok güzel bir kız görür,ve yanında gidip oturmaya karar verir.Cesaretini toplayıp dediğini yapar.Kıza merhaba oturabilirmiyim der.Kız gülen bir yüzle tabiki der.Ve orda konu ilerler delikanlı kızın yanından ayrılırken telefon numarasını ve bir daha buraya gelip gelmeceğine sorar.Kız ben hep burdayım,ayrılırlar.Delikanlı iş çıkışlarında artık hep kızla buluşur arkadaşlarıda artık sitem etmeye başlar.Birgün eve arkadaşları ile gider.Annesi kapıyı açar.Anne arkadaşlarım geldi yemek yiyip dışarı çıkıcaz der.Annesi ağlayarak odayı terkeder.Delikanlı bu olay karşısında şaşırır.Arkadaşları ile yemek yer sohbet eder ama aklı hep annesindedir.Neden böle yaptığına anlam veremez.Aradan uzun zaman geçer.Parktaki kız arkadaşı ile artık evlenmeye karar verirler.Bu olayı annesine anlatmak için koşa koşa eve gider.Kapıyı açıp içeri girdiğinde annesinin ağlama sesini duyar.Sizin oğlunuz şizofren diye bir ses duyar ve sessizce mutfağa girip dinlemeye devam eder.Annesi doktor bey bir çaresi yok mu diyerek doktoru uğurlarken çocuğunu yerde ağlarken görür.O sırada çocuğun aklından evleneceği kız geçer ya oda hayalse der..
Annesin sesiyle irkilidir delikanlı.Sen der, delikanlı evet anne bütün konuşmalarınızı duydum deyerek kendini dışarı atar.Aklında heğ evlenceği kız vardır.Allah'ım ne olursun o hayal olmasın der ne olursun olmasın..Sakinleşince eve gider ve annesi çocuğa herşeyi anlatır.Eve getirip gülüp konuştuğu yemek yediği arkadaşlarının bir hayal olduğunu söyler.Delikanlı şaşkın bir halde oda hayal evet biliyorum der. Aradan iki gün geçtikten sonra kız arkadaşını arayıp evine yemeğe davet eder.Kız bu nazik olay karşısında teklifi kabul eder.Delikanlı annesine herşeyi anlatır.Bana doğru söyliceğine dair annesine yemin ettirir.Oda hayal mi değil mi diye sadece annesine güvenmektedir.Akşam olup çatar.Kızı iş yerinden alıp eve götürür.Ama hep dua eder ALLAH'IM inşallah hayal değildir diye.Evin kapısını heyecanlı bir şekilde çalar.Kız çocuğun bu hareketlerine anlam veremez.Vee annesi kapıyı açar yüzünde bir gülümse merhaba KIZIM der.Delikanlı bu olay karşısında şok içindedir.SADECE EVET EVET HAYAL DEĞİLSİN DİYE BAĞIRIR... Delikanlının bugün hayal olmayan 2 tane çocuğu vardır Melis ve Hakan adında...
 

mcersel

New member
Aşkın Gözü Kördür

Uzun zaman önce, dünya yaratılmadan insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış. Bir gün, toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın oturuyorlarken Saflık ortaya bir fikir atmış: "Neden saklambaç oynamıyoruz?" Ve hepsi bu fikri beğenmiş ve hemen çılgın Çılgınlık, bağırmış: "Ben ebe olmak ve saymak istiyorum, Ben ebe olmak istiyorum!" ve başka hiç kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için, Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış, 1, 2, 3. Ve Çılgınlık saydıkça, iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar. Şefkat Ay’ın boynuzuna asilmiş; ihanet çöp yığınının içine girmiş; Sevgi bulutların arasına kıvrılmış; Yalan bir tasın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gülün dibine saklanmış; Tutku dünyanın merkezine gitmiş; Para hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış. Ve Çılgınlık saymaya devam etmiş, 79, 80, 81, 82. Askın dışında, bütün iyi huylar ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış, Aşk, kararsız olduğu gibi, nereye saklanacağını da bilmiyormuş. Bu bizi şaşırmamalı çünkü hepimiz Askı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz. Ve Çılgınlık 95, 96, 97... ye gelmiş ve 100'e vardığı anda, Aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış. Ve Çılgınlık bağırmış "Sağım solum sobedir, geliyorum!" ve arkasını döndüğünde, ilk önce Tembelliği görmüş, o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş. Sonra Şefkat’i ayin boynuzunda görmüş ve ihaneti çöplerin arasında, Sevgiyi bulutların arasında, Yalanı gölün dibinde ve Tutkuyu dünyanın merkezinde, hepsini birer bulmuş, sadece biri hariç. Ve Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış, en son saklı kişiyi bulamamış, derken Haset, aşk bulunamadığı için haset ahaha, Çılgınlığın kulağına fısıldamış:"Askı bulamıyorsun, O güllerin arasında saklanıyor." Ve Çılgınlık çatal seklinde tahta bir sopa almış ve güllerin arasına çılgınca saplamış, saplamış, saplamış, ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar. Ve haykırıştan sonra, Aşk elleriyle yüzünü ahaha ortaya çıkmış ve parmaklarının arasından iki sicim gibi kan akıyormuş, gözlerinden. Çılgınlık Askı bulmak için heyecandan Askın gözlerini çatal sopa ile kör etmiş. "Ne yaptım ben? Ne yaptım ben? Diye bağırmış."Seni kör ettim. Nasıl onarabilirim?" Ve Aşk cevap vermiş, "Gözlerimi geri veremezsin. Ama benim için bir şey yapmak istersen, benim kılavuzum olabilirsin."Ve o günden beri, Askın gözü kördür ve her zaman Çılgınlık yanındadır..."
_________________
 

mcersel

New member
~MaViYe TuTKuN YüReGiMDeN~

Hala Aşksın Sen


Hala Aşksın Sen.
Ama Sadece Şarkılarda...

Aşk nedir diye sordular bana, hiç düşünmeden koydum ismini yerine, yazıp yüreğimin elleriyle...
Senli anlamlar yükledim sevda şarkılarının her sözcüğüne, her hecesine. Haykırışlara dönüştüler, içimde bir yerlerde...
Sırılsıklam bir özlemdi gözlerimden akan.
Damla damla bir ümitle içimde oyalanan.
Dokunmanın coşkusuyla, taştı boşaldı birden...
Saklanamaz bir çağlayışla,
kurtuldu esaretten...

Umutlarım terketmişlerdi beni çoktan oysa. Mutululuklarsa uzaktılar bana, bir o kadar da ulaşılmaz.
Yalnızlık bir yağmur misali yağıyordu ruhuma hiç durmaksızın. Zincirleyip yüreğimi, hapsetmiştim ben de ıssızlığıma kendimi.
Ta ki ellerin dokununcaya kadar ellerime...
Atıp yüreğimdeki zinciri bir kenara, açtım bütün kapılarımı sana..
Susturup aklımdan geçen bütün düşünceleri, kulak verdim içimdeki çığlıklara...
Evet, sendin beklenen,
Evet, sendin istenen,
Eksikliği gözlenen,
Yokluğunda özlenen...
Bir yanım hep eksik, hep yarımdı yokluğunda.
Neyi özlediğimi, neyi beklediğimi bile bilmiyordum. Neyi aradığımı, neyi istediğimi bile fark etmiyordum.
Yollarım vardı benim.. Önümü görmeden, bilmeden nereye varacağını, gittiğim.
Bazen hızla koştuğum, bazen yavaş adımlarla yürüdüğüm. Yolların sonu karanlıktı, sen çıkmadan önce yollarıma...
Asabiydim ondandı,
Hep mutsuzdum ondandı,
Yıllar yılı saklandım, gözyaşıyla kutlandım...

Bulutların arkasına gizlenmiş güneş misali, korkuyordum sevdaya göstermekten kendimi.
Bütün karanlıklarımı çıkarıp aydınlığa, güneşim olup doğdun dünyama.
Susuz kalıp kururken ruhum bir toprak gibi, yağmurum oldun, yağdırdın sevdanı üzerime.
Cümlelerimin gizli kalmış özneleri, "sen" li oldular, "biz"li oldular...
Umutsuzluklara ait tüm gözyaşlarımı silip, mutluluğa dair damlalar döktüm gözlerimden..
Gidişin de çok ani oldu ya,
Gelişin gibi...
İşin doğrusu;
Varlığına alışmaktan daha zor oldu,
Yokluğuna alışmak.
Alıştım mı bilmiyorum,
Ama mecbur olduğumu biliyorum.
Boşver...
Coşkusuda çok güzeldi varlığının,
Yokluğunun acısı da, hiç fena değil hani...


Seni görmediğim zamanlarda, hani hiç dokunmadığım günlerde, hani bakışların değmediğinde bile gözlerime, bir an dahi düşünmedim çıkarıp atmayı içimden. Senli kelimelerim çığlığa dönüştüğünde, kaybolduğunda yokluğunun karanlığında, sen duymadığında bile vazgeçmedim sana seslenmekten. Düşlere, hayallere sarılıp, günlerce gecelerce avundum onlarla. Sensizlikte de sevmeyi öğrendim seni.. Hasretini de sevdim.. Seninle herşeyi sevdiğim gibi.. Varlığının heyecanı gibi sahip çıktım, benimsedim yokluğunun acılarına da..
Güldüreni de, ağlatanı da, sevinçler yaşatanı da, hüzünlere boğanı da...
Sana dair, sevdana dair ne varsa, benimdi onlar da...

Soranlara neden böyleyim,
Bilmediğimi söyledim.
Yalandı bu,
Sensizlikti keyifsizlik sebebim.
Gelişinle eksik parçam bir anda tamamlandı...
Sende gördüm ya o an,
Sevinçten nasılda ağlandı...
Geldiğinde sona erdi tüm acıtanlar, tüm sancıtanlar. Çıplak yüreğinle basıp yüreğime, dindirdin yaralarımın kanayanlarını.
Dünyama gelmeden önce kapalıydı gözlerim, açtım gözlerimi, uyandım sevdana.
Hiç beklemediğim bir anda, hiç ummadığım bir zamanda tuttun yine ellerimden..
Çıkmazlara doğru giden adımlarımı, döndürüp geriye yürüdüm sana doğru gelen yollara..
Yarım kalmış bir hikayenin bilmediğim bir satırında bıraktığım sevdanı, alıp oradan devam ediyorum kelimelerime..
En güzel dünlerim, en inanılası düşlerimdin sen. Şimdi en yaşanılası bugünlerim, en umut dolu yarınlarımsın benim...

Evet, sendin beklenen,
Evet, sendin istenen,
Eksikliği gözlenen,
Yokluğunda özlenen...
Hep "Aşk" Olarak Kalacaksın Sen..
Yüreğimin Kalemiyle Yazılan, Her Satırımda...

Hüzünlerime geri dönüyorum...

Ben, hüzünlerime geri dönüyorum ...
Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere?
Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum.
Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi.
Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...
öğrendim, evet geç de olsa öğrendim bunu.
Çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum,
uzaklardan bir el... Üşüme diye.
Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu. Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...
Hani; öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların,
uyuşur kalır da manâsız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker,
ezip de geçer tüm bedenini,
acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe... Manâsız buluyorum sanki artık her şeyi.
Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim,
sonra gülüp geçerim gibi geliyor.
Aşkı sorsalar,
aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim AŞK'a,
dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım,
geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin... ??
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın,
anlar mı beni aşkla gelen, beni ben olduğum için mi, kendi var ettigi için mi ister...!!
Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der,
yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider...
Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca.
Nasıl da manasız bakıyorum etrafa.
Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa.
Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum.
Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum.
Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...
Bir el istiyorum başımda... Saçlarıma dokunsun istiyorum,
tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla...
Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ...
ve alsın tüm donuklukları usulca.
Bir göz istiyorum gözlerimde...
Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün,
hâlâ arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden,
açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma,
yolum olsun yordamım olsun istiyorum...
Bir omuz istiyorum... Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim.
Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz istiyorum.
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...
İçimi huzur kaplasın istiyorum,
hiç konuşmadan saatlerce orada kalmak,
hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...

Biliyorum, ne de çok şey istiyorum...
Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum,
yine de çok üşüyorum,
ve yine de seni istiyorum... Ben, hüzünlerime geri dönüyorum...
 

QapriS

New member
günde yalnısca bir konu açma hakkı wardır konu açmadan önce bölüm kurallarını okumalısn..
 

mcersel

New member
Maviler çok üşüyecek...

Çocukken geceleri yıldızlara bakardım...
Başımı gökyüzüne kaldırır heyecanla yıldızları sayardım.
Kaçında aşk vardı,
Kaçından böyle görünürdü gökyüzü, Kaçında denizler bu kadar güzel ve kaçında aşk maviydi...

Yıllar sonra senin gözlerinde gördüm yıldızları...
Gözlerinde o çocukluk heyecanımı yaşadım yeniden.
Mavi denizleri, mavi gökyüzünü, mavi aşkı gördüm...
Belki de onun için sen gözlerini kapattığında sönüyor yıldızlarım...

Gözlerinden bir yol çizdim kendime, Yıldızlara tutunarak ulaştım aşka... Aşk maviydi; gözlerinde aşka bulandım...
Şimdi belki de bu yüzden;
Gözlerini kapadığında yolumu kaybedişim...

Şiirler okurdum gökyüzüne bakarak; Nefesimden cam buğulanırdı...
Adımı yazardım o şiirli buğuya,
Yanında bir boşluk bırakarak...
Sonra yanına eklenecek mavi aşkımı hayal ederdim saatlerce...
Şöyle olmalı, böyle bakmalı, böyle konuşmalı...

Şimdilerde gözlerine bakarak şiirler okuyorum içimden, sen duymuyorsun...
Gözlerinin buğusuna adımı yazıyorum, Yanına da mavi aşkımı;
Yani seni...
Kapasan gözlerini, buğusu silinecek, Adım silinecek gözlerinden, aşk silinecek...

Bir şiir okuyorum soğuk cama yaslanıp;
“Yokluğun cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum kapama gözlerini” diye biten...
Şimdi gözlerini kaparsan;
Gözlerindeki yıldızlar sönecek...
Şimdi gözlerini kaparsan;
Maviler çok üşüyecek...:vur:aşk

Mavi Mavi Sevdim Seni


Bir tek seyi unutma
seni sevdim ben
kalbim simdi bir sokak çocugu
kelebekleri göç etti gönlümün
issizlasti hayat sanki
sanki sabahi eksik siirlerimin
sanki gecesi hep kanayan bir yara
ve sanki artik hep kanayacak
aglanacak bir askin kiyisina vurduysa gözlerim
çare yok aglayacak

Bir tek seyi unutma
seni sevdim ben
kapilari kendime ben açamadim
ya da yanlis saatlerde bekledim gelmeni
ter içinde takvimler
istasyon öksüzlügünde gözyasim
düsünüyorumda sen gideli ne çok yalnizim
sarmasik askin sarisinda kaldim, sarilamadim
savunamadim seni kimselere
anlatamadim seni kimselere
kimsesiz kaldim
en çok da sensin

Bir tek seyi unutma
seni sevdim ben
sana uyumak
sana uyanmakti hayat
siratini geçtim yasarken,korkmadan
korkumu geçtim cesarete ihanetle
berdus bir,yalan masumiyeti öptüm bile bile
tek sen gitme diye
sonbahar oldum ,yaprak yaprak
agaç oldum köklerimi unutarak
tesellisiz bir geceye firlatildim
kalbimi dar bi kafese kapatarak
içimde bir kanarya
hiç susmadan aglayacak

Bir tek seyi unutma
seni sevdim ben
yakamozlarinda yikadim sevdami çirilçiplak
seni sevdigimi bagirdim mehtabina
beyazinda aklandim bulutunun
mavi mavi sevdim seni
içim kan aglayarak

Bir tek seyi unutma
seni sevdim ben
anlattikça kis vuruyor satirlarima
anlattikça üsüyor,anlattikça isiniyor yüregim
bu gün sardunyalarim da açmadi
belkide küskün renklere
ellerimde ibadet gibi yasadiklarim
ellerimde günah gibi yasayamadiklarim
sensiz soluyorum anlayacagin
mavi mavi ölüyorum
duyuyormusun
ordamisin
varmisin
yokmusun?
Bir tek seyi unutma
seni sevdim ben
yanarak
yikilarak
aklima her geldiginde AGLAYARAK...

HOŞGELDİN HAYATIMIN MAVİSİ !

Geceydi seni bana taşıyan...

Sen geceye yakındın, bende sana...

Ağır aksak işleyen zamanın düşürdüğü tuzaklardan kurtulup geldin, hoş geldin.

Korkularınla, sırlarınla ve sadece gözlerine derin bakanların görebileceği acılarınla geldin, iyi ki geldin...

Bekleyişlerimin içine hapsettiğim özlemlerim vardı. Nicedir kimseyle paylaşmadığım hüzünlerim. Soramadığım sorularım.. Hatırladığımda yüreğimde yaratacağı o korkunç sızıyı duymaktan korktuğum için beynimin bir köşesine fırlatıp attığım ve bir daha hiç dokunmadığım anılarım vardı...

Şimdi özgür bıraktım özlemi. Şimdi hüzün de sevinç de doyasıya yaşanıyor bende. Sorular cevabını buluyor, anılar canlanıyor, çünkü sen geldin.

Susmak ne çok akıllandırmış beni... Ne çok biriktirmişim kelimelerimi... Bir bir dökülürken dilimden sevda sözcükleri senin o tedirgin duruşun bile durduramıyor beni.

"Seni soluyan bir rüzgara kapılmış gidiyorum.", yüreğimi bir yelken gibi açtım, seninle dolduruyorum. Seninle olmanın, seni yaşamanın ve zamanı sadece seninle paylaşmanın eşsiz hazzını duyumsuyorum, ne iyi ettin de geldin...

Bir büyüysen bozulma! Bir hayali yaşıyorsak kaybolma. Hep biz çözecek değiliz ya gerçeğin düğümlerini, bırak kendi halinde kalsın.

Ruhuna talibim ben asıl gerçek bu. Kaçışlardan bıkmış, hep yarım kalmış ruhum da bir tek seninle doyuma ulaşacak, kendini bulacak.

Dedim ya, sen geldin. Bir de mavi var öyle ya...

Nereye saklamıştım maviyi ? Kimlerden gizlemiştim de yok sansınlar istemiştim ? Bak, güneş bile mavi mavi parlıyor görüyor musun ? Yavaş yavaş yok oluyor yüreğimin gri katmanları. Maviyle anılıyor görebildiğim her şey.

En çok maviye tutkunum ben, bu yüzden mavi sen oluyorsun, çocuk gibi seviniyorum. Sen maviyle geldin...
Sahi, çocuk olmayı ne kadar özlemişim ben...

Senin içindeki çocukla oynayacak bendeki çocuk. Yalansız ve saf olacak. Kumdan kaleler yapacak, içine seni koyacak. Kaleyi yıkacak, seni kurtaracak, kahraman olacak. Çığlıklar atacak, yorulmayacak, sensiz hiç bir oyunda "ebe" olmayacak. Korkma , içindeki o çocuk hep yaşayacak, kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. Çünkü sen o çocukla varsın, o çocukla geldin.

Yoktum ben , senden önce yoktum sanki. Sen geldin varlığını bildim. Sen geldin bir dokunuşun, bir öpüşün nasıl da büyük bir hazza dönüştüğünü gördüm.

Sen geldin ben oldum, aşk oldum.

Sen geldin....

Ama ne güzel geldin...

Vedanın rengi oluyor saçlarım...


Gidişler kalıyor avuçlarımda

Sırılsıklam bir MaVi kalıyor yüreğimde...

Hayata veda eder gibi bir veda kalıyor dilimde

Ben kalıyorum dağlarda

O doruğuna erişilmez dağlarda...

Sonra...

Bir denize uzanıyor gözlerim...

Bir umut denizi, sonsuz... MaVi...

Ayaklarım çıplak suyun serinliğinde

Saçlarım rüzgarda...

Vedanın rengi oluyor saçlarım...

Her bir teli hüzne çalıyor

Sonsuz bir hüzne...

Sonra...

Ben, yine bir ben kalıyorum doruklarda

Gece, yıldızlar...

Yalnızlık kadar hüzünlü

Ben oluyorum sen olmayan yıldızlarda...

Gidiyorum sonsuzluk kadar

Kalıyorum MaVi kadar gökyüzünde...

Sana Mucize Vaadetmiyorum...


"Sana mucizeler vaadedemem ama, mucize aratmayacak kadar çok sevebilirim seni"
Bir sevda masalı bu... Yazmaya henüz başlamadım... İnsan yaşarken yazamıyor bazı şeyleri, aynı kelimelerin arasında gidip geliyor.... Ne zaman yazmaya kalksam hep aynı cümleler... Onun için, yazmaya başlamadım daha...Ama bu bir masal... Bu bir sevda...
Ben seni sevdiğimde, aklım hür bir çocuktu... Ne istersem yapabileceğimi, ol dersem olabileceğini, dünyanın ekseninde ömrümü geçireceğimi sanıyordum... Ben seni sevdiğimde en çok kendimi seviyordum...Şimdiyse, seni...
Sana dair ilk cümlem -korkuyorum senden- di... O anki gülüşün hala aklımda... Anlayamayan, hoşuna gitmiş, kafası karışmış bir gülüş... -masalları sever misin?- demiştin bana, sonra da küçük kızının masal kitabından bir masal okumaya başlamıştın... Ben de bu sevda masalını yaşamaya... Masalları severdim, evet... Ama bunu sana söyleyemedim. Korkuyordum senden... Şimdiyse, seni kaybetmekten...
Konuşamıyordum, anlatamıyordum, dinleyemiyordum, dizginleyemiyordum duygularımı, içimde deli bir nehir gibi çağlayan aşkı tutamıyordum...
Yapamadığım çok şey vardı... Ama sevdim seni...
Sana mucizeler vaadetmedim... Ama sen, mucizenin ta kendisiydin... Ben de seni mucize aratmayacak kadar sevdim...

"Sana Mucizeler Vaadedemem... Ama mucize aratmayacak kadar sevebilirim seni..."
Bir mucize arar gibiydin seni tanıdığımda... Gözlerin nereye baksa aynı soruları soruyordu bana... "Gerçekten aşk var mı?" "Gerçekten mavi sevebilir mi insan?" "Gerçekten bir MaSaL yazılabilir mi bir yaşamdan"...
Öyle çok kırılmıştın ki, korkuyordun... Bense hiç kırılmamıştım daha ve sana yenilmekten korkuyordum... Senin korkularının üzerine giderken kendi korkumun içine düştüm... Yenildim sana... Hayatım boyunca, yapmaktan korktuğum tek şeyi yaptım ve aşık oldum sana...
Ama hiç pişman olmadım sonrasında....
Gerçekten aşk vardı...Gerçekten mavi sevilebiliyordu...Gerçekten bir MaSaL yazılabiliyordu bir hayattan...
Ve ben sana, Mavi bir MaSaL yazdım...İnanıp inanmayacağını düşünmeden masallara... Masalımı maviyle donattım. Bunlar mucize değildi, hayır...Sana mucize vaadetmedim...Ama seni mucize aratmayacak kadar çok sevdim...
Korkularını silerken senin, esiri oldum mavinin...

"Sana mucize vaadetmiyorum; ama mucize aratmayacak kadar seviyorum seni..."
Sana dair anlatılacak o kadar çok şey var ki aslında... Dedim ya, yaşarken anlatamıyor insan... Ne zaman yazmaya kalksam,içimden geçen cümleler hep aynı yerde takılıp kalıyor... "Seni çok sevdim ben".... Bundan bir adım öteye geçemedim yıllardır... Yıllardır ne zaman seni yazmak istesem, kelimelerim düğümlendi...

Artık senli zamanlarıma "yıllardır" diyebilmenin mutluluğu da eklendi senli mutluluklarıma... Seni tanıdığım için, seni sevdiğim için, benim olduğun için mutluydum zaten... Ve artık sana "Seni çok sevdim" derken, çok geniş bir zamanı anlatıyor geçmiş zamanım...
Ve şimdiki zamanım da çok büyük bir sevdayı...

Bir sevda masalı bu... Ama yazmaya henüz başlamadım... Yazıldığında göreceksin, ne çok sevildin...Yazıldığında göreceksin...
"Ben seni çok sevdim"...:melek

Maviden de Beyaz

Sen ki bir mısranın
olur olmaz yerinde gülümseyen hayalsin.
Mavisin, maviden de beyaz.
Belki gökyüzüsün, belki deniz.
Bilirim umutsun, başı sonu belirsiz...

Belki sehersin; aydınlık veren.
Belki meltem, ferahlatan.
Rüyasın; ya masal gibi
ya da destan; olunası...
Ama sevdasın, yüreğimi yakan.
Bir mum alevi kadar titrek ve narin.
Bir bahar yaprağı kadar umut dolu,
okyanus kadar derin, gökyüzü kadar MAVi...

Bensin, bendesin, yüreğimdesin.
Iyi ki varsın,
iyi ki sensin...

Hani bir de yoksun ya;
acısın, en derinden yakan korsun.
çeliği de eriten en onulmaz yaralarımı depreştiren,
kasırgasın yıkıp geçen,
belki selsin umutları söndüren...

Olmayan sabaha kavuşmak olsa da gecenin inadı,
sen yıldızlara tutunup
gelmez misin bana
ve dahi olmaz mısın bana MAVi ?..
 

1001Design

330i ///M3 Design
4-Romantizm bölümünde bir günde açılan konu sayısı 1(BİR) dir. Birden fazla yapıcağınız paylaşımlarınızı tek başlık altında toplayınız..
 

KıRmızıKız

Kayıp üLkenin Prensesi
bölümde sadece günde 1 konu açma hakkı var..

bilmediğini düşünerek konularını 1 kereye mahsus birleştiriyorum..

ve resimlerini başka bi siteden upload etmeni öneririm..

örn : www.photobucket.com

teşekkürler..
 

HTML

Üst