sen güldüğün zaman..

maniaq

New member
Sen Güldüğün Zaman
Sen güldüğün zaman
Gelip gözlerine konan yıldızlar olurdu.
Sevdanın goncaları filizlenirdi
Sen güldüğün zaman.
Babil'in bahçeleri gül kokardı
Güller sen.
Ve sen güldüğün zaman
Evreni bir sevinç kaplardı.
Sızılayan nehirler
Kahkahalarla çağlardı.
Kuşluk vakitleri
Mavi hülyalara uçardı turnalar,
Hülyalar gülerdi
Sen güldüğün zaman.

Uzak bir memleketin yokuş bir yolunda
Topaç çeviren çocuklar olurdu.
Topaçlar güler,
Çocuklar gülerdi.
Nemrut imana gelir,
İstanbul fatih sultan'ına güler,
Dağlar ovalara,
Yorgun toprak
Yağmur bulutlarına gülerdi.
Ve sen güldüğün zaman
Semenderler kaçar
Taşların altına saklanırdı.
Melekler güler,
Taşlar gülerdi
Sen güldüğün zaman.

Sen güldüğün zaman
Denizde mercan,
Dağda ceylan,
Tende can,
Canda canan gülerdi.
İsfahan'da bir hakan,
Tarlada günebakan...
Sen güldüğün zaman
Derinimdeki o kara sevdan...

Alemler gülerdi
Sen güldüğün zaman,
Alemler gülerdi...
Eski bir değirmende öğütülen
Başaklar gülerdi.
Nazlı menekşeler
Mor sabahlara,
Yüreği kor aşıklar
Zor ahlara,
Geceler günahlara gülerdi.

Sen güdüğün zaman
Uslanmayan çocukluğum gülerdi.
Ve o uslanmayan çocukluğum
Senin en güzel gülüşündü.
O gülüşün benim en masum düşümdü.
Son güldüğün zaman
Ansızın ölüşümdü.

Sen güldüğün zaman
Ölüm bile gülerdi...









BEN SENİ SEVDİM

Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim degil,yüregimdi seni gören.
Sen damarlarimdaki kana karisip,geldin oturdun yüregime.Bir baska yerde
olamazdin zaten.Sen benim en degerli yerimde,yüregimde olmaliydin,orada
kalmaliydin.
Çok aska ev sahipligi yapan bu yürek,ilk kez bukadar kolay kabullendi
seni.Herhangi bir konuk degildin artik.Buyüzden ne agilama fasli vardi nede
ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin.Simdi sonbahar kisa giriyoruz ya...
Ben dört mevsim bahari yasadim seninle Çiçek çiçek açtin yüregimde.
Gökkusagi zayif kaldi senin renklerin karsisinda.Taze bir yaprak gibi
yesildin.Açelyaydin pembeliginle.Üzerine çig taneleri düsmüs sari
güldün.Kirmiziydin bir ates gibi.Ve maviydin... En çok bu renkle anmayi
sevdim seni.Denize tutkundum,denizi sensiz,seni denizsiz düsünemedim. Seni
severken dünyayi da sevdim ben,insanlari da...Kendime bile dar gelirken,
içinde herkeze olan bir hayatin sahibiydim artik.

En kizgin, en tahammülsüz oldugum anlarda bile seni düsünmek yetti
bana,içimdeki sevinç yüzüme yansidi,güldüm. Beni böylesine güldüren senin
sevgindi ve ben kaygisiz,içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir
sey oldugunu anladim seninle. Her seye ragmen sevdim seni.Güçlüydüm ve asamayacagim hiç bir zorluk yoktu. Koca bir kente,koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden
tuttugunda,patlamaya hazir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve
ben o menzile ulasmak için önüme çikan herseyi yok edebilirdim.Sana ulasmami
engelleyecek herseyi eritirdim,kül ederdim.Sana ulastigimdaysa sakin bir
göle dönüsürdüm.Ve o göle birtek sen girebilirdin.

Sevdim ve hayrandimda...

Her halin çekti beni.Durusunu,uyumani,gülmeni,kizmani,
saskinligini,safligini,kurnazligini,çocuklugunu, olgunlugunu sevdim.Sesini
de sevdim suskunlugunuda.Küçük
oyunlarini,kaprislerini sitemlerini,korkularini sevdim.Seni ve o doyumsuz
sevdani, uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim çogu zaman.Sigmadin
cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadi.
Seni severken yorulmadim.Çünkü sen yasam kaynagiydin.Hergün
yenilendim.Seninle çogaldim,büyüdüm.Eksik kalan neyim varsa
tamamladin.Ölmeyecektim çünkü sen ölümsüzlügün ta kendisiydin.
Sevdim iste ötesi yok...ALINTIDIR....​








Bu Şehir Ağlıyordu Gözlerinde
Bu şehir ağlıyordu gözlerinde.
Bir martının bembeyaz kanatlarına tutunmuş
Deniz mavisi umutlarım.
Yürüdüğüm her karanlık sokakta
Sevmek kırıntısı yitik aşk hikayeleri.
Sinema afişlerinde sarı saçlı bir kız.
Vapurların ardında bıraktığı köpükler
Örselenmiş ve mazot kokan hayalleri balıkların.
Yetim kaldırımların ıslandığı yağmur.
Kız kulesinin feryad eden prensesi.
Çıktıkça uzayan yokuş piere loti.
Solgun bir cezayir menekşesi şairin sözlerinde
Bu şehir ağlıyordu gözlerinde.

Yanmak vakti gittiğinin ertesinde her gece.
Yanmak vakti gülüm ellerinden sıyrılırken sessizce.
Ve kurumuş dudaklarında bir ayrılık şarkısı
Göğsünde deniz vurgunu bir adam gizlice
Yanar..yanar...
Yanar en karanlık caddelerinde bu şehrin her gece.

Bazen bir bulut ayı sıyırıp geçer.
Hasret yüklü bir kaç damla düşer yüreğime.
Özlemleri gagasında bir güvercin havalanır,
Gelir konar düşlerimin pembe avlusuna.
Adalar terk edilmiş,haliç yaslı bakar.
Bu şehir böyle gözlerinde usulca ağlar,ağlar...

Tutsak şiirlerin buğusunda yaşar çiçeklerim.
Ölmek tadındadır hep böyle bekleyişlerim.
Ama düşünme sen sevdiceğim..
Sen gelmeden ben bu şehirde ölmeyeceğim.


sinan emiralp
 

maniaq

New member
Öyl€sİn€ S€vm€k D€mİŞl€r, B€nc€ Öl€sİy€ S€vm€k*

ÖYL€SİN€ S€VM€K D€MİŞL€R, B€NC€ ÖL€SİY€ S€VM€K*

Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye... Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu... Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. Sürünür gidersiniz..



alıntıdır....

gözlerini büyüttüğüm gecelere
seni anlatamadığımı söylediğimde
aldırdığı hiç olmadı baykuşun bu siteme
...................
...................

sen peri,
sen hiç gülmedin ki...


kırmızılarını giydiğinde
karanfile düştü bir kıskançlık
’’ bana da ayır ’’ dedi ’’bir satır
ölümün üzerine anılmasın adım ’’
_da ölümü kendi kattı yarınına
düğümlendi can suyu boğazına
’’O hiç gülmedi ki ’’ dedi
gül koktu yanağında ki çukurda
ondandır karanfilliğe isyanım

hani yeşillerini giydiğinde sen
salkımsöğüt toplardı eteklerini
saklanırdı kim varsa etrafında
nazlı pınarın sesi kadar istekliydin
hatta tohuma dokunan nem kadar gerekliydi bu halin
tazeliğine ayak uyduramayan ciddiyetime
birde yüzüm eskirdi sadece
gülümsediğinde
salkım söğüte sığınasım gelirdi

tek satırda düzgün yürüyemezdi aslında karakalem
bilsen bu ne koyulukta bir dem
mey mi desem eflâtunlarına, ney mi?
semâzenliğimin odak noktasıyken sen
bu kaçıncı az pişmiş tarifin bilsen
uykuların öncesine diz çöküp
rüyaların dilenen öznesine dönüşmem
kardelenden daha dirençli oysa sayfada ki gölgem


sen peri,
sen hiç gülmedin ki...

güneş açtı yanaklarında geceleri
ıslanmamış ebemkuşaklarıyla tanıştım paralel baktıkça
ve enine ölçsem gerdanını, milyon karıştın sevda bazında
boyuna ulaştığımda cenneti gördüm ağlıyorken anasızlara
anladım ki
ondandı ebem kuşağının yağmursuzluğu
ve tuzuydu ummanlarının gerdanında ki uçsuz bucaksızlığım
kaç istanbul fethettim dudaklarında savaş çıktığında
kaç istanbul’u yaktım yokluğunda


ya birde gülseydin peri
bir de gülseydin...


ali aydoğdu

Büyümek istemiyorum anne
hedef seçmektense hedef olmayi kursunlara
vurmaktansa vurulmayi seçiyorum .
Dogdum ve irkildim büyüklügü karsisinda dünyanin
Gördüm ve sasirdım açgözlülügüne insanlarin.
Insan insanin düsmani midir?
Kim kirar gönülleri,
korkmaz mi ve bilmez mi insan
bir gönül kiran onmayacaktir
ve vurdugu silah er geç dönecektir kendine
Ve insan vurdugu kadar vurulur bilmez mi?
Nedameti olmayana merhamet degil lanet edilir ancak

Çocuklari anne
Küçük kursunlarla mi vururlar
Oysa çocuk merhamet demektir biraz
Inanmaktir bir uçurtmanin degerli olduguna bir füzeden.
Bütün bilyalarimi versem, resimlerimi, topacimi
Yetmez mi anne yok etmeye yeryüzünden bütün silahlari
Bütün oyunlarda ebe olmaya raziyim yeter ki bölmesin bir bomba rüyalarimi.

Madem savas en çok bir çocugun annesiz ya da babasiz olmasi demektir,
ebelenmek ve bir daha oyuna girememektir madem
yakiyorum tahta atimi ve tabancami.
Oyunlarda ne askerim bundan sonra ne de pilot
Söz, kullanmayacagim bundan sonra sapanimi.
Siginaklara gitmek istemiyorum anne.
oynamak istemiyorum sonunda ‘elma dersem çik’ olmayan hiçbir saklambaci.
Çocuklari küçük kursunlarla mi vururlar anne
Akar mi onlarin da kanlari?

“Ne çok yorulduk büyümekten
soluklanalim biraz.”*** ALINTIDIR***





YA GERÇEKSE...





En umutsuz, olduğun anda
Bedenin, seni taşıyamazken..
Bir ışık düşüyor, önüne
Çekiyor ,seni gizemine..

Kanatlanıp, uçuyor yüreğin
Dansediyor
Gökkuşağının, bütün renklerinde..

Öyle büyülü ki, ilk anda
Sarhoş olmuşsun sanki, evrende.

Kararınca, birden etraf..
Düşünce, birden damlalar..
Ürperince, birden tenin..

Anlarsın, düş olduğunu..
Gökkuşağının ,yağmurdan sonra geldiğini.

Beklersin ,yine de..
Ya gerçekse! diye..diye..


Ayşin H.Canpolat​




TOPRAĞA DÜŞEN

Ona "Haydi
Savaşa dediler
Başkaca birşey
Söylemediler

Aldılar köyünden
Davulla zurnayla
Geride üç çocuk
Bir eş ve bir ana

Eline bir silah
Tutuşturdular
Ve karşılaştı
Düşman ordular

Vurulup düştü
İlk çatışmada
Göğsünde bir oyuk
Üç delik alnında

"Ey bu topraklar için
Toprağa düşen"
Bir karış toprağın
Var mıydı yaşarken?


Ataol BEHRAMOĞLU​
 

HTML

Üst