Sen Benim Gizli Öznemsin !
Hiçbir cümle senle başlamamıştı! / Oysa yükleminde de sen vardın; / Zamirler seni taklit etse de..
--------------------------------------------------------
-I-
Senle başlayan cümlelerin kurduğu bir uygarlığın çöküşüydü aslında bu aşk hikayesi.
Kelimeleri sana iliştirince, adına aşk diyorduk.
Sonbaharda dökülen kelimelerden şiir yaptık biz;
Okunası belki…….
Yaşanmamış mevsimler yan yana gelince cümle diyorduk.
Ve cümle alem biliyordu aslında,
Koskoca bir hayatı sonbaharda idam ettiğimizi…
Ve ben, sensiz cümlelerin lirik sokağında vurmuştum kendimi;
Mevsimlerden sonbahara beş kala……………
-II-
Cümle….
İçinde bir şeyler gizli.
Arasam bulamam –ki az gizlemiştim;
Uğraşırsan göresin diye,
Açık seçik gizli….
Cümle….
Yüklemi bile vardı aslında,
Ve yüklemiştim seni tüm yüklemlerime.
Belki sevgi yükü ağır gelmişti….
Hangi kelime bu yükü kaldıracak kadar sağlamdı ki?
Dolaylı anlatımlar vardı içinde-
Ki hiçbir tümleç dolaysız olmazdı.
Öznel bir anlatımı vardı belki,
‘Tanıştığımıza memnun oldum’ cümlesinin.
Oysa belirtisiz sıfatı oynarken ben bu kurulası cümlelerde;
Hangi küskün zamirle açıklayabilirdim ki seni?
Hiçbir cümle senle başlamamıştı!
Oysa yükleminde de sen vardın;
Zamirler seni taklit etse de..
Görünmeyen bir öznesi vardı tüm cümlelerin,
Ve benim di
:
Sen benim gizli öznemdin….
Hiçbir belirtisiz sıfat cümle kurmaya cüret edemese de! .....
-III-
- Merhaba! ...
- ……….!
- Şey! ... Gözlerin, ellerin……
- ……….!
- Susuyorsun! Neden? Konuşsana! .......
Oda boş!
Ve şizofren cümlelerin beyne tecavüzünün bilmem kaçıncı sahnesi….
Sanırım biz geçen sonbahar ayrılmıştık
Yok yok!
Belki beş sonbahar önceydi; sonbahara beş kala….
Siren sesleri,
Ve bir gömlek kolları arkadan bağlanan…….
Ve tamamlanmamış bir cümle!
Öznesi bende gizli…………..
Küs Geldim Şiir Getirdim
Borçlu kaldı sevda......
Yaşayamamışlar,
Bir bakmışsın ölmüşler…
Besteleyememişler,
Bir bakmışsın konser zamanı, sahneler suskun…
Sevememişler,
Ayrılmışlar vedası yaralı bir sebepten…
Gelememişler,
Bir bakmışsın gitmişler; gözler yollara vurgun…
Oysa biz gelmelerdeydik herkesler giderken,
Sonra birden gitmeyi öğrendik; vakitli gelip vakitsiz gidenlerden….
Yani bir geldim, bir gittim aya küskün deniz misali;
Bir vardım, bir yoktum yarım kalmış masal misali…
Bak, yine ben geldim …
Yarımı yollarda vurdum, öyle geldim sefası küskün adımlarla.
Sana bir gidiş borcum vardı, onu getirdim;
Hoş geldim,
Veda getirdim…
Açsan gözlerini bir çığlık;
Uykularım sokaklarda sürgün.
Kapasan, bildiğin gibi;
Virtüöz edasına bürünür ellerim
Saçlarında kaybolmuş bilmem kaçıncı notayı arayan.
Sonrası, melodisi parmaklarıma bulaşmış bir yitik beste…
Bak, yine ben geldim.
Dün gittim,
Yarın geldim;
Zamanlar şaşkın ….
Bir sevda vardı ya,
Onu gömdüm öyle geldim…
İç cebimde katlı bir anı varmış,
Mürekkebi rüyalara bulaşmış.
Sevmiş, ayrılmış, gitmiş
Bitmiş…
Mişli geçmiş zamanlara küstüm öyle geldim….
Bak,
Küs getirdim sana, bedeni incinmiş bir sevgiden arta kalan
Ben geldim,
Sana geldim;
Nisan'lı Bir Yağmur Akşamı
Bir mısra borcum kalmış sana, şimdi onu getirdim…
Küs geldim ,
Şiir getirdim…
Hangi mısra örterdi çıplak bir aşkın bedendeki gölgesini…
Ben ayrılık şiirleri yazardım;
Sen nisandın,
Dize dize yağardın…
Bir şiir ötesi ölüm,
Bir şiir ötesi yalnızlık..
Ben ellerime saplanmış kelimelerden mısra yapardım;
Sen nisandın,
En güzel gözlerinden yağardın…
Ben alışmışım kalemimle eşelemeyi
Çatlamış kağıtları
Mısralar toprak kokar sevdalarımı gömerdim…
Sen nisandın;
Nerden yağsan oradan ağlardım…
Bir kağıt ötesi karanlık ,
Bir kağıt ötesi intihar…
Oysa ben tutuşmuş kafiyelere yanardım
Kağıtlarda is,
Gözlerde sis…
Sen nisandın;
Mısra mısra toplardın
Küllenmiş bedenini…
Gidiyorum artık,
Alıyorum kendimi bu şiirin sana bulaşmış mısralarından
Sen nisandın;
Bir yağsan tekrar doğardım…
Bir rüya ötesi girdap,
Bir rüya ötesi korku…
Oysa ben saçlarından yürürdüm
Karanlığın koynuna..
Sen nisandın
Geceme yağsan çocuktum,
Gözlerinde oynardım…
Kapat gözlerini ey tanımadığım….
Ben üşüdükçe sen yağardın;
Korkar
Şiir yazardım;
Bir nisan ötesi aşk,
Bir nisan ötesi şiir..
Çünkü sen;
Aylardan nisan,
Yüreğime yağardın…
Sensizlik
Yıkılmış bir kentin sokak lambalarıydı tek ayakta kalan
Sensiz bir şehri en iyi onlar gösterirdi,
Belki toz, biraz duman
Yalnız,
Terk edilmiş.
Bir tek onlardı senden arta kalan
.
Yıkılmış bir yüreğin melodik travmasıydı kulağımda çınlayan,
Sensiz bir beni en iyi onlar anlatırdı.
Hangi besteme senle baslaşam;
Detone bir hüzün olup, düğümleniyorsun şurama
Acemi konçertolardan
Bir sokak lambasıyım
Notaların hazin sokağında,
Varsın görünsün içimin yıkıntısında majör yalnızlığım
Söndürsem ışıkları diyez bir karanlık
Minör bir de umut, portrelere asılmış; yıkık,
Sus koyulmuş bir ayrılık…
Terkedilmiş bestelerin bemol melodisiyim,
Yitik bir esin kıyısında gezinen,
Sense;
Melodisi tutsak ayrılıkların lanetli sol anahtarı
Hiçbir cümle senle başlamamıştı! / Oysa yükleminde de sen vardın; / Zamirler seni taklit etse de..
--------------------------------------------------------
-I-
Senle başlayan cümlelerin kurduğu bir uygarlığın çöküşüydü aslında bu aşk hikayesi.
Kelimeleri sana iliştirince, adına aşk diyorduk.
Sonbaharda dökülen kelimelerden şiir yaptık biz;
Okunası belki…….
Yaşanmamış mevsimler yan yana gelince cümle diyorduk.
Ve cümle alem biliyordu aslında,
Koskoca bir hayatı sonbaharda idam ettiğimizi…
Ve ben, sensiz cümlelerin lirik sokağında vurmuştum kendimi;
Mevsimlerden sonbahara beş kala……………
-II-
Cümle….
İçinde bir şeyler gizli.
Arasam bulamam –ki az gizlemiştim;
Uğraşırsan göresin diye,
Açık seçik gizli….
Cümle….
Yüklemi bile vardı aslında,
Ve yüklemiştim seni tüm yüklemlerime.
Belki sevgi yükü ağır gelmişti….
Hangi kelime bu yükü kaldıracak kadar sağlamdı ki?
Dolaylı anlatımlar vardı içinde-
Ki hiçbir tümleç dolaysız olmazdı.
Öznel bir anlatımı vardı belki,
‘Tanıştığımıza memnun oldum’ cümlesinin.
Oysa belirtisiz sıfatı oynarken ben bu kurulası cümlelerde;
Hangi küskün zamirle açıklayabilirdim ki seni?
Hiçbir cümle senle başlamamıştı!
Oysa yükleminde de sen vardın;
Zamirler seni taklit etse de..
Görünmeyen bir öznesi vardı tüm cümlelerin,
Ve benim di
Sen benim gizli öznemdin….
Hiçbir belirtisiz sıfat cümle kurmaya cüret edemese de! .....
-III-
- Merhaba! ...
- ……….!
- Şey! ... Gözlerin, ellerin……
- ……….!
- Susuyorsun! Neden? Konuşsana! .......
Oda boş!
Ve şizofren cümlelerin beyne tecavüzünün bilmem kaçıncı sahnesi….
Sanırım biz geçen sonbahar ayrılmıştık
Yok yok!
Belki beş sonbahar önceydi; sonbahara beş kala….
Siren sesleri,
Ve bir gömlek kolları arkadan bağlanan…….
Ve tamamlanmamış bir cümle!
Öznesi bende gizli…………..
Küs Geldim Şiir Getirdim
Borçlu kaldı sevda......
Yaşayamamışlar,
Bir bakmışsın ölmüşler…
Besteleyememişler,
Bir bakmışsın konser zamanı, sahneler suskun…
Sevememişler,
Ayrılmışlar vedası yaralı bir sebepten…
Gelememişler,
Bir bakmışsın gitmişler; gözler yollara vurgun…
Oysa biz gelmelerdeydik herkesler giderken,
Sonra birden gitmeyi öğrendik; vakitli gelip vakitsiz gidenlerden….
Yani bir geldim, bir gittim aya küskün deniz misali;
Bir vardım, bir yoktum yarım kalmış masal misali…
Bak, yine ben geldim …
Yarımı yollarda vurdum, öyle geldim sefası küskün adımlarla.
Sana bir gidiş borcum vardı, onu getirdim;
Hoş geldim,
Veda getirdim…
Açsan gözlerini bir çığlık;
Uykularım sokaklarda sürgün.
Kapasan, bildiğin gibi;
Virtüöz edasına bürünür ellerim
Saçlarında kaybolmuş bilmem kaçıncı notayı arayan.
Sonrası, melodisi parmaklarıma bulaşmış bir yitik beste…
Bak, yine ben geldim.
Dün gittim,
Yarın geldim;
Zamanlar şaşkın ….
Bir sevda vardı ya,
Onu gömdüm öyle geldim…
İç cebimde katlı bir anı varmış,
Mürekkebi rüyalara bulaşmış.
Sevmiş, ayrılmış, gitmiş
Bitmiş…
Mişli geçmiş zamanlara küstüm öyle geldim….
Bak,
Küs getirdim sana, bedeni incinmiş bir sevgiden arta kalan
Ben geldim,
Sana geldim;
Nisan'lı Bir Yağmur Akşamı
Bir mısra borcum kalmış sana, şimdi onu getirdim…
Küs geldim ,
Şiir getirdim…
Hangi mısra örterdi çıplak bir aşkın bedendeki gölgesini…
Ben ayrılık şiirleri yazardım;
Sen nisandın,
Dize dize yağardın…
Bir şiir ötesi ölüm,
Bir şiir ötesi yalnızlık..
Ben ellerime saplanmış kelimelerden mısra yapardım;
Sen nisandın,
En güzel gözlerinden yağardın…
Ben alışmışım kalemimle eşelemeyi
Çatlamış kağıtları
Mısralar toprak kokar sevdalarımı gömerdim…
Sen nisandın;
Nerden yağsan oradan ağlardım…
Bir kağıt ötesi karanlık ,
Bir kağıt ötesi intihar…
Oysa ben tutuşmuş kafiyelere yanardım
Kağıtlarda is,
Gözlerde sis…
Sen nisandın;
Mısra mısra toplardın
Küllenmiş bedenini…
Gidiyorum artık,
Alıyorum kendimi bu şiirin sana bulaşmış mısralarından
Sen nisandın;
Bir yağsan tekrar doğardım…
Bir rüya ötesi girdap,
Bir rüya ötesi korku…
Oysa ben saçlarından yürürdüm
Karanlığın koynuna..
Sen nisandın
Geceme yağsan çocuktum,
Gözlerinde oynardım…
Kapat gözlerini ey tanımadığım….
Ben üşüdükçe sen yağardın;
Korkar
Şiir yazardım;
Bir nisan ötesi aşk,
Bir nisan ötesi şiir..
Çünkü sen;
Aylardan nisan,
Yüreğime yağardın…
Sensizlik
Yıkılmış bir kentin sokak lambalarıydı tek ayakta kalan
Sensiz bir şehri en iyi onlar gösterirdi,
Belki toz, biraz duman
Yalnız,
Terk edilmiş.
Bir tek onlardı senden arta kalan
.
Yıkılmış bir yüreğin melodik travmasıydı kulağımda çınlayan,
Sensiz bir beni en iyi onlar anlatırdı.
Hangi besteme senle baslaşam;
Detone bir hüzün olup, düğümleniyorsun şurama
Acemi konçertolardan
Bir sokak lambasıyım
Notaların hazin sokağında,
Varsın görünsün içimin yıkıntısında majör yalnızlığım
Söndürsem ışıkları diyez bir karanlık
Minör bir de umut, portrelere asılmış; yıkık,
Sus koyulmuş bir ayrılık…
Terkedilmiş bestelerin bemol melodisiyim,
Yitik bir esin kıyısında gezinen,
Sense;
Melodisi tutsak ayrılıkların lanetli sol anahtarı
N.Nedja İvanic