Sel değil, ahlak erozyonu asıl felaket

tuzic

New member
Katılım
17 Haz 2009
Mesajlar
20
Reaction score
0
Puanları
0
Sel değil, ahlak erozyonu asıl felaket

İnsanlık öldü mü? dedirtecek manzaralar yaşıyoruz.
Sel felaket, İstanbul’u sadece karnından vurmadı aslında kalbinden de vurdu. Sadece yoksullar değil lüks arabasını kenara çekip yağmaya katılan merhametsiz ve empati yoksunu insanlardan utandım. İnsan taşımaması gereken minübüste yedi kadın işçimizin ölümü ve yetim bıraktıklarına içim acıdı. Dışarıda sel varken TIR da uyuyabilen insanlara şaştım. Rant için şehirciliğin düzensiz uygulamasına üzüldüm.

Daha acı olanı da yağma olayları karşısında “Bırakın fakir fukara nasiplensin, nasılsa sigorta şirketleri var” diyerek onay verilmesi idi.

Protestan ahlakı

Bu satırları yazarken ABD’de Atlanta şehrinde kongre için bulunuyorum. Arkadaşım Prof. Kemal Arıkan ile yemek yedik ben son günlerdeki dağınıklığım nedeniyle olsa gerek çantamı kalabalık bir restoran’da unuttum ve aşağı yukarı bir buçuk iki saat sonra fark ettim. Döndüğümde içi dolu çanta bıraktığım yerde yoktu.Yöneticilere sordum çıkarıp çantayı verdiler.

Düşündüm aynı durum İstanbul’da olsa idi ne olurdu? Çantanın ‘arazi’ olma ihtimalinin İstanbul’da ABD’den daha yüksek olduğu kanaatine vardım.

Biz neden böyle olduk?

Prof. Osman Özsoy hocamız “Fransız tüccarı şaşırtan kese vakası” başlıklı yazısında atalarımızın ahlakına çarpıcı bir örnek verdi.

200 sene önce Batı ahlaken yeni oluşan protestan ahlakının iyi özelliklerini yaygınlaştırmaya başlamıştı.

Ortaçağ Avrupası kötü ahlakın çirkin neticelerini görüp Endülüs ve Osmanlıyı örnek alarak Rönesans ve reformla birlikte kendi modernizmini ve güncel ahlakını geliştirdi. Protestan ahlakı böyle çıktı ve kapitalizme kültürel kaynaklık yaptı.

Biz endüstri devrimine paralel modernizmi batının şekilsel modernizmine indirgedik. Yoksul ve güçsüz olmanın özgüven eksikliği ile kendi değerlerimizi küçük gördük ve terk ettik.

Osmanlı uleması ve medresesi dini bir kibirle mekteplere sırtını döndü. Dindarlığı şekilsel biçimde ele aldı. Tıpkı şimdiki Cumhuriyetçilerin milli bir kibirle modernizmi biçimsel olarak ele almaları gibi.

Bizim adımız Müslüman, ortalama batılının iş ve ticaret ahlakı Müslüman

Mekteplerde yetişen genç Türkler “Bizim değerlerimiz bizi geriletiyor” kanısına vardılar. Tanzimat ile başlayan batı hayranlığı bizim özgüven eksikliğimizle birleşince, ne tam batılı olduk ne de aslımızı koruyabildik.-

Özgüven eksikliği olan ama beklentileri de yüksek olan herkes gibi amaca ulaşmak için yalan teşvik edildi. Yalanın yaygınlaşması sosyal güveni zayıflattı. Bugünkü Türkiye ortaya çıktı.

Batı yalana ihtiyaç olmadan yaşama özgüvenini geliştirmişti. Bugün ortalama bir batılı bizden daha dürüst. Bizim adımız Müslüman onların iş ve ticaret ahlakı müslüman.

Yanlış kadercilik

Depremlere rağmen kötü yapılaşma devam ediyor, yanlış bir kadercilik anlayışı ile insanlar tembel ve kolaycı oluyorlar. Dışarıda sel varken TIR’ın içinde rahatça uyuyorlar. İnsan taşımaya uygun olmayan minibüs nedeniyle 7 kadın işçi hayatını kaybediyor. Belediyeler rant için çevre ve doğa bilimine uymayan yapılaşmaya göz yumuyorlar. Doğal afetin faturası daha büyük oluyor.

Dürüstlüğe dayalı kurum kültürü gerekli mi?

“Yalan geçici başarı verir ama dürüstlük kalıcı başarı getirir.

Yalancı günü kurtarır dürüst geleceği kurtarır.

Dürüst olmak çıkarcı olmaktan daha karlıdır.

Bencil kendi hukukunu dürüst toplumun hukukunu öne alır

Erdemli olmak zengin olmaktan daha değerlidir.

Nemelazımcılık hırsızlığın bir türüdür geleceğimizi çalar.”

Bütün bu özdeyişler protestan ahlakının sözleridir ama atalarımızdan ödünç alınmış vecizelerdir.

Başta aile kurumu olarak bu kültürü hayata geçirmenin önemini batının akıl ve bilimi zorunlu gördü ve uyguladı.

Bizde ise dürüstlük meziyet oldu “Ne dürüst adam” diyoruz. Halbuki dürüstlük en kıymetli genel kural olmalı idi.

Ahlaki dönüşüm ve değer yargılarımızda değişim olmadan ekonomik gelişim ve refah olmuyor.

İyi ve güzelin pasaportu yoktur. Bizde rağbet bulmazsa itibar gördüğü yere göç eder ve yaşar.

Sel felaketinde mağdurlara ve acı çekenle sabır ve rahmet diliyorum. Bu felaket bize iyi şeyler öğretir temennilerimle.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
 
Geri
Üst