sebze meyve ve alternatif gıdalar..

cani81

New member
arkadaşalar.. bana acil sebze meyve ve alternatif gıdalar la alakalı(seminer hocamın istediği bu ana başlık ) bu ana başlık altında daha spesifik konularla alakalı tez ödevi lazım..
salamura yaprak istemiştim ama olmadı.. onla ilgili pek kaynak yokmuş sanırım .
o olmassa başka bir konu bulmam gerekecek..
onun için elinde olan varsa acil yardımlarınızı bekliyorum..
şimdiden teşekkur..
ama salamura yaprak üretimi de olursa iyi olur.
hadi iyi paylaşımlar. şimdiden teşekkur ederim..
 

Brujah

New member
Aynı ödev banada lazım henüz daha bitmedi araştırmam ama ben bulduklarımı aynen yapıştırıyorum umarım işine yarar kolay gelsin...

ALTERNATİF ÜRÜN PROGRAMI
Ülkemiz Tarım sektörünü geliştirmek, iyileştirmek, çiftçimizin gelir düzeyini ve refah seviyesini yükseltmek için Tarım Politikasında bir dizi yenilikler uygulamaya konulmuştur. Bu uygulamalar çerçevesinde öncelikle Türk Tarımında destekleme sistemi değiştirilmektedir. Üretim fazlası sorununun yaşandığı ürünler için geliştirilmiş olan “Alternatif Ürün Programı” bu uygulamaların en önemlilerinden biridir.
Alternatif Ürün Programıyla üretimde üretim fazlalığımız olan önceki yıllarda uygulanan destekleme politikaları nedeniyle bütçeye büyük yük getiren fındık ve tütün üretim alanlarının azaltılması hedefleniyor. Bu azaltılma sonucunda kazanılan tarım alanlarında üretim’de eksiğimiz olan ve yurtdışından ithal etmek zorunda kaldığımız ürünlerin yetiştirilmesi amaçlanıyor.
Türkiye’nin geçmişte uygulamakta olduğu destekleme alımları, ülkemiz bütçesi üzerinde ağır bir yük oluşturmakta, destekleme alımı yapılan talep fazlası ürünler tüketilememekte ve Alımları yapılan ürünlerin depolama hatta imha masrafları ürünün toplam maliyetlerinin üzerine çıkmaktadır.
Genel olarak ülkemizde bugüne kadar yürütülen “Tarımsal Destekleme Politikaları”, üretimin serbest piyasa koşullarına göre gelişmesini engellemiş,üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratmış,değerlendirilme imkanı bulunmayan stoklar oluşmasına yol açmış ve sonuçta bu desteklemelerin yükünü de tüketici üstlenmek zorunda kalmıştır.
Bu olumsuz etkilere ilave olarak tarım sektöründe verimlilik ve kalite de istenilen düzeyde gelişmemiştir.
Ülkemizde 1990’lı yıllardan itibaren destekleme sistemini değiştirme yönünde girişimler başlatılmıştır.
Bu gereksinim Kalkınma Planlarındaki ifadelerle ortaya konarak “Tarımsal Destekleme Politikaları”, üretimin serbest rekabet şartlarında pazar sinyallerine uygun gelişmesi esas alınarak ayrılan kamu kaynaklarının daha rasyonel kullanılması gözetilerek yeniden yapılandırılacaktır. Bu çerçevede, tarım ürünleri fiyatlarına olan devlet müdahaleleri azaltılarak bunun yerine kayıtlı üreticilere doğrudan gelir desteği verilmesi yoluna gidilecek, girdi destekleri aşamalı olarak kaldırılacak, üretim fazlası ürünlerin üretimleri, ürün kalitesi ve tipleri ile arazi durumu gibi kriterler de göz önüne alınmak suretiyle ekim alanları sınırlandırılarak veya benzeri tedbirler alınarak azaltılacak bunların yerine iç ve dış talebi olan ürünlerin üretimine yönelme sağlanacaktır.”
Alternatif Ürün Programıyla yenilenen destekleme sistemiyle fındık veya tütün yerine başka bir ürünü üretmeyi tercih eden çiftçilerimizin yeni ürüne geçişini kolaylaştırmak için yapılacak olan karşılıksız parasal destektir. Bu destek, satılamayan stoklamak zorunda kaldığımız fındık ve tütün yerine başka ürün yetiştirmeyi tercih eden üreticilere bir defaya mahsus doğrudan ve karşılıksız olarak yapılacaktır.
Fındık ve tütün yerine alternatif ürün ekmeyi tercih eden ve Alternatif Ürün Programı’na başvuran çiftçiler ayrıca Doğrudan Gelir Desteği’nden de faydalanacaklardır.
Alternatif Ürün Programı tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Projeye katılıp katılmamak çiftçinin tercihine bırakılmıştır.
Proje için ayrılan toplam bütçe ise 180.9 milyon ABD dolarıdır. Alternatif Ürün Programı çerçevesinde Tütüne yönelik uygulamalar,
Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Malatya, Mardin,Siirt, Muş ve Van olmak üzere 11 ilimizi kapsamaktadır.
Son yıllardaki destekleme alımları; taban arazilerde tütün yetiştiriciliğini arttırmış, kaliteli olan taban arazi toprakları fazlasıyla yorulup fakirleşmiş, Türk tütününün de kapasitesi düşmüştür.
Tütün ekiminden vazgeçilen tarım alanlarında illerin ekolojisine uygun, daha karlı ve eksikliği hissedilen tarım ürünleri yetiştirilerek, fazla üretimi yapılan tütünün ülke ekonomisine getirdiği yük ortadan kalkacak, ihtiyaç duyulan diğer ürünlerin ekimi ve dikimi sağlanmış olacaktır.
18.06.2002 tarih ve 24789 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Tütün Üretiminden Vazgeçip Alternatif Ürün Yetiştiren Üreticilerin Desteklenmesine Dair Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ” uyarınca Alternatif Ürün Programının tütün alanları için uygulanmasına 2002 yılı içerisinde başlanmıştır.
Bu çerçevede, projeye başvuran üreticilere girdi, bakım ve hasat masraflarını karşılamak üzere, bir defaya mahsus olarak, karşılıksız ve doğrudan dekar başına 80 ABD Doları parasal destek sağlanacaktır.
Tütün üretiminden vazgeçen çiftçilerimiz için alternatif olabilecek bitkiler: Ayçiçeği, kanola, nohut, kırmızı mercimek, pamuk, fiğ, korunga, bağ, geleneksel meyveler, sebze, aromatik ve tıbbi bitkiler ve organik tarımsal ürünlerdir.
Alternatif Ürün Programı çerçevesinde Fındığa yönelik uygulamalarsa, Artvin, Bartın, Giresun, Düzce, Kastamonu, Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Trabzon ve Zonguldak olmak üzere 13 ilimizi kapsamaktadır.
Son yıllarda fındık dikim alanlarının çoğalmasıyla üretimde meydana gelen artış, yıllara göre değişmekle birlikte yıllık fındık üretimimizi 550 bin tona yükseltmiştir.
Ancak ülkemizin fındık ihracatı ve iç tüketimi yılda 450 bin ton civarında kabuklu fındığa eşdeğerdir. Dolayısıyla Fındıkta her yıl yaklaşık 100 bin ton üretim fazlası bulunmaktadır. Bu üretim fazlası fındık yıllardır yeni pazarlar bulunamadığı için yağlığa ayrılmakta, böylece gerçek ekonomik değerinin çok altında bir getiri sağlamaktadır. Bu da her yıl devlet bütçesine büyük bir yük getirmekte ve tarımsal destekleme için kullanılabilecek önemli büyüklükteki kaynakların sarf edilmesine neden olmaktadır.
Üretim fazlası sorunu nedeniyle Dünyada fındık fiyatları istikrarsız bir seyir izlemektedir. Fındık yetiştiren diğer ülkelerde de üretim artmakta ve ülkemiz olması gerekenden daha az bir düzeyde ihracat geliri elde etmektedir. Mevcut politikaların devam ettirilmesi ve fındık arzının daha da artırılması Türk fındığının daha düşük fiyatlandırılmasına yol açacağından gelecekte fındık üretiminin hakkının karşılığını alamayacaktır.
Ülkemizde fındık üretiminin yurt içi ve yurt dışı talebi karşılayacak bir düzeyde yapılması sonucunda hem tarım için ayrılan kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması sağlanarak Türk fındığının uluslararası piyasalarda hak ettiği değeri alması sonucunda ise ülkemizin ihracat geliri artacaktır. Fındığa yönelik Alternatif Ürün Programı’nın bir diğer amacı da fındık üretiminin planlanması ve dikim alanlarının belirlenmesidir.
Taban arazilerde fındık yetiştirilmesi ekolojik ve ekonomik açıdan verimli değildir. Fındık üretimi ekolojisi uygun olan bölgelere ve % 6’ dan daha fazla eğimi olan arazilere çekilerek Türk fındığının kalite standardının korunması planlamıştır.
Fındıktan arındırılacak taban arazilerde ülke ihtiyacı olan yeni ürün desenleri ile özellikle yağlı tohumlu bitkiler ve yem bitkilerinin yetiştirilmesi hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda, çiftçilere yönelik eğitim ve yayım çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Üreticilerin fındık üretiminden aldıkları geliri başka ürünlerden elde etmeleri ve ülke ekonomisine de en üst düzeyde katkı sağlanmaları hedeflenmektedir.
Alternatif Ürün projesine başvuran üreticilerin söküm, girdi, bakım ve hasat masraflarının karşılanması için, bir defaya mahsus, karşılıksız ve doğrudan söküm için 65 ABD Doları, girdi, bakım ve hasat masrafları için de 135 ABD Doları ödenmesi planlanmış olup, dekar başına toplam 200 ABD Doları parasal destek sağlanacaktır.
Fındık üretiminden vazgeçen çiftçilerimize alternatif olabilecek ürünlerse:
Kesme çiçek, ayçiçeği, mısır, silajlık mısır, açıkta sebze, örtü altı sebze, kuru fasulye, soya fasulyesi, kolza, patates, fiğ, üzümsü meyveler, çilek, kivi, Trabzon hurması, yonca, kuşburnu, süs çalıları, soğan, sarımsak, aromatik ve tıbbi bitkilerdir.
Özellikle ülkemizin ihtiyacı olan ve bu ihtiyacın ihracat yoluyla karşılandığı yağlı tohumlu bitkiler ile yem bitkilerinin ekim alanlarının artırılması Tarım ve Köy işleri Bakanlığımızca çok önemsenmekte ve çeşitli özendirici çalışmalar yapılmaktadır.
Uygulanmakta olan proje ile gerçek fındık ve tütün üreticilerimizin gelirinin korunması, ekonomik açıdan değerlendirilmesi imkan dahilinde bulunmayan fındık ve tütünleri yetiştiren üreticilerimizin de alternatif ürünlere yönlendirilerek hem onların hem de Türk tarımının kazanmasıdır.
Hedefimiz, Topraklarını daha verimli kılmış Türkiye, çiftçisinden tüketicisine yüzü gülen müreffeh bir Türkiye, Alternatif Ürün, Çitçi kayıt sistemi, Doğrudan gelir desteği gibi verimliliği artırmayı hedefleyen projelerle tarımsal kalkınmasını sağlamış bir Türkiye .

KONALA:
Türkiye’deki bitkisel yağ açığı ve buna bağlı olarak yağ ithalatının günden güne artışı bilinen bir gerçektir. Ülkemizde yetiştirilen yağlı tohumların yüzde 80’ini ayçiçeği oluşturmaktadır. Ayçiçeğinde kısa sürede çok büyük üretim artışı beklenilmemektedir. Bu durumda yağlı tohum olarak alternatif bitkilerin devreye sokulması gerekmektedir. Bu konuda ilk akla gelen bitkilerden biri kanola’dır. Kanola, tohumlarında yüzde 40-45 yağ bulunması, katı, sıvı, ham yağ olarak kullanılması, yağının kaynama noktasının yüksek olması, iyi bir kızartma yağ olması ve E vitaminince zengin olması ile bilinen en iyi yağ bitkilerinden birisidir.
Kanola, verimli ve iyi drenajlı topraklara ihtiyaç göstermektedir. Güneşli günler ve soğuk geceler kanola yetişmesi için oldukça uygundur. Yıllık yağışı 300 mm’nin üzerinde olan yerlerde rahatlıkla yetişir. Kanola için en uygun ekim zamanı 20 eylül-20 ekim tarihleri arasındadır. Belirtilen tarihlerde ekilen kanola iyi çıkış yapar.
kanola, büyük miktarda yağ ithal etmekte olan ülkemizin yağ ihtiyacını karşılamada önemli rol oynayabilir. Mevcut yağ sanayiimiz kanolayı işleyebilecek konumdadır, ve ekstra bir yatırıma gerek yoktur. Bu yağ sanayiimiz için önemli bir avantajıdır. Ayrıca şunu da hatırlatmak istiyorum; Kanola devlet tarafından her kğ için 130 000 lira destekleme primi ile desteklenmektedir.

Ayçiçeği
Ayçiçeği (Helianthus annuus L.), günümüzün en önemli yağ bitkilerinden biridir. Ayçiçeği yağı yemeklik kalitesi yönünden tercih edilen bitkisel yağlar arasında ilk sırayı almaktadır. Dolayısıyla Dünya’ da birçok ülkede ekonomik düzeyde tarımı yapılmaktadır. Yurdumuzda da yıllara göre değişmekle beraber yaklaşık 550-600.000 hektar arasında ayçiçeği ekilmektedir. Türkiye’ deki ayçiçeği ekiliş alanlarının %73’ ü Trakya-Marmara, %13’ ü İç Anadolu, %19’u Karadeniz, %3’ ü Ege ve %1’i Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindedir.
Ayçiçeği yetişeceği toprak tipi yönünden çok seçici olmamasına rağmen organik maddece zengin, derin ve su tutma kapasitesi iyi topraklarda yüksek verim potansiyeline sahiptir. Kumsal topraklardan ağır yapıdaki killi topraklara kadar her türlü iyi drenaj sağlanmış topraklarda tarımı yapılabilmektedir. Ayçiçeğinin tuzluluğa karşı toleransı azdır. Tuzlu topraklarda yetiştirilen ayçiçeğinin tohumlarının yüzde yağında azalmalar görülmüştür.

Soya
Soya, Japonya ve Çin gibi doğu Asya ülkelerinin en önemli tarımsal ürünlerinden biri olarak, yüzyıllardan beri, buradaki insanların temel besinlerini oluşturmuştur. Anavatanının doğu Asya, muhtemelen Çin olduğuna inanılan soya, insanoğlu tarafından kültüre alınan ve yetiştirilen en eski bitkilerden bir tanesidir.
Soya bitkisi, tanesindeki fosfor, potasyum, kalsiyum, kükürt, magnezyum ve bu tür çok sayıdaki vitaminlerle (en çok A ve B), ayrıca proteinin yapısında zengin ve değerli amino asitler bulundurması nedeniyle, "harika bitki" olarak da anılmaktadır. Ayrıca, omega-3 yağ asidi olarak da bilinen linolenik asit yönünden oldukça zengindir.
Soya yağı tüketimi, ülkemizde istenen düzeye ulaşamamıştır. Bunda en önemli etken, içerdiği omega-3 (linolenik asid) yağ asidinin vermiş olduğu balık yağı kokusu ve faydaları konusunda insanların yeterince bilgi sahibi olamamasıdır. Omega-3 bilindiği gibi, balıklarda bol miktarda bulunan bir yağ asidi olup, daha önce de bahsedildiği gibi¸insan vücudu için çok gereklidir. Bu nedenle, bazıları için itici gelse de, soya yağının mutlak surette tüketilmesi sağlık açısından yararlı olacaktır. Eğer şartlar uygun olursa ülkemize ileride ekonomik olarak büyük destek sağlayacak bir üründür.


Feijoa:
Myrtaceae familyasına dahil olan bir türdür. Anavatanı Güney Amerika’dır. Brezilya, Paraguay, Uruguay ve kuzey Arjantin’de doğal olarak yetişmektedir.
Avrupa’ya 19.asrın sonlarında getirilmiştir. Bu yüzyılın başında da Avrupa ve özellikle Akdeniz ülkelerindeki arboratum ve botanik bahçelerinde yer almaya başlamıştır.
Son yıllarda, Yalova-Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen çalışmalarla kividen sonra “FEIJOA” türünün de yetişme koşulları belirlenerek üreticilerimize sunulmuştur. Feijoa zeytin ile aynı iklim koşullarında yetişen bir meyvedir. Su isteği zeytinden biraz fazladır. Toprak isteği yönünden fazla seçici değildir. Derin, kireçsiz ve süzek topraklarda daha iyi gelişir. Kışın –16 oC’ye kadar soğuklara dayanabilir.
Yurdumuzda uzun yıllardır bahçe düzenlemesinde kullanılan feijoa meyveleri daha çok taze tüketilir. Diyet yönünden 100 gr meyve eti 35 kalori verir. Taze tüketim kadar, sanayi tüketimine de uygundur. Bazı ülkelerde dondurma, marmelat, reçel, meyve suyu yapımında kullanılır.

Kivi
Türkiye’de kivi üretim çalışmaları 1988 yılında başlamıştır. İlk olarak Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından sahil bölgeleri ağırlıklı olmak üzere farklı ekolojilerde adaptasyon bahçeleri kurulmuştur. Yapılan bu çalışmalar sonucu başta Karadeniz bölgesi olmak üzere Marmara ve Ege sahil bölgelerinin kivi yetiştiriciliğine uygun olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde yılda 10.000 tonun üzerinde kivi tüketilmekte, bunun 2000 tona yakını ülkemizde üretilmektedir. Geriye kalan kısım Yunanistan, İtalya ve Yeni Zelanda’dan ithal edilmektedir. Son yıllarda tüm dünyada tüketimi hızla artan kivi de yurdumuzda da yetiştiğini çok geç öğrendiğimiz bir meyve. Önce ithal ederek lezzetini tanıdığımız ve sevdiğimiz kivinin, Yalova, Adapazarı, Rize, Antalya yörelerinde yetişebileceği anlaşıldı. Kivi bahçeleri özellikle Karadeniz'de hızla yayılıyor. Kivi, çay ve fındık arasında sıkışan Doğu Karadeniz'in cankurtaran simidi olacak... 27 il tarım müdürü, kivinin yörelerine uyum sağlayıp sağlayamayacağını araştırmaktadır.
Tüketici açısından yepyeni bir lezzet ve vitamin deposu olan kivi, üretici açısından da çok kârlı bir ürün. Fidanı, germe teli, sulama sistemi, beton direkler dahil bir dönüm kivi bahçesinin ilk tesis masrafı bin dolar dolayında. 4 yaşındaki bir kivi bahçesinden, 3.5 ton meyve elde edilebiliyor. Dünya fiyatı 40 sent/ kg. olan kivi, ülkemizde, dalında kilosu bir dolara, markette ise 5 milyon liraya satılıyor.

Avakado:
Avokado yetiştiriciliğini sınırlayan en önemli iklim faktörü kış donlarıdır. Bahçe tesisinde don olayı görülen alanlarda ağaçların hava akımını sağlayacak şekilde ve güneye meyilli yerlere dikilmelidirler. Avokado yetiştiriciliği için en iyi toprak derinlikçe zengin, drenajı iyi, taban suyu sorunu olmayan kumlu ve alüvyonal topraklardır. Toprak asitliği ise nötre yakın veya hafif asit karakterde olmalıdır. Anavatanı Meksika, Guetemala ve Güney Amerika'nın kuzey sahillerinde yetişir.
 

HTML

Üst