Savaş geliyor, Araplar da yakıtı

al@nz@

New member
“ABD yönetimi Arap müttefiklerinin nükleer güce sahip olmasına destek olmaz. Çünkü İsrail’in bu hususta hep üstün olarak kalmasını ve bu yüzden onların İran savaşının yakıtı olmasını istiyor.”
LONDRA - ABD Dışişleri Bakanı Condaleezza Rice, Arap bölgesi turuna başladı ve ilk kez kendisine ABD Savunma Bakanı Robert Gates eşlik ediyor. Ziyaretteki temel hedef ise İran, Suriye ve Hizbullah’la mücadelede Arap ılımlılar paktını güçlendirmek. Zira İran, ABD’nin nazarında bölgenin güvenliği için Washington’un özellikle de Arap Körfez bölgesindeki eski müttefiklerine koruma sağlayarak karşı konulması gerekli bir tehdit oluşturur oldu.


ABD yönetimi, Mısır’a 13 milyar dolarlık askeri yardım ve Suudi Arabistan’a 20 milyar dolarlık gelişmiş modern silahlar satma vaadinde bulundu. Araplar için hiçbir tehlike oluşturmayan(!) İsrail ise 30 milyarlık askeri yardımlar alacak ve bu yardımlar, Arap bölgesinde süper güç olarak üstünlüğünü garanti edecek gelişmiş modern silahları kapsıyor.

Bizler bölgede açık bir sınıflandırma operasyonu karşısındayız. Bu sınıflandırmanın temelini de ABD’ye bağlılık, İran, Suriye ve Lübnan’da Hizbullah’a veya ‘şer eksenine’ yönelik yeni savaşa katılmaya hazırlık boyutu oluşturuyor.

Arap bölgesi üç temel kampa ayrılıyor. İlki ılımlı ülkeler kampı. Mısır, Ürdün ve 6 Körfez ülkesini kapsıyor. İkincisi ise şer ekseni kampı. Suriye, İran, Hizbullah, Hamas, El Kaide ve Irak direnişini içeriyor. Üçüncüsü kenarda kalanlar ekseni. Yemen, Sudan, Cezayir, Fas ve Moritanya gibi arda kalan Arap ülkelerini kapsıyor. Bu üçüncü kampın ülkeleri tek bir sepete konmuyorlar. Zira ortada İsrail ile ilişkiler kuran Fas ve Moritanya, gibi birinci gruptaki ılımlılar eksenini destekleyen ülkeler olarak görülen devletler var.

ABD Savunma Bakanı Gates’in, Bayan Rice’a eşlik etmesi ve onun Şarm El Şeyh’teki Arap ılımlı eksen ülkeleriyle toplantısında hazır bulunması, İran’la çatışmanın geri sayımının başladığını, savaşa hazırlık ve rollerin dağıtılması işlemlerine hızlı şekilde start verildiğini doğruluyor. Bu durum bizlere Dick Cheney’nin Irak’a yönelik birinci savaş öncesi baba Bush yönetiminde savunma bakanı iken yaptığı turlarını hatırlatıyor.

Bizler önceki Irak rejiminin şeytanlaştırılması operasyonunda izlenen aynı yöntemle İran’ın da şeytanlaştırılacağını tahmin etmeliyiz. Şu anda İran’ın Arap Körfez bölgesindeki komşuları için tehlike oluşturduğu ve teröre destek verdiği üzerinde yoğunlaşılmakta. Aynı suçlamalar Arap bölgesini, kendisine karşı dolduruşa getirmek ve devrilmesine hazırlık olarak izolasyonunu kolaylaştırmak için Saddam Hüseyin rejimine yöneltilmişti.

İran, Arap bölgesi için orduları seferber edecek ve sonuçları bir yana Arapların en fazla zararlı çıkacağı askeri bir çatışmaya girmeyi gerektirecek bir tehlike oluşturmuyor. İran, barışçıl veya askeri kullanım için nükleer gücünü geliştirmeye çalışıyor ve bu hakkı. Bölgedeki ABD hegemonyasını tehdit eden, petrol ve petrol ürünleri üzerindeki tahakkümünü engelleyen bu güç.

Şayet ABD, İran nükleer programının bölge ülkeleri üzerindeki tehlikesinden bir fiil endişeliyse, tıpkı soğuk savaş sırasında Sovyetlerce desteklenen Hindistan’la dengeyi sağlamak için Pakistan’ı nükleer güce sahip olmaya teşvik etmesi gibi, İran’a karşı denge kurmaya çalışması gerekirdi. Bir başka ifade ile ABD niçin Mısır ve Suudi Arabistan gibi müttefik Arap ülkelerine, İran’ın gelecekteki emelleriyle mücadelede bölgesel denge sağlayacak ve caydırıcı güç oluşturacak nükleer kapasitelerini geliştirme noktasında destek olmuyor?

ABD yönetimi Arap müttefiklerinin nükleer güce sahip olmasına destek olmaz. Çünkü İsrail’in bu hususta hep üstün olarak kalmasını ve bu yüzden onların İran savaşının yakıtı olmasını istiyor. Bu durum Suudi Arabistan ve Mısır’a vaat edilen yeni askeri yardımların İran hedeflerini vurma amaçlı yeni füzeleri içermesine açıklık getiriyor.

Arap ılımlı ekseni ülkeleri, ABD ile Irak savaşı ve yıkımı planlarıyla birlikte hareket ederek öldürücü bir hata işlemişti. Bu durum İran’la doğal dengeyi de sona erdirdi. Bugün ise İran tehlikesini büyüterek ve Sünnileri Şiilere karşı seferber ederek, yani Irak’taki mezhep savaşının kapsamını bütün İslam dünyasını kapsayacak şekilde genişleterek, sadece ABD çıkarlarına hizmet için İran’la daha tehlikeli bir çatışmaya sürüklenmek suretiyle, daha skandal bir başka hata işlemek üzereler.

ABD yönetimi örgüt ve devletler bazında Arapları, İsrail’le savaşmaları için değil, Arap ve Müslüman kardeşleriyle veya (tıpkı Afganistan’da Komünist Necibullah yönetimine destek için Sovyetlerin bulunduğu günlerde yaşandığı gibi) Arapların düşmanına dönüşmesi gereken ABD düşmanlarıyla savaşmaları için silahlandırır.

Arap ılımlı ülkelere akacak yeni ABD silahları, İsrail’e karşı değil, İran, Suriye, Hizbullah ve Hamas’a karşı kullanılacak. İsrail adı geçen ılımlılar paktına onur üyesi olarak girerse hiç şaşmayız. Zira George Bush’un sonbaharda çağrısını yaptığı barış konferansı, İsrail’in tam üye olarak bu pakta üyeliğinin kabulüne zemin hazırlayabilir.

Müslüman bir İslam devletine karşı İsrail’le kol kola bir savaşa girmekte Araplar olarak çıkarımızın ne olduğunu bilemiyoruz. Hatta ümmetin Filistin’deki Arap topraklarının kurtarılması amaçlı bütün savaşlarına giren ve bu uğurda binlerce şehit yanı sıra Golan tepelerindeki topraklarını kaybeden Arap ülkesi Suriye ile mücadelede, ABD-İsrail safında niçin durduğumuzu, bu kirli ve tehlikeli savaşa girme karşılığında, ılımlı eksen ülkeleri liderlerinin elde edeceği mükafatın ne olacağını da anlamış değiliz.

Araplar Irak’ta (iki defa) ve Afganistan’daki (teröre karşı savaş) Amerikan savaşlarına girdiler. Bu iki ülkenin parçalanması, başarısız iki devlete, köktenciliğin ve örgütlerinin otağına dönüştürülmesi ve iç savaşların patlak verdirilmesi dışında, Arapların mükafatları ne oldu? İran, Suriye, Irak, Filistin ve Lübnan’daki direniş örgütlerine karşı ABD’nin yanında savaşa girmeye hazırlanan ılımlılar ekseni ülkeleri, Refah kapısını dahi açamadı veya birkaç milyon doları Filistin’de seçilmiş ulusal birlik hükümetine gönderemedi, Irak’taki Arapları, Washington’un müttefiklerinin ve ölüm timlerinin zulmünden koruyamadı.

ABD’nin Körfez ülkelerindeki füzeleri, bu ülkeleri İran’dan koruyamaz kesinlikle. Çünkü İran’ın intikamı ABD topraklarını değil, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Amerikan üslerini vuracaktır. Zira İran hatta belki Suriye kentlerini ateşe verecek ABD füzeleri ve uçakları bu üslerden fırlatılacaktır.

Körfez sularında 3 uçak gemisi ve 200’ün üzerinde Amerikan savaş gemisi bulunuyor. Bu gemilerin su sıcaklığının elli dereceye vardığı bölgede, turistik nedenlerle ve bronzlaşma amacıyla bulunduğunu düşünmüyoruz.

Asıl İsrail tehlikesinin görmezlikten gelinmesi ve hayali İran tehlikesinin çıkarılması, resmi Arap rejimine yönelik en büyük Amerikan çarpıtma operasyonudur. Öfkelendiren husus bu Arap rejiminin, Amerikan lokmasını mutlulukla yutacak olması ve iki gözü açık İran’la karşılıksız bir savaşa sürüklenmesi. Tıpkı mezbahaya giden ve İslami usullerle kesilmeyecek koyun sürüsü gibi

*Londra’da yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 1 Ağustos 2007, Genel yayın yönetmeni,
Arapçadan çeviri: Halil Çelik
ntv
 

HTML

Üst