Sappho

Rien

Banned
Katılım
13 Tem 2007
Mesajlar
4,381
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
119
Konum
Diler bu kızlar susmamı, iyi kötü bi markayım
j93c06.jpg


Sappho / Safo'nun yaşamı hakkında elimizdeki bilgi oldukça sınırlı. Sappho İ.Ö. 7.yy.'nin sonu ile 6. yy.'nin başında Midilli Adası'nda yaşamıştır. Eusebius şairin 45. Olimpiyat'ın 2. yılında (İ.Ö.600-599) en verimli çağını yaşadığını söylüyor.


Hakkında bir diğer bilinen bir 'şiir okulu' kurduğu. Bu okuldaki öğrencilerin tümünü kızlar oluşturuyordu. Şiirilerinde de isimlerine rastlanır: Anaktoria,Gyrinna, Attis... Bu okulda şiirin dışında Dans ve müzik de öğretiliyordu. Sappho hakkında ki eşcinsellik dedikodularının kaynağını da bu okul oluşturur. Okulun kızlara yönelik olmasını, Sappho'nun çağının önemli bir toplumsal gerçeği zorunlu kılıyordu. Bu toplumsal gerçeği, çağının diğer özellikleri ile birlikte yazımızın biraz daha ilerisine bırakıyorum.

Sappho, bugün ülkemizde de görülen, yerellerinde çok etkili kadınlardan biriydi. Bunu şuradan anlıyoruz: adadaki siyasi çekişmelere katılmış sonuçta da Sicilya'ya sürülmüş. Yukarıda andığımız şiir okulunu da bu sürgünün dönüşünde kurduğu söylenmektedir.

Ayrıca 9 adet şiir kitabı yazdığı; bunların birincisinin 1320 dizeden oluştuğu; 10 şiirlik sonuncu kitabın ise 136 dizeden oluştuğu söylenmektedir. Ne var ki bu şiirlerinden günümüze yalnızca 650 dize kalmıştır. İskenderiye Okulu döneminde kişiliği ve şiiriyle ilgili incelemeler yayınlammış. Çağının yüzden fazla yazarı adını ve şiirlerini anmıştır.

Üzerinde Sappho resmi bulunan paralar basılmış, seramikler ve resimler yapılmıştır.

Latin şairi Ovidius'un yazdığına göre umutsuz bir aşkın sonunda kendini öldürmüştür. Bu kendini öldürme, şiirlerindeki aşırı dokunaklı, acıklı dizelere dayandırılmıştır. Ne var ki bu iddianın yanlışlığı genel kabul görmektedir.

Sappho hakkında diğer bir bilinen evli olduğu ve 'Kleis' adında bir kızı bulunduğudur. 'Kleis' adı şiirlerinde de geçmektedir.


Sappho'nun Yaşadığı Çağ

Şairi çağından ayrı tutamayacağımıza göre çağına gözatmakta yarar var.

Yaşadığı çağda bir ikilik mevcut. Bu ikilik Sparta ve Atina arasındadır. Sparta'daki yaşam topluca bir yaşamdır. İnsanlar tek tek değil bir topluluk içinde yaşarlar.Atina'da ise bunun tersi egemen. Atina'da büyük bir 'devrim' yaşanmakta bu yıllarda. Bu büyük 'devrim', 'birey bilincinin ortaya çıkması'dır. Bugün bize ne kadar sıradan gelse de bu olgu, o çağ için gerçekten önemli, büyük bir olaydı. Bu bilincin doğmasında Yunan'ın dağlık yapısı da etkilidir muhakkak.


Bugün Atina'ya 'demokrasinin beşiği' denmesi de bence bu bilinci ortaya çıkmasının sonucudur. Ya da Avrupa uygarlığının evriminin başlangıcının 6. yüzyıla dayandırılması da bunu gösterir gibi...


Birey bilincinin doğmasını şöyle tanımlayabiliriz: 'insanın içinde doğduğu doğduğu koşulların

gerektirdiği yaşayış ve düşünüş çerçevelerinden kurtularak; bilinciyle, iradesiyle kendisine, yeni gereksinmelerine uygun, yeni bir yaşama yeni bir düşünüş yaratmasıdır. Birey bilincinin doğmasını şöyle yorumlamalıyız: bir amaçta birleşme yetkinliğine erişmede hızlanmayı sağlamıştır.


'Şiir Okulu'nun kızlardan oluşmasının nedeni olan toplumsal gerçek kadın ve erkek evrelerinin ayrılığıdır. O çağda evlenmeler, çocuk yapmalar doğaldır ama kadın ve erkek arasında bir düşünce bağı bir tinsel alış-veriş yoktur. Kadın erkek topluluğuna 'flütçü kız'

olarak girer yalnızca. Bu toplumsal gercek beşinci yüzyılda da dördüncü yüzyılda da görülüyor. Bu yüzden Sokrates'in, Platon'un çevresinde bir kadın düşünülemez. Kadınlar özgürdür ama yaşayışları düşünüşlerinin çağdaş görüşe henüz varmadığı ortada.


Yunan Şiiri ve Sappho


Yunan şiirinde üç büyük aşamadan söz edilir. Bu aşamaların birincisi 'destan şiir' (Homeros); ikincisi 'lirik şiir' (-ki doruğunda Sappho vardır); üçüncüsü ise 'tragedya'dır. 'Tragedya' doğrudan Sappho'dan etkilenmiştir.


Dünya şairleri Homeros'tan da Sappho'dan da çok şey almışlardır.


'Destan şiir'den 'lirik'e geçişi anlatmak isterim biraz: Homeros'un kişileri, geleneği eleştirmeden onun saptadığı kurallara parlak örnek olmak isterler. İnsan yaşamına, kendi yaşamlarına büyük değer biçmezler. Oysa bireyci dünya, insan yaşamına, kişiliğine büyük önem verir. Kişiliğini, benliğini kitleden ayrı görmek bu dünyanın ilk ve en açık eğilimidir. İşte bu eğilim Yunan liriğini doğurmuştur. Bu liriğin doruğunda da Sappho vardır. Ama bu demek değildir ki Sappho'da toplumdan yalıtlığı getirmiştir. Ki ben Sappho'nun Sicilya'ya sürülüşünü buna kanıt olarak görüyorum.


Sappho Şiiri

Sappho'nun elimize geçen metinlerinin tümü lirik şiirler.. Daha sonraki çağlarda yapılan tanımlara uygun olarak: Coşkuyla, içtenlikle, duyguların şairin iç dünyasının yansıtıldığı şiirler... Sappho insanca bir hoşgörüyle, kırılgan yanlarını en gerçek yoldan ortaya koymaktan çekinmemişdir. Buna yalnızca 'hoşgörü' demek yetersiz elbet.'Kavgacı' desek daha doğru olur. Seviyorsa seviyor, korkuyorsa korkuyor... Ölçümlenilmekten yana; bunun yanlış anlaşılmasına dair hiç korkusu yok. Bunu Karacaoğlan'a da benzetebileceğimize de inanıyorum.

Somut bir dil kullanan Sappho bir öykü anlatmaz, kendini anlatır. Çiçekleri, ağaçları, çevresindeki ayrıntıları, giysileri, oyunları, törenleri, düğünleri, günlük yaşamın öğelerini söylerken bile kendini, bunların kendindeki etkileri yoluyla anlatır. Günlük yaşamın öğeleride ilk kez Sappho ile girmiştir şiire. Örneğin söylence 'şafak tanrısı' Eos'u anlatır oysa Sappho 'tan'ı söylencedeki öyküsüyle değil kendisindeki etkisiyle görür, gösterir.

Sappho'nun büyüklüğü şuradadır: Sappho biçime özü, içeriği sokmuştur.

Sappho kendine özgü bir biçim yaratmıştır. Sappho vezni de denilen bu dörtlük, üç onbirlik bir beş hecelik dizeden oluşur. Bu biçimi Yunan'da Alkaios; Roma'da Horatius ve Catullus kullanmıştır.
 
Geri
Üst