'sakarya..!

DayWalkerr

ABDUSSABUR
SAKARYA






[VIDEO]wtmE6L0VAhA[/VIDEO]​

Sakarya Nehri (Yunanca: Σαγγάριος; Latince: Sangarius), Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirlerinden sonra Türkiye'nin üçüncü en uzun, Kuzeybatı Anadolu'nun ise en büyük akarsuyu.

Uzunluğu 824 km olup, beslenme havzasının genişliği 53.800 km²'dir. Afyon'un kuzeydoğusundaki Bayat Yaylası'ndan doğar.

Önce İç Anadolu’ya doğru akar sonra Kızılırmak'ın tersine bir kıvrımla, kuzeye döner, Polatlı yakınlarında en büyük kollarından biri olan Porsuk Çayı'nı ve Ankara Çayı'nı alır. Geyve Boğazı'ndan geçer ve Adapazarı Ovası'ndan akarak Karadeniz'e dökülür.

Sakarya Nehri'nin Aladağ ve Kirmir sularını aldığı yerde Türkiye'nin en büyük santrallerinden biri olan Sarıyar Hidroelektrik Santrali ve Gökçekaya Hidroelektrik Santralı kurulmuştur.


>>> Diye kısaca geçmemiz mümkün..Ama biraz daha detaylı bakmakta fayda var..






İklimi, verimli toprakları, ormanları, akarsuları, gölleri ve önemli göç yolları üzerinde bulunması dolayısıyla eski çağlardan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Sakarya’nın ilk yazılı tarihi M.Ö. XII. yüzyıla kadar uzanmaktadır.

İlk yerleşik kavmi Frigler olan bölgede daha sonra sırasıyla; Bithynialılar, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar hakimiyet kurmuşlardır. Bizanslılara ait en ünlü eser, 560 yılında Sakarya Nehri üzerinde kurulan Justinianos köprüsüdür.

Selçukluların Anadolu’ya girmesinden sonra toprak kaygısına düşen Bizanslılar, iki devlet arasında hudut olan Sakarya Nehri boyunca çok sayıda hudut muhafaza kaleleri kurmuşlardır. Halen harabe halinde olan bu kalelerden en önemlileri; Seyifler, Harmantepe, Adliye, Kurtköy, Çobankale, Paşalar ve Mekece kaleleridir.

1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun Türklere açılmasından sonra, Selçuklu Sultanı Alparslan’ın komutanlarından Artuk Bey’in İzmit yakınlarında Bizanslıları bozguna uğratmasıyla bölge, Selçukluların idaresine girmiştir.

Selçukluların zayıflamasıyla kısa bir süre İlhanlıların elinde kalan bölge,1291’de Osmangazi’ye bağlı boy beylerinden Konur Alp tarafından fethedilerek Osmanlıların hakimiyetine geçmiştir

1313-1337 yılları arasında da Osmaneli, Mekece, Pamukova, Geyve, Mudanya, Akyazı, Mudurnu, Düzce, Sapanca, Kandıra, Bursa, İznik, Gemlik ve İzmit’ in fethiyle birlikte bölge, tümüyle Osmanlı idaresine geçmiştir.

1563’te köy, 1646’da Bolu’ya bağlı bir nahiye olan Adapazarı’ nın 1658’de tekrar köy, 1692’de kaza, 1701’de Sapanca’ya bağlı bir köy, 1742’de nahiye ve 1837’de İzmit Sancağı’na bağlı bir kaza haline getirildiği tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.

1852’de Kocaeli Mutasarrıflığına bağlanan Adapazarı, 22 Haziran 1954 tarihinde 6419 sayılı kanunla il olmuş ve “Sakarya” adını almıştır.

26 Mart 1921’ de Yunan işgaline uğrayan bölge, 21 Haziran 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Nitekim 21 Haziran tarihleri, ilin düşman işgalinden kurtarılışının yıl dönümü olarak her yıl törenlerle kutlanmaktadır.

Kurtuluş savaşında önemli bir yeri olan Adapazarı, Ali Fuat CEBESOY, Sırrı BEY, Hasan Cavit Bey, Koçzade Mahmut Bey, Yüzbaşı Abdurrahman Bey, Kaymakam Tahir Bey gibi Kuva-i Milliyenin pek çok kahramanına yardım ve destekle Milli Mücadelenin şerefli sayfalarında yer almıştır.



Bunların yanı sıra Sakarya'nın Atatürk açısından önemini vurgulamya gerek var mı bilmem..Ancak şu anektotları bilmekte fayda görüyorum..


Atatürk, Sakarya adlı atıyla (1922)

ATATÜRK VE SAKARYA

Atatürk Büyük Taarruz arifesin de, hem TBMM Başkanlığı görevini, hem de başkomutanlık görevini yürütüyordu.

Kocaeli bölgesindeki birlikleri denetlemek için 13 Haziran 1922’de Geyve’ye, bir gün sonra da Adapazarı’na gelmişlerdi. Atatürk burada, Askerlik Şubesi Başkanı Baha Bey’in evinde misafir kalan annesiyle buluşup, geceyi İstasyon karşısında bir evde geçirir. Ertesi gün Adapazarı’nda konuşmalar yapar ve çarşıyı gezerek Acem İsmail Efendi’nin dükkanında kahve içer. Öğle namazını da Orhan Camii’nde kıldıktan sonra İzmit’e geçerek geceyi orada geçirir. Ertesi gün Fransız gazeteci Claude Farrere ile görüşür ve birlikte İzmit halkına hitap ederler. Aynı gün tekrar Adapazarı’na özel bir trenle döner. Adapazarı’nda Sabiha Hanım İlkokulunu ziyaret ederek öğretmenlerle sohbette bulunur.

Atatürk 20 Haziran 1922’de Ankara’ya dönecektir. Ancak ertesi gün 21 Haziran’dır ve Adapazarı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun I. yıldönümüdür. Halkın kurtuluş törenlerine katılma isteklerini geri çevirmeyerek dönüşünü bir gün erteler ve çok coşkulu bir şekilde kutlanan bu törenlere katılır.

Atatürk’ün huzurunda askeri geçit töreni yapıldıktan sonra, belediyenin önünde toplanan halkla beraber, Adapazarı gibi Edirne ve İzmir’in de düşman işgalinden kurtulması için dua edilir. Duayı müteakiben kürsüye çıkan Atatürk, halka hitap eder. Ardından da annesiyle birlikte Ankara’ya gitmek üzere Adapazarı’ndan ayrılır.

Atatürk bu ziyaretinden önce de bir kez Adapazarı’na gelmişti. Atatürk’ün Adapazarı’na ilk gelişi 1920 yılında Batı cephesini kontrol etmek amacıyla Beypazarı, Nallıhan, Göynük, Taraklı ve Geyve üzerinden Mekece’ye gelişiydi.O zaman Halit Paşa’yı ziyaretten sonra birlikleri de teftiş edip Ankara’ya dönmüştü.

Atatürk’ün üçüncü kez Adapazarı’na gelişi ise 1934’te olur. 13 Temmuz 1934’te Bolu üzerinden Adapazarı’na gelen Atatürk, doğruca Halkevi’ne giderek yöneticilerle görüşür ve halka hitap eder. Sonra da istirahat etmek üzere Hasan Cavit Belül’ün evine gider. Ancak İzmir’de meydana gelen bir olay dolayısıyla programını değiştirerek İstanbul’a hareket eder.








KURTULUŞ SAVAŞINDA SAKARYA

Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu müfettişliğine atanmış ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştı. Havza ve Amasya genelgelerini yayınlayıp kongreler yaparak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştı. Üç yıl boyunca devam eden Milli Mücadele hareketinde ve Kuvay-ı Milliye’nin kurulması aşamasında Adapazarı ön saflarda yerini almıştır.

Adapazarı’nda ilk müfrezeyi kurmakla Yüzbaşı Rauf, Yüzbaşı Ramiz ve Trabzonlu Doktor Raik görevlendirilmişlerdi. Onlar da Meto Hüseyin ve Mehmet beylerin katkılarıyla bu görevi tamamlamışlardı. Aynı anda Adapazarı, Hendek ve Geyve’de de Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuştu. Düşman ise paralı ajanlar vasıtasıyla ayaklanma çıkarma çabasını sürdürmekteydi.

Adapazarı’nda Kuvay-ı Milliye teşkilatını kurup, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılık mesajını çekenler şunlardı: Belediye Başkanı Fahri Bey, Müderris Harun, Ali Faik, Adil Hasan, İşadamı Metazade Hüseyin, Mehmet Sıtkı, Ömer Faik, Fabrika Müdürü Necmettin, Dava Vekili İbrahim ve emekli binbaşı İsmail Hakkı Bey.

Ayrıca Adapazarı çevresindeki Türk gençleri çeşitli çeteler oluşturarak, Ermeni ve Rum çeteleriyle mücadele ediyorlardı. Bunların belli başlıcaları Hendek, Akyazı ve Sapanca bölgelerini kontrolünde tutan Kazım Kaptan Grubu, Kaynarca yöresinde Rum ve Ermeni çeteleriyle savaşan Halit Molla Grubu ve Karasu ile Kandıra bölgesinde Ermeni çetelerine göz açtırmayan İbsiz Recep grubuydu.

10 Mayıs 1920’de Ahmet Anzavur Adapazarı ve Geyve bölgesinde ayaklanmış, ancak bütün savaşları başarısızlıkla sonuçlanarak 22 Mayıs 1920’de İstanbul’a gitmiştir. Kuvay-ı İnzibatiye de Eskişehir-İstanbul tren yolunu açmak ve Geyve Boğazı’na hakim olmak amacıyla ayaklanarak Sapanca ve Adapazarı’nı ele geçirmişse de Çerkez Ethem tarafından bozguna uğratılmıştır. İsyancılar Düzce ve Hendek’i ele geçirmişler ancak yine Çerkez Ethem tarafından etkisiz hale getirilmişlerdir.

Öte yandan 11. Yunan Tümeni İzmit’i işgal altında bulundururken, 24 Mart’ta Kırkpınar’ı, Sapanca’yı, bir gün sonra da Adapazarı’nı işgal etmişti. 3 ay süren Yunan işgalini milli çete grupları dağıtmışlardır.

İşgalin sinyallerini alan Adapazarı halkı önceden şehri boşaltmıştı. Kimsesiz kadın ve çocuklar da İran Konsolosluğu’na sığınmışlardı.

28 Mart sabahı Yunan birlikleri Sakarya’yı geçerek nehrin 500 metre doğusuna ilerlemişlerse de, Türk kuvvetleri yoğun çarpışma ile tekrar Yunan kuvvetlerini nehrin batısına püskürtmüştü.

Ahşap Tavuklar Köprüsü birliklerimiz tarafından yakılmış ve düşmanın köprüyü kullanarak nehrin doğusuna geçmesi engellenmişti. Aynı amaçla Taşlık Köprüsü de yakılmıştı.

Diğer taraftan görevi Kocaeli bölgesini düşman işgalinden kurtarmak olan, yeni bir kolordu kuruluyor, komutanlığına da Albay Kasım Bey atanıyordu. Kasım Bey Mayıs 1921 başlarında kolordusunu Düzce’den Geyve’ye naklediyordu. Bir alay Sakarya Nehri boyunca yayılırken, bir alay da Arifiye-İzmit güzergahına yerleşmişti. Diğer bir alay da İzmit dolaylarında yedekteydi.

Düşmanın 19. Tümeni ise yeni bir düzenleme çerçevesinde 16 Haziran 1921’den itibaren İzmit’te toplanmaya başlamıştı ki, esas itibarıyla düşman Bursa’ya çekiliyordu. Ancak düşmanın Adapazarı’ndan çekilirken şehri yakmaması için tedbirler alınmış ve Sakarya Bölge Komutanlığı’nın üç baskın kolu, 21 Haziran 1921 sabahı erken saatlerde küçük bir çatışma sonucu şehre girmişti. Osman Kaptan, Kazım Kaptan kuvvetleri ile Molla Halit kuvvetleri derhal şehirde asayişi sağlamış, Hükümet Konağı’na Türk bayrağını çekmiş ve kurtuluştan sonraki ilk sabah ezanını da Halit Molla bizzat okumuştu.

İşte bu yüzden her yıl 21 Haziran tarihi Adapazarı’nın kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.


Bütün bunların sonunda Sakarya Nehrine ve civarına sadece SAKARYA demek zor geliyor...Bu yüzden sözü Necip Fazıl KISAKÜREK'e brakıyorum...​

[VIDEO]Wx-a3n3ucvs[/VIDEO]​


_______________________________________________________________________​
 

sonsuzluğa

Moderatör
Moderatör
eline emeğine sağlık daywalkerr.

sakarya Türk milleti için çok özel bir yere sahip.
 

innuendo

HANZALA
Moderatör
"Yüzüstü çok süründün ayağa kalk sakarya"
Güzel paylaşım olmuş kardeş teşekkürler
 

.:CHECHEN

Banned
Sakaryaya gitmek hiç nasip olmadı ama orda bir kardeşim var.Eskiden oda forumdaydı.
LifeForRent.Allah onu ve sizi korusun.
 

hiraru

New member
ellerine sağlık sakaryalı olarak çok duygulandım
köydeyken bazen sakarya nehrinin yanına inerim o güzelim suyu görmek harika bi duygudur
sakaryanın denize karıştığı yerde olmak lazım nasılda güçlüdür deniz karşısında ama yinede boğulur gider engin sularda insanın içi acır manzaraya baktıkça
 

HTML

Üst