AngeL Of Death
Wishmaster
- Katılım
- 6 Haz 2006
- Mesajlar
- 5,121
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
Genç araştırmacıların tasarımı, bakteriler üzerine veri depolamayı mümkün kılıyor.
Tüm bir bilgisayar diskini dolduran bilgiyi DNA dizilimi şekline dönüştürerek E. coli bakterisi içinde saklamak mümkün. Bu tip mikroorganizmalar içinde veri saklama fikri yeni olmasa da ‘Uluslararası Genetik Mühendisliği Ürünü Makine’ yarışmasının 2010 yılı katılımcılarından Hong Kong’lu ekip bunu pratiğe dökebilmiş. En basit bakteriler bile binlerce bazdan meydana gelen uzun DNA zincirlerini barındırabiliyor ve bir sabit diskten çok daha dayanıklılar. Üstelik bakterilerin doğal çoğalma yetenekleri mevcut verinin istenildiği kadar kopyasının alınmasına olanak sağlıyor.
Veriyi bir bakteri içine yerleştirmek için uygulanacak basamaklar oldukça basit. DNA dizilimini oluşturmak için adenin, guanin, sitozin ve timin adı verilen dört bazdan yararlanılabiliyor. Bu da dört tabanına uyan bir sistemle çalışmak zorundayız anlamına geliyor. Çevirme işlemi ise şöyle yapılıyor:
Örneğin ‘i’ harfini ele alalım. Latin alfabesi üzerine kurulu 7 bitlik bir karakter seti olan ASCII tablosunu kullanarak her harfin rakamsal karşılığını elde edebiliyoruz. Buna göre i harfinin karşılığı 105 oluyor. Bu rakamı da onluk tabandan dörtlük tabana çevirdiğimizde 1221 sayısını elde ediyoruz. Dörtlük sistemde her rakamın karşılığı olan bazlar şöyle: 0=A, 1=T, 2=C, 3=G. 1221 sayısını da bu eşitliğe uyguladığımızda TCCT dizilimi karşımıza çıkıyor. Bu sisteme göre NTV BİLİM kelimelerinin karşılığı olan dizilimse şöyle: ‘TAGCTTTATTTCACAATAACTAGAATAGATAGAATAGT’.
Bunun yanında karbondioksit kaynağı ise gizemini koruyor. Araştırma makalesi atmosferik karbondioksitin varlığını, ilkin karbondioksitin Rhea’nın buzları içinden fışkırması ya da yüzeydeki su molekülleri, radyolitik oksijen ve karbonlu mineraller arasında gerçekleşen radyoliz tepkimelerine dayandırıyor.
Rhea’nın atmosferinde bulunan oksijen insan yaşamı için yeterli oranda değil. 1 metreküplük havada yaklaşık 50 milyar oksijen molekülü bulunuyor ki bu da Dünya’dakinin yüzde 0.00000001’ine denk geliyor.
Avustralya Ulusal Üniversitesi Gezegenbilim Enstitüsü’nden Dr. Marc Norman bu bulguların da gösterdiği gibi uzayda oksijenin varlığının her zaman canlılığa işaret olmayacağına dikkat çekiyor, “Dünya dışı yaşam arama çalışmalarında, her oksijen tespit ettiğimizde bunu canlılığa ilişkin bir kanıt olarak sunmadan önce biraz daha dikkatli olmalıyız.”
Veriyi bir bakteri içine yerleştirmek için uygulanacak basamaklar oldukça basit. DNA dizilimini oluşturmak için adenin, guanin, sitozin ve timin adı verilen dört bazdan yararlanılabiliyor. Bu da dört tabanına uyan bir sistemle çalışmak zorundayız anlamına geliyor. Çevirme işlemi ise şöyle yapılıyor:
Örneğin ‘i’ harfini ele alalım. Latin alfabesi üzerine kurulu 7 bitlik bir karakter seti olan ASCII tablosunu kullanarak her harfin rakamsal karşılığını elde edebiliyoruz. Buna göre i harfinin karşılığı 105 oluyor. Bu rakamı da onluk tabandan dörtlük tabana çevirdiğimizde 1221 sayısını elde ediyoruz. Dörtlük sistemde her rakamın karşılığı olan bazlar şöyle: 0=A, 1=T, 2=C, 3=G. 1221 sayısını da bu eşitliğe uyguladığımızda TCCT dizilimi karşımıza çıkıyor. Bu sisteme göre NTV BİLİM kelimelerinin karşılığı olan dizilimse şöyle: ‘TAGCTTTATTTCACAATAACTAGAATAGATAGAATAGT’.
Bunun yanında karbondioksit kaynağı ise gizemini koruyor. Araştırma makalesi atmosferik karbondioksitin varlığını, ilkin karbondioksitin Rhea’nın buzları içinden fışkırması ya da yüzeydeki su molekülleri, radyolitik oksijen ve karbonlu mineraller arasında gerçekleşen radyoliz tepkimelerine dayandırıyor.
Rhea’nın atmosferinde bulunan oksijen insan yaşamı için yeterli oranda değil. 1 metreküplük havada yaklaşık 50 milyar oksijen molekülü bulunuyor ki bu da Dünya’dakinin yüzde 0.00000001’ine denk geliyor.
Avustralya Ulusal Üniversitesi Gezegenbilim Enstitüsü’nden Dr. Marc Norman bu bulguların da gösterdiği gibi uzayda oksijenin varlığının her zaman canlılığa işaret olmayacağına dikkat çekiyor, “Dünya dışı yaşam arama çalışmalarında, her oksijen tespit ettiğimizde bunu canlılığa ilişkin bir kanıt olarak sunmadan önce biraz daha dikkatli olmalıyız.”
NTVMSNBC