Harar'ın vahşi sırtlanlarını besleyen 'sırtlan adamlar', dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen bir geleneğin son temsilcileri. Yazılı ilk kaydı 1950'lerden gelse de, bu gelenek çok eskilere dayanıyor.
Yusuf Pepe, Etiyopya'nın Harar kentinde benekli sırtlanları eli,
hatta ağzıyla besleyen son temsilcilerden.
Toplam 80 milyonluk nüfusunun yüzde 34'ü Müslüman olan Etiyopya'nın İslam tarihinde önemli bir yeri var. İlk hicret 615'te Mekke'den Etiyopya'ya gerçekleşti, ilk müezzin Bilal Habeşi Etiyopya'dan gelmişti, ülkenin doğusundaki Harar şehri İslam'ın en önemli merkezlerinden biri oldu. Osmanlılarla yakın ilişkileri olan ve bir zamanlar diğer Etiyopyalıların 'Türk' dediği Hararlılar, geleneksel şehirlerini günümüze kadar korudu. Beş metrelik bir duvarla çevrili tarihi şehir, evleri ve dar sokaklarının mistik atmosferi sayesinde 2006'da UNESCO dünya mirası listesine girdi. Yerel halkın 'gey' dediği camilerin bazıları Osmanlı yapımı ve Harar'da hala Osmanlı döneminden kalan Türkler var. Bir zamanlar Hıristiyanların girmesinin yasak olduğu Harar'ın altı kapısından biri olan Bab al-Rahima'dan geçen ilk Avrupalı, 1855'de Müslüman tüccar kılığındaki meşhur İngiliz kaşif Richard Burton'du.
Ama Harar'ın çekiciliği tarih, kültür ve mimariyle bitmiyor. Yaklaşık bir saatlik mesafede, Etiyopya'da yok olmanın eşiğine gelmiş fillerin son sığınaklardan Babile bulunuyor. Ama Harar'ın en nefes kesici hayvanı, kent duvarlarının dışında her gece kendini gösteren vahşi sırtlanlar...
Harar'ın vahşi sırtlanlarını besleyen 'sırtlan adamlar', dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen bir geleneğin son temsilcileri. Yazılı ilk kaydı 1950'lerden gelse de, bu gelenek çok eskilere dayanıyor. Söylendiğine göre eski bir kıtlıkta sırtlanlar kente inip insanlara saldırmaya başlayınca, halk onları uzak tutmak için kent duvarının dışına yulaf lapası bırakmaya başlıyor. Kıtlıktan sonra da bu uygulama her aşure günü devam ediyor. Sırtlanlar bırakılan lapanın yarısından fazlasını yerse o yılın bereketli geçeceğine, yoksa kıtlık olacağına inanılıyor. Bu gelenek zamanla her gece sırtlanları kasap artıklarıyla beslemeye dönüşmüş; şimdi Harar'da 'gece hayatına' başka bir anlam katıyor.
Buradaki benekli sırtlanlar (Crocuta crocuta), Türkiye'deki çizgili sırtlanlardan (Hyaena hyaena) çok daha büyük ve saldırgan. Çizgili sırtlanlar 25-40 kilogramken benekli sırtlanlar 90 kilograma varabiliyor. Afrika'da aslandan sonra en büyük ikinci yırtıcı hayvan olan benekli sırtlan, bir seferde ağırlığının üçte birini yiyebiliyor. Güçlü boyun, çene kasları ve muazzam çenesiyle fillerin bile kemiklerini kırabiliyor. Sırtlan adam Yusuf Pepe, etrafını çevirmiş bir düzine sırtlanı eliyle doyuruyor. Bununla da yetinmeyip onları ağzından bile besliyor. Hayatım birçok ülkede yaban hayatı inceleyerek geçti ama böyle bir şeyi değil görmek, hayal bile edemezdim. Etrafımı çevirmiş sırtlanların kahkahayı andıran çığlıkları tüyler ürpertiyordu. Yusuf, sırtlanları beslemem için beni yanına çağırdı. Her ne kadar zarar vermeyeceklerini bilsem de, bu vahşi hayvanlar aniden hamle yapıp göğsüme çarpınca bir an irkildim. Ama onların istediği elimdeki etti. Kısa bir sure sonra bu duruma alışmış, ben de bir sırtlan adam olmuştum...
Yusuf Pepe, Etiyopya'nın Harar kentinde benekli sırtlanları eli,
hatta ağzıyla besleyen son temsilcilerden.
Toplam 80 milyonluk nüfusunun yüzde 34'ü Müslüman olan Etiyopya'nın İslam tarihinde önemli bir yeri var. İlk hicret 615'te Mekke'den Etiyopya'ya gerçekleşti, ilk müezzin Bilal Habeşi Etiyopya'dan gelmişti, ülkenin doğusundaki Harar şehri İslam'ın en önemli merkezlerinden biri oldu. Osmanlılarla yakın ilişkileri olan ve bir zamanlar diğer Etiyopyalıların 'Türk' dediği Hararlılar, geleneksel şehirlerini günümüze kadar korudu. Beş metrelik bir duvarla çevrili tarihi şehir, evleri ve dar sokaklarının mistik atmosferi sayesinde 2006'da UNESCO dünya mirası listesine girdi. Yerel halkın 'gey' dediği camilerin bazıları Osmanlı yapımı ve Harar'da hala Osmanlı döneminden kalan Türkler var. Bir zamanlar Hıristiyanların girmesinin yasak olduğu Harar'ın altı kapısından biri olan Bab al-Rahima'dan geçen ilk Avrupalı, 1855'de Müslüman tüccar kılığındaki meşhur İngiliz kaşif Richard Burton'du.
Ama Harar'ın çekiciliği tarih, kültür ve mimariyle bitmiyor. Yaklaşık bir saatlik mesafede, Etiyopya'da yok olmanın eşiğine gelmiş fillerin son sığınaklardan Babile bulunuyor. Ama Harar'ın en nefes kesici hayvanı, kent duvarlarının dışında her gece kendini gösteren vahşi sırtlanlar...
Harar'ın vahşi sırtlanlarını besleyen 'sırtlan adamlar', dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen bir geleneğin son temsilcileri. Yazılı ilk kaydı 1950'lerden gelse de, bu gelenek çok eskilere dayanıyor. Söylendiğine göre eski bir kıtlıkta sırtlanlar kente inip insanlara saldırmaya başlayınca, halk onları uzak tutmak için kent duvarının dışına yulaf lapası bırakmaya başlıyor. Kıtlıktan sonra da bu uygulama her aşure günü devam ediyor. Sırtlanlar bırakılan lapanın yarısından fazlasını yerse o yılın bereketli geçeceğine, yoksa kıtlık olacağına inanılıyor. Bu gelenek zamanla her gece sırtlanları kasap artıklarıyla beslemeye dönüşmüş; şimdi Harar'da 'gece hayatına' başka bir anlam katıyor.
Buradaki benekli sırtlanlar (Crocuta crocuta), Türkiye'deki çizgili sırtlanlardan (Hyaena hyaena) çok daha büyük ve saldırgan. Çizgili sırtlanlar 25-40 kilogramken benekli sırtlanlar 90 kilograma varabiliyor. Afrika'da aslandan sonra en büyük ikinci yırtıcı hayvan olan benekli sırtlan, bir seferde ağırlığının üçte birini yiyebiliyor. Güçlü boyun, çene kasları ve muazzam çenesiyle fillerin bile kemiklerini kırabiliyor. Sırtlan adam Yusuf Pepe, etrafını çevirmiş bir düzine sırtlanı eliyle doyuruyor. Bununla da yetinmeyip onları ağzından bile besliyor. Hayatım birçok ülkede yaban hayatı inceleyerek geçti ama böyle bir şeyi değil görmek, hayal bile edemezdim. Etrafımı çevirmiş sırtlanların kahkahayı andıran çığlıkları tüyler ürpertiyordu. Yusuf, sırtlanları beslemem için beni yanına çağırdı. Her ne kadar zarar vermeyeceklerini bilsem de, bu vahşi hayvanlar aniden hamle yapıp göğsüme çarpınca bir an irkildim. Ama onların istediği elimdeki etti. Kısa bir sure sonra bu duruma alışmış, ben de bir sırtlan adam olmuştum...
Yazı/Öykü: ÇAĞAN ŞEKERCİOĞLU / Atlas