denizhan_69
New member
- Katılım
- 22 Şub 2006
- Mesajlar
- 286
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bir gün yıldırım akbulut yolda iki otostopçu dönmeyi arabasına almış.
Bir süre gittikten sonra dönmelerden biri,
-Biz dönmeyiz demiş,
Akbulut da,
-Bu kadar yol geldikten sonra dönülmez zaten. demiş....
Sana koysunlar!
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
"Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış:
"Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar!..."
Adamın birinin bir papağanı varmış.Papağan devamlı televizyon
seyrediyormuş.Adamda işten eve evden işe giden bir kişiymiş.Bir gün
adam papağanını kafesiyle birlikte balkona bırakmış ve işe gitmiş...
Bir saat sonra sokaktan polis aracı geçerken papağan bağırmaya
başlamış. KAHROLSUN PARALI EĞİTİM KAHROLSUN POLİS V.S.
Ekip aracı hemen durup sesin geldiği yere ateş etmeye başlamış.Ev
darmadağın olmuş.Eve gelen adam hayretler içinde bakakalmış.Neyse
diyerek evi yaptırmış. Ertesi gün aynı olay tekrarlayınca adam evi
gözlemeye başlamış.Ekip aracı karşıdan görününce başlamış papağan yine slogan atmaya tabi polis te ateş etmeye. Durumu gören ev sahibi papağanı alıp tavuk kümesine atmış.Papağan kümeste başlamış volta atmaya bunu gören tavuklar gülüyorlarmış.
Papağanın kafasıda atmış, tavuklara dönüp şöyle demiş...
-Ne gülüyonuz lan ben sizin gibi fahişelikten yatmıyorum.Düşünce suçundan yatıyorum
CHP'li Turan Güneş Anadolu gezisinde bir kahvededir..
Ismarladığı kahvenin kulpu kıık bir fincanla getirildiğini görünce kahveciye;
-Sen bu fincanı al. Ankara'da bizim partiye (CHP) götür. der..
Bununla hocanın ne kastettiğini anlamayan kahveci sorar;
-Bey, Ankara'ya fincanı götüreceğim de ne olacak?
Bıyıklarını kemirerek konuşma alışkanlığı olan Turan Hoca, filozof tavrı ile şöyle der;
-Hiç endişen olmasın..Bizimleri mutlaka buna da bir kulp takarlar...
Bir parti genel merkezinde,milletvekili adaylar ile,mülakat yapılıyor..
Adayın birini odaya almış ve sormuşlar;
-Hangisi önce gelir hanımın mı yoksa parti mi?
Aday düşünmeden cevaplamış;
-Partim
Odadakiler;
-O zaman al şu tabancayı karın yan odada, git karını vur..
Aday eline silahı almış ama ıkınmış, sıkılmış, odaya gidememiş..
-Yapamam, demiş..
-Kaybettin, deyip adayı göndermişler ve sıradaki vekil adayını alıp aynı soruyu ona yöneltmişler..
Bu aday da,
-Partim eşimden önce gelir, demiş.
Ona da aynı şekilde silahı verip karısını vurmasını istemişler..
Bu milletvekili adayı kendinden emin olarak odaya girmiş, kapıyı kapatmış..Önce bir el silah sesi, sonra da bir cam kırılma sesi duyulmuş..Arkasından da aday dışarı çıkmış..
-Ne oldu? diye sormuşlar..
-Verdiğiniz silah kurusıkı çıktı. Ben de hanımı camdan aşağı attım
sol kesimdeki fraksiyonlar Hikmet Çetin
Başkanlığında bir lokantada biraraya gelmişler.. Masada Celal Doğan'ından, Mustafa Sarıgülü'ne, Murat Karayalçın'dan Adnan Keskin'e, Fikri Sağlar'a kadar birçok isim var...
Garson masaya gelerek;
-Ne emredersiniz efendim? diye sormuş...
Hikmet Çetin:
-Hiçbir şey, demiş.
Ve eklemiş;
-Biz birbirimizi yiyeceğiz...
"Amerikan, İngiliz ve Türk Maliye Bakanları bir araya gelmiş. ABD Maliye Bakanı demiş ki; "Biz memura ortalama 1400 dolar veriyoruz, onlara lazım olan 1000 dolar, kalan 400 dolarla ne yapıyorlar, bilmiyorum."
İngiliz söze karışmış; "Biz de 1500 paunt veriyoruz, lazım olan 1000 paunt, 500’ü ne yapıyorlar, bilmiyoruz."
Sonra Türk Bakan konuşmuş;
"Biz ortalama 500 YTL veriyoruz, lazım olan 1000 YTL. Geri kalan 500’ü nereden buluyorlar, bilmiyoruz."
Üniversite
Felsefe hocası salonun ortasına bir sandalye koyar ve sorar:
- Bana bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayın?
100 olan tek öğrencinin cevabı şudur:
- Hangi sandalye!
Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun senler yurt dışında kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş...türk siyaseti ve siyasetçileri hakkında..
telefonda sormuş
- eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler yapıyorlar diye
bizimkisi cevaplamış
- ikisi de duruyor..ikisi de başımızda hala...yanlız bitakım değişiklikler oldu..birinin karizması gitti "tik" i kaldı...diğeri ise klasiği gitti "*ik" i kaldı...onunla da anamızı belledi..biz de ona "baba" diyoruz artık ...
Clinton bir gün Bağtada gider, Saddamın karşısına oturur. Bir bakar ki Saddamın koltuğunda 2 tane düğme var ve bunlar ne diye sorar;
SADDAM: Bak göstereyim birincisine basmış alttan bir el cıkmış clintonu gıdıklamaya baslamıs saddam güler ikinci dugmeye basmıs bir el cıkıp clintona vurmaya baslamıs saddam kahkahalara boğulmus. Peki demis clinton haftayada bizim oraya amerikaya bekleriz. Bu kez Saddam amerikaya gider. Clintonun masasında 2 dügme. Saddam sormuş bunlar ne ise yarar
Clinton: Kak göstereyim der düğmenin birine basar clinton baslar gülmeye saddam saskın ne oldu diye... Clinton ikinci düğmeyede basar clinton gülmekten ölecek durumdadır. Biraz sonra saddam musade ister derki:
Ben artık bağdata geri döneyim clinton: Bağdat ? ne Bağdatı ??
NOT;arattırdım ama yinede içlerinde verilmiş olanı var ise yazarsanız düzeltirim
Bir süre gittikten sonra dönmelerden biri,
-Biz dönmeyiz demiş,
Akbulut da,
-Bu kadar yol geldikten sonra dönülmez zaten. demiş....
Sana koysunlar!
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
"Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış:
"Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar!..."
Adamın birinin bir papağanı varmış.Papağan devamlı televizyon
seyrediyormuş.Adamda işten eve evden işe giden bir kişiymiş.Bir gün
adam papağanını kafesiyle birlikte balkona bırakmış ve işe gitmiş...
Bir saat sonra sokaktan polis aracı geçerken papağan bağırmaya
başlamış. KAHROLSUN PARALI EĞİTİM KAHROLSUN POLİS V.S.
Ekip aracı hemen durup sesin geldiği yere ateş etmeye başlamış.Ev
darmadağın olmuş.Eve gelen adam hayretler içinde bakakalmış.Neyse
diyerek evi yaptırmış. Ertesi gün aynı olay tekrarlayınca adam evi
gözlemeye başlamış.Ekip aracı karşıdan görününce başlamış papağan yine slogan atmaya tabi polis te ateş etmeye. Durumu gören ev sahibi papağanı alıp tavuk kümesine atmış.Papağan kümeste başlamış volta atmaya bunu gören tavuklar gülüyorlarmış.
Papağanın kafasıda atmış, tavuklara dönüp şöyle demiş...
-Ne gülüyonuz lan ben sizin gibi fahişelikten yatmıyorum.Düşünce suçundan yatıyorum
CHP'li Turan Güneş Anadolu gezisinde bir kahvededir..
Ismarladığı kahvenin kulpu kıık bir fincanla getirildiğini görünce kahveciye;
-Sen bu fincanı al. Ankara'da bizim partiye (CHP) götür. der..
Bununla hocanın ne kastettiğini anlamayan kahveci sorar;
-Bey, Ankara'ya fincanı götüreceğim de ne olacak?
Bıyıklarını kemirerek konuşma alışkanlığı olan Turan Hoca, filozof tavrı ile şöyle der;
-Hiç endişen olmasın..Bizimleri mutlaka buna da bir kulp takarlar...
Bir parti genel merkezinde,milletvekili adaylar ile,mülakat yapılıyor..
Adayın birini odaya almış ve sormuşlar;
-Hangisi önce gelir hanımın mı yoksa parti mi?
Aday düşünmeden cevaplamış;
-Partim
Odadakiler;
-O zaman al şu tabancayı karın yan odada, git karını vur..
Aday eline silahı almış ama ıkınmış, sıkılmış, odaya gidememiş..
-Yapamam, demiş..
-Kaybettin, deyip adayı göndermişler ve sıradaki vekil adayını alıp aynı soruyu ona yöneltmişler..
Bu aday da,
-Partim eşimden önce gelir, demiş.
Ona da aynı şekilde silahı verip karısını vurmasını istemişler..
Bu milletvekili adayı kendinden emin olarak odaya girmiş, kapıyı kapatmış..Önce bir el silah sesi, sonra da bir cam kırılma sesi duyulmuş..Arkasından da aday dışarı çıkmış..
-Ne oldu? diye sormuşlar..
-Verdiğiniz silah kurusıkı çıktı. Ben de hanımı camdan aşağı attım
sol kesimdeki fraksiyonlar Hikmet Çetin
Başkanlığında bir lokantada biraraya gelmişler.. Masada Celal Doğan'ından, Mustafa Sarıgülü'ne, Murat Karayalçın'dan Adnan Keskin'e, Fikri Sağlar'a kadar birçok isim var...
Garson masaya gelerek;
-Ne emredersiniz efendim? diye sormuş...
Hikmet Çetin:
-Hiçbir şey, demiş.
Ve eklemiş;
-Biz birbirimizi yiyeceğiz...
"Amerikan, İngiliz ve Türk Maliye Bakanları bir araya gelmiş. ABD Maliye Bakanı demiş ki; "Biz memura ortalama 1400 dolar veriyoruz, onlara lazım olan 1000 dolar, kalan 400 dolarla ne yapıyorlar, bilmiyorum."
İngiliz söze karışmış; "Biz de 1500 paunt veriyoruz, lazım olan 1000 paunt, 500’ü ne yapıyorlar, bilmiyoruz."
Sonra Türk Bakan konuşmuş;
"Biz ortalama 500 YTL veriyoruz, lazım olan 1000 YTL. Geri kalan 500’ü nereden buluyorlar, bilmiyoruz."
Üniversite
Felsefe hocası salonun ortasına bir sandalye koyar ve sorar:
- Bana bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayın?
100 olan tek öğrencinin cevabı şudur:
- Hangi sandalye!
Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun senler yurt dışında kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş...türk siyaseti ve siyasetçileri hakkında..
telefonda sormuş
- eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler yapıyorlar diye
bizimkisi cevaplamış
- ikisi de duruyor..ikisi de başımızda hala...yanlız bitakım değişiklikler oldu..birinin karizması gitti "tik" i kaldı...diğeri ise klasiği gitti "*ik" i kaldı...onunla da anamızı belledi..biz de ona "baba" diyoruz artık ...
Clinton bir gün Bağtada gider, Saddamın karşısına oturur. Bir bakar ki Saddamın koltuğunda 2 tane düğme var ve bunlar ne diye sorar;
SADDAM: Bak göstereyim birincisine basmış alttan bir el cıkmış clintonu gıdıklamaya baslamıs saddam güler ikinci dugmeye basmıs bir el cıkıp clintona vurmaya baslamıs saddam kahkahalara boğulmus. Peki demis clinton haftayada bizim oraya amerikaya bekleriz. Bu kez Saddam amerikaya gider. Clintonun masasında 2 dügme. Saddam sormuş bunlar ne ise yarar
Clinton: Kak göstereyim der düğmenin birine basar clinton baslar gülmeye saddam saskın ne oldu diye... Clinton ikinci düğmeyede basar clinton gülmekten ölecek durumdadır. Biraz sonra saddam musade ister derki:
Ben artık bağdata geri döneyim clinton: Bağdat ? ne Bağdatı ??
NOT;arattırdım ama yinede içlerinde verilmiş olanı var ise yazarsanız düzeltirim