LOOPUSED
Altın Üye
Süryaniler (Aramiler): Ataları Aramilerden oluşan Ortadoğu'da yaşayan Semitik Hristiyan halk. M.S. 37 - 43 yılları arasında elçilerin lideri Mor Petrus tarafından Antakya’da kurulmuş ve kısa zamanda bütün Orta Doğu'ya bu inancı müjdelemiştir. Kilisenin ve bazı mensuplarının kullandığı dil İsa’in de konuştuğu Süryanice (Aramice)’dir.[1] Günümüze kadar birçok zorluklarla karşılaşan kilise çeşitli dönemlerde bölünmeler yaşamıştır.Kilise patriklik merkezini birçok kez değiştirmek zorunda kalmıştır. Patriklik merkezi 1963 yılından beri Suriye’nin başkenti Şam’da bulunmaktadır. İlk patrik olan Mor Petrus’tan günümüze 121 patriğin başkanlık ettiği kilisenin şu andaki patriği 122. patrik olan Moran Mor İğnatiyos I. Zekka Iwas’dır.
Günümüzde dünyada 20 milyonu aşkın Süryani bulunmaktadır.[2](Süryani Ortodokslar, Süryani Katolikler, Maruniler, Melkitler (Melkit Katolikler), Syro-Malabarlar vb.). 3,5 milyonu Hindistan’da olmak üzere yaklaşık 5,5 milyon Süryani Ortodoks'un dini liderliğini Patrik Moran Mor İğnatiyos I. Zekka Iwas ve ona bağlı olan Hindistan’da bulunan Doğu Mafiryanı Mor Baseliyos I. Toma ve 40 metropolit yapmaktadır.
KÖKEN • Süryanilerin kökenine ilişkin tartışmalar, milliyetçilik akımlarının şiddetlendiği 19. yüzyılda ortaya çıktı. Bugün özellikle diasporada, tarihlerini Babil ve Asur kültürlerine götürenlerle, ilk Hıristiyan topluluklarından Aramilere götürenler arasında ateşli bir tartışma sürüyor. Bu gruplardan ilki politik, ikincisi dinsel vurgularıyla dikkati çekiyor. Asurlular en eski yazılı belgeleri MÖ 2000 yıllarına ait olan Mezopotamyalı bir şehir devleti halkı. Bazı kaynaklara göre Arap yarımadasından Mezopotamya’ya gelen Sami kavimlerinden biri olduğu, bazı kaynaklara göre Orta Asya’dan gelen kavimlerle Mezopotamya kavimlerinin karışımı olduğu iddia edilen Aramilerin tarih yüzüne MÖ 14. yüzyılda çıktığına dair ipuçları vardır ancak haklarındaki ilk açık bilgiler MÖ 1200’lere ait. Tevrat’a göre, Aramiler ile Asurlular Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın beş oğlundan ikisinin neslinden geliyorlar, ama MÖ 1000’li yıllarda birbirlerine düşman olmuş bu iki kardeş.
DİL • Ancak ilginçtir, Asurlular Aramileri egemenlikleri altına aldıktan sonra Aramice konuşmaya başlamışlar. Dünyanın hala konuşulan en eski dili olma özelliğini koruyan Aramice, Hıristiyanlığı ilk benimseyen halklardan biri olan Urfa (Edessa) halkının da diliymiş. Bazıları günümüz Süryanicesinin Urfalıların konuştuğu Aramice lehçesi olduğunu söylüyor. Bugün Tur Abdin’de (kelime anlamıyla Kullar/Köleler Dağı anlamına gelmekte olup, Süryani terminolojisinde Diyarbakır, Urfa, Nusaybin ve Mardin’i içine alan bölgenin adı) halk arasında konuşulan ‘Turoyo’ ise modern Aramicenin lehçelerinden biri.
DİN • Sami ırkından yarı efsanevi bir topluluk olan Aramilerin en azından bir bölümü, 30’lu yıllarda Hıristiyanlığı kabul ederek 38 yılında Antakya Patrikliğini kurdular. Hıristiyanlığı kabul etmeyen Aramilerden ayırt etmek için, bu gruba Süryani denildi. (Yani Süryani adı, kökeni Asur veya Arami olan bir halkın dinsel adı. Bu yüzden de bugün Süryani denince akla etnik vurgusuna göre dinsel vurgusu ağır basan etno-dinsel grup geliyor.)
Süryani (kendi deyişleriyle ‘Süryoyo’) adının ortaya çıkışıyla ilgili bilgilerin çoğu mitolojik niteliktedir. Süryani adının Lübnan’ın güneyindeki Sur şehrinden geldiğini ileri sürenlere göre, şehrin ‘Suriin’ denilen bölgesinde Hz. İsa’nın havarileri etrafında oluşan Hıristiyan topluma Sur şehri ile ticari ilişkileri olan Yunanlılar Süryanidemişlerdir. Bir başka teze göre ise bir Sami kavmi olan Aramilerin memleketi, İskender’in halefleri tarafından ele geçirildikten sonra ismi ‘Suriye’ olarak değiştirilmiş ve burada yaşayan halka da Süryani denilmiştir. Bir diğer görüşe göre Suriye ismi, bölgeyi ele geçiren komutan Kilikos’un kardeşi Suros’dan gelmektedir. Bazı kaynaklara göre Süryani ismi, Pers Kralı Keyhüsrev’den, bir başkasına göre Antakya şehrini inşa eden, Mezopotamya’da hüküm sürmüş olan Arami Kralı Sürrüs’ten, bir diğerine göreHz. İbrahim’in sülalesinden Dadanoğlu Asurveya Asurîn’den gelmektedir. Filolojik yaklaşıma göre ise Asurluların ülkesine, Yunanlılar tarafından kelimenin sonuna bir ‘y’ harfi eklenerek “Asurya” denilmiş, daha sonra kelimenin başında bulunan ‘a’ harfi düşerek kelime Surya’ya dönüşmüştür.
BÖLÜNMELER • Hıristiyanlığı ‘Katolik’ ve ‘Ortodoks’ diye bölen tartışmalar arasında Hz. İsa’nın tanrısal (Baba) ve insani (Oğul) doğası konusundaki ayrılıklar çok önemlidir. Bu tartışmalara çözüm bulmak amacıyla toplanan 431 tarihli Efes ve 451 tarihli Kadıköy (Halkedon) Konsili’nde aforoz edilen Süryani ilahiyatçı Mar Nasturius’un izinden giderek Hz. İsa’nın tanrısal ve insani doğasının birbirinden ayrı olduğunu savunanlara Nasturi denilmişti. (19. yüzyılda Nasturi Kilisesi, adını ‘Doğu Asurî Kilisesi’ olarak değiştirmiştir.) Kadıköy Konsili’ni izleyen yıllarda baskılardan sonra yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Antakya Süryani Kilisesi’ni 540’lardan itibaren yeniden ayağa kaldıran Urfalı rahip Yakup Baraday’ın adından dolayı, Bizans otoriteleri tarafından Süryani Ortodokslara ‘Yakubiler’ denmeye başladı. (Bu adlandırma Osmanlılar döneminde de kullanıldı ancak bugün kullanılmıyor.)
Yine Kadıköy Konsili’nde, Bizans İmparatoru Markianos’un yanında yer alarak, Kadıköy Konsili’nin kararlarını destekleyenlere, Süryaniler ‘Malkoye Melkit’ (Melkitler) adını verince ortaya yeni bir kilise çıktı. Bu ifade, Süryanicede ‘Kralın yandaşları’ anlamına geliyordu. Melkitler uzun süre Bizans kilisesinin şemsiyesi altında Süryanice liturjik dille eğitimlerine devam ettiler. Arap istilalarından sonra Bizans kilisesinden ayrıldılar. Dillerini daha sonraları Süryaniceden Arapçaya çevirdiler. Bu topluluk günümüzde Rum Ortodoks adıyla anılmakta. Lübnan’daki Melkitlerin içinden, 7. yüzyılda Mor Marun adlı rahibin çektiği bir grup Maronit Patrikliği’ni Diğer yandan Rum Ortodoks (Melkit) Kilisesi bireylerinden bir bölümü, başka bir anlaşmazlık yüzünden Roma Papalık Kürsüsü’ne bağlandılar. (Katolik Papalığın otoritesini kabul eden ancak kendi içlerinde Ortodoks ilahiyatın gereklerini uygulayanlara ‘uniat kiliseleri’ deniyor. Konumuza giren Keldani, Marunî, Melkit, Kıpti Katolik, Süryani Katolik, Malabar Katolik Kilisesi ‘uniat’ kiliseleri arasında.)
1445 yılında, Kıbrıs Metropoliti Timetheos’un önderliğindeki bir grup Nesturilerden ayrıldı. Papa tarafından kendilerine Keldaniler (İncil’de Babil şehrinin yerine kullanılan Kalde şehrine atıfla ‘Kalde şehrinin ahalisi’) adı verildi. 1782 yılında Episkopos Mihael Carve’nin önderliğini yaptığı bir grup Suriyeli Süryani, Süryani Katolik Kilisesi’ni kurup (kendi hiyerarşileri içinde) Papalığa bağlandı. 19. yüzyılda Protestan misyonerlerinin Süryaniler arasındaki propaganda çalışmaları sonucu ortaya bir de Süryani Protestan cemaati çıktı ama bu küçük grup bağımsız bir örgütlenme gerçekleştiremedi. Bazı kaynaklarda 1600’lerin başında, idarecilerin zalimliği yüzünden bazı Süryanilerin İslamiyet’e geçtiği iddia edilir. Bugün bu gruplara Mhalmi denilmektedir.
Süryanilerin ilk Patriklik merkezi Antakya’daydı. Patriklik makamı, tarih içinde Halep, Malatya, Diyarbakır ve Mardin arasında gidip geldikten sonra, 1293 yılında Patrik Mor İgnatiyos Yusuf Mar Vahap tarafından sürekli ve resmen Mardin’deki Deyrülzafaran (Deyrü’z-Zafaran) Manastırı’na taşındı. Ancak, bu tarihten sonra pek çok patrik, Diyarbakır’daki Meryem Ana Kilisesi’nde veya Mardin’deki Kırklar Kilisesi’nde ikamet etmeyi tercih etti. Çünkü Diyarbakır hem merkezi devletle, hem dünyayla ilişkiler açısından daha gelişmiş bir yerleşim yeriydi.
Süryani Ortodoks Kilisesi Patriğinin cemaat içinde kullandığı unvan ‘Tüm Doğu ve Süryani Yakubî Kiliseleri ile Antakya Havari Patriği Kadasetli Mar İgnatiyos’ idi. ‘Mar’ veya ‘Mor’ ‘aziz’ anlamına gelmekte, ‘İgnatiyos’ ise, 1293’te Patrik Mar Vahab’ın, 107 yılında Roma’da öldürülen Antakya Piskoposu İgnatiyos’un adını kullanmasından sonra kullanılması gelenek haline gelen bir unvandır.
kaynak1
kaynak2
Günümüzde dünyada 20 milyonu aşkın Süryani bulunmaktadır.[2](Süryani Ortodokslar, Süryani Katolikler, Maruniler, Melkitler (Melkit Katolikler), Syro-Malabarlar vb.). 3,5 milyonu Hindistan’da olmak üzere yaklaşık 5,5 milyon Süryani Ortodoks'un dini liderliğini Patrik Moran Mor İğnatiyos I. Zekka Iwas ve ona bağlı olan Hindistan’da bulunan Doğu Mafiryanı Mor Baseliyos I. Toma ve 40 metropolit yapmaktadır.
KÖKEN • Süryanilerin kökenine ilişkin tartışmalar, milliyetçilik akımlarının şiddetlendiği 19. yüzyılda ortaya çıktı. Bugün özellikle diasporada, tarihlerini Babil ve Asur kültürlerine götürenlerle, ilk Hıristiyan topluluklarından Aramilere götürenler arasında ateşli bir tartışma sürüyor. Bu gruplardan ilki politik, ikincisi dinsel vurgularıyla dikkati çekiyor. Asurlular en eski yazılı belgeleri MÖ 2000 yıllarına ait olan Mezopotamyalı bir şehir devleti halkı. Bazı kaynaklara göre Arap yarımadasından Mezopotamya’ya gelen Sami kavimlerinden biri olduğu, bazı kaynaklara göre Orta Asya’dan gelen kavimlerle Mezopotamya kavimlerinin karışımı olduğu iddia edilen Aramilerin tarih yüzüne MÖ 14. yüzyılda çıktığına dair ipuçları vardır ancak haklarındaki ilk açık bilgiler MÖ 1200’lere ait. Tevrat’a göre, Aramiler ile Asurlular Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın beş oğlundan ikisinin neslinden geliyorlar, ama MÖ 1000’li yıllarda birbirlerine düşman olmuş bu iki kardeş.
DİL • Ancak ilginçtir, Asurlular Aramileri egemenlikleri altına aldıktan sonra Aramice konuşmaya başlamışlar. Dünyanın hala konuşulan en eski dili olma özelliğini koruyan Aramice, Hıristiyanlığı ilk benimseyen halklardan biri olan Urfa (Edessa) halkının da diliymiş. Bazıları günümüz Süryanicesinin Urfalıların konuştuğu Aramice lehçesi olduğunu söylüyor. Bugün Tur Abdin’de (kelime anlamıyla Kullar/Köleler Dağı anlamına gelmekte olup, Süryani terminolojisinde Diyarbakır, Urfa, Nusaybin ve Mardin’i içine alan bölgenin adı) halk arasında konuşulan ‘Turoyo’ ise modern Aramicenin lehçelerinden biri.
DİN • Sami ırkından yarı efsanevi bir topluluk olan Aramilerin en azından bir bölümü, 30’lu yıllarda Hıristiyanlığı kabul ederek 38 yılında Antakya Patrikliğini kurdular. Hıristiyanlığı kabul etmeyen Aramilerden ayırt etmek için, bu gruba Süryani denildi. (Yani Süryani adı, kökeni Asur veya Arami olan bir halkın dinsel adı. Bu yüzden de bugün Süryani denince akla etnik vurgusuna göre dinsel vurgusu ağır basan etno-dinsel grup geliyor.)
Süryani (kendi deyişleriyle ‘Süryoyo’) adının ortaya çıkışıyla ilgili bilgilerin çoğu mitolojik niteliktedir. Süryani adının Lübnan’ın güneyindeki Sur şehrinden geldiğini ileri sürenlere göre, şehrin ‘Suriin’ denilen bölgesinde Hz. İsa’nın havarileri etrafında oluşan Hıristiyan topluma Sur şehri ile ticari ilişkileri olan Yunanlılar Süryanidemişlerdir. Bir başka teze göre ise bir Sami kavmi olan Aramilerin memleketi, İskender’in halefleri tarafından ele geçirildikten sonra ismi ‘Suriye’ olarak değiştirilmiş ve burada yaşayan halka da Süryani denilmiştir. Bir diğer görüşe göre Suriye ismi, bölgeyi ele geçiren komutan Kilikos’un kardeşi Suros’dan gelmektedir. Bazı kaynaklara göre Süryani ismi, Pers Kralı Keyhüsrev’den, bir başkasına göre Antakya şehrini inşa eden, Mezopotamya’da hüküm sürmüş olan Arami Kralı Sürrüs’ten, bir diğerine göreHz. İbrahim’in sülalesinden Dadanoğlu Asurveya Asurîn’den gelmektedir. Filolojik yaklaşıma göre ise Asurluların ülkesine, Yunanlılar tarafından kelimenin sonuna bir ‘y’ harfi eklenerek “Asurya” denilmiş, daha sonra kelimenin başında bulunan ‘a’ harfi düşerek kelime Surya’ya dönüşmüştür.
BÖLÜNMELER • Hıristiyanlığı ‘Katolik’ ve ‘Ortodoks’ diye bölen tartışmalar arasında Hz. İsa’nın tanrısal (Baba) ve insani (Oğul) doğası konusundaki ayrılıklar çok önemlidir. Bu tartışmalara çözüm bulmak amacıyla toplanan 431 tarihli Efes ve 451 tarihli Kadıköy (Halkedon) Konsili’nde aforoz edilen Süryani ilahiyatçı Mar Nasturius’un izinden giderek Hz. İsa’nın tanrısal ve insani doğasının birbirinden ayrı olduğunu savunanlara Nasturi denilmişti. (19. yüzyılda Nasturi Kilisesi, adını ‘Doğu Asurî Kilisesi’ olarak değiştirmiştir.) Kadıköy Konsili’ni izleyen yıllarda baskılardan sonra yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Antakya Süryani Kilisesi’ni 540’lardan itibaren yeniden ayağa kaldıran Urfalı rahip Yakup Baraday’ın adından dolayı, Bizans otoriteleri tarafından Süryani Ortodokslara ‘Yakubiler’ denmeye başladı. (Bu adlandırma Osmanlılar döneminde de kullanıldı ancak bugün kullanılmıyor.)
Yine Kadıköy Konsili’nde, Bizans İmparatoru Markianos’un yanında yer alarak, Kadıköy Konsili’nin kararlarını destekleyenlere, Süryaniler ‘Malkoye Melkit’ (Melkitler) adını verince ortaya yeni bir kilise çıktı. Bu ifade, Süryanicede ‘Kralın yandaşları’ anlamına geliyordu. Melkitler uzun süre Bizans kilisesinin şemsiyesi altında Süryanice liturjik dille eğitimlerine devam ettiler. Arap istilalarından sonra Bizans kilisesinden ayrıldılar. Dillerini daha sonraları Süryaniceden Arapçaya çevirdiler. Bu topluluk günümüzde Rum Ortodoks adıyla anılmakta. Lübnan’daki Melkitlerin içinden, 7. yüzyılda Mor Marun adlı rahibin çektiği bir grup Maronit Patrikliği’ni Diğer yandan Rum Ortodoks (Melkit) Kilisesi bireylerinden bir bölümü, başka bir anlaşmazlık yüzünden Roma Papalık Kürsüsü’ne bağlandılar. (Katolik Papalığın otoritesini kabul eden ancak kendi içlerinde Ortodoks ilahiyatın gereklerini uygulayanlara ‘uniat kiliseleri’ deniyor. Konumuza giren Keldani, Marunî, Melkit, Kıpti Katolik, Süryani Katolik, Malabar Katolik Kilisesi ‘uniat’ kiliseleri arasında.)
1445 yılında, Kıbrıs Metropoliti Timetheos’un önderliğindeki bir grup Nesturilerden ayrıldı. Papa tarafından kendilerine Keldaniler (İncil’de Babil şehrinin yerine kullanılan Kalde şehrine atıfla ‘Kalde şehrinin ahalisi’) adı verildi. 1782 yılında Episkopos Mihael Carve’nin önderliğini yaptığı bir grup Suriyeli Süryani, Süryani Katolik Kilisesi’ni kurup (kendi hiyerarşileri içinde) Papalığa bağlandı. 19. yüzyılda Protestan misyonerlerinin Süryaniler arasındaki propaganda çalışmaları sonucu ortaya bir de Süryani Protestan cemaati çıktı ama bu küçük grup bağımsız bir örgütlenme gerçekleştiremedi. Bazı kaynaklarda 1600’lerin başında, idarecilerin zalimliği yüzünden bazı Süryanilerin İslamiyet’e geçtiği iddia edilir. Bugün bu gruplara Mhalmi denilmektedir.
Süryanilerin ilk Patriklik merkezi Antakya’daydı. Patriklik makamı, tarih içinde Halep, Malatya, Diyarbakır ve Mardin arasında gidip geldikten sonra, 1293 yılında Patrik Mor İgnatiyos Yusuf Mar Vahap tarafından sürekli ve resmen Mardin’deki Deyrülzafaran (Deyrü’z-Zafaran) Manastırı’na taşındı. Ancak, bu tarihten sonra pek çok patrik, Diyarbakır’daki Meryem Ana Kilisesi’nde veya Mardin’deki Kırklar Kilisesi’nde ikamet etmeyi tercih etti. Çünkü Diyarbakır hem merkezi devletle, hem dünyayla ilişkiler açısından daha gelişmiş bir yerleşim yeriydi.
Süryani Ortodoks Kilisesi Patriğinin cemaat içinde kullandığı unvan ‘Tüm Doğu ve Süryani Yakubî Kiliseleri ile Antakya Havari Patriği Kadasetli Mar İgnatiyos’ idi. ‘Mar’ veya ‘Mor’ ‘aziz’ anlamına gelmekte, ‘İgnatiyos’ ise, 1293’te Patrik Mar Vahab’ın, 107 yılında Roma’da öldürülen Antakya Piskoposu İgnatiyos’un adını kullanmasından sonra kullanılması gelenek haline gelen bir unvandır.
kaynak1
kaynak2