Albayrak
Can Feda
- Katılım
- 23 May 2007
- Mesajlar
- 4,439
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
SAYIN Gül 'ün Beyaz Ev ziyaretinde neler konuşulduğu bilinmiyor. Uçak gidiş-gelişlerinde sadık refakatçilere söylenenler ile basın toplantısında açıklananlar, resmi demeçlere yansıyanlarla sempatizan kalemlere yazdırılanlar tam olarak birbirini tutmamakta. En azından vurgular farklı.
Zaten baş başa görüşmelerde söylenenlerin açıklanmasına fazla bel bağlamak yanlıştır. Hele, gizli görüşme sözlerini hiç değilse kapalı devlet tutanaklarına olsun geçirtmeyen politikacıların hayli bol olduğu bir ülkede.
Aynı nedenle, Suudi Arabistan Kralı ile otel odasındaki üçlü görüşmenin içeriğinden de habersiz kalmamıza şaşmamak gerekir.
Fakat, Washington buluşmasından sonra Başkan Bush 'un söylediklerindeki ana unsuru, yani "İslam gibi ulu bir dinde demokrasiyi başarabilen Türkiye" övgüsünü temel alarak, daha önceki belirtileri de buna ekleyip şöyle bir sonuca varmak hiç yanlış olmaz: Öyle anlaşılıyor ki, Bush ve çevresinin zihinlerinde, Kemalizm'in süngüsünü düşürmüş "ılımlı Müslüman" bir Türk demokrasisini bütün İslam dünyasına ve hiç değilse Sünniler âlemine model olarak sunma düşüncesi canlılığını sürdürmektedir. Bu niyetin yanında PKK terörü ve bağımsız Kürdistan planı gibi sorunlar gölgede kalmakta, bu büyük projeye göre öbürleri şöyle ya da böyle "çözülebilir" sayılmaktadır.
Batı uygarlığını ve ABD'nin küresel hesaplarını tehdit edici büyük tehlike olarak algılanan İslam terorizmini "zapt ü rapt" altına almak için sivri akıllı Bush danışmanlarının nereye kadar gidebileceklerini kestirmek zordur. Belli olmaz, belki de zihinlerinde "hilafet" i yeniden kurmak ve bunun başına şimdi avuçları içinde tuttukları bir hocayı geçirmek gibi bir niyet besliyorlardır.
Böyle bir kurumun başına Ebubekir olarak önce onu, sonra da ikinci halife Osman olarak da şimdi Kemalizm'in çanına ot tıkamakta olan bir parti başkanını geçirmek ve bu dolaylı yoldan Müslüman halkları kendi dünya hesaplarının kulları durumuna sokmak.
Hiç de fena sayılmayacak ve uğruna yepyeni Walt Disney filmleri çekilebilecek muazzam bir "Fantasia" değil mi?
Müslümanlık diye pek az şey öğrenmiş Amerikalı danışmanlar bilmezler ki, İslamda geçerli olabilecek tek kulluk "Allah'a kulluk" tan ibarettir!
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de dinle siyaseti birbirine karıştırmanın sonu mutlaka gelecektir. Çelişkiler daha öteye geçmeye izin vermez. Siyaset, ki özde somut çıkarlar kavgasıdır, onu öne çıkarınca ister istemez dinin maneviyatıyla çelişerek "küffar" la bile işbirliğine gidiyorsunuz; din, ki her şeyden önce maneviyat demektir, onu öne çıkarınca "çağdaş hilafet" gibi başkalarının çıkar hesapları için kurulacak uyduruk kurumların başına getirilmek gibi bir günahla karşı karşıya kalıyorsunuz.
MÜMTAZ SOYSAL
Cumhuriyet
Zaten baş başa görüşmelerde söylenenlerin açıklanmasına fazla bel bağlamak yanlıştır. Hele, gizli görüşme sözlerini hiç değilse kapalı devlet tutanaklarına olsun geçirtmeyen politikacıların hayli bol olduğu bir ülkede.
Aynı nedenle, Suudi Arabistan Kralı ile otel odasındaki üçlü görüşmenin içeriğinden de habersiz kalmamıza şaşmamak gerekir.
Fakat, Washington buluşmasından sonra Başkan Bush 'un söylediklerindeki ana unsuru, yani "İslam gibi ulu bir dinde demokrasiyi başarabilen Türkiye" övgüsünü temel alarak, daha önceki belirtileri de buna ekleyip şöyle bir sonuca varmak hiç yanlış olmaz: Öyle anlaşılıyor ki, Bush ve çevresinin zihinlerinde, Kemalizm'in süngüsünü düşürmüş "ılımlı Müslüman" bir Türk demokrasisini bütün İslam dünyasına ve hiç değilse Sünniler âlemine model olarak sunma düşüncesi canlılığını sürdürmektedir. Bu niyetin yanında PKK terörü ve bağımsız Kürdistan planı gibi sorunlar gölgede kalmakta, bu büyük projeye göre öbürleri şöyle ya da böyle "çözülebilir" sayılmaktadır.
Batı uygarlığını ve ABD'nin küresel hesaplarını tehdit edici büyük tehlike olarak algılanan İslam terorizmini "zapt ü rapt" altına almak için sivri akıllı Bush danışmanlarının nereye kadar gidebileceklerini kestirmek zordur. Belli olmaz, belki de zihinlerinde "hilafet" i yeniden kurmak ve bunun başına şimdi avuçları içinde tuttukları bir hocayı geçirmek gibi bir niyet besliyorlardır.
Böyle bir kurumun başına Ebubekir olarak önce onu, sonra da ikinci halife Osman olarak da şimdi Kemalizm'in çanına ot tıkamakta olan bir parti başkanını geçirmek ve bu dolaylı yoldan Müslüman halkları kendi dünya hesaplarının kulları durumuna sokmak.
Hiç de fena sayılmayacak ve uğruna yepyeni Walt Disney filmleri çekilebilecek muazzam bir "Fantasia" değil mi?
Müslümanlık diye pek az şey öğrenmiş Amerikalı danışmanlar bilmezler ki, İslamda geçerli olabilecek tek kulluk "Allah'a kulluk" tan ibarettir!
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de dinle siyaseti birbirine karıştırmanın sonu mutlaka gelecektir. Çelişkiler daha öteye geçmeye izin vermez. Siyaset, ki özde somut çıkarlar kavgasıdır, onu öne çıkarınca ister istemez dinin maneviyatıyla çelişerek "küffar" la bile işbirliğine gidiyorsunuz; din, ki her şeyden önce maneviyat demektir, onu öne çıkarınca "çağdaş hilafet" gibi başkalarının çıkar hesapları için kurulacak uyduruk kurumların başına getirilmek gibi bir günahla karşı karşıya kalıyorsunuz.
MÜMTAZ SOYSAL
Cumhuriyet