ße YouRSeLF
New member
Bu cümleyi "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır" öz deyişinden uyarladım. Şu anda gelinen noktada bu cümlenin "...." ile olan kısmı şöyle olmalıdır:
Söz konusu laiklikse..." Haydi hepsini birden okuyalım: "Söz konusu laiklikse millet teferruattır." Evet, bu noktaya geldik. Baykalımız buyuruyor: "-Laikliği referanduma mı sunacaksınız!" Ne münasebet efendim, halk oyunda laikliğin kabul görmeyeceğinizi zatıaliniz ifade etmektesiniz. "Laiklik halk oyuna sunulsa kabul edilir miydi?" Ya, demek öyle...
Öğrendik efendim. Şöyle bir soru sorulamaz buna göre: "-Milletin benimseyeceği bir laiklik tanımı olamaz mı?" Bu mantığa göre yüzde 47'nin üzeri kolayca çiziliveriyor. "Söz konusu olan laiklikse yüzde 47 teferruattır." Bir kısmı daha da ileri gidiyor: "-Söz konusu laiklikse yüzde 97 bile teferruattır." Yani "millet teferruattır." Yüzde 3 teferruat değildir. Hatta, sayın emekli başsavcı Vural Savaş'a göre milletin teferruat olma özelliği, yüzdesi arttıkça artıyor. mesela ona göre "RP ya da AKP oyları yüzde 2.5 olsa, pekala tahammül edilebilir"di. Diyorlar ki: "-Ak parti çıksın mahkemenin huzuruna, laikliğini ispat etsin. bu Ak parti'ye tanınmış bir fırsattır!"
Nasıl olacak bu acaba? "Siz şu laiklik yeniden tanımlansın!" demişsiniz, bu kapatma davanızda gerekçe olmuş, ondan sonra çıkıp laikliğinizi ispat edeceksiniz. İddianame, tamamen niyetlerinizi yargılıyor, siz çıkıp "niyet savunması" yapacaksınız. Mesela millet hiçbir zaman çıkıp, bir takım kişi ve kurumlara "Siz demokratlığınızı ispat edin, bu da anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hükümlerindendir!" diyemiyor. Kimse "Yüzde 97 bile olsa..." diye bir cümlenin hesabını soramıyor.
Kimse "Bu toplumun sadece yüzde 3'ü mü her şeyi doğru biliyor?" diye bir sorgulama yapamıyor. Sen savun kendini, o içinden kıs kıs gülsün! Menderes'i düşünüyorum. İçim eziliyor. Birileri oturmuş yargıç kürsüsüne "Sizi buraya getirenler böyle istiyor" diye hükümlerini kurmuşlar, ve siz "Efendim, efendim..." diye çırpınıyorsunuz. Birileri, sizi aşağılamak için son demlerinizde mak'addan prostat muayenesi yapmaya kalkışıyor ve siz hâlâ adalet arıyorsunuz. Bugün de öyle olacak demiyorum. Ama, medyaya yansıyan bir takım ifadelerdeki
"......Millet teferruattır." saplantısını görünce, hele, 27 Mayıs'a hala üstelik henüz hukukçu koltuğunda oturanlar tarafından "Devrim" kutsaması yapıldığına, "idamların halk coşkusuna mazhar olduğu"nun ifade edildiğine tanık olunca, bu memlekette bazı zihinlerde hiçbir şeyin değişmediğini düşünmemek mümkün olmuyor. Türkiye'yi biraz tanıyanlar, medyadaki bazı köşelere, hele CHP dünyasına yansıyan "Ak Parti kapatılmalı!" coşkusunun "bazı rutin dışı eylemlerin odağı" olmuş çevrelerde piştiğini anlamakta zorlanmazlar. Ne de olsa "Andıç"ları tanıdı Türkiye... Yeterli siyasi bilinci kazandı.
Askeri yöntemlerle olmuyor, milleti durduramıyoruz, başka yöntemleri devreye sokalım! Sizce bu söz,Türkiye'nin hiçbir yerinde söylenmemiş midir? İşte The Economist yorumu yapmış: "-Bu dava açılırsa en az bir yıl sürer. Bu, bir yıl süreyle Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması demektir." Sevgili Sami Selçuk "Hukuk adamı ülkenin karşı karşıya bulunduğu şartları düşünmez, davasını açar, önemli olan yasalardır" diyor. Demeyin ne olur sayın Selçuk.
Siz, bu iddianamede zikredilen gerekçelerin ciddiyetine inanıyor musunuz Allah aşkına? Siz mesela Demokrat Parti'yi yargılayan hukuk adamlarının tarafsızlığına inanıyor musunuz? Tamam, inanalım hukuka genel olarak ama, bir de Türkiye'de 'hukukun siyasallaşması' diye bir gerçekliğin bulunduğuna inanalım. Bir de bazı kurumlara cımbızla adam seçmekteki hesabı görelim. Ben, bu davanın Ak Parti'ye "laikliğini ispat edebilme fırsatı vermek" için açıldığına inanamıyorum.
Ben, "... millet teferruattır" zihniyetinin zaman zaman hukuk adamlarını etkilediği gibi bir kaygıya sahibim. Dilerim yanılayım.
Ahmet Taşgetiren
Bugün