Söz, hep Allah’a bağlanmalı .

Söz, hep Allah’a bağlanmalı


Bugünün Müslümanlarında hepimizi rahatsız eden bir problem var. Maalesef bizler malâyâni (bizi ilgilendirmeyen, dünya ve ahiretimize doğrudan faydası olmayan) şeylerle çok meşgul oluyoruz.

Özellikle sohbet ortamlarında bir Müslüman'dan beklenen tavrı sergileyemediğimiz kanaati hakim bende. Çok fuzuli şeyler konuşuyoruz. Evirip çevirip sözü sohbet-i canana bir türlü getiremiyoruz. Unutulmamalıdır ki bulunulması gereken konumda durmamak, bulunulan konumun hakkını vermemek kredi kaybettiren bir husustur. “Seviyesiz insan” imajı uyandırır. Bunlarda “İnanmıyorlar diye neredeyse kendisini helak edecek” insan havası yok, diye düşündürür.

Ne olur, sohbetler hep sohbet-i Canan olsun. Yani, evirip çevirip söz Allah'a ve Allah'ın Resûlü’ne bağlansın. Dinimiz diyelim, fuzuli konuların bir damlasına bile müsaade etmeyelim. Unutmayalım, ömrümüzün dakikaları sayılı. Boşuna harcamayalım onları. Sorarlar öbür tarafta onun hesabını. Her nefeste bize rağmen, şuurumuzun taalluk etmemesine rağmen iki defa hayatımızı bağışlayan Allah'a şükredelim, hamd edelim.

Bütün bunları ister iğne ister çuvaldız olarak kabul edebilirsiniz ama realiteyi de görmek lazım. “Hakiki mü'min görüldüğü zaman Allah'ı hatırlatır.” deniyor hadiste. Bunun manası onun her türlü tavır ve davranışında Allah okunur demektir. Yani lafz-ı Celale yazıyordur onun dört bir yanında. Davranışlarında Allah ahlakı nümayandır.

Yaşamadığınız şeyleri anlatmayın

Öte yandan Allah, başkalarının hidayetine vesile olmayı bizim bu noktadaki hassasiyetimize bağlamış olabilir. Dolayısıyla şayet bu neticenin sebebi oysa başka bir sebeple bu netice elde edilemez. Diyalektik yapmakla, demagojide bulunmakla, Allah anlatılırken kendi büyüklüklerinden bahsetmekle bu sonuca ulaşılamaz. Cerrahsanız, neşterle halledilecek problemi pansumanla halledemezsiniz. Kendiniz, içinizde yaşamadığınız, hissetmediğiniz hakikatleri güzel sözlerle ya da tumturaklı yazılarla başkalarına anlatamazsınız.

İlk mevhibeler böyle bir oluş için yeterli gibi geliyor bana. Evet, ilk mevhibeler, yani Allah elimizden tutmuş, sokaktan çekmiş bizi ve bir yerde tabir caizse ipe dizmiş. Biz artık sağda solda, ne şirazesinden çıkmış bir kitap parçasıyız, ne de sağa sola saçılmış tesbih taneleri. İpe dizilmiş ve saflar halinde O'nun huzuruna durmuşuz. Öyleyse ona göre bir duruşa sahip olmamız lazım.

Bu mülahazaları ne zaman yüreğimde hissetsem gözümde tarih boyunca destan yazan dört topluluk canlanır. Birinci ve en önemli örnek, asr-ı saadette Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in etrafındaki sahabiler. Onlar O'na ve davasına olan bağlılıkları, bu uğurda katlandıkları fedakarlıklar ve sergiledikleri performansla benzersizdirler. İki, Hazreti İsa'nin etrafındaki Havariler. Yani o on bir insan, insanlık tarihinin adeta kaderini değiştiriyorlar. Müthiş, alabildiğine baş döndürücü bir aksiyonları var. Üç, Söğüd'ün bağrında göğeren ve üç kıtaya dal budak salan koca çınar. Dört, çağın büyük düşünürü ve etrafındakiler.
 

DeRSaaDeT

Islambol
ςคﻮคtคא_кђคภร khans' Alıntı:
Bu mülahazaları ne zaman yüreğimde hissetsem gözümde tarih boyunca destan yazan dört topluluk canlanır. Birinci ve en önemli örnek, asr-ı saadette Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in etrafındaki sahabiler. Onlar O'na ve davasına olan bağlılıkları, bu uğurda katlandıkları fedakarlıklar ve sergiledikleri performansla benzersizdirler. İki, Hazreti İsa'nin etrafındaki Havariler. Yani o on bir insan, insanlık tarihinin adeta kaderini değiştiriyorlar. Müthiş, alabildiğine baş döndürücü bir aksiyonları var. Üç, Söğüd'ün bağrında göğeren ve üç kıtaya dal budak salan koca çınar. Dört, çağın büyük düşünürü ve etrafındakiler.
güzel anlatım sağolasın
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
Harika bii konuya değinmişsin....Sana katılıyorum...keşke hep O'ndan söz etsek hep O'ndan konuşsak...

Paylaşım için sağol...
 

HTML

Üst