dj I Bene
Banned
- Katılım
- 31 Mar 2008
- Mesajlar
- 149
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

Herkes Galatasaray’ın parasız, pulsuz ama inançla, ama imanla, ama ruhuyla şampiyon olduğunu söylüyor. Bugün manşetlerde Adnan Polat, “Bizim için ‘Öldü, bitti, sürünüyor’ dediler. Ama bizim kalbimiz, ruhumuz var” derken ne kadar dokunaklı. Hasan Şaş’sa gözlerimizi yaşartacak, “11 Fenerbahçeli halimizden anlamaz.” Çünkü Hasan Şaş yılda 750.000 $ yani ayda 62.500 dolarcık kazanmakta. Bu parayla da ne yapılır? İşte anca halk otobüsüyle işten eve, evden işe gidilir, antreman arasında da bakkaldan salam ekmek siparişi edilir. Eh aç ayı oynamaz, elbette Leverkusen’den 5 yenilir ve niyeyse o maçlarda “Ruh” tutmaz, geçen sene Ali Sami Yen’de Fenerbahçe yendiğinde de o çok bilindik “Ruh” akıllara gelmez, amma şampiyon olundumuydu işte sihirli formul: Ruhu bulduk. Ben de buldum o ruhu, Fenerbahçe maçından önce yapılan ruh seansı ve sene başındaki 12 milyon Euroluk transfer.
Fenerbahçe Roberto Carlos’u senelik 4.2 milyon €’ya mal etti. Bonservis bedeli ödemedi. Bunun haricindeki transferlerle toplam transfer bütçesi 8 milyon € kadar. İşte bu Fenerbahçe her şeyi para ile yapmakla, para ile satın alarak takım kurmakla ve ruhsuz olmakla eleştiriliyor. Basit bir futbol analizi, bir teknik-taktik analiz en sonunda medyamızı şu noktaya düşürdü: Fenerbahçe şampiyon olamadı çünkü parası vardı ancak ruhsuzdu, Galatasaray şampiyon oldu çünkü fakir ama ruhu var.” Beşiktaş? Kimse bahsetmediğine göre herhalde onlarda ne para ne ruh var.
Şimdi bu kolaycı medya analizini bir de gerçeklerle karşılaştıralım. Önce şunun altını çizmek lazım, Fenerbahçe’nin Galatasaray’dan çok daha zengin bir klüp olması tek başına bir şey ispat etmez. Fenerbahçe nakit akışı bakımından Galatasaray’dan üstündür, toplam değer ve karlılık açısından borsada daha değerlidir. Ancak sahada, CEO’lar, hisse senetleri değil iki klubün bu sene harcadıkları transfer paraları ile kurdukları kadrolar mücadele ederler. Zengin ve niyeyse bundan utanması, yerinmesi, yerlerin dibine girmesi beklenen Fenerbahçe ve türk filmlerindeki “Fakir ama gururlu çocuk” yerine konulan Galatasaray bu noktada karşılaştırılmalıdır. Netice şu: Fenerbahçe bu sene transfere 8 milyon € harcarken Galatasaray 12 milyon 700 bin Euroluk transfer yapmış. Galatasaray – Fenerbahçe maçında yedek kalan 11 Galatasaraylı oyuncunun toplam maliyeti 8 milyon 700 bin euro.
Hasan Şaş “Fenerbahçeliler halimizden anlamaz” derken bu noktada haklı. 8.700.000 € verilip transfer edilmiş futbolcuların kadro dışı kalmasını yalnız Fenerbahçeliler değil dünyada akıl sahibi olan kimse anlamaz. Galatasaray’ın kötü yönetilmesi, akılsız transferler yapmasını da kendi evrenimizde “Galatasaraylılık” olarak muştalayıp bu aptallığa keramet yükleyecek değiliz çünkü göstereceğimiz yer basit “İyi transfer yapaydınız?”
Hasan Şaş daha da ileri gidiyor “Bugün bir tek G.Saray şampiyon olmadı, Türkiye de şampiyon oldu. Türk futbolcuların olduğunu gösterdi. Sadece G.Saray bayrağı için değil, Türk bayrağı için de mücadele vereceğiz”
Zira Hasan Şaş ve şurekasının aklında Galatasaray “Türktür” çünkü yerli oyuncular orada oynarlar buna karşın Fenerbahçe “Yabancıdır” zira Brezilyalılar var. Buna karşın Galatasaray takımında Rigobert Song, İsmail Bouzid, Cassio Lincoln, Tobias Linderoth, Marcelo Carrusca, Ahmed Barusso ve Shabani Nonda bulunuyor. Hasan Şaş herhalde onları Türk görüyor ama Galatasaray’ın toplam yabancı sayısı 7. Fenerbahçe takımında da 7 yabancı var. Aradaki fark şurada; Fenerbahçe yabancılarından etkin ve efektif bir şekilde yararlanırken, Galatasaray milyonlarca euro verip transfer ettiği yabancıları takımda oynatamıyor. Fenerbahçe maçında Nonda hariç hepsi yedek. Artık yaptığımız basiretsizliklere milli bir şuur vermeye çok alıştık ancak keskin ve yekten atamayacağımız net gerçek, yanlış, basiretsiz bir transferin “milli bayrak” altında akılcı olmayacağı. Alınmayaydı Bouzid, alınmayaydı Carusca? Bu elbette Galatasaray’ın milyonlarca eurosunu sokağa atıp “Türküz biz” diye bundan övünç payesi çıkartmak kadar “kolay” olmayabilir ancak kesinliklikle çok daha zekicedir.
Galatasaray’ın kendi etrafında ördüğü “Zor günler” efsanesi işte buna dayanıyor. Şu gerçek, Galatasaray zor günler geçirdi, bunun sebebi de bizzat ve yekten Galatasaray’dan başka kimse değildi. Leverkusen’den 5, Helsingborg’dan 3 yenilmeyeydi de “zor günler” geçirilmeyeydi. Bu artık içimize bıkkınlık veren ve bir fırsatını bulan herkesin yattığı mazlum edebiyatı eskisi gibi empati de duymaya fırsat vermiyor, riya karşısında midemiz kasılıyor. Aynı Galatasaray’ın teknik direktörsüz olduğu “yalanı” gibi.
Bu bir yalan çünkü Galatasaray teknik direktörsüz sezona başlamadı. Karl Heinz Feldkamp ile sene başında gene Galatasaraylılarca milyonluk bir kontratla anlaşıldı ve bu kişiyle 28. haftaya kadar takım yönetildi. Gene Galatasaray yönetimi kendi iradesi, isteği ve yetkisiyle Feldkamp ile yollarını ayırdı. Galatasaray kötü bir teknik direktörü takımın başına getiriyorsa bu “Galatasaray teknik direktörsüz” demek değildir, Galatasaray kötü teknik direktör seçimleri yapan bir takım demektir ve Galatasaray bu adamla yollarını ayırıyorsa da bu kendi bileceği iştir. Ancak ne oldu? Bir beceriksizlik, büyük ve kaçınılmaz, her yöneticinin de mutlaka aksini yapması gereken bir yanlış bir anda “efsane oldu” Teknik direktörsüz şampiyon olmuşlar. Seneye de bu kafayla aynen devam edecekler mi? Hayır. Ama kahvehane dialoglarının mimarı ve kurucusu medya için bu hiçbir önem taşımıyor, o dialogların yareni Polat da bununla övünüyor “Teknik direktörsüz şampiyon olduk çünkü ruhumuz var” Adama sorarlar, ben mi attım teknik direktörünü, sen getirdin, sen takımın başına koydun ve sen gönderdin, utanacağına övünüyorsun.
Nihayet aç bilaç ruhuyla oynayan çocuklar..
Kamu-Sen tarafından yapılan araştırmaya göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 953 YTL
Bu da Fenerbahçe maçında ilk 11’de çıkan oyuncuların kazandığı senelik para
Aykut Erçetin: Yıllık 300 bin dolar (Yaklaşık 200 bin euro)
Servet Çetin: Yıllık 500 bin euro Bonservis: 500 bin euro (3 yıl)
Emre Güngör: Yıllık 300 bin euro Bonservis: 400 bin dolar (3,5 yıl)
Hakan Balta: Yıllık 600 bin euro Bonservis: 1 milyon euro+Aydın, Serhat, Anıl kiralık
Sabri Sarıoğlu: Yıllık 400 bin dolar (Yaklaşık 260 bin euro)
Barış Özbek: Yıllık 200 bin euro Bonservis: 100 bin euro
Mehmet Topal: Yıllık 300 bin Euro
Ayhan Aman: 750 bin dolar (Yaklaşık 500 bin euro)
Arda Turan: Yıllık 500 bin dolar (320 bin euro)
Ümit Karan: Yıllık 1 milyon euro
Shabani Nonda: Yıllık 1.1 milyon euro
Bonservis: 500 bin euro (2 yıl)
Galatasaray’ın aç, bilaç oynayan, parasız bir mahalle takımının kahramanlık hikayesi olarak sunduğu hikayenin bedeli böyle.
Onlar utanmazlar. Medya utanmaz. Biz de utandıramayız. Ama utanmazlık karşısında sakin durmak da mümkün değil bari şunu soralım “Polat senin ruhun kaç para?”
1- Adnan Polat: bizim ruhumuz var
2- Hasan Şaş: 11 Fenerbahçeli Halimizden anlamaz
3- Habertürk: Yerli Yabancı Farkı
4- Açlık Sınırı: 953 YTL
alıntı.
___________________________________