MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Tebe; epicinizin bildii meşuur “Ruman açılımı” var ya...
İşte; bu açılımın mimarı, büyyük adam Devlet Bakanı Faruk Çelik, gidivermiş önceki gün İsparta’ya...
Abe; buluşacak Rumanlar’la...
Dinleyecek bir klarnet, bir zurna...
Görüverecek iki göbecik...
Sora da deyiverecek açılımı...
Atırlı devlet adamları, tuplayıvermişler bütün Rumanlar’ı Süleyman Demirel Salonu’na...
Erkekler bilem bırakmışlar gayfede 66 uynamayı...
Gidivermişler tuplantıya...
Em de göğnüllü...
Ayallerinde kaluriferli bir ev, düşüvermişler yullara !
Abe anlayasın işte; tüm Rumanlar’ın gitmiş akılcıkları başlarından, bi oş olmuş gözleri göğnülleri...
Sayın Bakan girivermiş içeriye sununda...
Çıkıvermiş kürsüye...
Başlamış konuşmaya...
Bizim Rumanlar’da bir coşku, bir coşku...
Açıvermiş epsi güzlerini, dinlemeye başlamışlar Bakan Bey’i...
Ama şu veletler yok mu? Dinliyorlarmış ne Bakan, ne açılım...
Kuşturup dururlarmış salunun bir ucundan ütekine!
Uynarlarmış yakalamacılık...
Çünküm bilmezlermiş yağlamacılık...
Kuşarken de bağırırlarmış avazları çıktığı kadar, katarlarmış urtalığı birbirine...
Bakan sülemeye çalışmış, süleyememiş...
Sülemeyince de sinirlenmiş...
Kızanların seslerinden, duyuramamış sesini...
Sinirinden karıştırmış süleyeceğini...
Demiş İspartalılar’a; “Sivaslılar...”
Ele tam ükümetin politikalarını istemiş anlatmak; Çizikci Ismayıl’ın sekizinci kızı Ülya başlamamış mı zırlamaya?
Bakan kopmuş epten...
Basmiş fırçayı:
“Bakınız Roman kardeşlerim. Lütfen çocuklarınıza sahip çıkın. Ev yapmaktan vazgeçeriz yoksa...”
***
Sevgili Romanlar...
İstersiniz madem kapmak evi...
E susturasınız çucukları...
Katmayasıız pişmiş aşa su!
Kızdırmayasıız Bakan beyimizi...
Alıveresiiz göğnünü...
Bilmez misiiz ki kralıdır o bu melmeketin...
İster verir, ister alır evi...
Yoğsam... Yalayıverirsiiz avuçlarınızı!
*****
ALARM!
İstanbul polisi bugün alarmda... Çünkü Ali Sami Yen Stadı’nda Galatasaray-Fenerbahçe maçı var...
Rahmetli Özhan Canaydın’dan dinlemiştim:
Bundan 40 yıl önceye kadar, bu maçlar bayram havasında geçermiş...
Kadınlar ve erkekler en şık kıyafetlerini giyip, tiyatroya gider gibi gidermiş statlara...
Rakip taraftarlar, aynı tribünlerde yan yana otururmuş... Kimsenin aklına da çirkin tezahürat yapmak, karşı takımın futbolcusunu, yöneticisini, seyircisini dövmek, sahaya para, taş atmak gelmezmiş...
Dolayısıyla da İstanbul polisi, maça güvenliği sağlamak için değil, eşiyle dostuyla keyif yapmak için gidermiş...
***
Biz nasıl bir insan topluluğuyuz ki, erdemlerimizi bu kadar çabuk unutup ilkelliğin esiri olabiliyoruz?
*****
GÜNÜN SORUSU
Etnik azınlık kılıfına sığınmayan yoksullar da ayrıcalık görmek, örneğin ayda 100 liraya ev sahibi olmak için kendilerine bir “etnik kimlik” uydurmak zorunda mı?
*****
Malatya’dan birkaç not...
İnönü Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun düzenlediği “Medya ve Demokrasi” isimli konferans için önceki gün Malatya’daydım...
Daha önce de yazmıştım; son yıllarda ne zaman Anadolu’nun bir iline, hatta ilçesine gitsem, İstanbul’un aslında dünyanın en büyük “köy”ü olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Sokaklarda kılıksız insan görmek neredeyse olanaksız...
Çarpık yapılaşma yok denecek kadar az...
Toplu taşımacılıkta kalite, büyük şehirlerimizden çok daha yüksek...
Trafik sorunu, akılcı önlemlerle çözülmüş...
Sağlık tesislerinin sayısındaki ve kalitesindeki artış dikkat çekici...
Eğer bir meslek sahibiyseniz, iş bulma olanağınız büyük şehirlerden daha az değil...
Ve en önemlisi...
İnsanlar birbirine saygılı...
Ve ne kadar ilginçtir ki hâlâ sokakta göz göze gelen yabancılar gülerek selamlaşıyor...
Üniversite, eski rektörün büyük gayretleri sayesinde Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasına yükselmiş...
Tek eksik; bale ve operaysa... Onlar artık İstanbul’da da kalmadı!
***
Türkiye; yaşadığı ağır “köylülük sendromu”nu bir gün yenecekse; eminim ki bunu Anadolu sayesinde başaracak...
..::MUSTAFA MUTLU::..
İşte; bu açılımın mimarı, büyyük adam Devlet Bakanı Faruk Çelik, gidivermiş önceki gün İsparta’ya...
Abe; buluşacak Rumanlar’la...
Dinleyecek bir klarnet, bir zurna...
Görüverecek iki göbecik...
Sora da deyiverecek açılımı...
Atırlı devlet adamları, tuplayıvermişler bütün Rumanlar’ı Süleyman Demirel Salonu’na...
Erkekler bilem bırakmışlar gayfede 66 uynamayı...
Gidivermişler tuplantıya...
Em de göğnüllü...
Ayallerinde kaluriferli bir ev, düşüvermişler yullara !
Abe anlayasın işte; tüm Rumanlar’ın gitmiş akılcıkları başlarından, bi oş olmuş gözleri göğnülleri...
Sayın Bakan girivermiş içeriye sununda...
Çıkıvermiş kürsüye...
Başlamış konuşmaya...
Bizim Rumanlar’da bir coşku, bir coşku...
Açıvermiş epsi güzlerini, dinlemeye başlamışlar Bakan Bey’i...
Ama şu veletler yok mu? Dinliyorlarmış ne Bakan, ne açılım...
Kuşturup dururlarmış salunun bir ucundan ütekine!
Uynarlarmış yakalamacılık...
Çünküm bilmezlermiş yağlamacılık...
Kuşarken de bağırırlarmış avazları çıktığı kadar, katarlarmış urtalığı birbirine...
Bakan sülemeye çalışmış, süleyememiş...
Sülemeyince de sinirlenmiş...
Kızanların seslerinden, duyuramamış sesini...
Sinirinden karıştırmış süleyeceğini...
Demiş İspartalılar’a; “Sivaslılar...”
Ele tam ükümetin politikalarını istemiş anlatmak; Çizikci Ismayıl’ın sekizinci kızı Ülya başlamamış mı zırlamaya?
Bakan kopmuş epten...
Basmiş fırçayı:
“Bakınız Roman kardeşlerim. Lütfen çocuklarınıza sahip çıkın. Ev yapmaktan vazgeçeriz yoksa...”
***
Sevgili Romanlar...
İstersiniz madem kapmak evi...
E susturasınız çucukları...
Katmayasıız pişmiş aşa su!
Kızdırmayasıız Bakan beyimizi...
Alıveresiiz göğnünü...
Bilmez misiiz ki kralıdır o bu melmeketin...
İster verir, ister alır evi...
Yoğsam... Yalayıverirsiiz avuçlarınızı!
*****
ALARM!
İstanbul polisi bugün alarmda... Çünkü Ali Sami Yen Stadı’nda Galatasaray-Fenerbahçe maçı var...
Rahmetli Özhan Canaydın’dan dinlemiştim:
Bundan 40 yıl önceye kadar, bu maçlar bayram havasında geçermiş...
Kadınlar ve erkekler en şık kıyafetlerini giyip, tiyatroya gider gibi gidermiş statlara...
Rakip taraftarlar, aynı tribünlerde yan yana otururmuş... Kimsenin aklına da çirkin tezahürat yapmak, karşı takımın futbolcusunu, yöneticisini, seyircisini dövmek, sahaya para, taş atmak gelmezmiş...
Dolayısıyla da İstanbul polisi, maça güvenliği sağlamak için değil, eşiyle dostuyla keyif yapmak için gidermiş...
***
Biz nasıl bir insan topluluğuyuz ki, erdemlerimizi bu kadar çabuk unutup ilkelliğin esiri olabiliyoruz?
*****
GÜNÜN SORUSU
Etnik azınlık kılıfına sığınmayan yoksullar da ayrıcalık görmek, örneğin ayda 100 liraya ev sahibi olmak için kendilerine bir “etnik kimlik” uydurmak zorunda mı?
*****
Malatya’dan birkaç not...
İnönü Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nun düzenlediği “Medya ve Demokrasi” isimli konferans için önceki gün Malatya’daydım...
Daha önce de yazmıştım; son yıllarda ne zaman Anadolu’nun bir iline, hatta ilçesine gitsem, İstanbul’un aslında dünyanın en büyük “köy”ü olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Sokaklarda kılıksız insan görmek neredeyse olanaksız...
Çarpık yapılaşma yok denecek kadar az...
Toplu taşımacılıkta kalite, büyük şehirlerimizden çok daha yüksek...
Trafik sorunu, akılcı önlemlerle çözülmüş...
Sağlık tesislerinin sayısındaki ve kalitesindeki artış dikkat çekici...
Eğer bir meslek sahibiyseniz, iş bulma olanağınız büyük şehirlerden daha az değil...
Ve en önemlisi...
İnsanlar birbirine saygılı...
Ve ne kadar ilginçtir ki hâlâ sokakta göz göze gelen yabancılar gülerek selamlaşıyor...
Üniversite, eski rektörün büyük gayretleri sayesinde Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasına yükselmiş...
Tek eksik; bale ve operaysa... Onlar artık İstanbul’da da kalmadı!
***
Türkiye; yaşadığı ağır “köylülük sendromu”nu bir gün yenecekse; eminim ki bunu Anadolu sayesinde başaracak...
..::MUSTAFA MUTLU::..