Rezilliğin " Faturası " Laikliğe " Çıkarılıyor !...

Vtnsvr

New member
O “Alafranga” genç kız, “başörtülü” akranlarını “öcü” gibi görüyordu; onların sözünü ederken, yüzünde tiksindirici bir böcek görmüşlerin ifadesi beliriyor; hele iş politikaya dökülüp de, gelecek bir seçimin ortaya çıkaracağı bir Refah Partisi iktidarı olasılığı gündeme gelince,gözleri dehşetle açılıyor:

- ” Herhalde İran’ dan farkımız kalmaz, başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalırız ! ”

Benzer düşüncelere, şurada burada hepimiz rastlıyoruz; rastlıyoruz da, neden dolayı Türkiye’de önemli bir kalabalığın gittikçe daha büyük bir ağırlıkla Refah Partisi’ne doğru kaydığını düşünmüyoruz; oysa meselenin kilidi burada !


Türkiye hep aynı Türkiye’dir; yani halk aynı halk, bu insanlar çok yakın zamanlara kadar neden oylarını merkez sağ/merkez sol partilere yığıyorlardı da, gittikçe İslamcı sağa doğru meylediyorlar ? Bu sorunun cevabı, öyle sanıyorum ki, ülkemizin son on beş yıldır içine iyice yuvarlandığı, “tüketim toplumu” çılgınlığında saklı! Türkiye karma ekonomi döneminde, yatırıma, dolayısı ile üretime ve üretimi çoğaltmaya, bunu dışarıya satmaya önem veren bir ülkeydi; herkes, tüketimi değil üretmeyi, ya da biriktirmeyi tercih ediyordu; konfor arzusu yok değildi ama, bu arzu,bütün hesapların dışındaki bir çılgınlık haline gelmemişti.


Oysa on yıldır, bu böyledir; böyle olmasında da, Özal’dan itibaren bütün yönetimlerin, o yönetimlerin etkisi ile gittikçe yozlaşan medya’nın son derece büyük etkisi vardır; sadece özel televizyonların eğlence, sohbet,gerçeğin içinden programlarını izlemek bile, halka sürekli olarak, kolay para, kolay şöhret yollarının nasıl açıldığını; daha da kötüsü, paraya ve şöhrete ulaşmak için, her yolun nasıl geçerli olduğunun nasıl telkin edildiğini gösterir.

Meselenin can alıcı noktası buradadır.

Dar ve mahdut gelirli ailelerde, özellikle annelere, aşırı bir para ve şöhret hırsı, adeta görüntülerle enjekte ediliyor; o kadar ki, nasıl olsa her çare mübah kafasına yatan anneler, kendi elleriyle çocuklarını, kızlarını, oğullarını, -ileride hepsinde ciddi ruhsal sorunlar yaratabilecek-bazı yarışmalara sokmak için götürüyorlar; ”marifetli foklar” gibi teşhir edilmelerinden üzülecekleri yerde, iftihar duyuyorlar; hele bir de başarılı oldular mı, keyiflerinden yanlarına varılmıyor.

Güzel sunucuların, ünlü mankenlerin, bazı pop yıldızı ve sahne sanatçılarının, yine özel televizyonlarda, ”hayatları ve aşkları” kimseyi ilgilendirmeyecek ayrıntılarıyla anlatılıyor; kimi bırakmış da kiminle geziyormuş; esrar yerine nasıl kokaini tercih etmeye başlamış; karısını seviyormuş ama, filanca şarkıcıyla da uzatmalı bir aşk yaşıyormuş, estek köstek ! Bunlara, ekran gazeteciliğinde sansasyona çok önem atfeden bazı programların açıkladığı yolsuzlukları da eklemelisiniz; dün değil, önceki gün değil, yıllardan beri bu programlarda, üstelik ülkenin yönetimi kendisine teslim edilmiş olanların bu emanete nasıl ihanet ettiklerini seyredip duruyoruz; göz göre göre, emniyeti suiistimal etmiş olanlar, hırsızlığı sabit rüşvetciler ve bürokratlar, adaletin elinden sıyrılıyor; yabancı bankalardaki paralarıyla başka ülkelerde, -nedense özellikle Amerika’da keyif içinde yaşıyorlar.

Uzatmak gerekir mi ?
Bazı özetler aktardığım bu tablo, gündelik hayatın içinde, ortalama bir televizyon seyircisinin artık kanıksadığı bir tablodur;doğrusu ya, hiç de imrenilecek bir görüntü sayılmaz ! Şimdi sıkı durun: Türkiye’yi, bu hepimizin yakındığı duruma, kimler getirmiştir ? Lütfen bu soruya inandırıcı bir cevap verir misiniz ? Hepimiz biliyoruz ki, bu sorunun iki cevabı yoktur; Türkiye,1980 darbesinden sonra, kendisine liberal muhafazakar diyen, fakat laikliği de kimseye vermeyen Özal’cı kadrolar ve onu izleyenler tarafından bu rezilliğe itilmiştir.

Başka türlü söylersek, ülkemizin içinde yüzdüğü bayağılığın, yolsuzluğun, köşe dönücülüğün faturası, neticede laik yönetimlere çıkarılmaktadır. Çünkü bütün bu curcunayı yaşayan ve hepimize yaşatan siyasi kadrolar, aynı zamanda, laikliğin de şampiyonu geçinmektedirler. Peki böyle bir çelişkiyi, İslamcı muhafazakarların istismar etmeyeceklerini mi sanırsınız ?

Ustalıkla yaptıkları odur.

Refah’ı oy kazanmaya, acayip alafrangalık ve laiklik anlayışlarıyla, kendilerinin ittiğini o “alafranga” genç kız da, o genç kız gibi kendilerini “gelişmiş” ve “ilerici” zanneden şaşkınlar da anlamalıdırlar. Çünkü ne laiklik, kuralsız bir başıboşluk demektir, ne de alafrangalık ,her dakika gözümüze sokulan o yarı arabesk yarı lümpen sosyete !


Mayıs 1996

Attila İlhan
( Hangi Küreselleşme Syf.162-165 )


Not: Sevgili Attila İLHAN bu makaleyi yazdıktan sonra ortaya çıkan süreçte Cumhuriyet’te ağır yaralar açan Refah iktidarından kurtulmak için az çaba
sarf edilmedi. Günümüzde AKP iktidarına karşı benzer bir süreç yaşanmaktadır. İnsanoğlu doğru yolu “sınama-yanılma” yolu ile
bulmamalıdır. Önümüzdeki seçimlerde bu iktidardan kurtulunsa bile ilerde aynı sancıları yeniden yaşamamak için, bu yazıyı yeniden bir daha
okuyalım ve o “alafranga” genç kızın ve kendisini” ilerici” zanneden şaşkınların hatalarını tekrarlamayalım.
 

Vtnsvr

New member
Atilla İlhan 12 yıl önce bazı şeyleri görmüş ve uyarmış ama ne laik kesim ciddiye almamış.Din sömürücüler bu açıgı çıkarlarına kullandılar diyecegim de bunların yaptıgı odun yapmak için agacı keserken altında kalmaya benziyor.Bunlar emperyalistlerin çıkarlarına hizmet ettiklerinin bilincinde olmamaları mümkün degil.
 

HTML

Üst