Resulullahın üç vazifesi!!!

zlion

New member
Katılım
18 Mar 2008
Mesajlar
480
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Where you live...
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:

Peygamber efendimizin üç türlü vazifesi vardı:

1- Kur’an-ı kerimin hükümlerini [iman edilecek bilgilerle fıkhi hükümleri] herkese tebliğ etmek, bildirmektir. Fıkhi hükümler, yapılması emir veya yasak edilen işlerdir.

2- Kur’an-ı kerimin manevi hükümlerini, yani Allahü teâlânın zatına ve sıfatlarına ait marifetlerini, yalnız ümmetinin yüksek olanlarının kalblerine akıtmaktır. Bu vazife, birinci tebliğ vazifesinden farklıdır. Ebu Hüreyre hazretleri buyuruyor ki:

(Resulullahtan iki türlü ilim öğrendim. Bunlardan birini sizlere bildirdim. İkincisini söylersem, beni öldürürsünüz.) [Buhari, Hadika]

3- Fıkhi hükümleri vaazla, nasihatle yapmayan Müslümanlara dinin emirlerini uygulamaktır.

Resulullahtan sonra dört halifeden her biri, bu üç vazifeyi tam olarak başardı. Hazret-i Hasan’ın imameti zamanında fitneler çoğaldı. İslâmiyet üç kıtaya yayıldı. Resulullahın nuru, yeryüzünden uzaklaştı. Sahabe-i kiram azaldı. Bu üç vazifeyi, bir kişi yapamaz oldu. Bu üç vazife, farklı üç sınıfa ayrıldı:

1- İmanı ve fıkhi hükümleri bildirmek vazifesi, din imamlarına [müctehid âlimlere] verildi. [Böylece dört hak mezhep meydana çıktı.]

2- Dileyen Müslümanları, Kur'an-ı azimüşşanın manevî ahkâmına kavuşturmak, Ehl-i beytin 12 imamına ve tasavvuf büyüklerine verildi. Mesela Cüneyd-i Bağdadi ve Sırri-yi Sekati hazretleri bunlardandır. [Böylece tarikatlar meydana çıktı.]

3- Devleti idare etme işi, sultanlara yani hükümetlere verildi. [Böylece kanunlar, tüzükler meydana çıktı.]



Eller mi kaldı?

Güz geldi, yapraklar, otlar sarardı

Yeni tomurcuklu güller mi kaldı?

Ağaçlar kurudu, hava karardı,

El atıp tutacak dallar mı kaldı?



Kervan yok, yine de itler ürüdü

Caniler her yerde alıp yürüdü,

Gözlerini kinden kanlar bürüdü,

Hasbihâl edecek diller mi kaldı?



Sam yeli yakıyor, hep gülistanı,

Bülbüller okuyor dertli destanı,

Bozuldu dünyanın bağı bostanı,

Rahatça gidilen yollar mı kaldı?



Fâsık, facir arttı, salih azaldı,

Küfürden, zulümden herkes bunaldı,

Sebzede, meyvede hormon çoğaldı,

Şekersiz hakiki ballar mı kaldı?



Zamane gencinde gaflet derinde,

Duramaz hiçbiri yerli yerinde,

Hayâ yoktur belki binde birinde,

Rezaleti bilen kullar mı kaldı?



Yiğitler, cömertler, çıktı aradan,

Hepsi de göç edip gitti sıradan,

Gazap etti âlemleri yaradan,

Anarşi girmemiş iller mi kaldı?



Görünmez yüzlerde hidayet nuru,

Kabarmış kalblerde benlik gururu,

Herkes arar oldu kaçan huzuru,

Mevla’ya açılan eller mi kaldı?

Mehmet Ali DEMİRBAŞ
18 Temmuz 2008 yazısı
 
Allah razı olsun kardeşim bilgilerden dolayı...
 
Geri
Üst