Referandum

MG_eVİL

New member
Katılım
20 May 2008
Mesajlar
3,623
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Sevsenizde sevmesenizde sonuna kadar Atatürk ve fi
İngiltere, Türkiye Cumhuriyeti’nden 900 sene eski ama, anayasası yok.

Yasa illa şart değildir çünkü.
Hukuk yeterlidir.

*


Açın anayasamızı, bakın..

“Kadın”ve“erkek”kelimeleri ikişer kere, yani“eşit”sayıda geçer.
Zaten 10’uncu maddesi de, teorik olarak “kadın ve erkek eşittir” der.

*


Pratikte öyle midir?

*


Yasa“eşittir”hukuk değildir.

*


(Aslına bakarsanız, o nedenle yasa fakültesi denmez, hukuk fakültesi denir.)



*


Peki nedir?
Hiç eğip bükmeyelim lafı...
Yargıtay’yip.
Danıştay’yip.
Sayıştay’yip.
İstenen budur.

*


Ancak... Sanki sekiz sene torbaya girmiş gibi, seçime üç gün kala apar topar yapılmak istenen, imkânsızdır. Her ankette vatandaşın bir numaralı sorunu “işsizlik, yoksulluk”çıkarken, aniden referandum tartışması başlatmak, dikkatleri dağıtıp“cambaza bak” numarasıdır.


*


(Bazı yazarlar referandumda kullanacağı “oyu”nu şimdiden söylüyor ama, devamlı oynanan bu“oyun”u hiç söylemiyor.)

*


İçinde CHP’nin, MHP’nin, BDP’nin ve hatta Meclis dışındaki partilerin olmadığı bir anayasa değişikliği, olmayacak duaya amindir...“Taraflar arasındaki tarafsızlık”bozulmak istendiği için, Anayasa Mahkemesi duvarına çarpıp, referanduma gideceği bile şüphelidir. Dolayısıyla, olan biten, memleketi lüzumsuz yere meşgul eden angaryadır.



*


Üstelik... Anayasa suçudur.

*


Çünkü, mevcut anayasamızın 18’inci maddesi gereği“angarya yasak”tır!

..::YILMAZ ÖZDİL::..
 
Ne zaman biryeri satacak olsalar biryerlerinden birşey çıkartıp hep mazlumu oynuyorlar bırtık artık bir esnaf olarak mahvetti bizi herşeyimiz vergi iş yok uğraştıkları şeylere bak bunların hesabı er yada geç sorulacak fetoş tan beter olacaklar çıkarcılar sürüsü
 
Ne zaman biryeri satacak olsalar biryerlerinden birşey çıkartıp hep mazlumu oynuyorlar bırtık artık bir esnaf olarak mahvetti bizi herşeyimiz vergi iş yok uğraştıkları şeylere bak bunların hesabı er yada geç sorulacak fetoş tan beter olacaklar çıkarcılar sürüsü

Menderes'i Hatırla Dostum... :goz:
 
Vallahi yazarken aklımdan o ve fetoş geçiyordu menderesi yazmadım... :)

hepsi birbirinden beter bunların :S
 
"Peki nedir?
Hiç eğip bükmeyelim lafı...
Yargıtay’yip.
Danıştay’yip.
Sayıştay’yip.
İstenen budur."

anlatılmak istenen burada iyi özetlenmiş
 
Yaş mıymış kuru muymuş Yılmaz?

Adı “Yılmaz Özdil” olan İzmirli arkadaşı ilk kez muhatap alacağım... Dilerim son olur... Hakkında yazmak vakit kaybıdır. İsraftır. Günahtır.

Eskiden “fıkra muharrirleri” vardı.

Az lafla çok şey anlatan bu adamlar, çoğunlukla dolu adamlardı. Dünyayı izlerlerdi. Ülkelerini tanırlardı. Edebiyat, felsefe, tarih bilirlerdi.

Şinasi Nahit Berker böyle bir adamdı mesela. Bedii Faik, seveni az olsa da, böyle bir adamdı.

Bu tür yazarlığın son temsilcisi Rauf Tamer’dir.

Rauf abinin, Allah selamet versin, bir çırağı, bir mirasçısı, bir şeriki olmadı. Politik laf yuvarlamalarının arasına ustaca serpiştirdiği “eski İstanbul görüntülerleriyle” yıllarca aklımızı başımızdan aldı...

Onu okuduğunuzda, kulağınıza bir yerlerden tramvay çanı çalınır... Canınız yanar... Seyyar satıcı bağırtılarını, yoğurtçu çıngıraklarını, vapur böğürtülerini duyarsınız, üzülürsünüz... Bizim tanımadığımız, yetişemediğimiz İstanbul’dur bu...

İzmirli arkadaşı “Rauf Tamer’in veliahtı” ilan etmişler.

Rauf Tamer kadar etkili, Bedii Faik kadar zekiymiş.

Humour duygusu yerli yerindeymiş.

İnceden geçiriyormuş.

Ben de “etkili” olduğunu düşünüyorum.

Zeki de...

Zekasını kimden aldı bilmiyorum ama, etkisini, biraz da “enter” tuşuna borçlu.

Bilgisayardan “enter” tuşunu kaldırsınlar, Yılmaz Özdil sudan çıkmış balığa dönecektir; tatsız tuzsuz, takır tukur, ne dediği anlaşılmayan yazılar yazacaktır. Muhtemelen, boşluğunu doldurduğu adamın akıbetine uğrayacak, kapının önüne konulacaktır.

Enter tuşu Yılmaz’a “az sözcükle çok şey anlatma imkânı” sunuyor.


Gelgelelim, dedikleri anlaşılmıyor. Daha doğrusu, bir şey söylemiyor.

Esasında bu çocuk neyi savunu

yor? Sağa sola “dangozlar, bidon kafalılar, kıçına hortum bağlanasıcalar, ulan nankörler, şerefsizler” diye şarlarken, bizi hangi ülke gerçekliğine uyandırıyor, hangi düşmana karşı tetik ve müteyakkız olmaya çağırıyor?
Zekâ nedir?

Bu zekâ humourla harmanlandığında nasıl bir şey oluyor?

Münasebetsizliğin dibini bulup Victor Hugo’ya “Victor” demek, müseccel faşist Mahmut Esat Bozkurt’u “hukukçuların en mühimi” ilan etmek, “Ben bunları kıçımdan uydurdum, Victor böyle bir şey söylemedi” demek zekâ belirtisi midir, humour mudur?

Humour buysa, müstekreh nedir?

Diyorum ya, enter tuşuna basarak sözcükleri alt alta diziyor, koca bir sütunu dolduruyor ama dişe dokunur bir şey söylemiyor. Vaktiyle Cem Uzan’ın himayesinde küfrettiği Aydın Doğan’ın işletmelerinden de eşek yüküyle para kaldırıyor.

Dün Şamil Tayyar üşenmemiş, arkadaşın zekâ ürünü bir yazısını arşivden çıkarıp yayınlamış.

Bu kez Dursun Çiçek mamulü “ıslak imzalı belge”ye sardırıyor zeki yazar Yılmaz Özdil.

Tabii yine esprili, yine “zekâ küpü” halleri içinde...

Diyor ki, “Bu sinsi tuzağı ne Genelkurmay bozabilir, ne MİT, ne de herhangi bir siyasi iktidar. Siz bozabilirsiniz. İnanmayın kardeşim. ‘Kim bu dangoz?’ diye sorun... ‘Belge’ dedikleri kağıt parçası çıktı. Bunları da kağıt mendil gibi buruşturun. Atın hayatınızdan. Netice itibariyle... Ne demiş Albert Camus? Ajan basın, bunu da yazın!”

Ne kadar zekice, görüyorsunuz değil mi?

Keşke “Albert” deseymiş, “kıçından uydurduğunu” filan ekleseymiş, humour daha da güçlenirmiş...

Şimdi ben de kalkıp, “yaş mıymış kuru muymuş Yılmaz?” desem, onun kadar etkili ve zeki bir yazar olur muyum?


Bakarsınız Rauf Tamer’in tahtına aday gösterirler... Belli mi olur!

Ahmet KEKEÇ


 
Peki nedir?
Hiç eğip bükmeyelim lafı...
Yargıtay’yip.
Danıştay’yip.
Sayıştay’yip.
İstenen budur. Bu herşeyi acıklıyo hislerimize tercuman olmuş...
 
Arkasına baksın

yapışmışsa yaştır.

yapışmamıssa kurudur



***Referanduma gidecek çoğunluk AKP de yok
birilerine gebe kalacak ..
 
Yaş mıymış kuru muymuş Yılmaz?

Adı “Yılmaz Özdil” olan İzmirli arkadaşı ilk kez muhatap alacağım... Dilerim son olur... Hakkında yazmak vakit kaybıdır. İsraftır. Günahtır.

Eskiden “fıkra muharrirleri” vardı.

Az lafla çok şey anlatan bu adamlar, çoğunlukla dolu adamlardı. Dünyayı izlerlerdi. Ülkelerini tanırlardı. Edebiyat, felsefe, tarih bilirlerdi.

Şinasi Nahit Berker böyle bir adamdı mesela. Bedii Faik, seveni az olsa da, böyle bir adamdı.

Bu tür yazarlığın son temsilcisi Rauf Tamer’dir.

Rauf abinin, Allah selamet versin, bir çırağı, bir mirasçısı, bir şeriki olmadı. Politik laf yuvarlamalarının arasına ustaca serpiştirdiği “eski İstanbul görüntülerleriyle” yıllarca aklımızı başımızdan aldı...

Onu okuduğunuzda, kulağınıza bir yerlerden tramvay çanı çalınır... Canınız yanar... Seyyar satıcı bağırtılarını, yoğurtçu çıngıraklarını, vapur böğürtülerini duyarsınız, üzülürsünüz... Bizim tanımadığımız, yetişemediğimiz İstanbul’dur bu...

İzmirli arkadaşı “Rauf Tamer’in veliahtı” ilan etmişler.

Rauf Tamer kadar etkili, Bedii Faik kadar zekiymiş.

Humour duygusu yerli yerindeymiş.

İnceden geçiriyormuş.

Ben de “etkili” olduğunu düşünüyorum.

Zeki de...

Zekasını kimden aldı bilmiyorum ama, etkisini, biraz da “enter” tuşuna borçlu.

Bilgisayardan “enter” tuşunu kaldırsınlar, Yılmaz Özdil sudan çıkmış balığa dönecektir; tatsız tuzsuz, takır tukur, ne dediği anlaşılmayan yazılar yazacaktır. Muhtemelen, boşluğunu doldurduğu adamın akıbetine uğrayacak, kapının önüne konulacaktır.

Enter tuşu Yılmaz’a “az sözcükle çok şey anlatma imkânı” sunuyor.


Gelgelelim, dedikleri anlaşılmıyor. Daha doğrusu, bir şey söylemiyor.

Esasında bu çocuk neyi savunu

yor? Sağa sola “dangozlar, bidon kafalılar, kıçına hortum bağlanasıcalar, ulan nankörler, şerefsizler” diye şarlarken, bizi hangi ülke gerçekliğine uyandırıyor, hangi düşmana karşı tetik ve müteyakkız olmaya çağırıyor?
Zekâ nedir?

Bu zekâ humourla harmanlandığında nasıl bir şey oluyor?

Münasebetsizliğin dibini bulup Victor Hugo’ya “Victor” demek, müseccel faşist Mahmut Esat Bozkurt’u “hukukçuların en mühimi” ilan etmek, “Ben bunları kıçımdan uydurdum, Victor böyle bir şey söylemedi” demek zekâ belirtisi midir, humour mudur?

Humour buysa, müstekreh nedir?

Diyorum ya, enter tuşuna basarak sözcükleri alt alta diziyor, koca bir sütunu dolduruyor ama dişe dokunur bir şey söylemiyor. Vaktiyle Cem Uzan’ın himayesinde küfrettiği Aydın Doğan’ın işletmelerinden de eşek yüküyle para kaldırıyor.

Dün Şamil Tayyar üşenmemiş, arkadaşın zekâ ürünü bir yazısını arşivden çıkarıp yayınlamış.

Bu kez Dursun Çiçek mamulü “ıslak imzalı belge”ye sardırıyor zeki yazar Yılmaz Özdil.

Tabii yine esprili, yine “zekâ küpü” halleri içinde...

Diyor ki, “Bu sinsi tuzağı ne Genelkurmay bozabilir, ne MİT, ne de herhangi bir siyasi iktidar. Siz bozabilirsiniz. İnanmayın kardeşim. ‘Kim bu dangoz?’ diye sorun... ‘Belge’ dedikleri kağıt parçası çıktı. Bunları da kağıt mendil gibi buruşturun. Atın hayatınızdan. Netice itibariyle... Ne demiş Albert Camus? Ajan basın, bunu da yazın!”

Ne kadar zekice, görüyorsunuz değil mi?

Keşke “Albert” deseymiş, “kıçından uydurduğunu” filan ekleseymiş, humour daha da güçlenirmiş...

Şimdi ben de kalkıp, “yaş mıymış kuru muymuş Yılmaz?” desem, onun kadar etkili ve zeki bir yazar olur muyum?


Bakarsınız Rauf Tamer’in tahtına aday gösterirler... Belli mi olur!

Ahmet KEKEÇ




Bu adam çamur attıgı adamın yarısı kadar beyne ve saygınlıga sahipmi ki?
 
Bu adam çamur attıgı adamın yarısı kadar beyne ve saygınlıga sahipmi ki?

konuya ilişkin yazar yada kaynağa bakıp bir şey söyleyin hemen kendinizi şikayet bölümünde bulursunuz kaynak eleştirisi diye.

sonra bakarsınız çarşaf çarşaf yazılar alırlar konulara taşırlar.
Kim den Mİ?

Tanırsınız YAZARIMIZ
bir çift güzel kadın memesine memleketi satacağını ilan eden röportajında ''iki tarafta isterse neden olmasın diye ensest ilişkiyi'' normal gören köşe yazarının boy boy yazıları taşınır.

İşlerine gelince yazana çizene yazanın çizenin karakterine zekasına takılmazlar ama işlerine gelmezse adamın yazı stiline takarlar.
Adam düşündüklerini böyle anlatıyor muğlak nokta bırakıp okuru yoruma zorluyor.

Bazen 5 saniyelik bir suskunluk bile çok şey anlatır insana..
Anlayacak yada anlaması gereken insanında kapasitesine bağlıdır tabii.
 
Yaş mıymış kuru muymuş Yılmaz?

Adı “Yılmaz Özdil” olan İzmirli arkadaşı ilk kez muhatap alacağım... Dilerim son olur... Hakkında yazmak vakit kaybıdır. İsraftır. Günahtır.

Eskiden “fıkra muharrirleri” vardı.

Az lafla çok şey anlatan bu adamlar, çoğunlukla dolu adamlardı. Dünyayı izlerlerdi. Ülkelerini tanırlardı. Edebiyat, felsefe, tarih bilirlerdi.

Şinasi Nahit Berker böyle bir adamdı mesela. Bedii Faik, seveni az olsa da, böyle bir adamdı.

Bu tür yazarlığın son temsilcisi Rauf Tamer’dir.

Rauf abinin, Allah selamet versin, bir çırağı, bir mirasçısı, bir şeriki olmadı. Politik laf yuvarlamalarının arasına ustaca serpiştirdiği “eski İstanbul görüntülerleriyle” yıllarca aklımızı başımızdan aldı...

Onu okuduğunuzda, kulağınıza bir yerlerden tramvay çanı çalınır... Canınız yanar... Seyyar satıcı bağırtılarını, yoğurtçu çıngıraklarını, vapur böğürtülerini duyarsınız, üzülürsünüz... Bizim tanımadığımız, yetişemediğimiz İstanbul’dur bu...

İzmirli arkadaşı “Rauf Tamer’in veliahtı” ilan etmişler.

Rauf Tamer kadar etkili, Bedii Faik kadar zekiymiş.

Humour duygusu yerli yerindeymiş.

İnceden geçiriyormuş.

Ben de “etkili” olduğunu düşünüyorum.

Zeki de...

Zekasını kimden aldı bilmiyorum ama, etkisini, biraz da “enter” tuşuna borçlu.

Bilgisayardan “enter” tuşunu kaldırsınlar, Yılmaz Özdil sudan çıkmış balığa dönecektir; tatsız tuzsuz, takır tukur, ne dediği anlaşılmayan yazılar yazacaktır. Muhtemelen, boşluğunu doldurduğu adamın akıbetine uğrayacak, kapının önüne konulacaktır.

Enter tuşu Yılmaz’a “az sözcükle çok şey anlatma imkânı” sunuyor.


Gelgelelim, dedikleri anlaşılmıyor. Daha doğrusu, bir şey söylemiyor.

Esasında bu çocuk neyi savunu

yor? Sağa sola “dangozlar, bidon kafalılar, kıçına hortum bağlanasıcalar, ulan nankörler, şerefsizler” diye şarlarken, bizi hangi ülke gerçekliğine uyandırıyor, hangi düşmana karşı tetik ve müteyakkız olmaya çağırıyor?
Zekâ nedir?

Bu zekâ humourla harmanlandığında nasıl bir şey oluyor?

Münasebetsizliğin dibini bulup Victor Hugo’ya “Victor” demek, müseccel faşist Mahmut Esat Bozkurt’u “hukukçuların en mühimi” ilan etmek, “Ben bunları kıçımdan uydurdum, Victor böyle bir şey söylemedi” demek zekâ belirtisi midir, humour mudur?

Humour buysa, müstekreh nedir?

Diyorum ya, enter tuşuna basarak sözcükleri alt alta diziyor, koca bir sütunu dolduruyor ama dişe dokunur bir şey söylemiyor. Vaktiyle Cem Uzan’ın himayesinde küfrettiği Aydın Doğan’ın işletmelerinden de eşek yüküyle para kaldırıyor.

Dün Şamil Tayyar üşenmemiş, arkadaşın zekâ ürünü bir yazısını arşivden çıkarıp yayınlamış.

Bu kez Dursun Çiçek mamulü “ıslak imzalı belge”ye sardırıyor zeki yazar Yılmaz Özdil.

Tabii yine esprili, yine “zekâ küpü” halleri içinde...

Diyor ki, “Bu sinsi tuzağı ne Genelkurmay bozabilir, ne MİT, ne de herhangi bir siyasi iktidar. Siz bozabilirsiniz. İnanmayın kardeşim. ‘Kim bu dangoz?’ diye sorun... ‘Belge’ dedikleri kağıt parçası çıktı. Bunları da kağıt mendil gibi buruşturun. Atın hayatınızdan. Netice itibariyle... Ne demiş Albert Camus? Ajan basın, bunu da yazın!”

Ne kadar zekice, görüyorsunuz değil mi?

Keşke “Albert” deseymiş, “kıçından uydurduğunu” filan ekleseymiş, humour daha da güçlenirmiş...

Şimdi ben de kalkıp, “yaş mıymış kuru muymuş Yılmaz?” desem, onun kadar etkili ve zeki bir yazar olur muyum?


Bakarsınız Rauf Tamer’in tahtına aday gösterirler... Belli mi olur!

Ahmet KEKEÇ



İmza _TozKoparaN_

demek ki gerçekleri yazabilecekler de varmış bu ülkede , adam gibi cesurca , yalak olmadan ...

ayrıca o Rahmetli menderes'i ananlar hadi biz buradayız , hatırlatın bizlere
sizin borunuz anca kadrolaştığınız yerlerde öter , hakkın hukun olduğu yerlerde değil
hodri meydan 2. menderes mi olacak yoksa sonsuz ETÖ davası mı ?

görelim bakalım demokrasi mi kazanacak yoksa yılmaz özdil'in deyimiyle bidon kafalılar mı ?
 
Zekasını kimden aldı bilmiyorum ama, etkisini, biraz da “enter” tuşuna borçlu.

Bilgisayardan “enter” tuşunu kaldırsınlar, Yılmaz Özdil sudan çıkmış balığa dönecektir; tatsız tuzsuz, takır tukur, ne dediği anlaşılmayan yazılar yazacaktır. Muhtemelen, boşluğunu doldurduğu adamın akıbetine uğrayacak, kapının önüne konulacaktır.

Enter tuşu Yılmaz’a “az sözcükle çok şey anlatma imkânı” sunuyor.

Yukardaki Enter tuşu tesbiti cuk diye oturmuş bu ıslak

bence bunu ıslak imza makinasının başına dikmek lazım. Olur ki Makinen mürekkebi biterse doldursun diye

Mazallah mürekkep biterse makina ıslak imza atamaz :=)
 
Yukardaki Enter tuşu tesbiti cuk diye oturmuş bu ıslak

bence bunu ıslak imza makinasının başına dikmek lazım. Olur ki Makinen mürekkebi biterse doldursun diye

Mazallah mürekkep biterse makina ıslak imza atamaz :=)


Islak imzanın ne oldugunu bildiginden bile şupheliyim...
 
Senin ve ergenekoncu yazarlarınız Islak İmza palavralarından utanmazlıklarından ve iftiralarından sonra utanmadan hala bunları söyleyebiliyorsunuz ya pes valla


Söyledigim tek şey şu...

Burda günlerdir ıslak imza olaylarıyla ilgili yorumlar yapıyorsun... Ama ıslak imzanın mürekkebi bitebilen(!) bir makineyle yapıldıgını sanıyorsun...

Espri adı altında saçmalamak bu olsa gerek...

Hazır utanmazlıktan bahsetmişken... Cehaletin seni utandırıyor mu çok merak ediyorum...
 
amerikan i.i menderes neyse bunların sonu da o olacak!net ve kesin!siz örümcek kafalı vatan hainleri de pensilvanyadaki fetoya sığının..hangi biriniz elimizden kurtulacak!öyle bir ortamda arkadaşımı tanımam hepinizi doğrarım!buna faşistlikse faşistlik deyin ama bu ülke yobazların temizlenmesiyle kurtuldu;gene böyle kurtulacak!ananı da al git dediğin halk bu sefer sözün sahibine tekmeyi koyacak!!bu adama çanak tutmaya devam edin,hepiniz tek tek hesap vereceksiniz..o kadar safsınız ki Allah sevgisiyle kanıyorsunuz bu adamlara..belki bilerek belki bilmeden konuşuyorsunuz..ama bu işin sonu bu yazılarda değil gerçek hayatta son bulacak!
 
Söyledigim tek şey şu...

Burda günlerdir ıslak imza olaylarıyla ilgili yorumlar yapıyorsun... Ama ıslak imzanın mürekkebi bitebilen(!) bir makineyle yapıldıgını sanıyorsun...

Espri adı altında saçmalamak bu olsa gerek...

Hazır utanmazlıktan bahsetmişken... Cehaletin seni utandırıyor mu çok merak ediyorum...

sen git önce espirinin ironinin ve ti ye almanın ne demek olduğunu öğren daha doğrusu bu konuda ki cehaletini gider sonra gel bana cevap yetiştit olur mu

bu halinle komik bile olmuyorsun
 
Geri
Üst