Postal-cüppe-chp kardeşliği

biosx

New member
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
2,332
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
kürre-i arz
POSTAL-CÜPPE-CHP KARDEŞLİĞİ

Hür ve demokratik bir süreç sonrasında, yüzde 47 oy alarak demokratik meşruiyetini sandıkta tescilletmiş olan iktidarın, yargı reformu ve Anayasa değişiklik çabaları, hem yargı bürokrasisinin hem de siyasi muhalefetin sert söylemleriyle karşılaştı. AK Parti iktidarının, yargı bağımsızlığı ve daha demokratik düzen vaadiyle ilan ettiği yargı reformu ve Anayasa değişikliği tekliflerine itiraz edenlerin kullandıkları söylemlerle eylemleri ise evlere şenlik.

Önce yüksek yargı bürokrasiyle başlayalım…

Hani şu cumhuriyetin tek sahibi olduğunu sanan ve tek parti diktatörlüğü özlemiyle yanıp tutuşan ve iktidara gelmesinin tek seçeneği olarak yine tek parti diktatörlüğünü gören elit bir zümreyle postal oligarşisinin vesayetindeki yargı bürokrasisinden…

Bu kesimin, yani yürksek yargının, yargı bağımsızlığından ne anladığını Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker açıkladı.
Demokratik hukuk devleti ilkelerine ihanet eden, tarihe kara bir leke olarak geçecek cümlelerle üstelik.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, meşruiyetini kaybetmiş ve YARgısal süreci SAVsaklama misyonu üslenmiş YARSAV’ın düzenlediği panelde, “yapılmak istenilen düzenlemelerle yürütme, yargıyı daha da kuşatma altına almak istemektedir. …Yargının demokratik meşruiyeti, halk oyuyla kabul edilen Anayasa ile zaten sağlanmış bulunmaktadır" buyurmuş.

Dünyada, askeri darbelerin dikte ettiği ve sandık başlarında neredeyse dipçik zoruyla ‘evet’ oyu kullandırtılarak kabul edildiği hala hafızalarda olan bir Anayasa’yı “demokratik meşruiyet” tanımına oturtan bir yargı zihniyetinin başka türü de yok sanırım.

İşin aslı, cuntacı konseyin “parlamentoyu işgali” sırasında, apoletli cüppelerini sırtına geçirip, konsey üyeleri önünde esas duruşa geçmiş bir gelenekten, farklı bir yaklaşım da beklenemezdi.
Milletin kendisine yönelik kirli planları uygulama şüphesiyle, hakkında yargı süreci işlemeye başlamış bir savcıyı da içselleştiren bu zihniyet, olsa olsa postal ve cüppe kardeşliğinin bir yansımasıdır.
Yine askeri darbeyle dikte edilmiş bir Anayasa’yı, halk oyu ile kabul edilmiş diye tanımlayıp “demokratik meşruiyet” zemininde göstermek, bu kardeşliğin söylemi sayılabilir.
Gelelim siyasi muhalefete…
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Malatya il kongresinde, AK Parti’nin yargı reformu ve Anayasa değişiklik teklifine yönelik eleştrilerini sıralarken, kendilerinin yargıya bakışını da ortaya koyuyordu aslında.
Deniz Baykal, iktidarın bu reform çabalarının altında, gelecekte iktidardan düşünce kendini koruyup kollayacak bir yargı ve Anayasal düzen yaratma çabası olduğunu iddia ediyordu.
Fakat yargının bugünkü halini anlatıyordu özetle.
Yargı bürokrasisini tekeline almış CHP zihniyetinin yargıdaki yansımasını tanımlıyordu alenen.
Yargının şimdiye kadar her fırsatta ifade ettiğim ideolojik referansını işaret ediyordu.
Ve yaramaz çocuk misali, oyuncağı elinden alınmışçasına feryat figan ediyordu.
Yargı bağımsızlığı deyince, yasama ve yürütmeyi kuşatma altına almış bir yapı anlayan Baykal, postal ve cüppe kardeşliğinin öteki ayağı olarak isyan ediyordu.
Parlamentonun, CHP tarafından beğenilmeyen tüm yasama faaliyetlerini kuşatan ve CHP’nin tüm başvurularıyla, çıkarılan yasaları iptal eden yargı bürokrasisi, Bayal için cansimidiydi oysa.
Parlamenter muhalefet deyince, asker ve yargıyla sürdürülecek dirsek temasını anlayan bir siyasi yapı için, gerçek anlamda yargı bağımsızlığı ve demokratik hukukun yerleşik hale gelmesi tehdit sayılıyor doğal olarak.
Baksanıza, yargıyı kendi vesayeti altına almaya öyle alışmış ki, yandaşlarının yargı sürecinde şüpheli ya da sanık konumuna düşmesiyle, soruşturma evresinin gizli tanıklarını ayartmadan tutun gizliliklerini açığa çıkarmaya kadar her türlü hırçınlığı sergiliyorlar.
2008 yılı Temmuz-Ağustos aylarıyla 2009 yılı Şubat-Mart aylarında Ergenekon soruşturma ve davasını ters yüz etmeyi amaçlayan ve bizzat tanık olduğum benzer bir filmi şimdi, onun bir uzantısı sayılan Erzincan-Erzurum hattında izliyoruz.
Bu filmin adına da yargı bağımsızlığı diyorlar.
Demek ki yargı sadece CHP’ye, ordu içerisinde yuvalanmış cuntacılara ve yargı bürokrasisindeki postal yalayıcılara hizmet ettiğinde bağımsız sayılıyormuş.
Hasan “PAŞAM” siz de bunu demek istemiştiniz değil mi?

Ne buyurdunuz?



kaynak


 
Konuyu okumadım.Chp sempatizanı yada taraftarıda değilim.Ama biryerler yada birşeyleri karalayacaksan;

akp-ermeni-yahudi ve ruhban kardeşliği altında fetullah sempatizanlığı konusuda işlenebilir....

askerden bu kadar tırsan bir iktidarın kolluk kuvvetlerinin fiyaskosunu dün dakika dakika seyrettik.Çıkışından-varışına kadar olan noktaların bilgilendirildiği bir olayın,senelerdir aynı yöntemle yapılmasına karşın,nasıl sazan gibi daldıkları ve hatta bizim elektrik paralarmızla dönen sözde devlet özde fetullah ve akp borazanı olan trt nin verdiği silahların seri noları silinmiş haberi komedinin son noktası olmuştur.
Nedir askeden bu kadar korkunuz?
Bir yamuğunuz yada gizliniz mi var?
 
degazor sana katılıyorum ve ben de okumaya değer bulmadım....asparagas magazin haberleri tarzında bunlar artık....mesnetsiz, mantıksız....baydı artık diyorum....
 
Malûmun ilâmı olmuş, eyvallah !
 
degazor sana katılıyorum ve ben de okumaya değer bulmadım....asparagas magazin haberleri tarzında bunlar artık....mesnetsiz, mantıksız....baydı artık diyorum....

Kardeş;
burada farklıyız.Ben eleştrimi tamamen başlığa ayırdım.Konunun içeriği çok değerli olabilir,ama istediği kadar altın değeri taşısada,anlatmak istediğim insanlara giydirilmek istenen cüppeye kılıf aramalarına olan kızgınlığımdır.Bu forumda okumadan yorum yaptığım konu sadece 1 tanedir.Bu konuda ise eleştirim içeriğine değil,başlığına yaptığım sitemdir.
Madem ki yeri geldi birazda biz dokunduralım,
CHP özellikle partililerin dediği gibi Atatürk'ten miras kalmıştır.Doğrudur.O'nun emri ile kurulmuş,çok partili hayatın yanılmıyorsam(38 saattir uykusuzum,kusura bakmayın,yanlışım var ise affola) kapanmayadan günümüze ulaşan tek partidir.Neden?
Dokunulamamıştır,elbet ancak,eleştirimiz bu dokunulmazlığa değil,partinin savunduğu ilkelerin askerin ilkeleri ile kesiştiği noktada buralara çamur atanlaradır.Birazda partiye vrip-veriştirmek gerekir.Ataürk,çağdaş ve demokratik bir ülke hayalinde iken,bilim,sanat,edebiyat ve her türlü fen bilimlerinde öncü bir ülke isterken,çıkış bulamadığı durumlarda İRTİCA oyununu hortlatarak askeri gaza getiren yegane unsurların başında gelmektedir.
İşin özü;
siyasi ideolojisini savunduğum partide dahil olmak üzere;
memlekete hayrına karşılık beklemeden çivi çakmış bir parti yoktur.Belki arada partililer çıkmış olabilir ama kesinlikle toplu bir hareket yaşanmamıştır.
En güvendiğimiz hoca bile para aşırmaktan hüküm giydikten sonra,girdiği ekonomik buhranın kurtuluşunu depremde bulan,arkasından rahmet yerine daha nitelikli temennilr sunduğumuz başbakanlar bizi bu hale getirmedi mi?
Her nehire bir baraj sloganı ile devlet kurumlarını arpalık haline getiren yine bu ülkede cumbabalık yapmadı mı?
Sözün özü kareş;
siyaset günümüzde ve ülkemizde sosyal olgudan öte ekonomik kazanç alanına gelmiştir.Çok sevgili,sayın üstad büyük hocaefendi hazretleri bir toplantısına şöyle der (facebook ve youtube de dolu) ;
-Devletin tüm kadrolarına dağılmadığımız ve bu kadrolarda tam söz hakkına sahip olmadığımız sürece bu akit ten kimsenin haberi olmayacaktır...
Ama hazretlerine bileihanet eden varsa,varın gerisini siz düşünün...

Cümleniz;
inananlar Allah'a,inanmayanlarda kendilerine emanet olsun.Ama şunu bilin ki;
vatan ve milleti olmayan toplumun ne dini,ne de dili olur.
 
Geri
Üst