PiYaNo ve SoPa

Leke

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
25 Haz 2005
Mesajlar
9,652
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
DoĞDuĞuMDa O KaDaR ŞaŞıRDıM Ki , BiR BuÇuK SeNe Ko
O şarap içmez...

Dolayısıyla şarap içerken piyano da dinlemez...

Bu yüzden piyano dinlerken şarap içenlere kızdı... Ve “Piyano çalarken şarap içiliyormuş...” diyerek İdil Biret konserini bastı.

*

O piyano çalanı da bilmez...

Kendisi “sopa çalmayı” bilir...

Bu nedenle sopasını alıp geldi; Vivaldi dinlerken şarap içenlere sopa çalmaya...

(Neyse ki Vivaldi 1741’de ölmüştü, ona da sopa çalmak isterdi...)

Vivaldi kilisede papaz eğitimi aldı. Keman çalarken orada duran küpten şarap içince, ona bir şey oldu...

“Ne oldu?” derseniz...

“Vivaldi” oldu...

*

Mozart’lar, Bach’lar, Vivaldi’ler...

Onlar bu dünya ile, yobaz öbür dünya ile meşguldü...

Bu yüzden veremin ilacını, gözlüğü, televizyonu, röntgen filmini, motoru, elektriği, telefonu, megafonu, ampulü onlar buldular.

Bizim yobaz insanlık yararına bir tek şey bulmuş değil...

Ki piyano dinlerken şarap içenlere kızan arkadaş şöyle yaptı:

Fransız’ın cep telefonu ile cemaatle haberleşti... İsveçlinin saatine baktı... İtalyan’ın megafonu ile piyano dinlerken şarap içenlere bağırdı... Amerikalının bulduğu ampulün altında namazını kıldı...

Japon’un arabasına binip gitti...

Siz de zaten onu Alman icadı televizyondan izlediniz...

*

Bu bir zihniyet...

Ve o zihniyet aslında iktidarda...

Belediyelerin tesislerinde, kamu alanlarındaki restoranlarda, lokantalarda, kır bahçelerinde biranın-şarabın yasak olması rastlantı değil...

Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, bakanların, müsteşarların, genel müdürlerin, daire başkanlarının, şeflerin, kısacası tüm iktidarın “şarap içmeyenlerden” oluşması da...

İçkili yerlerin şehirlerin dışına atılması girişimini ise unutmamışsınızdır...

Bu sopası olan arkadaşlar ise sadece biraz daha aceleciler...

Sopalarını alıp geldiler...

Piyano dinlerken şarap içenlere sopa çalmaya...


Bekir Coşkun
 
Bekir ve saz arkadaşlarına KAPAK OLSUN:

Ayılana şarap, bayılana Sarayburnu’nda mehtap ve İdil Biret Konserinde zıkkımın köküne dair…

Yıllardır, yeni yıla girdiğimiz gecelerde 21.10 da NTV’de yayınlanan Viyana Flarmoni Orkestrası’nın yılbaşı konserini izlerim, neredeyse soluksuz.



1842 yılında besteci Carl Otto Nikolai tarafından kurulan Viyana Flarmoni Orkestrası dünyanın en iyi orkestralarından birisi olarak kabul edilir. İlgili sıralamalarda genellikle 1. sırada yer alır.



Haydn, Mozart, Beethoven, Schubert, Brahms, Mahler, Bruckner... Bu dev bestecilerin yaşadığı Viyana, klasik müziğin kalbi olarak atmaya devam ediyor..



Zubin Mehta, Seiji Ozawa, Simon Rattle gibi dünyaca saygın ve yetkin şeflerin yönettiği orkestra geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olup, kadın müzisyenlerin çok az olduğu bir orkestra olarak bu hususta muhafazakârlığı ile bilinir ve son yıllarda Avusturya’da kadın derneklerinin hücumuna uğramaktadır.



Son olarak Arjantin asıllı Musevi şefin yönettiği ve 'Altın Salon'da gerçekleşen konserin geçen yılbaşı konserinde Strauss ağırlıklı bir proğram vardı. Muhteşem bir konserdi.



Klasik müzik sevenler için gerçekten olağanüstü bir müzik ziyafeti olan yeni yıl konseri şüphesiz müzik dışı gelenekleriyle de yaşamakta Viyana’da.



Konseri izlerken fark edersiniz ki, dinleyiciler arasında su içen, şarap içen, ayakta dolaşan, çimlere, çayırlara uzanan, yanındakiyle konuşan, çekirdek çıtlayan, burnunu karıştıran, gerinen, esneyen, parmaklarını çıtlatan, kot pantolonlu, kravatsız, açık renk takım elbiseli beyler veya askılı bluzlu, mini etekli ya da frapan tuvaletli rükuş hanımlar yoktur konserde.. Davetlilerin elerinde yalnızca konserin proğramı vardır ve konseri o proğramdan takip ederler çıt çıkarmadan, eserler icra edildiğinde de alkışlarlar; usulünce.. Konserin sonunda da bu alkış ritüeli ayakta yapılır, konser tüm sadeliği, terbiyesi, nezaketi ve asaleti ile sona erer..





Oysa bizde böyle olmuyor.. Dünyaca ünlü piyanistimiz ve millî virtüözümüz İdil Biret Topkapı’da konser verecektir. Kuğu Gölü Balesi’nin, Fındıkkıran Balesi’nin bestecisi Peter ilyiç Çaykovski eserleri icra edecektir. Ne güzel.. Zaten Çaykovski eserleri de bir sarayda icra edilmelidir.



Lakin bizim çağdaş, ilerici, azılı demokrat, acar cumhuriyetçi, iflah olmaz laikçi müzik severlerimizin bir kusuru vardır; çimenlere yayılmadan, uzanarak mehtaba karşı şaraplarını yudumlamadan, çekirdek çıtlamadan, “aman efendim bu ülke elden gidiyor, Allah’tan İdil Biret gibiler var da çağdaşlığımızı hatırlıyoruz, değil mi efeeem” muhabbeti yapmadan klasik müzik dinleyemezler.



Şöyle arada bir peçeteye yazarak, Yeniköy’den Hale, Nişantaşı’ından Jale ve Çankaya’dan bütün mahalle için “çimene karşı yatır beni” türküsünü istek olarak piyaniste yollamadan, “10. yıl marşını da çalın lutfen, hep bir ağızdan vecd ile söyleyelim, bütün ülkeye meşaz olsun” demeden klasik müzik dinleyemezler…



Bizim çağdaş lümpenlerimiz için asıl olan klasik müzik değildir çünkü, anlamazlar da zaten. Hayatları boyunca bir besteciye dair iki satır kıraat etmiş değillerdir.. Ne makam bilirler, ne usul. Ne Bach bilirler, ne Mahler… Hele ki onlara Tatyos Efendi, Abdülkadir Merâgi, Bekir Sıtkı Sezgin falan demeyiniz yanlışlıkla, Bebek Camii’nin imamı zannederler..



İşte böyle bir vasatta Topkapı Sarayı’nın I. Avlusunda gerçekleşemeyen konser Alperenler tarafından protesto edildi. İyi de oldu. Zaman Gazetesi’nde bir yazara göre, “neymiş efendim sarayın çevresinde zaten pek çok meyhane varmış”. Sarayın karşısında umumhaneler de var efendim, Topkapı’nın bahçesinde fuhuş da yapılabilir mi diyeceksiniz, göz mü yumacaksınız, estetik tepkiler mi murad edeceksiniz?!!



Alperenler için “yeni aczimendiler” diyen yazan bir başka yazara ise yalnızca aynaya bakmasını tavsiye etmekten başka yapacak bir şey yoktur. Alperenler tahsilli, görgülü ve sizden farklı olarak millî meselelerde duyarlı gençlerdir. “Hepimiz Ermeniyiz” diye ellerinde pankartlar yollara düşenlerin, Doğu Türkistan’daki insanlık dramına karşı sükût etmeleri, kaldırım taşları kafalarına vurularak vahşice öldürülen soydaşlarının acılarını görmezden gelmeleri, şaraplarını yudumlamaya, hayatın tadını çıkarmaya devam etmeleri ve bu katliamlardan bir yas hissi peydah edemedikleri için bu taifeyi suçlayacak değiliz. Lakin millî duyarsızlığınızı Alperenlerin paçalarına savlet ederek kusmayınız, işte buna itiraz ediyoruz…



Bütün bunların üstüne kim tüğ dikti dersiniz?



Tabi ki Kültür(!) Bakanı Ertuğrul Günay efendi. Bu hususa hiç dahil olmayayım bendeniz. Sitemizin yazarlarından Emir Şenel konuyu psikanaliz seansı gibi oldukça derinlikli olarak tahlil etmiş, başka söze hacet kalmamış…



Ves-selâm…

ADNAN İSLAMOĞULLARI
nizamialem.org dergisi
 
Dediklerine kısmen katılmakla beraber Bekir Coşkun'un bu olayı iktidarla ilişkilendirmesine anlam veremiyorum, adamın kafasına taş düşse iktidarı suçluyor.
 
Geri
Üst