T.Bag
Banned
- Katılım
- 9 Nis 2009
- Mesajlar
- 210
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Peygamber Ocağı’nda
Dün, içimde farklı duygular olarak Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un basına verdiği davete gittim. Kapıdan girerken de şeytan dürtükledi ve şöyle düşündüm: ‘Şu Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, burada da gizli toplantı yapıldığını iddia edip polisi baskına göndermez mi!…’
Sonunda; Sayın Başbuğ konuşmaya başladı…
Benim gibi orada bulunanlar da anladılar ki karşımızda bir askerden daha ötede; entelektüel yönü çok güçlü bir aydın var. Konuşmasını Samuel Huntington’dan tutun da Max Weber’e kadar Batılı stratejist ve sosyologların fikirleriyle birleştirerek görüşlerini inandırıcı hale getiriyor. Umarım ki orada bulunan ve kendisini köşe yazarı sanan bazıları, o konuşmadan biraz ders çıkarır.
ABD VE AVRUPA İLE UYUMLU
Bu köşede; Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un 2 saate yaklaşan konuşmasını aktarma olanağım yok. Yalnız; şunu anladım ki Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadelede bundan sonra Birleşik Amerika ve Avrupa ile daha uyumlu biçimde hareket edecektir. Sayın Başbuğ’un Kuzey Irak’ın artık PKK’nın barınamayacağı bir yer haline geldiğıini söylemesi; Avrupa ülkelerinin de PKK’nın para kaynaklarına karşı operasyon başlattığını dile getirmesi boşuna değil.
PKK terörünün giderek etnik teröre dönüştürüldüğünü; yeni bir kimlik inşa etmenin aracı haline getirildiğini vurgulayan Sayın Başbuğ; ‘ulus devlet’in parçalanmasının hedeflendiğini; bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı. Anayasa’ya etnik veya kültürel kimliklerin sokulmasına karşı olduğunu açıkça dile getirdi. Türkiye’de kişisel özgürlüklerin, demokratik hakların geliştirilmesine Türk ordusunun memnun olacağını söyleyen Orgeneral Başbuğ; bu durumu; terörü meşrulaştırmanın aracı yapmamak gerektiğini de işaret etti.
TSK’YA SALDIRI
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ; Türk ordusuna karşı güvensizlik yaratmak için belli çevrelerin sistemli bir kampanya yürüttüğünü de birkaç kez vurguladı.
Orgeneral Başbuğ; bir kesim tarafından; Türk ordusunun demokrasiyi engelleyen bir güç gibi gösterildiğini…
Diğer bir kesim tarafından da Türk ordusunun din karşıtı gibi gösterildiğini belirtip bu iki kesimin ortak hareket ettiğini açıkladı.
Bir yandan demokrasiye inanan kesim ordu aleyhine kışkırttılıyor. Öbür taraftan dindar yurttaşlara Türk Silahlı Kuvvetleri din karşıtı gibi sunuluyor.
Sayın Başbuğ; çok açık biçimde; döne döne şunu vurguladı: ‘TSK; asla dine karşı değildir; ordumuzun mütedeyyin insanlarla en küçük sorunu olamaz. Türk ordusunun kurucusu Kemal Atatürk de ‘Dinsiz millet olmaz; dinini yitiren millet de yok olur gider.’ demiştir. Halkımız da ordumuza Peygamber Ocağı demiştir ve öyledir. TSK’yı dine karşıymış gibi göstermek, ona yapılan en büyük haksızlıktır.’
MALUM CEMAAT
Peki Türk ordusuna karşı bu yıpratma kampanyasını yürüten temel odak neresidir?
Adını vermeden bunu da gayet açık biçimde tarif etti Orgeneral Başbuğ.
Onun tanımı şöyle: Bazı dini cemaatler; önce ekonomik güç elde ettiler; sonra siyasete el attılar. Bunlar şimdi kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu gibi gösteriyorlar. Lakin; kutsal dinimizi istismar ederek bu noktalara geldiler. Biz dine değil, dini böyle kullanan bazı cemaatlere karşıyız.
Burada tarifi yapılan cemaatin de Fethullahçılar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Fethullahçı gazeteler ve televizyonlar Türk ordusunu din ve demokrasi karşıtıymış gibi gösteren kampanyanın yürütücüsü olarak görev yapıyorlar.
TSK TEPKİSİZ KALMAZ
Genelkurmay Başkanı Başbuğ, konuşmasında ABD Başkanı Obama’dan da alıntı yapıp dedi ki: ‘ABD başkanı, ülkesinde büyük oranda Hristiyan nüfus olmasına karşın kendilerini Hristiyan devleti olarak tanımlamadıklarını açıkladı. Türkiye’de din istismarcısı bazı cemaatler ise laikliği savunan Türk Ordusu’nu kendilerinin faaliyetleri için engel görüyorlar; böyle hareket ediyorlar. Onların yıkıcılıkları karşısında TSK etkisiz ve tepkisiz kalamaz.’
Laiklik ve demokrasi konusunda da ciddi açıklamalar yapan Org. Başbuğ; ‘Laik düzen; demokrasinin geliştirilmesinde asıl itici güçtür. Çünkü laiklikte egemenlik hilafete değil halka ait kabul edilmiştir.’dedi ve laikliği demokrasinin karşısında engel gibi gösterenleri de yalanlamış oldu.
Sivil-asker ilişkisinde de önemli açıklamalar yapan Genelkurmay Başkanı Başbuğ; ‘Asıl otorite sivil güçtür. Sivil-asker ilişkisi ülke gerçekleri dikkate alınarak yürütülmelidir.’ dedi. Sayın Başbuğ; Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasını demokrasiye karşı gibi gören veya gösterenlere de bu hakkın anayasal bir hak olduğunu; Anayasa’nın 111. maddesine dayandığını açıkladı.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ; Ergenekon operasyonunda TSK’nın da suçlular arasında gösterilmek istenmesine karşı olan duruşunu da şöyle dile getirdi: ‘TSK; dün olduğu gibi bugün de PKK ile mücadele edenlerin şerefiyle, moralıyle onuruyla oynanmasına duyarsız kalmaz.’
Sayın Başbuğ’u dinlerken; Türk ordusunu yöneten kadronun sadece asker değil çok iyi yetiştirilmiş stratejistler olduğunu da anladım.
http://www.ilk-kursun.com/2009/04/peygamber-ocaginda/
Dün, içimde farklı duygular olarak Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un basına verdiği davete gittim. Kapıdan girerken de şeytan dürtükledi ve şöyle düşündüm: ‘Şu Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, burada da gizli toplantı yapıldığını iddia edip polisi baskına göndermez mi!…’
Sonunda; Sayın Başbuğ konuşmaya başladı…
Benim gibi orada bulunanlar da anladılar ki karşımızda bir askerden daha ötede; entelektüel yönü çok güçlü bir aydın var. Konuşmasını Samuel Huntington’dan tutun da Max Weber’e kadar Batılı stratejist ve sosyologların fikirleriyle birleştirerek görüşlerini inandırıcı hale getiriyor. Umarım ki orada bulunan ve kendisini köşe yazarı sanan bazıları, o konuşmadan biraz ders çıkarır.
ABD VE AVRUPA İLE UYUMLU
Bu köşede; Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un 2 saate yaklaşan konuşmasını aktarma olanağım yok. Yalnız; şunu anladım ki Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadelede bundan sonra Birleşik Amerika ve Avrupa ile daha uyumlu biçimde hareket edecektir. Sayın Başbuğ’un Kuzey Irak’ın artık PKK’nın barınamayacağı bir yer haline geldiğıini söylemesi; Avrupa ülkelerinin de PKK’nın para kaynaklarına karşı operasyon başlattığını dile getirmesi boşuna değil.
PKK terörünün giderek etnik teröre dönüştürüldüğünü; yeni bir kimlik inşa etmenin aracı haline getirildiğini vurgulayan Sayın Başbuğ; ‘ulus devlet’in parçalanmasının hedeflendiğini; bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı. Anayasa’ya etnik veya kültürel kimliklerin sokulmasına karşı olduğunu açıkça dile getirdi. Türkiye’de kişisel özgürlüklerin, demokratik hakların geliştirilmesine Türk ordusunun memnun olacağını söyleyen Orgeneral Başbuğ; bu durumu; terörü meşrulaştırmanın aracı yapmamak gerektiğini de işaret etti.
TSK’YA SALDIRI
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ; Türk ordusuna karşı güvensizlik yaratmak için belli çevrelerin sistemli bir kampanya yürüttüğünü de birkaç kez vurguladı.
Orgeneral Başbuğ; bir kesim tarafından; Türk ordusunun demokrasiyi engelleyen bir güç gibi gösterildiğini…
Diğer bir kesim tarafından da Türk ordusunun din karşıtı gibi gösterildiğini belirtip bu iki kesimin ortak hareket ettiğini açıkladı.
Bir yandan demokrasiye inanan kesim ordu aleyhine kışkırttılıyor. Öbür taraftan dindar yurttaşlara Türk Silahlı Kuvvetleri din karşıtı gibi sunuluyor.
Sayın Başbuğ; çok açık biçimde; döne döne şunu vurguladı: ‘TSK; asla dine karşı değildir; ordumuzun mütedeyyin insanlarla en küçük sorunu olamaz. Türk ordusunun kurucusu Kemal Atatürk de ‘Dinsiz millet olmaz; dinini yitiren millet de yok olur gider.’ demiştir. Halkımız da ordumuza Peygamber Ocağı demiştir ve öyledir. TSK’yı dine karşıymış gibi göstermek, ona yapılan en büyük haksızlıktır.’
MALUM CEMAAT
Peki Türk ordusuna karşı bu yıpratma kampanyasını yürüten temel odak neresidir?
Adını vermeden bunu da gayet açık biçimde tarif etti Orgeneral Başbuğ.
Onun tanımı şöyle: Bazı dini cemaatler; önce ekonomik güç elde ettiler; sonra siyasete el attılar. Bunlar şimdi kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu gibi gösteriyorlar. Lakin; kutsal dinimizi istismar ederek bu noktalara geldiler. Biz dine değil, dini böyle kullanan bazı cemaatlere karşıyız.
Burada tarifi yapılan cemaatin de Fethullahçılar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Fethullahçı gazeteler ve televizyonlar Türk ordusunu din ve demokrasi karşıtıymış gibi gösteren kampanyanın yürütücüsü olarak görev yapıyorlar.
TSK TEPKİSİZ KALMAZ
Genelkurmay Başkanı Başbuğ, konuşmasında ABD Başkanı Obama’dan da alıntı yapıp dedi ki: ‘ABD başkanı, ülkesinde büyük oranda Hristiyan nüfus olmasına karşın kendilerini Hristiyan devleti olarak tanımlamadıklarını açıkladı. Türkiye’de din istismarcısı bazı cemaatler ise laikliği savunan Türk Ordusu’nu kendilerinin faaliyetleri için engel görüyorlar; böyle hareket ediyorlar. Onların yıkıcılıkları karşısında TSK etkisiz ve tepkisiz kalamaz.’
Laiklik ve demokrasi konusunda da ciddi açıklamalar yapan Org. Başbuğ; ‘Laik düzen; demokrasinin geliştirilmesinde asıl itici güçtür. Çünkü laiklikte egemenlik hilafete değil halka ait kabul edilmiştir.’dedi ve laikliği demokrasinin karşısında engel gibi gösterenleri de yalanlamış oldu.
Sivil-asker ilişkisinde de önemli açıklamalar yapan Genelkurmay Başkanı Başbuğ; ‘Asıl otorite sivil güçtür. Sivil-asker ilişkisi ülke gerçekleri dikkate alınarak yürütülmelidir.’ dedi. Sayın Başbuğ; Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasını demokrasiye karşı gibi gören veya gösterenlere de bu hakkın anayasal bir hak olduğunu; Anayasa’nın 111. maddesine dayandığını açıkladı.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ; Ergenekon operasyonunda TSK’nın da suçlular arasında gösterilmek istenmesine karşı olan duruşunu da şöyle dile getirdi: ‘TSK; dün olduğu gibi bugün de PKK ile mücadele edenlerin şerefiyle, moralıyle onuruyla oynanmasına duyarsız kalmaz.’
Sayın Başbuğ’u dinlerken; Türk ordusunu yöneten kadronun sadece asker değil çok iyi yetiştirilmiş stratejistler olduğunu da anladım.
http://www.ilk-kursun.com/2009/04/peygamber-ocaginda/