Peygamber Efendimizin Emriyle Oluşturulan Tim

emperor33

New member
“Fahr-i Kâinat Efendimize en âdi iftirâları isnâd etmekten bir an olsun hicab duymamıştı. İslâm’ı kabûle müsâit bir kimse, bu Ka’b bin Eşref kâfirinin iftirâları ile karşılaşınca Müslüman olmaktan vazgeçiyor; fasih ve beliğ bir ifâde kudretine sâhib olan bu müfterî, Peygamber ve onun aziz ashabına karşı ortaya attığı yalanlarını kendisi gibi müşrik adamlarına tasdîk ettirmek sûretiyle İslâm ve Rasûl-i Ekrem Hazretleri aleyhindeki müthiş iftirâ faaliyetine durmadan devâm ediyordu.

Âdetâ tek başına Mekke müşriklerinin lideri olarak küfrün müdafaasını tamamen iftirâ ve isnâdlarla yürütmeyi şiâr edinen bu herif hakkında Rasûl-i Ekrem Hazretleri, ‘Bu müfterîyi susturacak bir fedâi yok mu?’ buyurdular. Allah’ın Rasûlü’nün ağızlarından çıkan bu cümle henüz tamamlanmadan Muhammed bin Mesleme yerinden fırladı ve ‘Yâ RasûlAllah, bu azılı İslâm düşmanını susturmak için kendimi fedâya hazırım’ dedi ve bunu elde etmek için harb hilesini tatbik etmenin câiz olup olmayacağını sordu. Fahr-i Kâinat Efendimiz, ‘Onu zararsız hâle getirmek için hatırına geleni söyle ve yap, bundan dolayı sana bir şey lâzım gelmez’ buyurdular.


“Muhammed bin Mesleme hemen kılıncını kuşanıp okunu, yayını hazırlarken Ashâb-ı Kirâmdan Ebû Naile, Abbas, Haris ve Abes’in de kendisine iltihak için geldiklerini gördü... Böylece beş İslâm fedâisi bir sürü etraf ve etbâı bulunan azılı kâfir Ka’b bin Eşref’in fitnesine son vermek üzere yola çıktılar. Ebû Naile, arkadaşlarını biraz ötede bırakarak evin kapısından Ka’b’ı çağırdı ve onu şüpheye düşürmeden hemen söze başladı: ‘Muhammed’in şehrimize hicreti bizim için felâket oldu. Bütün kabileler bize düşman kesildiler, nerede rastgelseler bize hücum ediyorlar. Hem de Müslüman olduğumuz günden beri fakr u zarûret içindeyiz.’


“Bu sözler İslâm’ın azılı düşmanı Ka’b’ın çok hoşuna gitmişti. ‘Ben size böyle olacağını haber vermedim mi?’ dedi ve ilâve etti: ‘Ne duruyorsunuz, isyan etseniz ya?’ Ebû Naile, ‘İsyan edeceğiz, ama şu anda çoluk çocuk açlık ve sefâlet içindeyiz; sen bize biraz erzak yardımında bulun’ dedi. Bu teklifi, kendinden daha şedid bir İslâm düşmanı olan karısı ile görüşmek üzere içeriye giren Ka’b’ın ayrılışından bil-istifade, Ebû Naile arkadaşlarına durumu haber vererek evin etrafını sardırdı. Karısı muvafakat etmemişti, ama Ka’b’ın böylesi kundakçılık her zamanki işlerindendi; onun lâfına bakmadan dışarı çıktı ve Ebû Naile ile, Müslümanlar arasına nasıl ayrılık atacağını müzâkereye başladı. ‘İsyan etseniz ya! Daha ne duruyorsunuz?’ diye sık sık îkázlarda bulunuyordu. Ebû Naile, ‘Bu çok ciddî mes’eleyi burada sokakların arasında değil de, şöyle tenha bir yerde konuşalım’ diyerek ay ışığında koluna girip kabile evlerinin tükendiği harman yerine kadar konuşa konuşa götürdü. Daha evvel vereceği erzaka mukábil Ebû Naile’nin silâhını rehin olarak evine bıraktırdığından kendisinden gáyet emin olan şedid İslâm düşmanı, yeni yeni planlardan bahsediyor, Kâinatın Efendisi hakkında aynı iftirâ ve isnâdlarını tekrarlıyordu. Rasûl-i Ekrem hakkındaki ağır isnâdların tekrarına daha fazla tahammül edemeyen Muhammed bin Mesleme nihâyet meydana çıktı ve üzerinde Kelime-i Şahâdet yazılı kılıncını Ebû Cehil yapılı, azılı İslâm düşmanının ensesine indirdi. Bu sırada gecenin sükûnetini ihlâl eden derin bir çığlık kopmuştu. Bir anda evlerin pencerelerinden ışıklar görünmüş, reisleri Ka’b bin Eşref’in öldürüldüğünü anlayan bütün kabile, pür-silâh hâdise yerine koşmuşlardı.
“Ashâb-ı Kirâm için asıl mes’ele şimdi başlamıştı. O âna gelinceye kadar Allah’ın Rasûlü ve Kitâbı hakkında bir iftira makinesi halinde durmadan işleyen o koca kafayı kılınçlarının ucuna taktılar ve ay ışığında çöle doğru açıldılar. Hâlen çocuklarını diri diri çukurlara gömecek kadar vahşet ve dalâlette olan müşrikler ise, izlerin ne tarafa gittiğini tesbît etmek için araştırırlarken, ansızın çıkan bir kum tipisi her tarafı allak bullak ettiği için şaşırıp kaldılar.


“Bir gece sabaha karşı Medine kabristanından tekbir alarak şehre giren beş kişilik fedâi grubunu ise Medine Müslümanları tebrik için sıraya dizilmişler, İslâm’ın bu azılı düşmanının susturulmasında hayatlarını ortaya koymaktan çekinmeyen bu aziz gázîlerin zaferini tes’id maksadıyla yollara dökülmüşlerdi. Rasûl-i Ekrem Hazretlerinin derin iltifatlarına nâil olan İslâm fedâi grubunun, Hicret’in üçüncü senesi ibtidâsında Medine’ye getirdikleri ilk İslâm düşmanının başı idi bu... Böylece kendilerini dağlardan dahi kavi zanneden İslâm düşmanları, İslâm fedâilerinin bu türlü cansiperâne çalışmaları ile zararsız hâle getirilerek, canları Cehenneme yuvarlandı.”

Ahmed Şahin Hocanın “Târihin Şeref Levhaları” isimli kitâbından
 

ASİL_1

New member
Her söylediğin doğru olsun,her doğruyu heryerde söyleme demişler,yanlış anlaşılabilirsin Allah razı olsun.
 

HTML

Üst