Yine futbol oyunlarının çıktığı dönemdeyiz; ‘geliştirilmiş yapay zeka, sınırsız özgür oynanış, yeni taktiksel özellikler’ tarzı vaatlere alıştık artık bu dönemde. Her sene hem FIFA, hem PES fragmanlarında aynı sözleri duyuyoruz. Vaatlerin, bahsi geçen yeni özelliklerin bir kısmı oyunlarda karşımıza çıkıyor gerçekten. Bazen de sözde kalıyor bu yenilikler, fragmanlarla birlikte unutulup gidiyor. PES yine rakibinden daha once piyasaya çıktı; haliyle onun incelemesini önce yazmak durumundayız, taraf tutma durumu söz konusu değil…
İnceleme ile ilgili kısma hemen geçmek isteyenler bu paragrafı atlasın lütfen. Her sene aynı soruları aklıma getirerek yazıyorum iki futbol oyunun incelemesini; kimler FIFA’cı ilan edecek, kimler PES ‘fanboy’u diyecek, kimler taraflı veya ön yargılı olduğumu iddia edecek. Bu nedenle öncelikle şu taraf olma olayını irdeleyelim. ‘Taraf olmak’tan kasıt, birini beğenip diğerini beğenmemek veya birini diğerinden daha çok beğenmek ise; evet ben her yıl bu serilerden birinin taraftarı oluyorum. Eğer ön yargılı olup FIFA veya PES’ten birini haksızca yerin dibine sokup, diğerini pohpohlamak ise ‘taraf olmak’ kavramının açılımı; bunu yapmanın bana ne kazandıracağını sormak isterim. Aksine kaybettirir, daha iyi olanı oynamak ve övmek varken neden kötü olanı sırf ‘taraf’ı olduğum için oynayayım ki? Kötü-iyi ayrımını da yine benim kişisel görüşüm belirliyor elbette, kimseyi bağlamıyor. Demem o ki, FIFA veya PES ile aramda duygusal, Konami veya EA ile aramda ticari bir bağ yok Şimdi PES’in sahnesini çalmaktan alıkoyuyorum kendimi; sahne PES 2013’ün.
Ayağa Kalkma Vakti
Selefi ile benzer bir menü ekranına sahip (Türkçe dil desteği ile elbette) PES 2013 ve arka planda Michel Telo’nun söylediği, bu yılın popüler şarkısı “Ai Se Eu Te Pego” çalıyor. Ümitlenmenize mahal vermeden ekleyeyim; bir de “Dreamers” isimli parça var başarılı bulduğum. Geri kalan şarkıları pek tutmadım maalesef. Menüdeki başlıklar aynı, Şampiyonlar Ligi, Copa Libertadores, Master Lig’in ve ‘Efsane Olun’un bulunduğu ‘Futbol Yaşamı’ ana modlar. ‘Efsane Olun’da yeni bir futbolcu oluşturmak yerine var olan oyunculardan birini seçip hazır bir kariyeri ilerletebilirsiniz.
Bu oyun modundan hala yeteri kadar keyif alamıyorum lakin. Denemek için Lampard’ı seçtim ve menajerim sanki ilk defa profesyonel olarak futbol oynayacakmışım gibi talimatlar verdi bana. Bir de kalkmış utanmadan Chelsea’yi anlatıyor. Efendi sen ne dediğini bilir misin? Lampard yahu bu, Frank Lampard, 10’u aşkın senedir ‘Maviler’ için ter döküyor bu yiğit. Yani konuşma metinleri gibi ufak detaylar üzerinde durmamış Konami, hepsini aynı yapalım gitsin demişler. Kariyerinin başında olan bir oyuncu için neler söyleniyorsa, bu işin uzun yıllardır üstadı olan oyuncuları seçseniz de aynı lafları işitiyorsunuz. Ayrıca menülerde özenle hazırlanmış çeviri metinler varken, konuşmalardaki altyazı cümleler oldukça komik olabiliyor. Ayrıca bu modun oynanabilirliği hala yapay zeka nedeniyle sorunlu. En iyi takımlarda, en meşhur futbolcularla oynasanız da doğru yerde paslar alamayacaksınız. İnsanın sinirlerini alt üst ediyor zaman zaman bu durum.
PES serisinin bir diğer kronik sorunu da, bazı güncel transferlerin kadrolara yansımamış olması. Mesela Eden Hazard Chelsea’de, ancak Melo hala Juventus’ta. Santi Cazorla’yı Arsenal forması ile değil Malaga formasıyla kontrol edeceksiniz. Bazı transferler yapılmış fakat birçoğu eklenmemiş oyuna. Türkiye’den üç takım bulunuyor; Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray. ‘Diğer Avrupa Takımları’ kategorisinde bulunuyorlar. Almanya Ligi bu sene de yok; Bayern ve Schalke var sadece Bundesliga’dan. Biz lisans konusunda PES 2013’ün ilerlemesini beklerken onlar biraz daha geriye gidiyor gibiler. Gerçi Brezilya Ligi eklenmiş, Neymar ve Ronaldinho’yu kapıştırmak için tüm koşullar sağlanmış ancak Premier Lig için değişen bir şey yok. İngiltere’den iki takımın lisansı oluyordu genelde PES’te. Mesela PES 5’te Chelsea ile Arsenal lisanslıydı, geçen yıl Tottenham ve Manchester United. Bu sene ise sadece ‘kırmızı şeytanlar’ lisanslı. Bari Chelsea’yi de ekleselerdi de eksiklerini biraz örtbas edebilselerdi.
Tabi FIFA karşısında PES’in taşıdığı dezavantaj sadece bazı takımların lisanslı halleriyle olmayışı değil. Yine lisans durumuna bağlı olarak FIFA’da olan binlerce oyuncu ve yüzlerce takım, PES’te yok. Dünyanın dört bir yanından takımlar seçip, ulusal liglerde sezonlar yapabilme şansını hala sunamıyor Konami. Neyse ki ŞL gibi güzide bir organizasyona sahip ki; bazen tek başına yeterli oluyor onun müziği.
Oyuncuların puanlandırılma sistemiyle dalga geçmeden oynanabilirliğe geçmeyeyim. PES 2013’te Sabri gerçeği var; toplamda 85 puanı var. Felipe Melo’nun da 87 olduğunu belirteyim, kendisi iki sezon önce yılın bidonu seçilmişti İtalya’da, Türkiye Ligi gibi kalitesi vasat düzeyde olan bir platform dışında herhangi bir başarısını görmüş değilim ben. Neyse dünyanın birkaç yerinden önemli oyuncuların puanlarını paylaşayım da, durumun ciddiyetini daha iyi anlayın. Lampard’ın puanı 80, ortasaha göbeğe çekince 84 oluyor. Geçen yıl ŞL’de Chelsea adına çok önemli işler yapan efsane Lampard bu puana layık görülürken, Gerrard Melo’dan sadece 1 puan fazla alabilmiş. Torres ve Falcao gibi forvetler sırasıyla 78 ve 79’a uygun görülmüşler. Real Madrid ve Barcelona’da ise 90’lar havada uçuşuyor; geçen sene Bayern ve Chelsea tarafından tokatlanan onlar değil miydi yahu?
Taktiksel Defans
Yapımcıların her sene istisnasız olarak vaat ettiği ‘geliştirilmiş yapay zeka’nın yavaş yavaş kırıntılarını görmeye başladım ben. PES 2013 geçen seneki oyuna göre bir iki kademe atlamış bu konuda, ‘Efsane Olun’ modunda durum hala içler acısı olsa da. Üst düzey zorluk seviyelerinde rakip defans oyuncuları çok iyi alan kapatıyorlar. Boşa kaçan, çapraz koşu yapmayı planlayan takım arkadaşlarınızın hareketlerini sezerek pas atabileceğiniz noktalara doğru hareketleniyorlar. Bunun yanında ortasaha oyuncuları, tabi oyuncunun kişisel özelliklerine bağlı olarak, maçtaki skora göre defansa daha sık yardım edebiliyor. İyi takımlar hücumda çok iyi organize oluyorlar. Oluşturdukları yoğun pas trafiğine karşı koymak için epey terlemeniz gerekiyor. Ancak kalecileri yine beğenmediğim ben; çok saçma görüntülerin başrolünü yine kimseye bırakmamışlar.
Geçen sene FIFA 12 ile tanıştığımız ‘contain’, yani rakibin hamlesini bekleyerek yavaşlatma sistemi PES 2013’te de karşımıza çıkıyor. Tabi bu FIFA 12’de bir seçenek olarak bulunuyordu, yani oyuna ya dahil ediyordunuz ya da eski sistemi değiştirmeden oynuyordunuz. PES 2013’teki tek tuş fonksiyonu olarak bulunuyor. Yani maç esnasında istediğiniz her an uygulayabilirsiniz. Önceden pas tuşu ile direkt olarak pres yapılırdı, şimdi sadece pasa bastığınız zaman kademe durumuna geçiyor defans oyuncusu ve rakibin hareketine göre pozisyon alıyor. Özellikle hızlı hücumlarda eksik adamla kaldığınızda veya bire bir pozisyonlarda çok işe yarıyor bu sistem. Klasik pres yöntemini uygulamak için ise pas tuşuna bastığınız esnada hızlı koşu tuşuna basmanız gerekiyor. İki kere ard arda pas tuşuna bastığınız zaman kontrol ettiğiniz oyuncu rakibin ayağındaki topa hamle yaparak kapmaya çalışıyor. Bunu yaparken zamanlamaya dikkat etmelisiniz, özellikle bire birde etkili oyuncuların sofrasına meze olursunuz sonra.
PES 2012’de en dikkat çeken olumsuzluklardan birisi, defans oyuncularının pres yaparken sürekli olarak bodoslama rakibe dalmasıydı. Elinizin altındaki defans oyuncusu ne kadar iyi olursa olsun, hızını ayarlayamıyor ve gecekonduya giren freni patlamış kamyon gibi çarpıyordu toplu rakibine. Yada topun sahibi, kendini seri bir şekilde kurtararak çok rahat çalım atıyordu. Yani oyun ya faulle duruyordu, ya da çalımı yiyorduk. Bu yeni defans sistemi ile birlikte aynı çileyi çektirmiyor PES 2013. Hatta iyi defans oyuncuları zaman zaman kendileri topa müdahele ederek rakipten söküp alıyorlar.
Yeni defans sistemi gibi oyun esnasında tek tuşla kullanılabilen manuel yön fonksiyonu bulunuyor yapımda. Belirlediğiniz tuşa basılı tuttuğunuz zaman oyuncunun hemen önünde yön simgesi beliriyor ve yön tuşlarından seçtiğiniz yere doğru topu gönderebiliyorsunuz. Bu sayede yardım açık olsa da manuel olarak pas verebiliyor veya şut çekebiliyorsunuz. Özellikle uzun toplarda ve ortalarda isabet yüzdesini oldukça arttırıyor bu sistem.
PES’in son sürümlerinde en çok eleştirilen yönlendiren birisi olan ‘robotsu’ hareketler (özellikle PES 2011’de hat safhadaydı) geçen yıl biraz yumuşatılmıştı. Bu yıl da aynı gelişme gösterilmiş, ancak hala insan vücudunda abes duran keskin hareketler mevcut. Futbolcuların yüz ifadeleri hala donuk, zombi gibi dolanıyorlar sahada. FIFA’da moron gibi bakıyor futbolcular, acaba hangisi daha önce çözüm üretecek bu duruma .
Artık defans oyuncuları her elini kaldırdığında ofsayt kararı çıkmayacak, tıpkı rakibinde olduğu gibi PES de insan faktörünü hesaba katmış. Bu gibi durumlarda ofsayt olmasa da zaman zaman defans oyuncularını ellerini kaldırır, kimisi ofsayt olduğunu düşündüğü için yapar, kimisi yan hakemi baskı altına almak için. Ancak bazen olmadık pozisyonlarda el kaldırıp yavaşlıyor oyuncular ve durduk yere tehlikeli pozisyon görüyorsunuz kalenizde. Hakemler avantajları artık çok daha iyi kullanıyor, oyunu durdurmaya başvurmuyorlar hemen. Fakat şu arkadan yapılan denge bozucu müdahalelere seslerini çıkarmıyor olmaları, oyunun tadını oldukça kaçırıyor. Diyelim ki hızla koşuyorsunuz ve defans oyuncu arkanızda kaldı, sizi arkadan dürterek yavaşlatıyor ve çoğu zaman topla ilişkinizi kesebiliyorlar. Oyuncunuzun dengesi bozuluyor ve avantajlı olduğu pozisyonu kaybediyor. Arkadan kayarak müdahale olmadığı sürece hakemler göz yumuyor ve bana göre oyunun ‘bug’I gibi bir şey bu durum.
Grafikler gayet iyi, oyuncu modellemelerinde PES bu sene de FIFA’yı geride bırakacak. Belki de az sayıda futbolcuya sahip olmanın da verdiği avantajla benzetme konusunda Konami iyi iş çıkarıyor. Top fiziği de geçen yıla oranla daha iyi, özellikle uzaktan şutlar da net bir şekilde anlaşılıyor. Ancak şu atmosfer olayını ne zaman çözecekler merak ediyorum? Japonya’da seyirciler hep aynı tonla tezahürat yaparak mı maç seyrediyor nedir? Gole gidiyorum aynı ses, kırmızı kart görüyorum aynı ses, gol yiyorum aynı ses. Top direkten dönüyor, ben ekran karşısında hop oturup hop kalkıyorum, ama seyirciler opera seyircisi gibi. Spikerler de onlara ayak uyduruyor, sanki silah zoruyla maç anlatıyorlar. Jon Champion – Jim Beglin ikilisinden daha çok şey bekliyor insan.
Taktik ekranı PES’in FIFA karşısında üstün olduğu bir diğer bölüm. Geçen yılki sistem aynı şekilde duruyor, değişmesine de pek lüzum yok zaten. Oyuncuların yerlerini dilediğiniz gibi değiştirebiliyorsunuz ve bunu iki hamleyle yapmanıza müsaade ediyor sistem. FIFA’da olduğu gibi bir başlıktan çıkıp bir diğer başlığa girmenize gerek kalmıyor, her şey elinizin altında. Ancak şu maç sonrasında ‘Rövanş Oyna’ dediğiniz zaman neden ayarladığınız taktiği değil de takımın standart sistemini devreye sokuyor oyun, anlayabilmiş değilim. Boş yere angarya iş çıkıyor, hele bir de yenildiyseniz ilk maçta daha da sinir bozucu oluyor bu durum.
Sonuç
PES 2011 ile yeni bir oynanış sistemine adım atan Konami, bu sistemi her geçen yıl geliştirmeye devam ediyor. FIFA serisindeki gibi belli bir düzen içinde oluşan ve yapaylığını az da olsa belli eden pozisyonların aksine PES, tamamen özgür hissettiriyor oyuncuyu. ‘Buradan kesin gol olur, bu pozisyonlar gol olmuyor’ diyemiyorsunuz PES oynarken, çünkü her an her şey olabiliyor. Ancak hala oyuncuların topla olan ilişkisi FIFA’daki kadar estetik değil. Hakemlerin ve kalecilerin zeka yoksunu olması, oyun keyfini oldukça baltalıyor. Atmosfer ve ses efektlerinin baştan aşağı yenilenmeye ihtiyacı var. Bu sene de muhtemelen ‘underdog’ olarak yoluna devam edecek PES, ama bu sene de bir önceki yıla göre daha iyi ürün çıkmış ortaya.