İηvictus
Banned
- Katılım
- 2 Haz 2007
- Mesajlar
- 3,529
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Patrik Mutafyan kimleri şaşırttı?
Amerikan Kongre'nin Ermenis tasarısı konusunda karar alma sürecinde çok kritik rol oynayan bir grup, Mutafyan'ın Ermeni soykırım tasarısından rahatsız olduğunu öğrenince şok oldu ve sordu: Neden bunu daha yüksek sesle seslendirmiyorsunuz?
Mutafyan kimi şaşırttı?
Amerikan Kongresi, daha çok iki konudan dolayı gündemimize girer. Bunlardan ilki, dış yardım ve özellikle Türk ordusunun ihtiyaç duyduğu silahların alımı konusudur. Çünkü yönetim, ne düşünürse düşünsün, bu alanlarda son söz Kongre'nindir. Orada stratejiden çok lobiler ve iç siyaset hesapları öne çıktığından, Kongre öngörülen dış yardımı veya silah satışını tıkayabilir. Şükürler olsun, yakalanan ekonomik ivme sayesinde, dış yardım konusunun bir süredir gündemden düştüğü söylenebilir. Ama silah alımı hâlâ sıkıntılıdır.
Kongre'yi gündeme getiren ikinci konu ise her yıl tekrarlanan soykırımı tasarısıdır. Konu yine Kongre'nin önünde. Üstelik bu yıl, Demokratların seçim zaferinin ardından bu konuya taraftar olan Nancy Pelosi'nin Meclis Başkanı olması nedeniyle tasarıya destek rekor düzeye çıkmış durumda. Amerikan yönetimi ve Ankara, girişimi önlemek için çabalıyor, ama akıbeti hâlâ belli değil.
Yalnız burada maksadım, tasarıya değil başka bir noktaya dikkat çekmek.
Önceki gün, Kongre'nin karar alma sürecinde çok kritik rol oynayan bir grupla birlikteydik. Washington'da faaliyet gösteren Maryland Diyalog Enstitüsü adlı Türk sivil toplum kuruluşunun davetiyle ülkemize gelen bu kişiler, Demokrat ve Cumhuriyetçi 8 Kongre üyesinin danışmanlarıydı. Onlar, Amerikalı vekillerin beyni gibi çalışan, onlara kararlarında yardımcı olan, dosyalar hazırlayan, yönlendiren isimlerdi. Kongre, bu tür inceleme gezilerine katılmalarını teşvik ediyordu. Türk sivil toplum kuruluşu da bu fırsatı değerlendirmişti.
Onlar, nitelikli sorularıyla bizden Türkiye'yi öğrenmeye çalışırken, ben de onların kafasındaki Türkiye imajını anlamaya çalışıyordum. Özellikle de bu gezinin görüşlerinde ne tür değişikliklere yol açtığını merak ediyordum. Samanyolu TV'nin onurlarına verdiği yemekte Boğaz'ın keyfini çıkaran misafirler, yüklü gezi programında yorgun düşmüştü. Ama sonuçtan memnundular. İçlerinden biri, "Hayatımdaki en güzel geziydi" diyordu. Hepsi ilk kez Türkiye'ye gelmişti. Çoğu tatil için geri dönmeyi düşünüyordu.
Topkapı, Ayasofya gibi tarihi mekanları ziyaret ve birkaç saatlik alışveriş molası dışında gezinin odak noktası, Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileri üzerine 5 gün süren derin bir beyin fırtınasıydı. İstanbul ve Ankara'yı kapsayan programda yok yoktu. Dışişleri, Türk Tarih Kurumu, Amerikan elçiliği, Zaman Gazetesi, Türk Tarih Kurumu, Ermeni Patrikhanesi, Yahudi cemaatinin 500. Yıl Vakfı, Fatih Üniversitesi uzun listedeki duraklardan bazılarıydı.
Kısa sürede, başımızı ağrıtan pek çok konuda yepyeni perspektifler kazandıklarını görmek umut vericiydi. Mesela birisi PKK konusunda şöyle diyordu: "PKK'yı, Kürt halkının özgürlük mücadelesi olarak algılıyordum. Türkiye'ye gelince, PKK'nın Kürtler içinde marjinal bir konumda olduğunu ve aslında onların tümünü temsil etmediğini gördüm." Bir başkası, Kongre'de Türkiye denince akla gelen ilk konu olan soykırımı iddiasına bakışının değiştiğini anlatıyordu: "Ermeni tasarısının Türklerin sinirini bu kadar bozduğunu bilmiyordum. Bağlayıcı olmayan bir karar, geçse ne olur diye bakıyordum. Şimdi Türk halkının güvenini kaybetme pahasına, konunun Kongre'ye gelmesini büyük hata olarak görüyorum."
Ermeni Patriği Mesrop Mutafyan'ın bu tasarıyı desteklemedikleri ve bunun diyaloğa hizmet etmeyeceği sözleri karşısında çok şaşıran misafirler, Mutafyan'a şunu soruyorlardı: Türk Ermeni tasarıdan bu kadar rahatsızsa, neden bu yaklaşımı daha sık ve etkin şekilde Washington'da seslendirmiyorsunuz?
Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu görüşmesinde, onları yine bir sürpriz bekliyordu. Türk arşivlerinin değil Ermeni arşivinin kapalı olduğu ve bunun Boston'da tutulduğunu ilk kez bu görüşmede duyacaklardı. Sürekli tek taraflı bilgilendirildiklerini, şimdiye kadar hiçbir Türk'le muhatap olmadıklarını itiraf eden misafirler, Boston'daki arşivin açılması için çalışma sözü verdiler.
Ayrıca döndüklerinde patronlarının imzasını soykırımı tasarısından çekmeye çalışacaklarını ve doğruluğu tartışmalı bu konunun sık sık Kongre'ye gelmesini önlemek için çaba sarf edeceklerini söylüyorlardı. Konumları gereği Pentagon ve Dışişleri'nden Türkiye brifingi aldıklarını, ama gezide öğrendiklerinin daha verimli olduğunu ifade ediyorlardı.
Bunca güzelliğe ne denir? Ülkemiz için bu kadar büyük işler yapan ve Türkiye'nin dünyaya böyle de anlatılabileceğini gösteren Maryland Diyalog Enstitüsü'ne binlerce teşekkür...
(Zaman)
Amerikan Kongre'nin Ermenis tasarısı konusunda karar alma sürecinde çok kritik rol oynayan bir grup, Mutafyan'ın Ermeni soykırım tasarısından rahatsız olduğunu öğrenince şok oldu ve sordu: Neden bunu daha yüksek sesle seslendirmiyorsunuz?
Mutafyan kimi şaşırttı?
Amerikan Kongresi, daha çok iki konudan dolayı gündemimize girer. Bunlardan ilki, dış yardım ve özellikle Türk ordusunun ihtiyaç duyduğu silahların alımı konusudur. Çünkü yönetim, ne düşünürse düşünsün, bu alanlarda son söz Kongre'nindir. Orada stratejiden çok lobiler ve iç siyaset hesapları öne çıktığından, Kongre öngörülen dış yardımı veya silah satışını tıkayabilir. Şükürler olsun, yakalanan ekonomik ivme sayesinde, dış yardım konusunun bir süredir gündemden düştüğü söylenebilir. Ama silah alımı hâlâ sıkıntılıdır.
Kongre'yi gündeme getiren ikinci konu ise her yıl tekrarlanan soykırımı tasarısıdır. Konu yine Kongre'nin önünde. Üstelik bu yıl, Demokratların seçim zaferinin ardından bu konuya taraftar olan Nancy Pelosi'nin Meclis Başkanı olması nedeniyle tasarıya destek rekor düzeye çıkmış durumda. Amerikan yönetimi ve Ankara, girişimi önlemek için çabalıyor, ama akıbeti hâlâ belli değil.
Yalnız burada maksadım, tasarıya değil başka bir noktaya dikkat çekmek.
Önceki gün, Kongre'nin karar alma sürecinde çok kritik rol oynayan bir grupla birlikteydik. Washington'da faaliyet gösteren Maryland Diyalog Enstitüsü adlı Türk sivil toplum kuruluşunun davetiyle ülkemize gelen bu kişiler, Demokrat ve Cumhuriyetçi 8 Kongre üyesinin danışmanlarıydı. Onlar, Amerikalı vekillerin beyni gibi çalışan, onlara kararlarında yardımcı olan, dosyalar hazırlayan, yönlendiren isimlerdi. Kongre, bu tür inceleme gezilerine katılmalarını teşvik ediyordu. Türk sivil toplum kuruluşu da bu fırsatı değerlendirmişti.
Onlar, nitelikli sorularıyla bizden Türkiye'yi öğrenmeye çalışırken, ben de onların kafasındaki Türkiye imajını anlamaya çalışıyordum. Özellikle de bu gezinin görüşlerinde ne tür değişikliklere yol açtığını merak ediyordum. Samanyolu TV'nin onurlarına verdiği yemekte Boğaz'ın keyfini çıkaran misafirler, yüklü gezi programında yorgun düşmüştü. Ama sonuçtan memnundular. İçlerinden biri, "Hayatımdaki en güzel geziydi" diyordu. Hepsi ilk kez Türkiye'ye gelmişti. Çoğu tatil için geri dönmeyi düşünüyordu.
Topkapı, Ayasofya gibi tarihi mekanları ziyaret ve birkaç saatlik alışveriş molası dışında gezinin odak noktası, Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileri üzerine 5 gün süren derin bir beyin fırtınasıydı. İstanbul ve Ankara'yı kapsayan programda yok yoktu. Dışişleri, Türk Tarih Kurumu, Amerikan elçiliği, Zaman Gazetesi, Türk Tarih Kurumu, Ermeni Patrikhanesi, Yahudi cemaatinin 500. Yıl Vakfı, Fatih Üniversitesi uzun listedeki duraklardan bazılarıydı.
Kısa sürede, başımızı ağrıtan pek çok konuda yepyeni perspektifler kazandıklarını görmek umut vericiydi. Mesela birisi PKK konusunda şöyle diyordu: "PKK'yı, Kürt halkının özgürlük mücadelesi olarak algılıyordum. Türkiye'ye gelince, PKK'nın Kürtler içinde marjinal bir konumda olduğunu ve aslında onların tümünü temsil etmediğini gördüm." Bir başkası, Kongre'de Türkiye denince akla gelen ilk konu olan soykırımı iddiasına bakışının değiştiğini anlatıyordu: "Ermeni tasarısının Türklerin sinirini bu kadar bozduğunu bilmiyordum. Bağlayıcı olmayan bir karar, geçse ne olur diye bakıyordum. Şimdi Türk halkının güvenini kaybetme pahasına, konunun Kongre'ye gelmesini büyük hata olarak görüyorum."
Ermeni Patriği Mesrop Mutafyan'ın bu tasarıyı desteklemedikleri ve bunun diyaloğa hizmet etmeyeceği sözleri karşısında çok şaşıran misafirler, Mutafyan'a şunu soruyorlardı: Türk Ermeni tasarıdan bu kadar rahatsızsa, neden bu yaklaşımı daha sık ve etkin şekilde Washington'da seslendirmiyorsunuz?
Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu görüşmesinde, onları yine bir sürpriz bekliyordu. Türk arşivlerinin değil Ermeni arşivinin kapalı olduğu ve bunun Boston'da tutulduğunu ilk kez bu görüşmede duyacaklardı. Sürekli tek taraflı bilgilendirildiklerini, şimdiye kadar hiçbir Türk'le muhatap olmadıklarını itiraf eden misafirler, Boston'daki arşivin açılması için çalışma sözü verdiler.
Ayrıca döndüklerinde patronlarının imzasını soykırımı tasarısından çekmeye çalışacaklarını ve doğruluğu tartışmalı bu konunun sık sık Kongre'ye gelmesini önlemek için çaba sarf edeceklerini söylüyorlardı. Konumları gereği Pentagon ve Dışişleri'nden Türkiye brifingi aldıklarını, ama gezide öğrendiklerinin daha verimli olduğunu ifade ediyorlardı.
Bunca güzelliğe ne denir? Ülkemiz için bu kadar büyük işler yapan ve Türkiye'nin dünyaya böyle de anlatılabileceğini gösteren Maryland Diyalog Enstitüsü'ne binlerce teşekkür...
(Zaman)