..єЯDєM..
Çǿκ کε√díκ طę ∂طí
- Katılım
- 20 Nis 2006
- Mesajlar
- 13,704
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 41
'Tamamen iyileştim' diyor Pascal. Artık ulaşımını lüks arabalarla değil metroyla sağlıyor. Parayı umursamıyor. Türk pasaportu almak istiyor. Başka biri olduğunu kabul ediyor Pascal.
Futbol dünyasının en renkli karakterlerinden biri olan Pascal Nouma, kanseri nasıl yendiğini ve engelli Türk çocukları için çalıştığı projeyi anlattı.
İstanbul Fulya’daki Süleyman Seba Tesisleri’nde buluşuyoruz. “Oh be 10 dakika erken gelmişim” diyorum. O da ne! Pascal çoktan gelmiş, çocuklarla Türkçe sohbet ediyor, fotoğraf çektiriyor. Fenerbahçe maçında yaptığı, Türkçemize “Yeşil sahalarda tombala” olarak giren hareketinden beri sevmezdim Pascal’ı. Ama bugün çok sevdim. Çünkü anladım ben onu. Kanserle ilgili konuşmak istemediği halde beni kırmamak için her soruma cevap verdi.
Saunadan hallice denilebilecek havasız basketbol sahasında engelli çocuklarla poz verirken gıkı çıkmadı. “Banka borcum var” desem onu da verecek!.. O ününü de servetini de ihtiyacı olanlar için kullanıyor artık. Bugün engellilere, yarın başkasına.
Bu arada... Pascal’ın Beşiktaş aşkı gerçekten araştırma konusu olmalı. İlk göz ağrısı Paris Saint-Germain’den sonra ezeli rakibi Marsilya’da tereddütsüz oynayan Nouma’nın gözü Türkiye’de Beşiktaş’tan başka şey görmüyor. Fenerbahçe ya da Galatasaray’ın adını duyunca fenalaşıyor. Soruda Beşiktaş varsa Pascal birden pek eğlenceli bir Türkçe konuşmaya başlıyor.
Ve Türk pasaportu almak istemesinin nedeni de siyah beyaz aşkı. Ne diyelim; onlar sevmiş birbirini...
İŞTE SON PASCAL
Nasılsınız? Ben çok iyi gördüm sizi.
Kanseri soruyorsan tamamen iyileştim. Her şey yedi yıl önceydi ve bitti.
Hastalıktan sonra çevrenize karşı daha bir duyarlı mı oldunuz, bana mı öyle geldi?
Ben elimden geldiğince insanlara yardım ederdim zaten. Ama başınıza kötü bir şey geldiği zaman, öbür tarafın o kadar da uzakta olmadığını bildiğinizde, hayata
bakışınız da değişiyor. Aksi mümkün değil. “Pascal agresif” diyorlar, mesleğim gereği
ki o da bitti.
Duyduğumda gerçekten “Acaba ben ne yapabilirim?” dedirten “Engelsiz Yaşam Projesi”nde aktif bir şekilde çalışıyorsunuz. Önce başka bir sorum Olacak. Fiziksel engelli sevdiğiniz, tanıdığınız biri mi var? Ondan mı etkilendiniz?
Size bir hikâye anlatacağım. Benim bu hastalığım ortaya çıkmadan hemen önce
babam beyin felci geçirdi. Şimdi iyi ama bir dönem hiçbir şey yapamadı, sürekli
yardımcı olmak gerekiyordu. Felç geçirdiğinde yanında değildim. Kız kardeşim bin kere aramış duymamışım. Babam ölmek üzere ama hastane dolu. Adamı koridorda bekletmişler. Hemen doktorumu aradım. “Nouma’nın babasıymış eyvah” diyerek ona en iyi odayı verdiler. Demek ki mümkünmüş, oda varmış. Olay ne biliyor musun? Ünlü
biriysen bütün kapılar açılır, değilsen ölen öldüğüyle kalır. Peki ya diğerleri? Ailesinde ünlü futbolcu olmayanlar...
Ve İstanbul’daki engelli çocuklara adadınız kendinizi... Tam olarak ne yapıyorsunuz?
Eğer işe yarayacaksa bu projede sonuna kadar yer alırım. Onlara güven duygusunu
aşılamaya çalışıyorum, birlikte antrenman yapıyoruz, eğleniyoruz. 10 kişi toplanıyor
mesela. Durumlarına göre neler yapabiliriz, ona karar veriyoruz. O gün kimler gelirse... Tabii yapabildikleri spor dalı kısıtlı. Evde çocukları kapalı tutan, utanıp saklayan aileleri ikna ediyoruz. Bir gün Ümraniye’de çocuklarla piknikteyiz. 10 yaşlarında bir çocuk bakmaya başladı. “Ne istiyorsun?” dedim. “Gel benimle resim çektir” dedi. İngilizcesi o kadar iyiydi ki anlatamam.
Başka biri olmuşsunuz siz.
Evet... Bak herkes plaj partilerinde. Ama ben her sabah uyandığımda hastanedeki kanser hastası insanları düşünüyorum.
Güzel otomobillerinize, İstanbul eğlencelerine ne oldu?
Boş ver! Evet benim de güzel arabalarım vardı çünkü çocukluk hayalimdi. Artık umurumda değil. Araba nedir ya? Ben artık her yere metroyla gidiyorum. Bana “Pardon siz Pascal mısınız” diyorlar. “Evet” diyorum. “Aa burada ne işiniz var” diye soruyorlar.
Arada bir gece arkadaşlarla çıkıyorum ama eskisi gibi değil.
Pascal bizi diskoya götür demesinler mi?
Sevmiyorum o tezahüratı. Başka bir şey bulsunlar...
DEĞİŞMEYİN
Kansere yakalandığınız sırada Beşiktaş’taydınız.
O sırada Beşiktaş’ta olmak benim için büyük şanstı. İkinci hayatımı verdi bana, hayatımı devam etmemi sağladı.
Yöneticiler sır gibi sakladı ama arkadaşlarınızdan biriyle de mi paylaşmadınız?
Bayram Bektaş biliyordu sadece. O kan kardeşimdi.
Sinek ısırığı sandığınız şeyin hayatınızı elinizden alacak bir hastalık olduğunu öğreniyorsunuz. Ama sakinliğinizi bozmuyorsunuz. Şu an ümitsizce kanserle boğuşanlara ne önerirsiniz?
Doktor “Kansersin” dediğinda ona “Hasta değilim” diye bağırdım. Değişmeyin, hayatınızı yaşamaya devam edin.
Size kim destek oldu?
Yalnızdım. Kendim savaşmak istedim. Beni o halde görmelerini istemedim. Onlara sağlam kavuşma duygusu daha da hırslandırdı beni.
TÜRK PASAPORTU ALACAĞIM
Küçükken ne olmak isterdiniz?
Gangster olmak isterdim, gençken doktor, sonra bir ara itfaiyeci olmak istedim.
Ne oldu da futbolcu oldunuz?
Biri mahallede oynarken “Al şu kartı babana ver” dedi. Paris Saint-Germain’de yöneticiymiş.
Beşiktaş’ı neden bu kadar çok seviyorsunuz?
Hayatımdaki her şeyi Beşiktaş verdi. 2000’de doğdum.
Gazeteci dövüyorsunuz, oyuncu yumrukluyorsunuz, insanların sevgisi artıyor. Bu nasıl oluyor?
O anda onlar da aynı şeyi yapmak istiyor, ben yapıyorum.
Türk pasaportu almak istiyor musunuz?
10 yıl dolması gerekiyor. 2000’de geldim ama sürekli kalmadığım için biraz daha zaman var. Çok istiyorum. Türkiye’yi çok seviyorum, benim vatanım burası.
TARAFTAR UNUTMUYOR
38 yaşındasınız, daha futbol oynar mısınız?
30 hissediyorum, dört yıl daha oynarım aslında.
20 Nisan 2003’ü unutalım, gel Fenerbahçe’de oyna deseler?
İmkânsız, ailem siyah beyaz.
Nerede profesyonellik?
Parayı umursamıyorum Galatasaray istedi, gitmedim. 10 milyon verseler de gitmem. Ama Altay, Kayseri istese giderim.
Başınıza hâlâ bela mı o hareket?
Son FB-BJK maçında 44 bin kişi bana küfretti. Tek tek gelseler dövüşürdüm.
Yani pişman değilsiniz.
Pişmanım çünkü taraftara yapmamıştım ama onlar unutmuyor işte.
Aziz Yıldırım’dan nefret mi ediyorsunuz?
Yoo tanımıyorum bile.
Ahmet Dursun’la görüşüyor musunuz?
Az önce arayan oydu, müneccim misin? Uzun zamandır görüşmüyorduk, buluşalım dedik.
Guti, Schuster, Quaresma... Hangisi en isabetli transfer?
Üçü de iyi transfer ama favorim Beşiktaş, sonra diğerleri...
BENİM ÜLKEM BURASI
Çocuklarınızla ilişkiniz ne âlemde?
Yarı Türkiye yarı Fransa’dayım. Kızım Mary 14, oğlum Noah üç buçuk yaşında. Cannes’da yaşıyorlar. Anneleri farklı ama birbirlerini sevdiler. Mary at biniyor, Noah daha küçük, futbolu seviyor ama ileride ne olur bilemem.
Her yerde Senegal yazıyor ama siz Kamerun asıllısınız. Gidiyor musunuz arada?
Gittim ama uzun zaman önce. Çünkü annemle babam yasakladı. Oralar benim için
çok tehlikeli. Siyah olup da Fransa’da doğduğum için yargılıyorlar. “Ülkene dönsene,
neden geldin” diyorlar. Tabii tanınan biri olduğum için oluyor bunlar. Yoksa alnımda
“Fransa’da doğdu” yazmıyor.
Ama siz Pascal’sınız, kanlarına girersiniz.
Artık çok geç. Benim ülkem burası. Zaten ailemden yakın kimse yok Kamerun’da. Birkaç
uzak akraba var, onlar da para istemek için arar. Ama artık yok para, ben banka değilim.
Türk kadını mı daha çekici Fransız kadını mı?
Fransız kadını da güzel ama Türk’ün güzeli hakikaten tam güzel.
Futbol dünyasının en renkli karakterlerinden biri olan Pascal Nouma, kanseri nasıl yendiğini ve engelli Türk çocukları için çalıştığı projeyi anlattı.
İstanbul Fulya’daki Süleyman Seba Tesisleri’nde buluşuyoruz. “Oh be 10 dakika erken gelmişim” diyorum. O da ne! Pascal çoktan gelmiş, çocuklarla Türkçe sohbet ediyor, fotoğraf çektiriyor. Fenerbahçe maçında yaptığı, Türkçemize “Yeşil sahalarda tombala” olarak giren hareketinden beri sevmezdim Pascal’ı. Ama bugün çok sevdim. Çünkü anladım ben onu. Kanserle ilgili konuşmak istemediği halde beni kırmamak için her soruma cevap verdi.
Saunadan hallice denilebilecek havasız basketbol sahasında engelli çocuklarla poz verirken gıkı çıkmadı. “Banka borcum var” desem onu da verecek!.. O ününü de servetini de ihtiyacı olanlar için kullanıyor artık. Bugün engellilere, yarın başkasına.
Bu arada... Pascal’ın Beşiktaş aşkı gerçekten araştırma konusu olmalı. İlk göz ağrısı Paris Saint-Germain’den sonra ezeli rakibi Marsilya’da tereddütsüz oynayan Nouma’nın gözü Türkiye’de Beşiktaş’tan başka şey görmüyor. Fenerbahçe ya da Galatasaray’ın adını duyunca fenalaşıyor. Soruda Beşiktaş varsa Pascal birden pek eğlenceli bir Türkçe konuşmaya başlıyor.
Ve Türk pasaportu almak istemesinin nedeni de siyah beyaz aşkı. Ne diyelim; onlar sevmiş birbirini...
İŞTE SON PASCAL
Nasılsınız? Ben çok iyi gördüm sizi.
Kanseri soruyorsan tamamen iyileştim. Her şey yedi yıl önceydi ve bitti.
Hastalıktan sonra çevrenize karşı daha bir duyarlı mı oldunuz, bana mı öyle geldi?
Ben elimden geldiğince insanlara yardım ederdim zaten. Ama başınıza kötü bir şey geldiği zaman, öbür tarafın o kadar da uzakta olmadığını bildiğinizde, hayata
bakışınız da değişiyor. Aksi mümkün değil. “Pascal agresif” diyorlar, mesleğim gereği
ki o da bitti.
Duyduğumda gerçekten “Acaba ben ne yapabilirim?” dedirten “Engelsiz Yaşam Projesi”nde aktif bir şekilde çalışıyorsunuz. Önce başka bir sorum Olacak. Fiziksel engelli sevdiğiniz, tanıdığınız biri mi var? Ondan mı etkilendiniz?
Size bir hikâye anlatacağım. Benim bu hastalığım ortaya çıkmadan hemen önce
babam beyin felci geçirdi. Şimdi iyi ama bir dönem hiçbir şey yapamadı, sürekli
yardımcı olmak gerekiyordu. Felç geçirdiğinde yanında değildim. Kız kardeşim bin kere aramış duymamışım. Babam ölmek üzere ama hastane dolu. Adamı koridorda bekletmişler. Hemen doktorumu aradım. “Nouma’nın babasıymış eyvah” diyerek ona en iyi odayı verdiler. Demek ki mümkünmüş, oda varmış. Olay ne biliyor musun? Ünlü
biriysen bütün kapılar açılır, değilsen ölen öldüğüyle kalır. Peki ya diğerleri? Ailesinde ünlü futbolcu olmayanlar...
Ve İstanbul’daki engelli çocuklara adadınız kendinizi... Tam olarak ne yapıyorsunuz?
Eğer işe yarayacaksa bu projede sonuna kadar yer alırım. Onlara güven duygusunu
aşılamaya çalışıyorum, birlikte antrenman yapıyoruz, eğleniyoruz. 10 kişi toplanıyor
mesela. Durumlarına göre neler yapabiliriz, ona karar veriyoruz. O gün kimler gelirse... Tabii yapabildikleri spor dalı kısıtlı. Evde çocukları kapalı tutan, utanıp saklayan aileleri ikna ediyoruz. Bir gün Ümraniye’de çocuklarla piknikteyiz. 10 yaşlarında bir çocuk bakmaya başladı. “Ne istiyorsun?” dedim. “Gel benimle resim çektir” dedi. İngilizcesi o kadar iyiydi ki anlatamam.
Başka biri olmuşsunuz siz.
Evet... Bak herkes plaj partilerinde. Ama ben her sabah uyandığımda hastanedeki kanser hastası insanları düşünüyorum.
Güzel otomobillerinize, İstanbul eğlencelerine ne oldu?
Boş ver! Evet benim de güzel arabalarım vardı çünkü çocukluk hayalimdi. Artık umurumda değil. Araba nedir ya? Ben artık her yere metroyla gidiyorum. Bana “Pardon siz Pascal mısınız” diyorlar. “Evet” diyorum. “Aa burada ne işiniz var” diye soruyorlar.
Arada bir gece arkadaşlarla çıkıyorum ama eskisi gibi değil.
Pascal bizi diskoya götür demesinler mi?
Sevmiyorum o tezahüratı. Başka bir şey bulsunlar...
DEĞİŞMEYİN
Kansere yakalandığınız sırada Beşiktaş’taydınız.
O sırada Beşiktaş’ta olmak benim için büyük şanstı. İkinci hayatımı verdi bana, hayatımı devam etmemi sağladı.
Yöneticiler sır gibi sakladı ama arkadaşlarınızdan biriyle de mi paylaşmadınız?
Bayram Bektaş biliyordu sadece. O kan kardeşimdi.
Sinek ısırığı sandığınız şeyin hayatınızı elinizden alacak bir hastalık olduğunu öğreniyorsunuz. Ama sakinliğinizi bozmuyorsunuz. Şu an ümitsizce kanserle boğuşanlara ne önerirsiniz?
Doktor “Kansersin” dediğinda ona “Hasta değilim” diye bağırdım. Değişmeyin, hayatınızı yaşamaya devam edin.
Size kim destek oldu?
Yalnızdım. Kendim savaşmak istedim. Beni o halde görmelerini istemedim. Onlara sağlam kavuşma duygusu daha da hırslandırdı beni.
TÜRK PASAPORTU ALACAĞIM
Küçükken ne olmak isterdiniz?
Gangster olmak isterdim, gençken doktor, sonra bir ara itfaiyeci olmak istedim.
Ne oldu da futbolcu oldunuz?
Biri mahallede oynarken “Al şu kartı babana ver” dedi. Paris Saint-Germain’de yöneticiymiş.
Beşiktaş’ı neden bu kadar çok seviyorsunuz?
Hayatımdaki her şeyi Beşiktaş verdi. 2000’de doğdum.
Gazeteci dövüyorsunuz, oyuncu yumrukluyorsunuz, insanların sevgisi artıyor. Bu nasıl oluyor?
O anda onlar da aynı şeyi yapmak istiyor, ben yapıyorum.
Türk pasaportu almak istiyor musunuz?
10 yıl dolması gerekiyor. 2000’de geldim ama sürekli kalmadığım için biraz daha zaman var. Çok istiyorum. Türkiye’yi çok seviyorum, benim vatanım burası.
TARAFTAR UNUTMUYOR
38 yaşındasınız, daha futbol oynar mısınız?
30 hissediyorum, dört yıl daha oynarım aslında.
20 Nisan 2003’ü unutalım, gel Fenerbahçe’de oyna deseler?
İmkânsız, ailem siyah beyaz.
Nerede profesyonellik?
Parayı umursamıyorum Galatasaray istedi, gitmedim. 10 milyon verseler de gitmem. Ama Altay, Kayseri istese giderim.
Başınıza hâlâ bela mı o hareket?
Son FB-BJK maçında 44 bin kişi bana küfretti. Tek tek gelseler dövüşürdüm.
Yani pişman değilsiniz.
Pişmanım çünkü taraftara yapmamıştım ama onlar unutmuyor işte.
Aziz Yıldırım’dan nefret mi ediyorsunuz?
Yoo tanımıyorum bile.
Ahmet Dursun’la görüşüyor musunuz?
Az önce arayan oydu, müneccim misin? Uzun zamandır görüşmüyorduk, buluşalım dedik.
Guti, Schuster, Quaresma... Hangisi en isabetli transfer?
Üçü de iyi transfer ama favorim Beşiktaş, sonra diğerleri...
BENİM ÜLKEM BURASI
Çocuklarınızla ilişkiniz ne âlemde?
Yarı Türkiye yarı Fransa’dayım. Kızım Mary 14, oğlum Noah üç buçuk yaşında. Cannes’da yaşıyorlar. Anneleri farklı ama birbirlerini sevdiler. Mary at biniyor, Noah daha küçük, futbolu seviyor ama ileride ne olur bilemem.
Her yerde Senegal yazıyor ama siz Kamerun asıllısınız. Gidiyor musunuz arada?
Gittim ama uzun zaman önce. Çünkü annemle babam yasakladı. Oralar benim için
çok tehlikeli. Siyah olup da Fransa’da doğduğum için yargılıyorlar. “Ülkene dönsene,
neden geldin” diyorlar. Tabii tanınan biri olduğum için oluyor bunlar. Yoksa alnımda
“Fransa’da doğdu” yazmıyor.
Ama siz Pascal’sınız, kanlarına girersiniz.
Artık çok geç. Benim ülkem burası. Zaten ailemden yakın kimse yok Kamerun’da. Birkaç
uzak akraba var, onlar da para istemek için arar. Ama artık yok para, ben banka değilim.
Türk kadını mı daha çekici Fransız kadını mı?
Fransız kadını da güzel ama Türk’ün güzeli hakikaten tam güzel.
Htspor