papatya :(

inanna

Tatlı Cadı
Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir
tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye
başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın
içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir
kelebek olup çıkmış.

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir
vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın
şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda
afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. içinden "Ne muhteşem
bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş
kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.

"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek
istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş,
"ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten." Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek
ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı,
tepeleri anlatmış.

Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
hoşlanmışlar.

Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber
yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca
kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş.
Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun
yanından ayrılamamış. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak
ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu
kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden
korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana ama sevgilerini paylaşmadan sürekli
sohbet etmişler.
Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık
zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve;
"Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş. Papatya buna bir anlam
verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır"
demiş kelebek.

"Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin
ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin
hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."
Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark
ettiğinde,son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum" diyebilmiş ancak.
Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından.
Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, sonra da
dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye
geçirmiş içinden.işte o günden beri, bunu bilen aşıklar,
sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
"Seviyor mu, sevmiyor mu?"...
 

react

Admin
Süper Moderatör
:(:(:(:(:(:( kelebeklerin ömürleri kısa olur, gecen ay 3 saat ömrü olan kelebeklerin,hayatlarının son yolculuklarını gösteriyordu tv aynı şekilde üzülmüş ve duygulanmıştım :(
 
A

AngeL

Guest
:(:(:( of yaa o ufacık ömrü o ufacık bedene ıgan bir aşk.. aynı insanlardada olabileceği gibi.. seviyorsanız söylemekten asla çekinmeyin..!
 

HTML

Üst