PaŞam, OruÇ Bozuldu!!!

64general1

New member
HH Üyesi
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
PAŞAM, ORUÇ BOZULDU!!!


Dün Ermeni Ortodoks Hristiyanları Protestanlaştırarak üzerimize süren ve arkasından "Türkler soykırım yaptı" diyen ABD, yarın da FGÖ aracılığı ile Protestanlaştırdığı Müslüman vatandaşlarımızı üstümüze sürecektir!...
Eşinin başı açık diyerek büyük bir sevinçle TBMM başkanı seçilen FGÖ taraftarı Köksal TOPTAN, önceki gün Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın iftar yemeğine katıldı... İtiraf etmek gerekirse TOPTAN'ın böylesi bir iftara katılabileceğini pek tahmin etmiyordum. Nedeni ise geçtiğimiz günlerde T.C. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, F. GÜLEN hakkında, "laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak" şeklinde yapılan açıklamaydı. Yargıtay Başsavcılığına göre, ABD'ye firar eden F.GÜLEN faaliyetlerine devam ediyordu...
Büyük bir mutabakat dedik ya, TOPTAN'a oy verenler arasında CHP, DSP ve DTP'li milletvekilleri de vardı. Aldığı oy ise 450 olarak açıklanmıştı... Türkiye Cumhurbaşkanı seçilen A. GÜL'e GATA'da yapılan tören sırasında, Cumhurbaşkanım yerine Cumhurbaşkanı denilmesi bile yetmiş, ertesi gün yapılan 30 Ağustos resepsiyonunda ise Genelkurmay Başkanı BÜYÜKANIT'ın TOPTAN'ı uğurlarken beklenmeyen tavrı ise hafızlarda kalmıştı. BÜYÜKANIT, Türkiye Cumhurbaşkanı ve Başbakanı uğurlama sırasında, "makam aracının sağ tarafına geçerek" uğurlarken, TBMM Başkanı Köksal Toptan'a, aracına kadar eşlik etti. Aracın "sağ tarafında durup, esas duruşa geçip, bir de baş selamı" verdi. O akşam BÜYÜKANIT'ın bu tavrı Hürriyet gazetesi yazarlarından Fatih ÇEKİRGE'nin dikkatinden kaçmadı. ÇEKİRGE bir dalgınlık olup olmadığını BÜYÜKANIT'a sordu. BÜYÜKANIT, "-Hayır Fatih bir dalgınlık yok. Ben normali yaptım. Eğer tersini yapsaydım anormal olurdu.

-Yani Paşam?

-Yani böyle davranmayı uygun buldum. Eşiyle gelmiş olan benim Meclis Başkanımı baş selamıyla uğurladım. Gerekirse amuda bile kalkarım. O kadar..." dedi.

TBMM Başkanı TOPTAN ise FGÖ'nün düzenlediği iftar yemeğinde önceki gün şehit olan askerlerimizi anarken, "...Türkiye'nin geleceğini, aydınlık yarınlarını gölgelemek, karartmak gibi bir hesap içindeyseler, yanılıyorlar. Fethullah Gülen hoca efendinin dediği gibi; Gelecekte medeniyetin bir reji odası olacaksa, o odada bizim bu çocuklarımız olacaktır", diyerek, iftar gecesine katılan ve aynı örgütün ilk göz ağrısı İzmir Özel Yamanlar Özyurt İlköğretim Okulu öğrencileri ve diğerlerini işaret etti... TOPTAN konuşmasına, "Hoca efendinin dediği gibi, biz o adımları atmaya devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki atılacak her adıma koşarak gelecek milyonlarca insan vardır" diyerek, açık açık yine GÜLEN'den alıntı yaptı. İftara katılanların arasında, ne yazık ki T.C. İstanbul Valisi Muammer GÜLER'de vardı...

Benim ne söylemek istediğime gelince, K. TOPTAN'ın baştan itibaren FGÖ ile ilişkisi bilinmektedir. Ama TOPTAN, eşinin başı açık olması yeterlidir diyenlerin inadına, T.C. Devleti'ni yıkmak üzere bir suç örgütü kurmuş olan F. GÜLEN bağlı olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın İstanbul WOW Hotel de 9 Ekim 2007 günü düzenlediği geleneksel iftar yemeğine katıldı!... Yasadışı örgütün iftar yemeğinde ise TBMM Başkanı sıfatıyla da örgütün başı olan GÜLEN'den alıntı yaparak edilen sözler karşısında, başta Genelkurmay Başkanı BÜYÜKANIT olmak üzere, kendisine TBMM'de oy verenler bir açıklama yapacak mı?

Çünkü, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 23 Nisan 1920 de var ettiği koltukta oturan TBMM Başkanı "orucunu bozmuştur!..." Laik T.C. Devletini, F. GÜLEN aracılığı ile AB-D'li sapkınlara teslim etmeyin... FGÖ basını o gün mesajı aldı ve "Reji odasında bu çocuklar olacak" dedi. Aynı oyun! Dün Ermeni Ortodoks Hristiyanları Protestanlaştırarak üzerimize süren ve arkasından "Türkler soykırım yaptı" diyen ABD, yarında FGÖ aracılığı ile Protestanlaştırdığı Müslüman vatandaşlarımızı üstümüze sürecektir!...
Yazar M. KARABULUT
Çarşamba, 10 Ekim 2007
 
hoca efendi dedigi insanı herkes biliyor degil mi bu ulke ustunde bulunan emellerını
buyrun yargıtayın bu ulkedekı en ust duzey hukuk adamlarının verdıgı karara bakalım ve sonra daha net degerlendırelım konuyu dıkkatle bakalım bu adamların neden agızlarından bu fetosh'un laflarını agızlarından dusurmedıklerını...


Gülen rahatsızlığı
Fethullah Gülen'in son günlerde bazı gazetelerde yer alan röportajlarında ''suç unsuru'' olmasına karşın savcılıkların harekete geçmemesi rahatsızlık yarattı. Hukukçular, Gülen'in devrim yasalarına aykırı hareket ettiğini, bu nedenle de ertelenen davanın yeniden gündeme gelmesi gerektiğini belirtiyor.

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ''İslami esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu'' iddiasıyla hakkında açılan davası ertelenen Fethullah Gülen 'in son günlerde bazı gazetelerde yer alan röportajlarında ''suç unsuru'' olmasına karşın savcılıkların harekete geçmemesi rahatsızlık yarattı. Hukukçular, Gülen'in devrim yasalarına aykırı hareket ettiğini, bu nedenle de ertelenen davanın yeniden gündeme gelmesi gerektiğine işaret ettiler.

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ , basın toplantısında, Fethullah Gülen ile ilgili olarak, ertelenen davada, ''Anılan kişi tarafından 5 yıl içinde aynı yönde bir suç işlenmezse davanın ortadan kalkmasına ilişkin gerekçeli karar var. İsnat edilen suç, laik devlet yapısını değiştirerek dini kurallara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurarak faaliyette bulunmaktır'' dedi. Orgeneral Başbuğ'un değerlendirmeleri, Fethullah Gülen konusunda askeri kesimdeki rahatsızlığı ortaya koydu. Hukukçular da, Fethullah Gülen ile yapılan röportajlardaki sözlerinde ''suç unsurları'' bulunmasına karşın savcılıkların harekete geçmemesinden duyulan rahatsızlığı dile getiriyorlar.

Kapatılan Ankara DGM'de, Fethullah Gülen hakkında, ''Anayasal düzeni yıkarak İslami esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu'' iddiasıyla 10 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Soruşturma kapsamında Gülen'in onlarca vaaz kaseti dosyaya girmiş, okulları, vakıfları ve özellikle de emniyet ve ordudaki örgütlenme iddiaları da mercek altına alınmış, dosyaya giren Emniyet raporunda Gülen cemaatinin devleti ele geçirme tehlikesine dikkat çekilmişti.
Afla kurtuldu

Mahkeme, Gülen hakkındaki davanın 4616 sayılı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun'a göre kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verdi. Buna göre, Gülen'in 5 yıl içinde aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlemesi durumunda dava yenilenecek, suç işlememesi durumunda ise dosya işlemden kaldırılacak. Erteleme kararı 2003 yılında verildiği için söz konusu süre 2008 yılında doluyor.

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu , Gülen'in hukuki durumunu irdelediği çalışmasında, dava dosyasına göre, Gülen'in hukuki olarak ''bir örgüt lideri'' olduğunu belirtti.
 
64 General - Memcos AÇiklamalariniz İÇİn TeŞekkÜrler Aydinlatici Buldum
 
ellerine saglık arkadaşım çok güzel bir yazı olmuş
 
Temcit pilavı yine önümüzde.Afiyet olsun.
 
Gülen'in gerçek görevi ne?(Gülen'in katolikliğe bağlılığı)

Zaman gazetesinin 30 Temmuz 2007 sayılı Avustralya baskısında bir ilan yayımlandı. Gazetenin 3. sayfasındaki ilanı veren kurumun adı aynen şöyle:

Australian Catholic University.

Türkçesiyle, Avustralya Katolik Üniversitesi.

İlanın ana başlığı da şu:

İslami Araştırma ve Müslüman-Katolik İlişkileri Fethullah Gülen Kürsüsü

Büyük puntolarla yazılmış bu başlığın hemen altında ilanın amacı ve adresi yazılı:

3 yıl süreli, tam zamanlı görev. Fen ve Edebiyat Fakültesi St. Patrick Kampüsü, Fitzroy, Victoria.

Yapılacak başvurularla seçilecek kişiler, öğretim elemanı olarak yetiştirilecek. Daha sonra da üniversitenin Melbourne Kampusu'na yerleştirilecek, İlahiyat, Felsefe ve Dini Eğitim Enstitüleri ile birlikte çalışacak.

Ücret Avustralya ölçeklerine göre de dolgun:

Yıllık 143 bin 110 Avustralya Doları.

Avustralya Doları'nın değeri Amerikan Doları'na çok yakın.

***

Buraya kadar olan bölüm için şu yorum yapılabilir:

Ne güzel... Türkiye'den bir kişinin adı, üniversitede İslam dini ile ilgili bir kürsüye verilmiş. Demek ki üniversite ile çok iyi bağlar kurulmuş ve başarılmış!

Ancak adaylarda aranan özelliklerden biri ayrıca dikkatimizi çekti. Okuyalım:

"Başarılı görülen aday, üstün insani ilişkiler ve iletişim yeteneği sergilemeli, üniversitenin misyonuna, Katolik ilke ve değerlerine bağlılık göstermelidir."

İslam dini ile ilgili bir kişinin böyle bir kürsüde Katolikliğe saygı duyması beklenir mi?

Beklenir...

Katolikliğin ilke ve değerlerinden haberdar olması istenir mi?

İstenir...

Peki Katolikliğe bağlılık istenir mi?

İşte bu olmadı. İşin içine bağlılık girince, artık ona ait olma, onunla birlikte hareket etme duyguları da öne çıkar!

Bir Fethullah Gülen Kürsüsü kuruluyor ve burada görev yapacak elemanların Katolikliğe bağlılığı isteniyor!

Bu durumda sormak gerekir:

Hizmet, İslamiyete mi Katolikliğe mi?

***

Fethullah Gülen adını kullanan kişiler, Hıristiyanlığın en katı kurallara sahip mezhebi Katolikliğe de hizmet edebilirler.

Buna da saygı duyarız.

Ancak, Türkiye'de İslamiyet satıp dünyada bambaşka şeyler yapmanın başka bir adı olmalı!

Hıristiyanlığın kendi içinde belirlediği uzun erimli hedef zinciri şu:

İsa 'nın ardından birinci binyılda, Avrupa'nın tümü Hıristiyanlaştırıldı.

İkinci binyılda, Amerika kıtasının tümü ve Afrika'nın bir bölümü Hıristiyanlaştırıldı.

Üçüncü binyılda, Afrika'nın kalan bölümü ve Asya Hıristiyanlaştırılacak.

Fethullah Gülen hareketi, girişte aktardığımız ilan bağlamında bu hedefin tam ortasına oturuyor!

25-27 Ekim 2007'de İngiltere Lordlar Kamarası'nda uluslararası bir konferans var. Adı şu:

Müslüman Dünyasının Dönüşümünde Gülen Hareketi'nin Rolü!

Müslüman dünyası nereye dönüştürülüyor?

Kim dönüştürüyor?

Gülen bu dönüştürümün neresinde?

Belki de konferansta yanıt verilir!

Şu soruyu eklemek gerek:

Müslüman dünyası dönüştürülürken Türkiye'ye nasıl bir don biçiliyor ve bu biçilmede Gülen'in rolü ne?

Tümünün yanıtı şu saptamayla da özetlenebilir:

Gülen hareketi, dini de kullanan Amerikan küreselleşmesinin İslam coğrafyası taşeronudur!

Kaynak;gercekgundem.com
 
Sedapınarı;işte şimdiye kadar ki iddialarımızı kanıtlayan bir kanıt daha,bazılarının bu insanın içyüzünü anlamaları için illa ABD ve Vatikandan kanıt getirmemiz istenecek herhalde.Böyle bir kanıttan sonra bile insanlar hala bu adamın peşinde durabiliyorlarsa,demekki organize suç ortakları demektir.
 
Şimdi siz bir köşe yazarının yorumuna kanıt mı diyorsunuz? yada bir kürsüye adının verilmesi mi?oldukça inandırıcı.

Fettullah Gülen'in Türkiye'den kaçmaya zorlanmasının en büyük sebebi Türkiye'de islamı yaşamayı yaygınlaştırmasıdır.

Şimdiye kadar Fettullah Gülen tarafından kimsenin Hıristıyanlık yönünde bir dönüş yaptığını duymadım.

Dünyanın dört bir yanında açılan Türk okullarınında Türk kısmına karşı değilsiniz sanırım ama sırf işin içinde GÜLEN ve İslamiyet var diye bunlara da karşısınız.

Tamam Fettullah Gülen'e yapılan itiraflara katılmanızı anlıyorum. Zaten karşısındasınız. İftiraları atanlarla aynı düşünceleri gönülden paylaşıyorsunuz.Hatta Türkiye'den gitmesinden sonra kısa bir süre sevindiniz. Ama sonra baktınızki değişen bir şey yok

Bu seferde Amerika'da olmasına oradan birşeyler yapmasına karşı insanlara uyduracak yeni hikayeler uydurmuşsunuz.

Eminin başka bir yere sığınsa oraya özgü birşey bulurdunuz. Mesela kolombiya da olsa uyuşturucu tacirlerine bağlardınız olayı.

Ama Hıristiyanlığı istemezsiniz, Museviliği istemezsiniz, Dinsizliği kabul etmezsiniz.

eee Müslümanlığıda istemiyorsunuz ..

Ve sürekli olarak birbirinizin gönlünü okşayıcı birbiriniz hoşuna giden mesnetsiz iddiaları gerçekmiş gibi yayınlıyorsunuz.

BENCE BIRAZ GERCEKLERDEN BAHSEDİNDE BİZDE SİZE TEŞEKKÜR EDELİM...

birde

SİZ TÜRKİYENİN GELECEĞİNDE ISLAMİYETİ GÖRMEK İSTEMİYORSUNUZ...
PEKİ NE İSTERSİNİZ..
 
Bu adam çıkıp da 'Ben hristiyanlığa hizmet ediyorum, sevenlerim sizi aldattım.' dese bile ona gönül verenler -vardır bir hikmeti- deyip peşinden gitmeye devam ederler. Daha ne türlü kanıt isterler anlamadım, ayanı beyan gerekmez. 28 şubat dönemi ,turnusol kağıdı gibi, nur hareketinin gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır zaten...........
 
arkadasım ghuzz peki herkes bunları soyluyo kafasına gorede turkıyenın enyuksek yargı organı onun kararı var simdi sen onu kabul etmiyormusun:S anlamadım benim yazımda o vardı dikkatli bak... ondan sonra tekrar dusun. pek sonuc beklemıyorum ama sen yınede bi bak yani oyle sadece tek bir gazete yorumcusunun lafı deildir onu bilmeni isterim
 
Yalçın DOĞAN


Gülen’in Londra çıkartması


LORDLAR Kamarası, ayrıca dünyanın en ünlü ekonomi üniversitesi, London School of Economics ve University of London.


İkisi üniversite, diğeri İngiltere Parlamentosu’nun öteki kanadı. Bu üç yerde 25, 26 ve 27 Ekim tarihlerinde bir toplantı düzenleniyor. Toplantının adı şu:

İslam Dünyasındaki Değişime Gülen Hareketinin Katkısı.

Toplantı ya da konferans, bunu düzenleyenler arasında bir kaç başka İngiliz üniversitesi ile Londra Orta Doğu Enstitüsü de var.

Konferansın ilanı Amerika’da yayınlanan bir dergide yer alıyor. Konferansın konularına genel olarak değinilen ilanda, laikliğin Fethullah Gülen tarafından yeniden yorumlanması ve Gülen hareketinin Avrupa ile İslamı kaynaştırmaya katkısı ön plana çıkıyor.

AVRUPA’YA KATKI

İlan, Fethullah Gülen Cemaatini, Türkiye kaynaklı, uluslararası inanç ve eğitim hareketi olarak tanımlıyor.

İlana göre, Fethullah Gülen, Batı ile İslam dünyası arasında yaratıcı ilişkiler kurmayı amaçlıyor. Aynı zamanda, demokratik ve çok kültürlülük kapsamında, karşılıklı diyaloglarla, modern laik anlayışı yorumluyor.

Üç gün sürecek toplantılarda, Fethullah Gülen’in dinsel yazıları ele alınarak, onun İslam’ı yeniden yorumlayan görüşlerine yer verilmesi öngörülüyor.

Bütün bunların özeti şu. Fethullah Gülen İslam’ı yeniden yorumlarken,

1 - Avrupa ile İslam’ı yakınlaştırmaya,

2 - İslam üzerinden Avrupa’da insancıl toplumlar oluşmasına katkı sağlamaya çalışıyor.

İlanda ayrıca, toplantıya katılacak pek çok yabancı profesörün adı var.

PARAYI BASTIRINCA

İlan ve toplantı üzerine söylenecek pek çok şey var.

Önce, bu üniversiteler, nasıl oluyor da, böyle bir konferansı düzenliyor? O bilim adamları nasıl oluyor da, oraya katılıyor? Toplantı yerlerinden biri, nasıl oluyor da, İngiliz Parlamentosu’nun bir kanadı oluyor?

Bu, ilişkiler zinciri akıl almaz. Ama, ondan önce, böyle bir toplantı için, o üniversite vakıflarına herhalde hatırı sayılır miktarda bağış yapılmış olmalı. Seçilen yerler, Avrupa siyasetinde ve bilim dünyasında en prestijli kurumlar. Fethullah Gülen, böyle bir organizasyonla, güç gösterisi yapıyor. Batı’da parayı bastırınca, bu gösteriye her zaman fırsat tanınıyor. Onlara göre, sonuçta bir konferans, ne zararı var ki!

Ya o paranın kaynağı? Fethullah Gülen ve ekibi o paraları nereden buluyor? Nereden akıyor o para?

İçerde AKP iktidarının desteği, dışarıda para, konu da, Avrupalıların pek sevdiği kültürler arası, dinler arası diyalog gibi, son yıllarda Batı’nın merakla peşinden koştuğu bir konu olunca, işler kolaylaşıyor.

Fethullah Gülen’in Londra baskını, aynı zamanda AKP iktidarına. "Ben güçlüyüm, benimle iyi geçin" mesajı.

Eh, şimdi günahları boyunlarına, AKP iktidarı da, Fethullah Gülen’i hoş tutmak için, elinden geleni esirgemiyor.

Şimşek ve Merve aynı kayıkta

TÜRKİYE ile İngiltere arasında bir anlaşma gündeme gelse, iki ülkenin çıkarları farklı noktalarda ortaya çıksa, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek oyunu hangi taraf için kullanacak?

Çünkü, o hem Türk, hem İngiliz vatandaşı. Türk vatandaşı ve bakan olarak, Türkiye’yi kollamakla yükümlü. Ama, aynı zamanda İngiltere Kraliçesine sadakat yeminiyle bağlı. Kaldı ki, konunun mutlaka İngiltere ile bağlantılı olması da, gerekmiyor.

İki dönem önce, RP’den milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın Amerikan vatandaşı olduğu ortaya çıkıyor. Kavakçı Meclis’te yemin bile edemiyor.

Kendini bir anda kapı önünde buluyor. Anayasa’nın kuralı çok açık, milletvekili seçilebilmek için, Türk vatandaşı olmak gerek.

Şimşek Türk vatandaşı, ama aynı zamanda İngiliz vatandaşı. Merve örneğindeki gibi, bırakın bakan olmayı, milletvekili olması bile mümkün değil.

Şimşek ne yapacak? Çok basit, milletvekilliği dahil, resmi görevlerinden derhal istifa edecek.

Şimşek’e yardım etmek gerek. Yardım için, yargının ve TBMM yönetiminin harekete geçmesi yetiyor.
 
Arkadaşlar dün dedinizki bu adam devletin düzenini değiştirmek rejimini yıkmak için cemaat kurdu ve adam yetiştiriyor,mahkemelerimiz çetecilikten ve din adına devlet oluşturma çabalarının olduğu için
yargılıyor ama bugün katolikliğe hizmet ettiğini söylemeye çalışıyor ve iddia ediyorsunuz .
Sizin dün dediklerinizemi yoksa bugünkileremi inanmamızı istiyor yada bekliyorsunuz.
İslam devleti kurmak için uğraştığını sylediğiniz insana bugün hristiyanlığa hizmet ediyor demek
nekadar inandırıcı size sormak isterim.Yarın yahudilerede göz kırpıyor derseniz şaşırmamak gerekli.
Bu muhteremin ağzından ben hiç politik yada siyasi birşey duymadım,duyduk diyenler çıkacaktır,
siyasetin başı olduğunu söyleyenlerde olacaktır,tıpkı dün şeriata hizmet ediyor diyenlerin, kulvar değiştirip hristiyanlılğın hizmetindeymiş,dediği gibi.ALLAH iftiradan korusun.
Bu insanın bunları haketmediğine inanıyorum,yetişen insanlara bakıyorum,düşüncelerini biliyorum,
hizmetlerini grüyorum,ama sizin söylediklerinizin hiçbirini göremiyorum.
Biz böyle düşünüyoruz diye sizin bunlar hakkındaki düşüncelerinizin değişmesini yada değişeceğinide düşünmüyorum,çünki bu forumda onlarca kez tartışıldı ama sonuç yok.
Böyle devam eder.
SAYGILAR.
 
bir ideolojinin yansıması denildiğinde o ideolojinin yarattığı etkilerden bahsediliyor demektedir.sınırları belirli olan bir düşüncenin yansımasının nasıl sunulduğumu önemlidir yoksa içeriğinin oluşturacağı sonuçmu.kanaat getirmek için inceleme konusu edilen biri değidir gülen ideolojisi.bu toplumun dinamiklerini değiştirmedeki manevralarının neticesinde gündemden düşmemektedir.
gülen ideolojisi;uygun zeminin yaratılması için sistemin tüm olanakları zorlanmadan herhangi bir islami bir ideolojinin kendine yeraçmasından söz edemeyeceğini bilmektedir.sınırları islami geleneklerle çevrelenen bir idolojinin sunumu değildir karşımızda olan.bilakis uygun şartların oluşturulması için güç kazanımları hatta pazarlık aşamasındadır.görünen yansımaları ister katolik-islam diaologları olsun ister farklı bir inanç karşılaştırması sonuç olarak bu yapıda üstlendiği rol bir sürecin emarelerinden başka bir şey değildir.hitler almanyasını oluşturan ideolojide değişiminde bir süreç izledi önce halkı kazandı.aynı süreci iran; devrimindede aynı formatla tanıklık etti.artık yaklaşımlarla bize sunulanları değil ihtiva ettikleriyle değerlendirmeyi öğrenmeliyiz.
 
Esfanu;Esfanu kusura bakma,amacım kimseyi kırmak,hayranı oldugunuz bir insanı kişisel yada ideolojik çıkarlarım için kötülemek hiç degil.Benim amacım;Sizlerin,"göz yaşları dökerek vaazlar veriyor"diyerek hayranlıgınızı,yurtdışında Türk okulları açıyor diye gönlünüzü kazanan bu şahsı,bir çok insanımız gibi bende samimi bulamıyorum.Sevgili Hazretleriniz 1970 lerde hayır amacıyla paralar topladı,işi ilerletti,şimdi holding oldu.Hayır amacıyla yola çıktıgı kişi aynı zamanda mali işlerine bakan kişi,Hazretinizin içyüzünü açıkladı,inanmadınız.1970'lerde Amerikan karşıtıydı,birdenbire Amerikan hayranı oluverdi yadırgamadınız.Normal bir insanın,normal bir zamanda bile vizesiz barınamadıgı bir ülke olan Amerika gibi bir ülkede,üstelik radikal İslam tarafından, kalbine uçaklarla saldırılmış bir ülkede, yine radikal İslam söylemleriyle kendisine yer etmiş bir Müslüman oldugunu söyleyen bir insan,nasıl orada barınabilir ve ABD barındırır,hiç sorgulama geregi bile duymazsınız.Camilerde Vaazlarında,en ateşli,en katı söylemlerde bulunurken,Birdenbire yurtdışında,bir Vatikan ve Fethullah projesi olan "Dinler arası diyalog"konusunda dinimizden tavizler verebilmekte ve peygamberimizi yok sayarak,ılımlı bir din postu bürünmesini de nasıl garipsemezsiniz?Daha uzatmadan hakkında bir sürü itham bulunan ve hergün yeni ithamlarla suçlanan hazretleriniz,eger masumsa neden Türk adaletine güvenipte suçsuzlugunu ispatlamaz dosta düşmana karşı.Neden Türkiye'deyken Ezan dedikçe gözyaşı döken Hazretleriniz,gavur memleketinde yaşar da Bir Müslüman ülkede yaşamaz,sırf ezan sesi için?
Soruna gelince;Ben demiyorum ki bu adam müslüman,hatta bırakın Müslüman olmasını,hakkında gizli kardinal olması iddiaları da var ve eger bunlarıda bilmiyor da soruyorsan bu soruyu,körü körüne inanıyorsunuz demektir bir Allah'ın kuluna,üstelik böyle bir inancında,dinimizdeki yerini her müslüman bilir.
Kimseyi küçümsemek haddim olamaz ama ilkokul mezunu bir vaize,Vatikanın,ABD'nin,Avusturalya'nın bu kadar ilgisi ne ki ona kürsüler kuruyorlar ve onu koruyorlar.Üstelik Ulusal bilincimiz ve Ulusal degerlerimiz umurlarında olmayanlar,Bir diger Allah'ın kulu ve Ulusal varlıgımızın simgesi Atamıza hak ettigi saygıyı göstermeyenler,Nasıl oluyorda bu hazretlerinizi baştacı edebiliyorlar?Sakın söylemeyin ha soruma cevap olarak"O gerçek Müslüman da ondan"diye,yoksa güldürürsünüz beni ve bu sefer sorarım,"gavur mu anlıyor Müslümanın iyisinden"diye...
 
esfanu kardeşim,

General'inde dediği gibi sizi kırmak gibi bir düşüncemiz asla olamaz..Ancak elbette kendi doğrularımız ve inandıklarımız var.
Fethullah Gülen''in en önemli icraatlarından birisi "Dinler arası diyalog" girişimidir.Dinler arası diyalog"un ne demek olduğunu, Papa, II.John Paul, 1991 yılında, kendisine bağlı bütün kiliselere gönderdiği "Kurtarıcı Misyon" başlıklı yazıda şöyle ilan etmiştir: "Dinler arası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır.
Bu misyon aslında Mesih''i ve İncil''i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir." Papa, 24 Aralık 1999''da yayınladığı mesajda da "Birinci bin yılda Avrupa hıristiyanlaştırıldı.
kinci bin yılda Amerika ve Afrika hıristiyanlaştırıldı.
Üçüncü bin yılda ise Asya''yı hristiyanlaştıralım" diyordu.
1964 yılında Vatikan''da kurulan "Hristiyan Olmayanlar Sekreteryası"nın başındaki Pietro Rossano da kendi yayın organlarında, "Diyalogdan söz ettiğimizde, açıktır ki bu faaliyeti, kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil''i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz.
Diyalog, Kilise''nin İncil''i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır" diye yazmıştı.
10 Şubat 1998 tarihli Zaman gazetesinin haberine göre, Fethullah Gülen, Papa''yı ziyarete gittiğinde,
"Papa VI. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler arası Diyalog İçin Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik..." hitabında bulunmuştu.
Daha sonra üç dinin okutulacağı Harran Üniversitesi girişimleri ve İstanbul''daki çeşitli toplantılar yanında, artık bazı dergilerde "Abant konsili" olarak anılan ve önce Brüksel''e oradan da Washington''a taşınan Fethullah Gülen destekli Abant toplantıları bu yolda atılan adımlardır.
Şimdiki AKP hükümetinde bu toplantıların müdavimi olan bakanlar vardır!
Zaman içinde, Türkiye''de, Türk Cumhuriyetleri''nde ve İslam dünyasında bir taraftan okullar açılırken, diğer taraftan da "hoşgörü" kavramının benimsetilmesine çalışılmış, Cizvit papazlarının da katıldığı "İbrahimi dinler ve Hz, İbrahim" sempozyumları düzenlenmiş, "İnanç turizmi"nden de bu çerçevede yararlanılmıştır.
Bu girişimler, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı üzerinden sürdürülmüştür.
İşin ilginç tarafı, bir önceki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz da Hürriyet''de yazdığı son yazılarından birinde, "Dinler arası diyalog" girişimlerinin faydalı olduğunu iddia etmiştir.
Bugün hemen herkes kabul ediyor ki bütün bu faaliyetler, aslında Hıristiyanlık adına misyonerliktir.
Kur''an-ı Kerim''e göre, "Allah katında din, İslam''dır" ve tamamlanmış bir din olan İslam''ın diğer dinlerle kendisini eşit sayması mümkün değildir.
Çünkü, İslam, bu dinlerin üzerine gelmiştir.
Ve hepinden önemliside bizim Kitabımız
Maide Suresi , 51 (mealen)
Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.
Diye buyurmaktadır.İslamiyeti yayma görevini üstlenmiş müslüman bir din adamından beklenen yukarda izah etmeye çalıştıklarım mı yoksa Kitab'ına bağlılık mı olmalıdır?Böylesi hayırli bir misyon üstlendiğini söyleyen samimi bir müslüman bu hatayı yapabilir mi?
Neyse eğer heleki böyle hayırlı bir gecede sizi asla istemeden incittiysem özür dilerim.Ancak birbirimizi değiştirmeye çalışmak zaten mümkün değil doğruda değil.saygı duymak en güzeli.Saygılar.
 
??

uzun zamandır araştırma yapıyorum ve gerçekten ilmi ve bilimsel boyutta seviyeli tespitlere rastladım. (siz de yapabilirsiniz ama dikkat edin kendinizi sadece O'nun hakkında yazılan ters görüşlere kaptırmayın, psikolojik bir hadise..)
aslında zaten sayın Gülen hakkında yazılmış birçok eser var. ya da bırakın O veya misyonu hakkında yazılanları kendi söylediklerini dinlesek veya bir kitabını okuyabilsek ön yargısız bir şekilde(atomu parçalamak zor bir hadise çünkü) belki " değirmenin suyunun nerden geldiğini, amerikan uşağı mı yoksa iran ajanı mı ya da şeriat mı getirecek yoksa hristiyan misyoner mi yoksa malezyanın mı adamı vs vs. olduğunu görebilecekmişiz gibime geliyor. ha! yapabilirmiyiz. gerçekten zor yaw. çünkü tanımadığımız kişi hakkında veya bilmediğimiz bir şey hakkında sallamak daha kolay. ne demişler "alimsen konuş örnek alsınlar cahilsen sus da adam sansınlar". bu söz herkes için geçerli ve araştırmalarımdan sonra gördümki birçoğumuzun susması gerekiyor.
 
uzun zamandır araştırma yapıyorum ve gerçekten ilmi ve bilimsel boyutta seviyeli tespitlere rastladım. (siz de yapabilirsiniz ama dikkat edin kendinizi sadece O'nun hakkında yazılan ters görüşlere kaptırmayın, psikolojik bir hadise..)
aslında zaten sayın Gülen hakkında yazılmış birçok eser var. ya da bırakın O veya misyonu hakkında yazılanları kendi söylediklerini dinlesek veya bir kitabını okuyabilsek ön yargısız bir şekilde(atomu parçalamak zor bir hadise çünkü) belki " değirmenin suyunun nerden geldiğini, amerikan uşağı mı yoksa iran ajanı mı ya da şeriat mı getirecek yoksa hristiyan misyoner mi yoksa malezyanın mı adamı vs vs. olduğunu görebilecekmişiz gibime geliyor. ha! yapabilirmiyiz. gerçekten zor yaw. çünkü tanımadığımız kişi hakkında veya bilmediğimiz bir şey hakkında sallamak daha kolay. ne demişler "alimsen konuş örnek alsınlar cahilsen sus da adam sansınlar". bu söz herkes için geçerli ve araştırmalarımdan sonra gördümki birçoğumuzun susması gerekiyor.

Bir şey biliyorsan görüşlerini paylaş burası forum,burada bilgiler paylaşılır.Yok bir şey biliyorum ama burada paylaşamam fakat bir şey biliyorum diyen diger insanlarda agızlarını kapatsın konuşmasınlar demek tavugun kabarıp, kendisini hindi gibi göstermeye çalışmasına benzer ve o kadar yazdıgın yazıda polemikten öteye geçmez.
 
Esfanu;Esfanu kusura bakma,amacım kimseyi kırmak,hayranı oldugunuz bir insanı kişisel yada ideolojik çıkarlarım için kötülemek hiç degil.Benim amacım;Sizlerin,"göz yaşları dökerek vaazlar veriyor"diyerek hayranlıgınızı,yurtdışında Türk okulları açıyor diye gönlünüzü kazanan bu şahsı,bir çok insanımız gibi bende samimi bulamıyorum.Sevgili Hazretleriniz 1970 lerde hayır amacıyla paralar topladı,işi ilerletti,şimdi holding oldu.Hayır amacıyla yola çıktıgı kişi aynı zamanda mali işlerine bakan kişi,Hazretinizin içyüzünü açıkladı,inanmadınız.1970'lerde Amerikan karşıtıydı,birdenbire Amerikan hayranı oluverdi yadırgamadınız.Normal bir insanın,normal bir zamanda bile vizesiz barınamadıgı bir ülke olan Amerika gibi bir ülkede,üstelik radikal İslam tarafından, kalbine uçaklarla saldırılmış bir ülkede, yine radikal İslam söylemleriyle kendisine yer etmiş bir Müslüman oldugunu söyleyen bir insan,nasıl orada barınabilir ve ABD barındırır,hiç sorgulama geregi bile duymazsınız.Camilerde Vaazlarında,en ateşli,en katı söylemlerde bulunurken,Birdenbire yurtdışında,bir Vatikan ve Fethullah projesi olan "Dinler arası diyalog"konusunda dinimizden tavizler verebilmekte ve peygamberimizi yok sayarak,ılımlı bir din postu bürünmesini de nasıl garipsemezsiniz?Daha uzatmadan hakkında bir sürü itham bulunan ve hergün yeni ithamlarla suçlanan hazretleriniz,eger masumsa neden Türk adaletine güvenipte suçsuzlugunu ispatlamaz dosta düşmana karşı.Neden Türkiye'deyken Ezan dedikçe gözyaşı döken Hazretleriniz,gavur memleketinde yaşar da Bir Müslüman ülkede yaşamaz,sırf ezan sesi için?
Soruna gelince;Ben demiyorum ki bu adam müslüman,hatta bırakın Müslüman olmasını,hakkında gizli kardinal olması iddiaları da var ve eger bunlarıda bilmiyor da soruyorsan bu soruyu,körü körüne inanıyorsunuz demektir bir Allah'ın kuluna,üstelik böyle bir inancında,dinimizdeki yerini her müslüman bilir.
Kimseyi küçümsemek haddim olamaz ama ilkokul mezunu bir vaize,Vatikanın,ABD'nin,Avusturalya'nın bu kadar ilgisi ne ki ona kürsüler kuruyorlar ve onu koruyorlar.Üstelik Ulusal bilincimiz ve Ulusal degerlerimiz umurlarında olmayanlar,Bir diger Allah'ın kulu ve Ulusal varlıgımızın simgesi Atamıza hak ettigi saygıyı göstermeyenler,Nasıl oluyorda bu hazretlerinizi baştacı edebiliyorlar?Sakın söylemeyin ha soruma cevap olarak"O gerçek Müslüman da ondan"diye,yoksa güldürürsünüz beni ve bu sefer sorarım,"gavur mu anlıyor Müslümanın iyisinden"diye...
herseyin ozetiii buyurun.....
 
Ermeni İddialarına 'Cehennem Adası' Tokadı - Abdullah ÖZDOĞAN


Bazen bir kare fotoğraf, bir anlık bir görüntü, tarihin tozlu raflarından fırlar ve insanlığın suratına tokat gibi çarpar.
Sararmış bir kâğıttaki iki cümle, içten gelen bir feryadın göklere yayılmasına sebep olur, anlayana. Yıllar boyunca onlara zulmettiğimizi iddia eden, onları kırdığımızı ve katlettiğimizi her yerde ve her şekilde anlatan, bağıran, haykıranlara bir tokat, hem de esaslı bir tokat, sevgili kardeşim Konur Alp Koz’dan geldi.
14 aylık bir çalışma, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da desteğiyle Ermeni safsatalarına en güzel cevap olarak bir belgeselde hayat buldu.
Bu uzun yola çıkanların içinde tek bir heves ve umut vardı.
Yıllarca suçlandığımız bu konuyla ilgili, ortaya belgeleriyle ve yaşayan kişilerinin anılarıyla hiç kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde tarihi bir gerçekliği ortaya koymak.
Sarıkamış Harekâtı ve Kafkas Cephesi’nde Ruslara esir düşerek Sibirya’daki çeşitli esir kamplarına götürülen Türk askerlerinin, esir kamplarındaki esaret yılları “Cehennem Adası Nargin” adlı belgesele konu oldu.
Belgesel, Sarıkamış Harekâtı’nda esir düşerek Sibirya’daki esir kamplarına götürülen ve 5 yıl boyunca çeşitli kamplarda esir kalan Tuğgeneral Ziya Yergök’ün 1850 sayfalık üç ciltten oluşan el yazması anılarından yola çıkılarak hazırlandı.
Sarıkamış Harekâtı’na ilişkin anılarını aktaran Tuğgeneral Ziya Yergök, Rus esaretindeki yıllarını ilerlemiş yaşına rağmen belgesele bütün detaylarıyla aktardı. Bu belgesel için, uzman bir ekip 42 bin belge inceledi, günlüklere girdi, Rus ve İngiliz arşivlerinin altını üstüne getirdi.
Belgeselde, Rusya Devleti Askeri Tarih Arşivi’nde ulaşılan bazı raporlarda Sarıkamış Harekâtı sırasında Osmanlı idaresindeki Ermenilerin bölge hakkında Ruslar için istihbarat topladığı, bazı Ermeni köylerinin ise harekât sırasında Türk birliklerine lojistik sağlanmaması için Ermeniler tarafından yakıldığı gibi konulara tarihi belgeler ışığında yer veriliyor.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nce 1914-1919 yılları arasında çekilen ve ilk kez Türk araştırmacılar tarafından kullanılan görüntülerin de bulunduğu belgesel için Türk esirlerinin mektup ve hatıraları da incelemeye alındı.
Belgelerin konuştuğu bu belgeselde görev alan ve katkıda bulunan isimler ise, işin ne kadar ciddi tutulduğunun en güzel kanıtı.
Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, eski milletvekili Turhan Çömez, Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran, Yrd. Doç. Dr. Cemil Kutlu, Yrd. Doç. Dr. Celal Metin, Dr. Umur Işık ile esaret yaşayan Tuğgeneral Ziya Yergök’ün oğlu Nurullah Yergök, İrfanoğlu İsmail Efendi’nin oğlu Ahmet Rıza İrfanoğlu ile Ahmet Göze’nin oğlu gazeteci-yazar Ergun Göze’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda akademisyen ve düşünürün de katıldığı çalışmada ayrıca Prof. Dr. Bingür Sönmez’in özel arşivinden de görüntüler yer alıyor.
Çalışma için Balıkesir, Manisa, İstanbul, Ankara, Erzurum, Trabzon ve Adana’da çekimler yapıldı. Toplam 39 bin 657 sayfa Türkçe, 2 bin 67 sayfa İngilizce ve Rusça kaynak tarandı. Belgesel için Türkiye ve Azerbaycan’dan 78 kişiyle görüşüldü, bunlardan 16’sıyla çekim yapıldı.
Belgeselde, Nargin Adası’ndaki esir kampında tutsak Türk esirlerinin görüntülerine yer verildi.
Sarıkamış’ta esas zulme kimin maruz kaldığını gün yüzüne çıkartan, sadece tek bir kaynaktan değil, binlerce belgenin ortak olarak dile getirdiklerini sentezleyerek ortaya koyan bu belgesel, en kısa zamanda geniş kitlelere izlettirilmeli ve Türkiye’nin Ermeni tezlerini çürütecek en önemli silahı olarak uluslararası arenada tanıtılma imkânı yaratılmalı bizce.
Ve sadece bir belgeselde bitmeyecek kadar belge ve bilgi var araştırmacıların ellerinde. Bu belgeselin muhakkak ikinci bölümü çekilmeli.
Ve hatta tavsiyemiz, bir adım daha ileri gidilerek, bu belge ve bilgilerden, uluslararası arenada sergilenme imkânı bulacak kadar profesyonel bir yaklaşımla, bir de sinema filmi çekilmeli.
Yapanlardan, destek verenlerden ve bu belgesele emeği geçenlerden Allah razı olsun.
 
Geri
Üst