Pırlantanız gercekten parlak mı?

irachann

HH gєвzєтiм
Katılım
7 Ağu 2007
Mesajlar
2,210
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Peki ya bekçilere kim bekçilik edecek
Sonsuz aşkın ve derin bağlılığın sembolü olarak pazarlanan ve son yıllarda evlenme teklifi yapmanın, nişan törenlerinin olmazsa olmazı haline gelen pırlantaların şecereleri, göründükleri kadar parlak mı? Sevdiği kızı evlenmeye ikna etmek isteyen erkeklerin ve sevdiği adamdan pırlanta bekleyen genç kızların, ya da yeni modaya uyarak “tek taşını kendi alan” hanımlarımızın aklına bu soru gelmiyor olabilir. Ama ne yazık ki tüm pırlantaların geçmişleri göründükleri kadar parlaktır, tertemizdir diyemiyoruz. Romantik düşler içindeki insanların, yaşayacaklarını düşündükleri güzel dünya hayaline, pırlantaların üzerine bulaşmış kanların gölgesi düşüyor. Geçmişi kirli elmaslar yüzünden görüntü bulanıklaşıyor, dünya giderek daha kötü bir yere dönüşüyor.

Öncelikle biraz teknik bilgi vermek istiyorum: Pırlanta bir taş kesim şeklidir. Yani elmas pırlanta biçiminde kesilir, işlenir. Bu kesim şekli ile elmas ışığı daha güzel yansıtır ve daha göz alıcı olur. Her hangi bir taş ya da cam da pırlanta biçiminde kesilebilir ama tabii ki bu maddeler elmas gibi görünmezler. Bir kesim biçimi olan pırlanta zamanla bu biçimde kesilen elmasın, hatta belki de elmas isminin yerini almıştır. Pırlanta dendiğinde aslında elmastan bahsedilmektedir.

Bu teknik bilgiden sonra göz alan, parlak mı parlak bir elmas ya da pırlanta, nasıl olur da kirli olur onu açıklayalım. Her değerli ham madde gibi elmas da bulunduğu toprakların bir kısmına iyilik ve rahatlık yerine savaş, sefalet ve onulmaz acılar getirmiştir. Servet, iktidar ve güç hırsı, bu kötü koşulları öncelikle oluşturmuş, sonra devamı için gerekli düzenekleri kurmuş, ardından da sanki hiç sorun yokmuş edası içinde göz yummuştur. Aynı anda bu oyunun kurucuları, kendi içlerindeki hiyerarşi içinde, kendi paylarına düşen parayı, gücü tepe tepe kullanmış, rahat hayatlarına rahatlık katmışlardır. Elbette hiyerarşik sırada, alt sıralarda bulunan insanlar, üsttekilerin kurbanları olmaktadır ama ne gam!

Bu oyun eminim herkese tanıdık geliyordur, zira yeraltı kaynakları ve ham maddeler etrafında kurulan kirli düzenler herkesin malumu. Yalnız bu oyunların her birinden ve oynandığı her yerden haberdar olunduğunu sanmıyorum. En azından elmas etrafında dönen oyunlar pek bilinmiyor gibi görünüyor. Neden böyle düşünüyorum? Çünkü ülkemizdeki pırlanta sahiplerinin ya da alıcılarının hiç birinden “Pırlantamı geçmişini soruşturarak aldım, Savaş bölgelerinden gelmediğinden eminim, içim rahat.” dediğini duymadım.

Oysa, “özellikle Sierra Leone başta olmak üzere Afrika ülkelerinde ve geri kalmış birkaç ülkede ülkenin fakir insanları çok zor sağlık şartlarında çalıştırılarak çıkartılmaktadır. Daha da kötüsü bu ülkelerde iç savaş hüküm sürmektedir, bu iç savaşların büyük elmas şirketleri tarafından desteklendiği bilinmektedir.’(1) ‘İsyancı grupların sattığı ya da Angola ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti gibi yerlerden kaçırdığı ‘çatışma’ elmasları, hem kendi memleketlerinde hem de başka ülkelerde her gün yaşanan şiddete sermaye sağlıyor.’ (2) Bu ülkelerde zor şartlarda çalışmayı veya asker olup savaşmayı kabul etmeyenlerin elleri kesilmekte olup, bu ülkelerde nüfusa göre sakat olma oranı bir hayli yüksektir. Son yıllarda bu yaşanan insanlık dramına karşı elmas için yeni bir sınıflandırma tanımı ortaya çıkmıştır. Bu sınıflandırmaya göre 2 çeşit elmas vardır, bunlar savaş (conflict) ve savaş-dışı (conflict-free) elmaslardır. Savaş (conflict) elmasları adından da anlaşılabileceği gibi elmas şirketlerinin desteğiyle ülkede iç savaş çıkartılarak ve ülkenin insanları çok zor sağlık koşullarında zorla çalıştırılarak elde edilmektedir. Savaş-dışı (Conflict-free) adı verilen elmaslar ise çıkarılırken çalıştırılan insanlar sağlıklı koşullarda ve ücretli olarak çalıştırılmakta, aynı zamanda ülkede herhangi bir çatışma veya iç savaşa neden olunmamaktadır..”(1)

Sierra Leone Cumhuriyeti’nde yaşanan iç savaşta isyancılardan oluşan Devrimci Birleşik Cephe (RUF) vahşiliğin sınırlarını fersah fersah aşmıştır. ‘1990’ların ortasında, Sierra Leone’nin en zengin kazı yatakları, eski bir onbaşı olan Foday Sankoh liderliğindeki Devrimci Birleşik Cephe (RUF) örgütünün denetimine geçmiştir. 1999’a kadar Sankoh ve adamları, her yıl on milyonlarca dolar değerindeki elması komşu ülkeler üzerinden Sierra Leone’den kaçırmıştır.’ (3) İşte bu grup, insanları dehşete sürükleyerek boyun eğdirmek için, kendilerine karşı çıkan sivillerin, çocuk, genç demeden kol ve bacaklarını kesmiş, çocukları savaşmaya zorlamış, aileleri parçalamıştır. Batılı sömürgeciler tarafından kışkırtılan ve göz yumulan bu vahşeti, soru sormayan elmas sektörü finanse etmiştir. Bir kez daha servet ve güç için, insanların ölmesi, türlü işkencelere maruz kalmaları görmezlikten gelinmiştir.”İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre, 50,000 den fazla insan öldürülmüş, 1 milyonun üzerindeki insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalmıştır.” (4) “Sayısız insan da kol ve bacaklarını kaybetmiştir.” (5)

2007 yılı başında vizyona giren ve Leonardo Di Caprio’nun Oscar’a aday olduğu performansıyla baş rolü üstlendiği “Kanlı Elmas“ filmi, işte bu iç savaşı konu alıyordu. Yukarıda dümdüz okunup geçilen ” çocuklar isyancılar tarafından zorla asker yapılmıştır’, ‘ asker olmayı kabul etmeyen binlerce çocuk ve gencin elleri, ayakları kesilmiştir.” , “…iç savaşların büyük elmas şirketleri tarafından desteklendiği bilinmektedir.”, “Batılı sömürgeciler tarafından kışkırtılan ve göz yumulan vahşeti, soru sormayan elmas sektörü finanse etmiştir.”, cümleleri, sinema sanatının incelikleri ve insanı içine çeken yönü ile ete kemiğe bürünmüştü. Gerçekler, bu acıların hüküm sürdüğü kanlı topraklara uzak insanların da gözleri önüne serilmişti. Filmi seyredenler, iç savaşın nasıl kurgulandığını, parçalanmış ailelerin dramını, kaçırılan çocukların nasıl insan öldürmeye programlandıklarını ve uyuşturucu yardımı ile türlü çılgınlıklara itildiklerini, dahası bütün bunların elmas yüzünden olduğunu dehşetle izlediler. Ayrıca elmas şirketlerinin ve sömürgeci ülkelerin takındıkları tavrı da. Dünyanın büyük çelişkilerden biri olarak bir şey daha fark ettiler. O da, güzel niyetlerle elmas satın alanların, dolaylı yoldan bu acıların devamına sağlıyor olmalarıydı. Yani, filmde elmasın hem karanlık hem de aydınlık yüzünü görebiliyorduk. Filmin sonunda pırlanta, ne sevginin, aşkın sembolü, ne de bağlılığın, sevgiliye verilen değerin ölçüsü olabilecek durumda idi. Sadece ve sadece insanın ne kadar kötü olabileceğinin, şeytanla ne derecede boy ölçüşebileceğinin kanıtı ve simgesi olabilirdi.

Peki bu kötü koşullara ortak olmamanın tek çaresi pırlanta satın almamak mı? Elbette değil. Son alıcılar, satıcılardan şeceresi temiz pırlanta talep ederse, geçmişi şaibeli pırlantayı satın almazlarsa, bu oyun kendiliğinden bozulur. “Temiz pırlanta talep etsem bile, bu talebim nasıl yerine getirilecek? Temiz geçmiş nasıl ispatlanacak, satıcıya nasıl güveneceğim. Böyle bir talepte bulunmak gerçekçi mi?” derseniz, Türkiye’de 14 Ağustos’tan itibaren bu talep gerçekçidir, satıcınızdan talep edebilirsiniz derim. Çünkü “Türkiye, 14 Ağustos itibarıyla 46 ülke ile birlikte çatışma bölgesi elmaslarının ticaretini engelleyen Kimberley Süreci Sertifikası sistemine dahil oldu. Belçika’da oluşturulan bilgi bankasında ’temiz’ görünmeyen elmaslar Türkiye’ye sokulamayacak.” (6)

KIMBERLEY SERTİFİKASI bu haber kapsamında şu şekilde açıklanmış: “Kimberley Süreci Sertifika Sistemi, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin öncülüğünde 5 Kasım 2002 tarihli “Interlaken Deklarasyonu” ile oluşturulmuş olan ve elmas ticaretinin kontrol altına alınması suretiyle çatışma bölgelerinden çıkarılan elmasın yasadışı ticaretinin önlenmesini amaçlayan bir sistem. Bu sistem çerçevesinde, belirlenmiş ilkeler uyarınca belgelendirilmemiş elmasın ticaretine izin verilmiyor ve bu sisteme taraf olmayan ülkelerden ithalat ve bu ülkelere ihracat önleniyor. Kimberley Sürecine, aralarında Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin de bulunduğu 47 ülke taraf oldu. Türkiye, 31 Mayıs 2003 tarihi itibarıyla sisteme ön katılım başvurusunda bulundu ve yapılan mevzuat ve teknik çalışmaların sonucunda 14 Ağustos 2007 tarihi itibarıyla Kimberley Süreci Sertifika Sistemi’ne resmen üye oldu. “(6)

“Kanlı Elmas” filmi şu cümlelerle son bulmaktadır:

“Ocak 2003, 40 ülke çatışma elmaslarının dolaşımını engellemek için Kimberley Antlaşmasını imzaladı.
Ancak yasa dışı elmaslar halen müşterisini bulmakta.
Çatışma olmayan yerden elmas almak müşterinin ısrarına kalmış.
Afrika’da halen 200 bin çocuk asker bulunmaktadır.” (7)

Lütfen, kanlı elmas ticaretiyle mücadele taahhütlerini yerine getirmeleri konusunda satıcınıza baskı uygulayınız ve satın aldığınız pırlantanın sertifikasını, yani temiz kağıdını satıcınızdan isteyiniz. Aldığınız elmasın savaş bölgelerinden gelmediğini, yani insan hakları ihlallerine destek olmadığını gösteren yazılı garanti talep ediniz.

Bu basit taleple, elmas etrafında oynanan insanlık dışı oyunlara ortak olmamak için bir şey yapmış olacaksınız. Böylece pembe hayalleriniz ve anılarınız savaş, kan ve acı ile kirlenmeyecek. Pırlantanın güzelliğine leke düşmemiş olacak.

Kimberley Süreci Sertifika Sistemi ‘nin gerçek anlamda işlediğinden emin olmak da hükümetlerin görevi. Hükümetler elmas sektörünü ciddi ve sık şekilde denetlemeli ve şirketlerin öz denetim politikalarına uyduklarından, kanlı elmasın ticaretini yapmadıklarından emin olmalılar.

Unutmayın

“…yasa dışı elmaslar halen müşterisini bulmakta.’(7).

“O özel biri için, /…/ şık kuyumcudan aldığınız o göz kamaştırıcı elmas kolye, Sierra Leone’deki bir yamyam çetenin faaliyetlerini besliyor olabilir. ”(8)

ve ‘Afrika’da halen 200 bin çocuk asker bulunmakta’(7)

Lütfen ısrarcı olunuz ve satıcınızdan ısrarla pırlantaların temiz kağıdını isteyiniz.
1-6.jpg

3-5.jpg

4-4.jpg

2-5.jpg
 
hePsini okuyaMadım :p

eLine sqLık..

tmm pırLanTa ALırsak ( Ki Zor :p ) temiz Kağıdını isTeriz.. :D
 
Geri
Üst