Ozan Arİf BahÇelİ'ye YÜklendİ

DaVaM

Banned
Katılım
22 May 2007
Mesajlar
112
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Sєя∂єηqєçτί
Hiç bir şekilde Bahçeli’ye “fino” ifadesini kullanmadığını dile getiren Ozan Arif, “Ülkücü hareketi ipe verenlerin Ozan’ı mahkemeye vermeleri de son derece doğal” dedi.

ÜlkÜcÜ hareketin sembol ismi Ozan Arif ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki hakaret davası 18 Eylül’e ertelendi.

Hareketi ipe verenlerin
Ozan Arif’i dava etmeleri doğal!


MHP Genel Başkanı Bahçeli hakkında kullandığı ifadeler nedeniyle hakkında dava açılan Ülkücülerin sembol ismi Ozan Arif, iddiaları reddederek kendisini böyle savundu.

Ülkücü hareketin sembol ismi Ozan Arif ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki dava sürüyor. Devlet Bahçeli’nin, bir gazetede yer alan sözlerinden hareketle Ozan Arif’e açtığı davaya Ankara 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam edildi. Dünkü duruşmaya Ozan Arif avukatsız katıldı. Duruşmada savcı, iddianamedeki iddiaları hatırlatarak, mütalaasını verdi. Savcı, Ozan Arif’in, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye “basın yoluyla hakaret” suçunu işlediğini iddia etti.

Duruşma ertelendi

Ozan Arif de, yazılı ve Avukatla savunma yapma isteğini Mahkeme heyetine iletti. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin avukatlarının da bu talebi uygun görmesi üzerine duruşma 18 Eylül 2007 tarihine ertelendi. Konuyu değerlendiren Ozan Arif, gerek gazetede çıkan haberde, gerekse başka bir yerde Devlet Bahçeli’ye “fino” ifadesini kullanmadığını dile getirerek “Ülkücü hareketi ipe verenlerin Ozan Arif’i mahkemeye vermeleri de son derece doğaldır” dedi.

Fino Davası

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ozan Arif’in 1 Ekim 2006 tarihinde bir gazeteye verdiği röportajda, kendisine yönelik hakaret ifadeleri geçtiği gerekçesiyle, Avukatı Mehmet Nacar aracılığıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Avukat Nacar tarafından hazırlanan 2 Ekim 2006 tarihli dilekçede, bir gazetede yer alan “Ülkücüler 35 Yıl Baştacı Ettikleri Ozan Arif’i Şimdi İhanetle Suçluyor” başlıklı haberde, müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürmüştü.

İşte o ifadeler

Cumhuriyet Başsavcılığına Bahçeli’nin avukatı tarafından iletilen dilekçede, haberde yer alan ve Bahçeli’ye yönelik olduğu iddia edilen, “Hülasa ne kokar ne bulaşır/ Arzu eden kırk kapıdan ulaşır/ Etrafında finoları dolaşır/ Ben adam sanmıştım adam değilmiş...” ifadelerine de yer verilerek, bu ifadelerin, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi kamuoyu önünde küçük düşürmeye yönelik olduğu savunuldu.

Suçlamayı reddetti

Söz konusu dilekçede, röportajın yayınlanmış olduğu gazetede Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yönelik hakaretlere yer verilmesinin, kasti ve kötü niyetli bir organizasyonun göstergesi olduğu iddia edilerek, demeci veren Arif Şirin ile haberi yazan gazeteci Gülden Aydın’ın “basın yoluyla hakaret” suçunu işledikleri gerekçesiyle haklarında dava açılması talep edildi. Soruşturma kapsamında Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talimatla ifadesi alınan Arif Şirin, şikayete konu demecinin arkasında olduğunu belirterek, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

İşte dava konusu yapılan şiir:

Adam dedim adamları kızdılar,
Ben adam sanmıştım adam değilmiş..!
Küfrettiler bana neler yazdılar,
Ben adam sanmıştım adam değilmiş..!

Halbuki otuz yıl beraber gezdim,
Yalan yok ne mertlik ne puştluk sezdim,
Çok iyi oynamış sanradan çözdüm,
Ben adam sanmıştım adam değilmiş..!

Ne bileyim gardaş ismine bakıp,
Boyuna-posuna, cismine bakıp,
Rakibine bakıp, hasmına bakıp,
Ben adam sanmıştım, adam değilmiş..!

Marifetname’yi karıştır bir bak,
Bakmazsan imkansız bunu anlamak,
Ne kadar kindarsa o kadar korkak!
Ben adam sanmıştım, adam değilmiş..!

Korkaktır konuşmaz, yüz yüze susar,
Arkadan duyarsın, sana kin kusar,
Padişah yaparsan ilk seni asar,
Ben adam sanmıştım, adam değilmiş..!

Mesela olay var, yürek sızlıyor...
İnsan bir şey desin diye gözlüyor,
Cahilliği suskunlukla gizliyor,
Ben adam sanmıştım, adam değilmiş..!

Bazen de konuşur, bazı zamanlar,
Kağıda bakarak bağırır çınlar,
Onu da sadece kendisi anlar,
Ben adam sanmıştım adam değilmiş..!

Bir insan düşün ki, ağlamaz gülmez,
İstişare bilmez, meşveret bilmez,
Bundan sonra kart ağaç da eğilmez...
Ben adam sanmıştım adam değilmiş..!

Hülasa ne kokar ne bulaşır,
Arzu eden kırk kapıdan ulaşır,
Etrafında finoları dolaşır,
Ben adam sanmıştım adam değilmiş..!

Ozan Arif bu kim? Söyleme olmaz!
Söylersen destanın kıymeti kalmaz!
Yarası olmayan üstüne almaz!
Ben adam sanmıştım, adam değilmiş..!

Ozan Arif...​
 
lidere değil partiye zarar bir davranış

ozan arif değerli bir ozanımızdır. haklılığı olabilir ama onun yıpratma politikası liderden çıkıp harekete karşı olmuştur. başbuğun bizlere bıraktığı altın üçgen i ben den çok daha iyi biliyordur. lider doktrin teşkilat tartışılmaz. milletvekilliği koltuk sevdasında olanları bahçeli temziliyor. parti şuan asalaklardan arınmış çok temiz bir parti konumuna geldi. susurak oyu ükselen tek parti mhp kusurum varsa affola
 
Bu kareketin ozanını kimse susturamaz ozan arifi eleştiren sahte ülkücü sahte mhplilere ithaf olunur:

Bazı ülküdaşlarımız, bu dava için yıllarını vermiş Ozan Arif’e, Arif Şirin diyerek onu aşağıladığını düşünmektedirler. Yel kayadan ne götürür? Bu arkadaşların bizzat kendisi vermedi ki “ozanlık” rütbesini, onlar alsınlar… Birilerinin demesiyle ozan olunmadığı gibi, birlerinin demesiyle de ozanlık rütbesi yere düşmez… Kimileri kısa donla gezerken, Ozan Arif ozanlık görevini icra ediyor, başbuğun yolunda destanlarını bütün dünyaya haykırıyordu. Öncelikle şunu açıkça ifade edelim ki, Ozan Arif’in ne benim, nede başkasının himmetine yada savunmasına ihtiyacı yoktur… Ozanlık hak bildiği, hakikat bildiği şeyleri haykırmaktır… Ozan Arif’in nasıl bir insan olduğunu şu birkaç destanını vererek daha iyi izah etmiş oluruz sanırım…

Ozan Arif saz omuzda
Yoktur başka dostumuzda
Yaradan var üstümüzde,
Kula minnet etmem gayri.

Küresellik, globallik, tombulluk
Her şeye he demem yok öyle bolluk
Allah varken Allah, kuluna kulluk
Yapmadım yapmam da mümkün değildir.

Devir sizin diye Arif ne yapsın?
Korkuyu put edip puta mı tapsın?
İnceldiği yerden koparsa kopsun,
Korkum yok… Korkum yok… Korkum yok sizden.

Buraya kadar yazdıklarımız Ozan Arif’in bugün değil, geçmişte de nasıl bir fıtrata sahip olduğunu gözler önüne seriyor… Ozan Arif’te bir değişiklik yok yani…

Gelelim Ozan Arif’e atılan iftiralara

Öncelikle şunu belirtelim ki, Devlet Bey’in danışmanlarından ve Ortadoğu Gazetesi yazarlarından Yıldıray Çiçek’in kaleme aldığı “Sen Kimin Ozanısın” başlıkla yazı sebebiyle son zamanda bu olay daha da medyatik olmuştur. İnternethaber ve haber7 gibi haber siteleri başta olmak üzere bir çok site, Yıldıray Çiçek’in yazısını sitelerine taşımışlardır. Ve bu sayede birileri şöhreti yakalamıştır ! Bu sitelerin ülkücü hareketle herhangi bir bağı olmadığı cümlenin malumudur. Bu habere yapılan yorumları ne Yıldıray Çiçek, ne de Ozan Arif yönlendirme imkanına sahiptir yani yapılan yorumlar Ülkücü Hareketin iradesini yansıtmaktadır. Arzu eden arkadaşlarımız Çiçek’in yazısına yapılan yorumları şu linklere tıklayarak görebilirler:
http://www.haber7.com/haber.php?habe…7&comments=all

Şimdi gelelim Ozan Arif yapılan eleştirilere cevap vermeye:

1. Ozan Arif, Lider-Doktrin-Teşkilat kuralına aykırı hareket etmiş ve Devlet Bey’i eleştirmiştir denilmektedir…

Cevap: Öncelikle şunu belirtelim ki aşağıdaki şu ifadeler, Devlet Bahçeli’nin basın danışmanı Yıldıray Çiçek’in 13 Şubat 2005 tarihli ‘Arif Olan Anlar’ isimli yazısından alınmıştır. “Vicdan sahibi hiç kimse Ozan Arif’in hataları, eksiklikleri vurgulamasına söz söylemez, fakat bu iş hakarete dönüşürse o vicdan doğal olarak kendi önlemlerine işlev kazandırır.” Yıldıray Çiçek, herkesin anladığı gibi Devlet Bey’in edep dairesi içerisinde eleştirilebileceğini kabul etmektedir. YANİ: DEVLET BEY ELEŞTİRİLEBİLİRMİŞ !
Şimdi soruyoruz: Peki, Ozan Arif’e saldırmak için kullandığınız Lider-Doktrin-Teşkilat kuralına, siz inanmıyor musunuz? Yoksa bu kuralı işinize geldiği zaman mı kullanıyorsunuz? Lider eleştirilemez diye yırtınan sizler, gerçekten samimi ve ilkeli olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Ozan Arif, Devlet Bey’i bir lider olarak değil, MHP Genel Başkanı gibi görmektedir. Yani Ozan’a göre ortada bir lider yoktur ve tabii “lidere” eleştiri de.
Ayrıca Ozan Arif, lider-doktrin-teşkilat düsturu içerisinde en önemlisi olan doktrinin yani davanın dumura uğradığını düşünmekte ve kendince davaya sahip çıkmaktadır. Ozan Arif, Tempo’daki röportajında aynen şunları söylemektedir: “Bir ömür verdiğim sevdanın hakkını arıyorum. Sesini duyuramayan yüreklerin sesi olmaya çalışıyorum. …Davaya kimin zarar verdiğini ülküsünü çıkarının önünde tutan ülkücülere sorsunlar, sokağa inip, sıradan vatandaşları dinleyerek öğrensinler…” Ozan Arif, Devlet Bahçeli’yi lider olarak görmediğini son kasetinde “Kendini lider sanıyor” ifadesinden anlıyoruz. Yine şöyle söylemektedir bu konu da:

Bu Arif’i herkes iyi bilmeli,
Ne şimdi ne sonra ne de evveli
Ben Türkeş’ten başka bir lider eli
Öpmedim öpmem de mümkün değildir.

Ozan Arif, davanın terk edildiğine inandığı içinde;

Merkezmiş-herkesmiş bilmem ne derken,
Erken unuttular Türkeş’i erken,
Ülkücülük, ülkü elden giderken,
Hoplayıp, zıplayıp coşmak değildir demektedir…

2. Ozan Arif hakkında en çok üzerinde durulan konu ise; Ozan Arif’in Samsun’dan milletvekili olamamasından dolayı Devlet Bey’e düşman olduğudur…

Cevap: Size ve sizin gibi düşünenlere sormak istiyorum, Ozan Arif sizin dediğiniz milletvekili olmadığı için Devlet Bahçeli’ye kin güdüyorsa, 99 seçimlerinden galibiyetle ayrılan MHP için “Gözün aydın Türkiye, biz biz biz geldik” diye bir çalışma yapar mıydı? 99 Seçimleri öncesi milletvekili olamayacağı ortaya çıkan Ozan Arif’in milletvekili olmak gibi bir hırsı olsaydı, eline sazı alıp MHP için milletten oy toplamak arzusu ile köy köy dolaşır mıydı? 33 yerde zafer şöleni yapar mı?
Ozan Arif bu konu da;

İhtirasım olsa mal mülk nevale,
Ben de alkış tutup şimdi şu hale
Ya makam kapardım ya da ihale
Kapmadım, kapmadım da mümkün değildir.

Ozan Arif’e, gurbetçilerimiz adına Samsun’dan milletvekili olma teklifi sayın Devlet Bahçeli’nin bizzat kendisi tarafından yapılmıştır. Hem de MHP Genel Merkezindeki odasında… Yalan mı?

3. Ozan Arif paracı, maddiyatçının biridir. Yıllarca ülkücü hareketin sırtından geçinmiş, parasız (yada eksik) konserlere çıkmamıştır…

Cevap: Yine şu satırlar Devlet Bahçeli’nin basın danışmanı, Ortodoğu gazetesinin yazarı (aynı zamanda yildiraycicek.com ve hedefturan.com sitelerinin yazarı) Yıldıray Çiçek’in ‘Arif Olan Anlar’ başlıklı yazından alınmıştır: “…kendi alanında adeta bir idol olan ve Ülkücü Hareket üzerinde emeğini kimsenin inkar etmediği ve etmeyeceği Ozan Arif idi. Ozan Arif, Müslüman-Türk’ün düşmanları karşısında sazı ve sözü ile mücadele vermiş, Ülkücü Hareketin heyecanına ve azmine katkıda bulunmuş birisidir. Bir nesil onun eserleri, türküleri ve destanları ile inançlarını korumuş, söylediği eserler onları şuur ve direnç sahibi yapmıştır. Ozan Arif’in “Gardaşım bu iman oldukça sende/Ölmez Bu Hareket, Ölmez Bu Dava” isimli eserini ve buna benzer eserlerini dinleyip de etkilenmeyecek ve imanına iman katmayacak hiçbir Ülkücü yoktur. Buraya kadar söylediğimiz sözlerimize kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.” Demektedir…. Ama ne tezattır ki, Yıldıray Çiçek başta olmak üzere bazı kişiler Ozan’ın maddiyatçı olduğunu iddia ediyorsunuz… Her sözlerinde ve yazılarında bir öncekilerle çelişen bu iftiracılara sormak isteriz: Size göre Ozan Arif dün büyük ülkü devi idi, ama bugün paracı, maddiyatçı… Peki Ozan Arif daha önce paracı değil miydi? Kendi alanında idol dediğiniz, bir nesil onun eserleri, türküleri ve destanları ile inançlarını korumuş, söylediği eserler onları şuur ve direnç sahibi yapmıştır dediğiniz Ozan Arif bir anda, birkaç kasetten sonra nasıl oluyor da hain olabiliyor? Dün büyük adam, bugün alçak, dün idol, bugün maddiyatçı, paracı… Şimdi sizinin hangi sözünüze inanalım? Samimiyetinizden şüphe edersek, hain mi oluruz biz de? Madem Ozan Arif bu kadar alçak ve seviyesiz birisi, daha önce Başbuğ tarafından ne için söylenmedi. Başbuğ senin gibi düşünseydi, Ozan Arif’i ülkücüler lime lime etmez miydi? Koca Başbuğumuzun “Evladım” dediği Ozan Arif sizin döneminizde paracı, seviyesiz birisi.. Yani Başbuğ Ozan’daki yanlışı göremedi, yanıldı, siz gördünüz öyle mi? Ve Başbuğun Ozan Arif’i, Devlet Bey zamanında Arif Şirin oldu ! Burası insanı biraz düşündürüyor… Ozan Arif maddiyatçı olduğunu iddia edenlere şu cevabı vermektedir:

Başımı koyduğum mübarek yola
‘Ters düştü’ diyormuş bir kaç budala
Yaydıkları gibi paraya pula
Tapmadım tapmam da mümkün değildir.

4. Ozan Arif, para verilmediği için Başbuğ’un vefatından sonraki Erciyes Zafer Kurultayı’na katılmamıştır denilmektedir…

Cevap: Ozan Arif maalesef o kurultay için para talep etmeyi, kendisi Erciyes Zafer Kurultayına davet bile edilmemiş yani kendisinin dolaylı yollardan yaptığı her zamanki gibi ücretsiz konser verme isteği geri çevrilmiştir. Hem de o denem organizasyonu gerçekleştiren Kayseri il başkanı tarafından (il başkanın ifadesidir) Yani Ozan’ın kurultaya gelmemesi istenmiştir. Ozan’ın gelmemesine kılıf olarak da para istemesi gösterilmiştir… Ozan’ın konsere davet edildiğine dair resmi ve gayrı resmi hiçbir belge de mevcut değildir.

5. Ozan Arif’in AkP iktidarından destek gördüğü iddiası…

Cevap: hayatı bu hareketin içerisinde geçmiş ve her ülkücü gibi çeşitli sıkıntılarla karşılaşmış olan Ozan Arif’e bu iftirayı atmak, vicdan, ahlak, haysiyet meselesi olsa gerek diye düşünüyorum… “Ak mı, Kara mı” simli çalışmasını AkP iktidarına yaptığını biliyorsunuzdur… Ve o destanında söyledikleri… Bu iddiayı Ülkücü Hareketin mensuplarının vicdanına havale ediyoruz ki, bu iddia sahiplerini onlar çok güzel yargılayacaklardır. Eğer Ozan’ın AkaPe ile bir ilgisi olsaydı oradan bir makam alırdı.. Bunu söylerken bile inanın yüzümüz kızarıyor…

6. Neden Ozan Arif’ten başka ülkücü sanatçı eleştiride bulunmuyor?

Cevap: Bu doğru değildir…. Mustafa Yıldızdoğan, “Artık Kafaya Takmam” isimli şarkısını kimin için yazmıştır? Peki ya Sefai “Zamanı gelince” neyi söyleyecektir? Ahmet Yılmaz ise şöyle seslenmiştir Başbuğ’a:

Utançtan sokağa çıkamaz olduk
Kimsenin yüzüne bakamaz olduk
Yakamıza Bozkurt takamaz olduk
Halimizi görsen bilmem ne derdin
Vallahi billahi geri giderdin

Azıcık ses veren sürgün edildi
Gönülde taht kuran sürgün edildi
Dokuz Işık Turan sürgün edildi
Halimizi görsen bilmem ne derdin
Vallahi billahi geri giderdin

Hiş şaşırma Ozan Arif dışlandı
Ahmet Yılmaz asi diye fişlendi
Yüreğimiz dost (!) elinden fişlendi
Halimizi görsen bilmem ne derdin
Vallahi billahi geri giderdin

Hatta Ahmet Yılmaz, Recep Küçükizsiz ile yaptığı ve otuken.org da yayınlanan röportajında şöyle söylüyordu:

Buyurun beraber okuyalım: “Dünya üzerinde ozanları susturabilecek bir güç ya da makam olamaz. En azından ben öyle bir güç ya da makam tanımıyorum, tanımayacağım da… Birilerinin rahatsızlığına gelince; “Ülkücü Tavır” her zaman için bir tehdit unsurudur ama sadece vatan hainleri ve şerefsizler için…”
Ahmet Yılmaz: “Siz Başbuğun ölümünden sonra yönetime gelen kadronun hışmına uğrayanları şahsında sembolize eden 2 isimden birisiniz (diğeri Ozan Arif) Aynı sizler gibi bu yönetimin (Bahçeli Despotizmi’nin) gadrine uğrayan başka Ülkücü sanatçılarımız da var mı..?” sorusuna şu cevabı vermektedir:
“…Esasında kraldan çok kralcı kesilenlerin yediği naneler bunlar. Yiğidin başından sevda, dava adamının başından bela eksik olursa bir şeyler hatalı demektir. Şükürler olsun ki başımızdan belamız, gönlümüzden sevdamız eksik değildir. Ozan Arif yüzyılımızın en büyük ozanı, çağımızın Dede Korkut’udur. Başkaları da var mı diyorsunuz, cevabı gayet açıktır. Etrafınıza bakınız son beş yıldır göremediğiniz, ulaşamadığınız kim varsa onlardır.”

Buraya kadar okuduklarınızın yorumunu siz değerli ülküdaşlarımıza bırakıyoruz… Bazı sanatçılarımızın bir anda değişmesinin sebebi sizce ne olabilir?

7. Ozan Arif, Turgut Özal’ın yanında yıllarca bulunan Tercüman Gazetesi yazarlarından Servet Kabaklı’yla olan yakınlığı…

Cevap: Ozan Arif bu konuda Tempo dergisine verdiği mülakatta aynen şöyle söylemektedir: “İyi ki Anamla, Babamla, kardeşlerimle, oğlumla yakınlığımı eleştirmiyorlar… Bu nasıl bir anlayış kardeşim… aynı kafalar şimdi sizinle olan şu anki beraberliğimi de eleştireceklerdir merak etmeyin…
Kardeşten belki düşman olabilir! Ama gerçek dost olandan düşman olmaz. Servet Kabaklı benim hem dostum, hem kardeşim hem de yiğit bir ülküdaşım… Ta çocuk yaşlardan beri Türkeş gibi, Ahmet Kabaklı gibi pınarlardan aynı suyu içerek büyümüşüz… Beni en kara günlerde yalnız bırakmamış, sürgün yıllarımda, vatanıma kavuşurken hep yanımda olmuş… Hatta gazeteci olarak benim hiç tasvip etmediğim Özal’ın yakınındayken bile Başbuğ’umuzla irtibatlarına, Onun bazı talimatlarını yerine getirişine şahit olduğum bir gönüldaşımla beraberliğim kimseyi ilgilendirmez. Servet Kabaklı benim Özal’a yazdığım en ağır deyişleri, Özal’ın makam arabasında Özal’a dinleten adamdır. Güvenli dost güven vermeyen işlerde tanınır! Bilip bilmeden konuşuyorlar. Ne yani dostlarımı, arkadaşlıklarımı onlara göre mi ayarlayacağım…
Dostlarımın arasında Servet Kabaklı gibi vefakâr bir yiğidin varlığından hep övünç duydum. “İnsan dostlarıyla öğündüğü kadar düşmanıyla da öğünebilmeli” derler.
Ben dostlarımla öğünüyorum ama göründüğü gibi düşmanlarım övünülecek cinsten değil… Bu da herhalde benim eksiğim.” Peki Servet Kabaklı’nıı bir dönem Özal’la birlikteliğini eleştirenler şu aşağıdakiler için ne diyecekler:

Cihan Paçacı: Erciyes Zafer Kurultayında Devlet Bahçeli’nin sağ tarafında oturan Cihan Paçacı 21.05.2002 tarihinde DYP’den istifa ederek MHP saflarına katılmıştır. Şu anda MHP Genel Sekreteri olarak görev yapmaktadır.

Gürcan Dağdaş: Pazara kadar değil mezara kadar Refah Partisi’ndeyim’ cümlesiyle hafızalarda yer eden Aydın Menderes’in yaklaşık 20 yıl en yakınında bulundu. Aydın beyle stratejileri birlikte çizdi, aynı kaptan yemek yedi, aynı mekanları paylaştı. 1995 seçimlerinde de yine Menderes’le birlikte Refah Partisi’nden milletvekili adayı olmaya karar verdi. Anayol denemesinden sonra kurulan Refahyol kabinesinde ise yine Aydın beyin kontenjanından denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı oldu. Derken, 28 Şubat süreci ve bilinen gelişmeler…Ve partisinden istifa ederek ‘şemsiye partisi olarak bilinen’ DTP’ye geçti, burada da fazla kalamadı ve Doğru Yol Partisi’ne dahil oldu. Adı Travesti Sisi ile geçirdiği geceye ilişkin video kaseti skandalıyla çokça anıldı. 3 Kasım seçimlerinde Bağımsız aday olarak, MHP’ye ağır eleştirilerde bulundu. 05.03.2005 tarihinde “Yol Arkadaşı” olarak Devlet Bahçeli’nin Baş Danışmanlığına getirildi, Vatandaşlığa dayalı Türk Mileti tanımının en büyük savunucuları ve teorisyenleri arasında yer aldı. Bu tarihten sonraki yazıları kısa bir süre öncesine kadar ağır eleştirdiği Devlet Bahçeli’ye övgülerle dolu oldu. Ankara İl Kongresinde, pek çok ilçe başkanı ve belediye başkanı listelere alınmazken en başlarda Üst Kurul delegesi yapıldı.

Ertuğrul Kumcuoğlu: DSP Milletvekili iken 3 Kasım seçimleri öncesi partisinin dağılması sebebiyle, MHP’ye katıldı, Milletvekili adayı gösterildi, seçimden sonra MYK üyesi yapıldı.

Ünal Erkan: Eski DYP Milletvekili, 21.12.2004 tarihinde MHP’ye katıldı. Ankara İl Kongresinde, pek çok ilçe başkanı ve belediye başkanı listelere alınmazken en başlarda Üst Kurul delegesi yapıldı.

Zeki Ertugay: DYP milletvekili iken 3 Kasım seçimleri için listeler açıklandığında küskünler arasında katılarak DYP’den istifa etti. Gerek TBMM’de, gerekse medya karşısında MHP’ye karşı ağır eleştirilerde bulundu. Ankara İl Kongresinde, pek çok ilçe başkanı ve belediye başkanı listelere alınmazken en başlarda Üst Kurul delegesi yapıldı.

Bekir Aksoy : DYP milletvekili iken, 26.06.2002 tarihinde MHP saflarına katılmıştır. MHP MYK üyesidir.

Meral Akşener: DYP’de milletvekilliği ve bakanlık yaptıktan sonra, AKP kurucuları arasında yer aldı ancak son anda anlaşmazlığa düşerek AKP’den vazgeçti. MHP MYK üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldı.

Yukarıda sayılan isimler mi daha Ülkücüdür yoksa Ali Güngör mü diye soracak olursanız, alacağınız cevap hiç tereddütsüz şu olacaktır; “Ali Güngör Ülkücü olabilir ancak Bülent Ecevit’i eleştirerek yol arkadaşı olamayacağını göstermiştir”
Yol arkadaşlığına en ilginç örneklerden birisi ise Namık Kemal Zeybek’in MHP ile ilişkisinde yaşanmıştır.
Ülkücü Hareketin ve Türkeş’in misyonunun bittiğini ifade eden, ANAP ve DYP’de siyaset yaptıktan sonra Süleyman Demirel’e danışmanlık görevini yürüten Namık Kemal Zeybek’in başta rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve Ülkücü camia tarafından tekrar partiye kabulü mümkün görünmezken, Sayın Bahçeli tarafından önce başdanışmanlığa getirilmiş, 3 Kasım 2002 seçimlerinde kontenjandan Eskişehir 1. sıradan milletvekili adayı gösterilmiş, seçimlerden sonra yapılan ilk kongrede Devlet Bahçeli’nin listesinden MYK üyesi seçilmiştir. Daha sonra olağanüstü kongre çabalarına destek verdiği için tekrar “hain”ler sınıfına itilmiş, eski defterlerin hepsi kurcalanmaya başlamıştır.

YALAN MI?
DSP ile koalisyon öncesi Rahşan Ecevit, “Dişi bir kurtla bir Türk’ten türedik, son Türk devletini biz koruruz, dediler. Çocukları, gençleri silahlandırdılar. Sayısız can yaktılar. Kaba kuvvetle siyaset yapmaya kalkanlar, demokratik anlamda parti sayılamaz. Buna bir de din istismarı katılırsa milli birlik, laiklik ve demokrasi zedelenir. Umarım değişmişlerdir.” dedi. Bizi katillikle suçladı ama biz cevap veremedik ve DSP’nin güdümüne girdik… Sustuk, sustuk… sustuk YALAN MI?

Ozan Arif de
“Bayan fosil ters durdu / Bize bir ton laf vurdu / İt yese kudururdu / Yuttunuz efendiler” dediği için mi haindir?

Tahkim Yasası çıkarken MHP olarak biz nerdeydik? Ülkücülere fırça atıyorduk değil mi? YALAN MI?

Sadi Somuncuoğlu’nu yumruklayan onu tanıyanlarca “Ayı Cemal” olarak bilinen Cemal Enginyurt hangi hakla yumruk atma cesareti göstermiştir. Bizi cümle aleme kepaze etmiştir. Ozan Arif, “Elaleme gık yok, bize poz yapmak” ülkücülük değildir dedi ve hain oldu? Rahşan’a tahammül gösteren MHP, Sadi Somuncuoğlu’na mı gösteremedi? Şimdi bir kısınız diyecek ki: Somuncuoğlu, şöyle, böyle adam… peki sorarlar adama neden bakan yapıldı bu adam o zaman diye? YALAN MI?
 
Ey gidi Koca Çınar Hadi Görüşüne Karşı çıkanlar tarafından Verildin Mahkemeye İşkence çektin ancak Aynı Görüştü Olan bir kişi tarafından Mahkemeye verilmesi adama koyar ya...
 
Geri
Üst