αѕ!_υє_мαυ!
όℓυ ∂σgмυ$ &
Büyük Çanakkale Zaferinin Yarın 92. Yılı
ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya -
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayâsızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle "Bu: bir Avrupalı"
Dedirir - yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşında;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,
Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;
Atılan her lâğımın yaktığı: yüzlerce adam.
Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!..
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat imân?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?
Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerir azmini tevkîf edemez sun'-ı beşer;
Bu göğüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-ı bedîim, onu çiğnetme!" dedi.
Âsım'ın nesli... Diyordum ya... Nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne Güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb.
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâbe'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı Selâhâddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayrân...
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu, şehîd isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
OTUZ KUPONA
radyo, televizyon, gazete, dergi
her birşey meydanda, sergi var sergi
esnafa, çiftçiye koy peşin vergi
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
taksitle araba, taksit taksit ev
enflasyon kudurdu, dev oldu dev
istersen küfür et, istersen sev
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
sınavı düşünme! kitabın bizden
bedava deneme sınavın bizden
yarı çıplak hatunlar, son avın bizden
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
bardak, tabak, oyuncak, halı verdiler
denizin dibinde yalı verdiler
gül yaprağı gösterip çalı verdiler
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
fatih'e istanbul, yavuz'a mısır
yüz kupona kilim, seksen kupon hasır
kuponla gelecek ülkeye huzur
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
en son hediyeyi kızlar tanıttı
gümbür gümbür çalan sazlar tanıttı
utanmaz, arlanmaz yüzler tanıttı
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
kampanya dönemi geldi, geçiyor
uyuma vatandaş fırsat kaçıyor
millet çatır çatır kupon kesiyor
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
her satırdan şiddet, nefret akıyor
kalemler bölücü tohum ekiyor
ekranlar salyalı pislik kokuyor
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
makyaj, giyim, kuşam bunların işi
en sağlıklı yaşam bunların işi
'siz emredin paşam' bunların işi
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
ihtilal yaparsın manşet atarlar
'nû resim ' yaparsın topa tutarlar
hangisini saysam katar katarlar
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
demokrasi, laiklik, insan hakları
örtüyle başladı ilk yasakları
irtica geliyor (!) son tuzakları
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
laiklik şeriat kavgası bitsin
ülkeme duyulan bu nefret yetsin
sevmeyen şerefsiz defolsun gitsin
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
görüntü kemalist / aslı komünist
hesaplar çok ince tam oportünist
bunlar hem yalaka, hem kapitalist
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
atatürk maskesi işin yapısı
atatürk'e kuban olsun hepisi
bizim ulan memleketin tapusu
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
deniz türkiyeli, önkuzu türk'tü
ay-yıldız bayrağı en büyük farktı
evita sevenler ülkü'den korktu
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
kılıçkıran, özmen dağda gezmedi,
karakol basmadı, huzur bozmadı
beşbin şehit verdik kimse yazmadı
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
her günüm cenaze her günüm şehit
çektiğim acıya yaradan şahit
bunların sebebi şam'da bir it oğlu it
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
kimine rusya'da bedava tatil
kimine dinamit, kimine fitil
çatlıya gelince 'faşist' bir katil
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
düşman gelmiş kapımıza dayanmış
dört yanımız kampanyaya boyanmış
kutuplara yaz gelmiş bak onlarda uyanmış
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
çanakkale hiç kampanya görmedi
dumlupınar kampanyaya girmedi
kocatepe mega kupon vermedi
uyan türk evladı! uyuma uyan
otuz kupona alınmadı bu vatan
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım...
Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter..
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !
___________________________________
ÇANAKKALE ZAFERİ (18 Mart)
Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır.
1. Dünya Savaşı’nın başlarında İngilizler ve Fransızlar, İtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazı’ndan geçip Karadeniz’e ulaşmayı planlamışlardı. Amaçlarından biri de İstanbul’u ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devleti’ni etkisiz hale getirmekti.
İngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler. Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915). Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi.
Düşman, Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardı. Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı. İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar. Mustafa Kemal komutasında 19. Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’nda dize getirdi. Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldı (1916). Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir.
Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Mart’ında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız.
______________________
"SAĞ KOLUMU KAYBETTİM AMA SOL KOLUM VAR"
Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu ,İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar,karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:
"Sağ kolumu kaybettim, zarar yok, sol kolum var. Onunla da pekala iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yüne kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz, affedeniz muhterem kumandanım.."
_______________________________________
Bizim bu cennet vatanı ülkede rahat yaşamamız, özümüzü, atamızı unutmamamız için döküldü bunca 15 yaşındaki sehitlerin kanı
Onlara bu ne kadar dua etsekte az gelir
Ama birer fatihayı cok görmeyelim