Osmanlıda siyasi ittifaklar

kuzay

Pesimist
Katılım
2 Nis 2007
Mesajlar
28,387
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kalamazsın Bu Hayatta Bakire ,En Azından Hayat Koy
Osmanlıda siyasi ittifaklar


1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla açılan Meclis-i Mebusan, iki turda seçilen 286 milletvekilinden oluşuyordu.

Türk siyasetinde 'ittifak' arayışı hep canlıydı. Cumhuriyet döneminde önce CHP'ye, sonra DP'ye karşı süren işbirliği çabaları, imparatorluğun son yönetimi İttihat Terakki'ye karşı da yoğundu

Türkiye bugün anladığımız manasına yakın 'seçim' kavramıyla, 2. Meşrutiyet'le tanıştı. İki turlu değil ama iki kademeli yapılıyordu seçimler. 'Müntehib-i evvel'ler (ilk seçiciler) yani halk, önce 'müntehib-i sani'leri (ikinci seçiciler) yani kendileri adına oy verecek kişileri seçiyorlardı. Örneğin 1908 seçimlerinde 10 milletvekili çıkaran
İstanbul'da 'müntehib-i sani' sayısının 512 olduğu biliniyor. O tarihte istanbul'da 155 bini Müslüman olmak üzere, yaklaşık 220 bin seçmen vardı.

1911 yılında yapılan ara seçimler sürprizli olmuş ve seçimden birkaç hafta önce kurulmuş olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın adayı,
İttihat Terakki'ye duyulan öfke yüzünden bir oy farkla kazanmıştı...
Siyasi partiler Dernekler Yasası çerçevesinde kurulabiliyor ve Dahiliye Nezareti'nden (İçişleri Bakanlığı) aldıkları mazbatayla faaliyet gösterebiliyorlardı. Bu düzenlemenin günümüzde fazla bir değişikliğe uğradığı söylenemez...

Osmanlı Sosyalist Fırkası

Osmanlı cemiyeti bazı kavramlarla yeni tanıştığı için kimi partilerin mahiyeti tam bilinmiyordu. Örneğin, Osmanlı Sosyalist Fırkası kurulduktan sonra Meclis-i Mebusan'da sendikalar ve işçi sorunları tartışılırken milletvekilleri kullanılan kelimelerin ne manaya geldiğinin kendilerine açıklanmasını istiyorlardı. Zabıtlarda Kayseri Mebusu Kasım Efendi'nin, gayrimüslim milletvekillerinden Zöhrap Efendi'ye şöyle dediği kayıtlı: "Sosyali tefsir et. İptida (basitçe) anlat. Herkes bir güna (biçimde) tefsir ediyor. Osmanlı lisanıyla söylenecek sosyal nedir?"

Sol ve sağ İttihatçılık

İttihat ve Terakki, bir hizipler koalisyonunun çatı örgütü olarak da görülebilir. Nitekim partinin Hizb-i Cedid adı altında sağ, Hizb-i Terakki adı altında sol kanatları varlıklarını fırkanın dağılışına kadar sürdürdü. Rıza Nur, Rıza Tevfik gibi isimlerin sol kanatta oldukları söylenir.

Ancak iktidara el koymasından sonra Abdülhamid döneminin baskıcılığını aratmayan yöntemler kullanmasından dolayı İttihat Terakki'ye muhalefet ve onun dışında örgütlenme arayışları da yoğunlaştı. Bu süreç İttihat Terakki'yi 1912'de dayaklı sopalı bir seçimin ardından parlamentoyu fesih kararına götürdü.
İttihat Terakki'ye muhalefetin ilk ürünü Parens Sabahaddin'in Ahrar Fırkası oldu. Programını Leh asıllı bir Fransız olan ve İslam hukuku konusunda uzmanlığıyla ünlü Kont Leon Ostrorog'un hazırladığı parti gerçi seçimlerde varlık gösteremedi ama hem İttihatçı milletvekillerinden bazılarını transfer etmeyi hem de Enver Paşa'yı öfkelendirmeyi başardı. Ahrar, 'Patrikhanenin ağzıyla konuşmak ve bölücülük' suçlamalarına hedef oldu. Partinin Osmanlı saltanatının kuruluşunun 610. yılı münasebetiyle Pera Palas'ta verdiği davete Sadrazam Kamil Paşa'nın katılmasıyla gerginlik had safhaya çıktı. Arayı yumuşatma gişimleri netice vermeyip üstüne üstlük Prens Sabahaddin tutuklanınca Ahrar 1910'da kendisini feshettiğini açıkladı.
Ahrar'dan sonra İttihatçıların karşısına yeni bir dert çıktı: Mutedil Hürriyetperveran Fırkası... (Ilımlı Özgürlükseverler Partisi).

'Üst düzey bir yetkili'

Bugün basında nasıl, 'adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili' ya da 'üst düzey bir yönetici' diye tarif edilen kişiler varsa, o dönemde de 'vâkıf-ı ahval zat'lar (duruma hâkim kişilikler) bulunuyordu. Bunlardan birinin İkdam'da yazdığı yazıyla ortaya çıktı Mutedil Hürriyetperveran... 1908 seçimlerini İttihat Terakki listesinden kazanmış altı milletvekiliyle bürokratlar tarafından kuruldu. Bunu İttihat Terakki'den istifa eden sekiz milletvekilinin öncülüğünde Ahali Fırkası'nın doğuşu izledi. İttihat Terakki'nin dişli rakibi Hürriyet İtilaf ise ertesi sene Kasım 1911'de sahneye çıktı. Bu dönemde Meclis-i Mebusan'da yirmiye yakın milletvekili İttihat Terakki'den istifa edip, Hizb-i Müstakil'i (bağımsızlar grubu) oluşturmuşlardı. Onlar ve küçük muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin katılmasıyla 286 sandalyeli Meclis'te İttihat Terakki karşısında güçlü bir muhalefet cephesi oluştu. "Meclis-i Mebusan'ı Meclis-i Mensuban (bağımlılar Meclisi) olmaktan çıkaracağız..." diyen İtilafçılar, kendi parti teşkilatları yerine Mutedil Hürriyerperveran Fırkası'nın örgütünü devraldılar... Ama İttihat Terakki, Mahmut Şevket Paşa suikastından sonra peş peşe tutuklamalar ve idam cazalarıyla öylesine bir baskı oluşturdu ki, Hürriyet ve İtilaf, kurucuları tarafından bile terk edildi. Yurtdışına çıkan bu güçlü muhalefet hareketi ancak mütareke ortamında yeniden siyaset yapma imkânını buldu.

Aykırı bir aydın: Abdullah Cevdet

Dr. Abdullah Cevdet (1869-1932) herhalde Osmanlı toplumunun tanıdığı en aykırı sesti. 'Kayıtsız şartsız Batılılaşma' diyen, İslam konusundaki fikirleri dolayısıyla kitapları denize atılan, hayatının büyük bölümü sürgünde geçmiş, cenazesi çıkan olaylar sebebiyle ancak polis nezaretinde Merkezefendi'ye kaldırılabilmiş bir kişi.
Pozitivist ve ateistti... İbrahim Temo'nun Demokrat Fırkası'nı, Prens Sabahattin'in Ahrar Fırkası'nı sonuna kadar destekledi. Dindar bir muhitte yetişen Abdullah Cevdet'in fikirleri Cumhuriyet kadroları üzerinde de hayli etkili oldu.

İttihat Terakki'nin kurucusu İbrahim Temo

İbrahim Temo (Demir) adı unutulmuş ilk demokrasi mücahidimiz. 1865'te Romanya'da doğan Temo, İstanbul'da Askeri Tıbbiye'de okurken dört arkadaşıyla birlikte İttihat Terakki Cemiyeti'ni kurdu. İhbar üzerine yakalandı, yargılandı. 1895'te Romanya'ya dönüp göz hekimliği ihtisasını yaptı. 1908'de Meşrutiyet ilanı üzerine İstanbul'a döndüğünde bıraktığı dönemdeki İttihat Terakki'nin yerinde yeller estiğini, cemiyetin ihtilalci bir kadronun eline geçtiğini görünce 1909'da Osmanlı Demokrat Fırkası'nı kurdu. Temo ilk olarak Fransa Devrim Meclisi'ndeki Comite du Salut'nun adından mülhem Selamet Cemiyeti'ni kurup Abdullah Cevdet'in yardımıyla bunu Demokrat Fırka'ya dönüştürdü. Seçimlere katılmamış olmasına rağmen parlamenterler üzerinde hayli etkili olan Demokrat Fırka, kaçınılmaz olarak İttihat Terakki'nin hışmına uğradı. İstanbul'da ve imparatorluğun önemli merkezlerinde yayımlanan gazeteleri bulunmasına rağmen demokratlar polis takibine alındılar, işkence gördüler. Rıza Tevfik ve Lütfi Fikri Bey 286 üyeli parlamentoda, işkenceler sırasında kullanılan aletleri ve işkenceye maruz kalanların fotoğraflarını kürsüden açıkladılar ama baskı devam etti. İbrahim Temo çareyi Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katılmakta buldu. Bu kararı partinin parçalanmasına yol açtı. Bir grup üye Osmanlı Sosyalist Fırkası'na katıldı, bir grup da yollarına Temo olmaksızın devam edeceklerini açıkladı. Dönemin tanınmış müzisyeni Muhlis Sabahattin Bey, Cevdet Paşa'nın büyük kızı Emine Seniye Hanım gibi Osmanlı aydın muhitlerinde itibar gören insanlarla yola çıkan Temo, sonunda Romanya'ya döndü. 1920'de Romanya'daki Türklerin lideri olarak Romen Parlamentosu'na seçildi. Cumhuriyet döneminde Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın girişimiyle, Romanya Kralı Carol'un iştirak ettiği törenle Bükreş Tıp Fakültesi şeref holüne dikilen heykeli daha sonra sosyalist rejim tarafından kaldırıldı.

İlk 'liberalist' Prens Sabahattin

Prens Sabahaddin (1878-1948) düşünce tarihimizin en pırıltılı simalarından biri. Osmanlı toplumu liberalizm ve ademi merkeziyet (yerinden yönetim) düşüncelerini onunla tanıdı. Dönemin önde gelen iki sosyoloji akımı
olan Durkheim ve Le Play ekolleri arasında ferdi ön planda tutan Le Play'e yakındı. Osmanlı'nın probleminin 'rejim olmadığı' kanısındaydı ve 'anlayış değişmediği takdirde hangi sistem uygulanırsa uygulansın istibdadın kaçınılmaz olduğuna' inanıyordu... Merkezi devlet idaresi anlayışında değişiklik yapılması ve 'yerinden yönetim' ilkesinin kabul edilmesini, mülkiyet hakkının korunmasını imparatorluğun kurtuluşu için şart görüyordu. Liderliğini yaptığı Ahrar (hür insanlar) Fırkası'nın muhalefeti, İttihat Terrakki erkânını ürküttüğü için 31 Mart ayaklanmasıyla ilişkisi olduğu suçlamasına uğradı, tutuklandı; tahliye edildikten sonra yurtdışına yerleşti. İmparatorluğun Almanya'yla ittifak yaparak 1. Dünya Savaşı'na girmesine muhalefet etti, padişaha açık mektuplar yayımladı. Osmanlı'nın yenilgisi üzerine ülkeye döndü ve ulusal kurtuluş savaşından yana tavır aldı. Ancak Cumhuriyet'in ilanından sonra hanedan mensuplarının hudut dışı edilmesi kararı yüzünden tekrar Fransa'ya döndü. Sultan Abdülmecid'in torunu, 2. Abdülhamid'in yeğeni olan Prens Sabahaddin, Haziran 1948'de öldü ve Ankara, cenazesinin Türkiye'de defnine izin verdi.


Avni ÖZGÜREL
 
Geri
Üst