Osmanlı'da Kadın Sultanlar

Ata Kızı

Angel Of Revenge
Moderatör
Katılım
23 May 2010
Mesajlar
10,583
Reaction score
0
Puanları
0
II. Mahmut'un Annesi Nakşidil Sultan



1768 - 1817 yılları arasında yaşamıştır. I. Abdülhamit'in eşi ve Padişah II. Mahmut'un annesidir.

Fransız asıllı olduğu düşünülen Nakşidil Sultan, Osmanlı kaynaklarında padişah II. Mahmut'un öz annesi olarak bilinmekle birlikte, bazı batı kaynaklarında II. Mahmut'u evlat edinerek yetiştiren kadın olarak öne sürülmüştür. II. Mahmut 1808 yılında tahta çıkınca Nakşidil Sultan "Valide Sultan" oldu. 22.Ağustos.1817 tarihinde vefat etti. Cenazesi İstanbul Fatih Camii Nakşidil Sultan Türbesi'ne gömüldü.

Nakşidil Sultan'ın kökeni, ölümünden sonraki yıllarda batı ülkelerinde birçok söylentiye yol açmış, çok sayıda romana konu olmuştur. Bu söylentiler, nakşidil Sultan'ın genel olarak Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart'ın eşi Josephine'in kuzeni olduğu yolunda yoğunlaşmaktadır. Söylentilere göre Nakşidil Sultan 1768 yılında Aimee Dubuc de Rivery adıyla Fransa'nın bir kolonisi olan Martinique adasında zengin bir ailenin kızı olarak doğmuştu. Sonradan Napolyon Bonapart'ın eşi olacak olan Josefine, Aimee'nin kuzeniydi. Aimee, Fransa'ya eğitim için yollanmıştı. Bir gün Fransa'daki okulundan ülkesine geri dönerken Mayorka açıklarında seyahat etmekte olan gemiye Cezayirli korsanlar saldırarak onu esir aldılar. Daha sonra Aimee, Cezayir'in beyi tarafından padişaha hediye olarak İstanbul'a gönderildi. Haremde Nakşidil Sultan adını aldı. Günümüzde Martinique adasını ziyaret eden turistlere, dünyanın iki büyük imparatorluğunun en yüksek düzeyine yükselmiş iki kuzen olan Josephine Bonapart ve Nakşidil Sultan'ın o adada doğmuş olduğu anlatılmaktadır. Bu söylenti ada için önemli bir ilgi alanı haline gelmiştir.

...alıntıdır...
 
Mahpeyker Kösem Sultan



Kösem Sultan


Aklı ve zekası, güzelliği, hayrat ve hasenatı ile meşhur, saliha, temiz bir hanım olan Kösem Mahpeyker Haseki, 28 yaşında saltanat vekili oldu. Kimilerine göre Moralı ortadoks bir rahibin kızı Anastasya, kimilerine göre de Bosnalı ve Osmanlı Devleti'nin saltanat vekili Mahpeyker Valide Sultanıydı. Daha hasekiliği zamanında kendisine Kösem (süsüler önünde, rehber olarak giden) denilmişti.

I. Ahmet'in dikkatini çekmeyi başaran Kösem Sultan, kısa sürede kendinden kıdemli hasekilerin önüne geçer, sarayın en güçlü kadını olur. Murad, Süleyman, İbrahim ve Kasım adlı şehzadeler ile Ayşe ve Fatma sultanları dünyaya getirir.

Çok şevkatli olan Mahpeyker Sultan, çevresindeki fakirlere bir daha kimseye muhtaç kalmayacak şekilde yardım etmiştir. Her sene Recep-i Şerif ayında kıyafet değiştirip hapishanelere gider, borç yüzünden hapse düşenlerin borçlarını ödeyerek onları hapisten kurtarmıştır. Katiller hariç bütün mahkumlara yardım elini uzatmıştır.

Yaptırdığı hayır işlerinin başında Üsküdar Çinili Camii, Boğaziçi'nde Anadolu Kavağı, Sultan Selim civarında Valide Medresesi Mescidi'ni yaptırdı. Mekke ve Medine'deki fakirlere de yardımlarda bulunmuştur.

Osmanlı tarihinde oğulları IV. Murad ve İbrahim ile torunu IV. Mehmed döneminde uzun yıllar devlet idaresini ele almıştır.

Osmanlı kadın sultanlarının en meşhurlarından biri olan Kösem Sultan, zaman zaman Valide-i Muazzama, Sahibet-ül Makam, Valide-i Atika, Valide-i Kebire sıfatlarıyla anılır.

I. Ahmet döneminde siyasi işlere fazla karışmayan Kösem Sultan, yine de çoğu zaman sözünü yerine getirtmiştir. I.Mustafa'nın 2. saltanat döneminde tahttan indirilmesinde önemli etkisi olur. Ve oğlu IV: Murat'ın tahta çıkması ile Kösem Sultan, Valide Sultan olarak Topkapı sarayı'na yerleşir. IV. Murat'ın 11 yaşında olması iktidar hırsı olan Kösem Valide Sultan için bulunmaz bir nimet olur. Padişahın yaşının küçük olduğunu bahane ederek devleti perde arkasından yönetmeye başlar.

Mahpeyker Kösem Sultan'ın büyük nüfus ve iktidarı, IV. Murad'ın idareyi tam olarak eline almasına kadar sürmüştür. IV. Murad, idareyi tam olarak eline alınca da uzun süre etkisi altında kaldığı annesinin fikirlerine genel olarak kıymet vermeye devam etmiştir. IV. Murad'ın Kasım ve Süleyman'ı katlettirmesine engel olamayan Kösem Sultan, İbrahim'i ise aciz ve saltanat sürme iktidarından yoksun olduğunu ileri sürerek koruyabilmiştir.

IV. Murad ölümce, padişahın öldüğü haberi İbrahim'e verilir. Ancak son üç yılında her an öldürülme korkusuyla yaşayan Sultan İbrahim, bunun bir oyun olduğunu düşünerek tahtta gözü olmadığını söyleyip, ağabeyinin sağlığını diler. bunu üzerine Kösem Sultan, korkudan kapısını kilitleyen İbrahim'in odasına gelerek ona padişahın öldüğünü, tahta geçme sırasının kendisine geldiğini söyler. Sultan İbrahim zoraki odasından çıkarılır.

IV. Murad'ın ölümünden sonra Osmanlı başkentinde yeni bir çekişme başlar. Kapıkulu, vezirler, ulema ve saray erkanı iktidarda daha fazla söz sahibi olmanın mücadelesini verirler. IV. Murad ve Sultan İbrahim'in annesi Kösem Valide Sultan, oğlu İbrahim'in saltanatı sırasında devlet işlerine daha fazla karışmaya başlar.

İbrahim'in ruhsal sıkıntısına çare olmak için ve erkek evlat sahibi olabilmesi için saraya üfürükçüler davet edilir. Hele bunlardan biri vardır ki, İbrahim'in saltanatı sırasında çok ünlenmiştir. Safranbolulu Cinci Hoca lakaplı Hüseyin Efendi'dir. onun üfürmeleri sonucu sultanın günden güne iyileşmesi Cinci Hocanın ününe ün katmıştır. Saraydaki etkinliği o kadar artar ki, artık devlet idaresine bile karışmaya başlar. Rüşvet almak ve medrese hocalıklarını satmak yoluyla epeyce zenginleşir. IV. Mehmet'in cülusunun dağıtımında hazinede para olmadığı için, sadrazam tarafından, kendisinden yardım dahi istenecek bir zenginliği vardı. Cinci Hocanın öldürülmesi ve mal varlığının hazineye devredilmesi sonrasında cülus olarak askere dağıtılan paralar halk arasında uzun süre "Cinci Hoca Akçesi" diye anılmıştır.

Ruhi rahatsızlıkları nedeniyle Sultan İbrahim'e söz geçirmekte zorlanan ve iktidarda etkisiz kaldığını gören Kösem Sultan Topkapı Sarayı'ndan uzaklaşır, ancak devlet işleriyle ilgilenmeye devam eder.

Sadrazam Salih Paşa, İbrahim'in tahammül edilmez bir hal aldığını, devlet işlerinin iyi gitmediğini ve İbrahim'in tahtan indirilerek yerine Mehmed'in çıkarılması lazım geldiğini Kösem Sultan'a gizlice iletir. Sultan İbrahim tarafından bu durumun öğrenilmesi sarazamın sonu olur. Kösem Sultan da Florya'daki İskender Çelebi bahçesine sürülür. Sultan İbrahim daha da ileri giderek, annesini Rodos'a sürdürmek istese de buna engel olunmuştur.

Saraydan uzaklaştırılan Kösem Sultan boş durmaz. Oğlunun bu hareketine karşılık Ocak Ağalarının ve yeteneksiz vezirlerin sebep olduğu yolsuzluklardan oğlu İbrahim'i sorumlu tutup, oğluna karşı propaganda hareketine girişir. Sadrazam Ahmet Paşa'ya "Bu beni ve seni sağ komaz, alem harap oluyor, devlet elden gidiyor bunun hakkından gelelim de şehzadeyi cülus ettirelim." diyerek planını açıklar.sadrazam Ahmet Paşa'nın bu oyuna alet olmaması ile tekrar ümidini Ocak Ağalarına bağlar. Onların da ilk işi sadrazamı azlettirerek, onun yerine kendilerine yakın ve işlerini yaptırabilecekleri birini sadrazamlığa getirmek isterler. Daha sonra padişahı tahttan indirmeyi planlarlar. Halkın sevgisini kazanmış padişaha karşı doğrudan cephe almaya çekinmişlerdir. Çünkü halk Genç Osman'a yapılanları unutmamış ve bundan dolayı da ocağa karşı kin beslemektedir.

Ağalar ve askerler anlaşarak sadrazamın azli ve katli için Şeyhülislam2ın kapısını çalarlar ve fetva isterler. Durumu öğrenen padişah, bir haseki göndererek durumun aslını öğrenmek ister ve askerlerin dağılmasını söyler. Ancak Şeyhülislam haseki vasıtası ile padişaha, sadrazamın teslimi için haber gönderir. Daha da ileri giderek teslim etmezse sonunun iyi olmayacağı konusunda tehditvari konuşur. Bu işbirliği sonucunda sadrazam Mehmet Paşa getirilir. Padişah, Ahmet paşa'yı azlettiğini, yerine Mehmed Paşa'nın geldiğini ancak Ahmet Paşa'ya dokunulmamasını ister. Mehmed Paşa ise bunu ocağın kabul etmeyeceğini ve Ahmet Paşa'nın öldürülmesini ister. Kızan padişah Mehmet Paşa'ya sorumlunun kendisi olduğunu ve herkes dağıldığında bunu hesabını ona soracağını söyler. Mehmet Paşa korkudan evine saklanır ve sadrazam mührünü ocağa teslim eder. Ocak ağaları korkmamasını ve planlarının padişahı tahttan indirmek olduğunu söylerler.

Eski sadrazam can korkusuyla saklanmak ister, ancak tüm kapılar ona kapanır. Sadece birisi kapısını açar, fakat o da ihanet ederek yerini isyancılara söyler. Ahmet Paşa yakalanıp öldürülür ve cesedi çıplak olarak At Meydanında çınar altına bırakılır.

Sultan İbrahim, sarayda 12000 muhafız silahlandırdığını, dağılmazlarsa üzelerine yürüyeceğini isyancılara bildirir. İsyancılar korkar ve çekinir, ama Kösem Sultan onlara destek verir. İsyancılara korkmamalarını ve saray muhafızları komutanı ile işbirliği yaptığını, padişahı tahttan indirmek için saraya gelmelerini söyler. saraya gelen isyancıları Kösem Sultan karşılar ve hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranır. Vaziyet hakkında bilgi ister ve Sultan İbrahim'i savunur gibi görünür. Sonunda şeyhülislam'ın da fetvasıyla 7 yaşındaki Mehmed'in cülusune karar verilir. Hal kararı padişaha askerler ve ulema tarafından bildirilir. Hal’ini kabul etmeyen Sultan İbrahim zorla tahttan indirilir ve hapsedilir.

Ruhsal sıkıntısı olan Sultan İbrahim yapılan haksızlıklar yüzünden mahbesinde büsbütün sıkılmıştır. Zindandan farkı olmayan mahbesinde gece gündüz feryat eden Sultan İbrahim’e bu mahbesi dahi çok görülerek, mahbesin kapısı ve pencereleri Kösem Sultan tarafından ördürülerek tam bir mezara çevrilir. Sultan İbrahim’in feryatları saray halkını sabaha kadar uyutmaz. Saray halkı onun bu durumuna gözyaşları döker.

Saltanat makamının 3-5 ocak ağasının elinde oyuncak olduğunu düşünen halk, saray ağaları ve askerin bir kısmı; bu olaya sebep olan Kösem Sultan, Ocak Ağaları ve ulema aleyhinde kin beslemeye başlarlar. Sultan İbrahim’e tekrar tahta çıkarılma fikri seslendirilir. Bu durum Sultan İbrahim’i tahttan indiren işbirlikçileri korkutur ve kendilerinin yaşaması için Sultan İbrahim’in öldürülmesinin şart olduğu kararlaştırılır.

Kösem Sultan ile işbirliği yapan Sadrazam Sofu Mehmed, Şeyhülislam Abdürrahim ve yandaşları Sultan İbrahim’in katledilmesi için saraya gelir. Saray halkı cinayete seyirci olmak istemeyip kaçışır. Hatta Sultan İbrahim’i katledecek olan Cellad Kara Ali dahi kaçmış, ancak yakalanarak sadrazam tarafından dövülmüş, Sultan İbrahim’in hapsedildiği yere kadar da sürüklenerek götürülmüştür.

Elinde Kuran-ı Kerim ile isyancıları karşılayan Sultan İbrahim, Şeyhülislama “Bak a Abdürrahim, Yusuf Paşa senin için bana ‘Dinsiz, imansız, fitnekar bir heriftir; sağ bırakma’ demişti. Seni öldürmedim, çünkü Allah’tan korktum, meğer sen beni öldürecekmişsin. İşte Kitabullah, beni ne hükümle öldürürsünüz, zalimler?” diye bağırdı. Ve sultan oracıkta canice öldürüldü.

Sultan İbrahim’in öldürülmesi büyük üzüntüye sebep olur. Çünkü halk dertlerini dinleyen, türbelere giden, şeyhlerle sık sık görüşen padişahını sevmektedir. Ve şairler, katledilen Sultanın dili olur. Tarihçi Solakzade Hemdemi,
“Nasip oldu şahadet, akıbet ol şah-ı mazluma
Ne çare bu imiş hod ta ezel takdir-i yezdani”
Beytiyle Sultan İbrahim’in inden duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir.

Sultan İbrahim’i tahttan indirip, onu katledenler, bu olayı meşru göstermek için onu “Deli” olarak damgalamışlar ve kadın düşkünü olarak göstermeye çalışmışlardır.

Sultan İbrahim tahta çıktığında sarayın yiyici takımını dağıtmış, etrafındakilerin fazla servet edinmesine mani olmuştur. Halk arasındaki bir gezintisinde, fırın önünde ekmek kuyruğu bekleyenleri görünce, bu duruma razı olmamış ve sadrazamdan bu durumu çözmesini emretmiştir. Sultan İbrahim bazı hatlarında reayanın sıkıntılarından duyduğu ızdırabı ve bazen sabahlara kadar uyuyamadığını dile getirmiştir.

Kösem Sultan, Sultan İbrahim2in tahttan indirilmesi ve yerine Mehmet’in getirilmesinden sonra, adet üzere eski saraya taşınması gerekirken, IV. Mehmed’in annesi Turhan Sultan gençliğini ve tecrübesizliğini bahane ederek yeni sarayda kalmaya devam etmişti. İktidar hırsı her geçen gün artan Kösem Sultan, 7 yaşındaki IV. Mehmed’in tahta çıkmasıyla bu defa padişahın annesi Valide Turhan Sultan ile mücadele edecektir.

IV. Mehmed’in ilk yıllarında eski gücüne kavuşan Kösem Sultan “Valide-i Muazzama” diye hürmet görmüştür. Yeniçeri ocağından aldığı destek ile hükümdar gibi saltanat sürmüştür.

Ancak Turhan Sultan, valide sultanlık sırasının kendisine geldiğini, Büyük Validenin artık kenara çekilmesi gerektiğini düşünür ve yavaş yavaş devlet işlerine karışmaya başlar. Böylece Valide Sultan ile Büyük Valide Sultan karşı karşıya gelir. Rı arasında dahi bu iki kadın yüzünden iki cephe oluşur. İki cephe arasında zıtlaşmalar ve kavgalar saray içinde huzursuzluğu artırır. Hatta bu çatışma ortamında devlet işlerine yeterli derecede önem verilmemiş ve Anadolu’da yer yer isyanlar çıkmıştır.

Sadrazam Siyavuş Paşa ile ocak ağalarının arası da açıktır. Bu ortamda hem ocak ağaları hem de sarayda can korkusuna düşen Kösem Sultan, işi kökünden halletmeye karar verirler. Turhan Sultan’dan kurtulmak için IV. Mehmed’i tahttan indirerek yerine Süleyman’ı çıkarmayı düşünürler. Çünkü Süleyman’ın annesi Dilaşub Sultan, kendisine karşı koyabilecek bir kişilikte ve güçte değildir.

Ve plan hazırlanır. Kösem Sultan gece sarayın kapılarını açık bıraktıracak, Yeniçeri ağaları adamlarıyla birlikte içeri girecek Süleyman’ı tahta çıkaracaklardır. Turhan Sultan ve adamlarını alıp götürecekler, IV. Mehmed’i de zehirli şerbet ile zehirleyeceklerdir. Ancak Yeniçeri Ağaları ve Kösem Sultan tarafından hazırlanan bu plan Turhan Sultan ve padişah tarafından öğrenilir. Planın ortaya çıkması üzerine Turhan Sultan, derhal harekete geçer ve adamları tarafından Kösem Sultan’ın öldürülmesi için hazırlık yapılır. Kösem Sultan odasında yandaşları Yeniçeri ağalarını beklerken kapıda Turhan Sultan’ın adamlarını görür, can havliyle kaçmaya çalışır ancak son çırpınışlar fayda etmez. Zülüflü baltacılardan Küçük Mehmed celladı olur ve Kösem Sultan’ı oracıkta boğar.

Osmanlı Devleti’nde birçok padişahtan daha çok iktidar sürmüş olan Kösem Sultan, eşi I. Ahmed’in türbesine gömülmüştür.
 
Safiye Sultan



Safiye Sultan asıl adıyla Sofia Baffo 1530'ların sonunda Venedik'te dünyaya geldi. O da Korsanlar tarafından kaçırılıp Osmanlıya getirildi. 10.Kasım.1605'te vefat etmiştir. III. Mehmed'in annesi Valide Sultan ve III. Murat'ın eşidir.

Safiye Sultan Osmanlı İmparatorluğu'nun en parlak döneminde Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın torunu, II. Selim ile Nurbanu Sultan'ın torunu oğlu veliaht Murat ile yaşadığı fırtınalı aşkla adını duyurmuş bir kadındır.

Çok zengin bir ailenin tek çocuğu olan safiye Sultan (babası bir vali idi) dönemine göre oldukça iyi koşullarda bir eğitim aldı. Henüz 14 yaşında iken Akdeniz'de gemiyle yapılan bir seyahat sırasında Osmanlı Korsanları tarafından kaçırıldı. Bir yıl sonra ise kendisini istanbul'da bir köle pazarında bulan genç Sofia'nın güzelliği Osmanlı imparator'u Sarı Selim'in karısı ve veliaht III. Murat'ın annesi Nurbanu Sultan'ın kulağına kadar geldi. Manisa sancağındaki genç veliaht Murat'ın kendisini afyon ve esrara vermiş devlet meselelerinden uzak pasif karakteri annesi Nurbanu'yu düşündürmekteydi. Nurbanu Sultan, Sofia'yı görür görmez onun oğlu için aradığı kız olduğuna karar verdi ve bir servet ödeyerek kızı satın aldı. İki yıl süreyle haremde eğitim gören Sofia'nın adı Safiye olarak değiştirildi. 17 yaşında III. Murat'a sunulan Safiye, beline kadar uzanan sarı saçları, iri gözleri ve uzun boyuyla, beyaz teni ve yürüyüşüyle Murat'ı kendisine aşık etti. Hemen ardından Osmanlı İmparatorluğ'nun gelecekteki padişahı III. Mehmed'i doğurarak saraydaki yerini sağlamlaştırdı. Sakindi ama gizliden Nurbanu'ya karşı planlarda kuruyordu. Güç onun istediği tek şeydi ve ona aşık olan Murat bunu ona en iyi sağlayacak kişiydi.

III. Murat tahta geçince baş kadın oldu. Büyüleğici güzelliği yanında parlak zekası sayesinde büyük bir nüfuz sahibi oldu. Özellikle kayınvalidesi Nurbanu Sultan'ın ölümünden sonra Osmanlı Devleti'ni kapı arkasından yönetti ve istediği her kararı aldıttı. Kayınvalidesinin Venedik yanlısı siyasetini devam ettirdi. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth dahil birçok yabancı liderlerle haberleşti. Kocası öldüğünde oğlu III. Mehmed valisi olduğu Manisa'dan İstanbul'a gelene kadar kocasının ölümünü gizli tuttu. 1599 yılında Kraliçe I. Elizabeth'in Safiye Sultan'a süslü bir at arabası ve oğlu III. Mehmed'e de bir org hediye ettiği bilinmektedir. Oğlu III. Mehmed ölünce torunu I. Ahmet onu eski saraya gönderdi. 2 yıl sonra 1605 yılında öldü. Cenazesi İstanbul Ayasofya Camii'nde III. Murat türbesinde gömüldü.






Nilüfer Hatun

Nilüfer Hatun, Yarhisar Tekfurunun kızı, Orhan Gazi'nin eşi ve Murat Hüdavendigar'ın annesidir.

Asıl adı Holofira'dır; müslüman olduktan sonra Nilüfer adını almıştır. Bursa yöresinde yaptırdığı camiler ve hayır işleri ile çok sevilmiştir. İsmi Bursa'da bir ilçeye verilmiştir. Kabri Söğüt'teki Orhan Gazi türbesindedir.

Nilüfer Hatun'un Bilecik Tekfurunun oğlu ile düğünü yapılırken, tekfur Osman Gazi'yi davet ederek öldürmeye hazırlandı. Osman Gazi, dostu olan Harmankaya hakimi Köse Mihal vasıtasıyla durumu öğrenince, tekfurun bulunmamasından da istifade ederek Bilecik Kalesi'ni fethetti. Gelin alayı da basılarak dağıtıldı ve gelin esir alındı. Müslüman olan ve Nilüfer adını alan tekfurun kızı, Orhan Gazi ile evlendirildi. Nilüfer Hatun'dan Osmanlı Devleti'nin kuruluşu sırasında büyük hizmetleri görülen Süleyman Paşa ve Murad-ı Hüdavendigar dünyaya geldi. Orhan Gazi serhat boylarında babasının vasiyeti gereği cihad ederken, hanımı da ömrünü hayır işleri yaptırmakla geçirdi.

Nilüfer Hatun, daha önceki adı Odrises olan Bursa'nın doğusundaki çayın üzerine köprü yaptırarak bu çayın kendi adı ile anılmasına sebep oldu. Ayrıca Bursa Kalesi'nde bir cami, kaplıca kısmında da bir tekke yaptırdı. Oğlu Murad-ı Hüdavendigar ise annesi adına İzmit'te meşhur Nilüfer Hatun İmaretini inşa ettirdi.
 
Esma Sultan



Esma Sultan, Osmanlı tarihinde saltanata aday gösterilen tek kadındır.

Sultan I. Abdülhamid'in kızı ve II. Mahmut'un kardeşidir. Ortaköy'deki yalısı kendisine 10 yaşında iken hediye edilmiştir. Günümüzde sadece iskeleti kalan bu yalı büyüleyici bir güzelliğe sahipti.

25 yaşında dul kalan Esma Sultan bir daha hiç evlenmedi. Kardeşi Sultan II. Mahmut zaman zaman latife ile "Hemşirem, eğer sen erkek olsaydın, işte o zaman benim vay halime. Asla saltanat yüzü göremezdim." derdi. Zira Yeniçeriler isyan çıkarıp Topkapı Sarayı'na saldırdıklarında, saray muhafızları da Yeniçerileri engellemeye çalıştıkları sırada ilginç bir hadise yaşanmıştı. Saray muhafızları, isyancı Yeniçerilerin elebaşlarına "Ne yapıyorsunuz? Sultan Mahmud'u öldürürseniz kim padişah olacak? Hanedanda başka erkek yok?" dediklerinde Yeniçeriler şöyle cevap vermişlerdir: "Olsun. Biz de Esma Sultan'ı padişah yaparız." Daha önce de birçok defa yeniçeri isyanı yaşanmıştı sarayda. Tahtan indirilen padişahlar olmuştu lakin mahlu padişahın yerine hiçbir zaman bir şehzadeden başkası gelmemiştir. Lakin Yeniçeriler Osmanlı'da hiç olmamış birşeyi bile göze almışlardı: Esma Sultan'ı padişah yapmayı. Osmanlı'da ilk defa bir kadın padişah olacaktı.

Yeniçeriler Kazan Kaldırıyor

Hadise şu şekilde gelişmişti: Sultan III. Selim'in Nizam-ı Cedit ıslahatlarını istemeyen yeniçeriler, Kabakçı Mustafa liderliğinde ayaklanmış ve "Moskof oluruz Nizam-ı Cedit olmayız" diyerek saraya saldırmışlardı. Sultan III. Selim'i tahttan indirip, Şehzade Mahmud ile birlikte hapsederek, Sultan IV. Mustafa'yı tahta çıkardılar. 14 ay sonra Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa'nın Sultan III. Selim'i tekrar tahta çıkarmak için İstanbul'a 20.000 kişilik bir orduyla geldiğini duyan yeniçeriler, Sultan III. Selim'i önce kementle boğarak daha sonra da yüzünü palalarla parçalayarak şehit ettiler. Asi zorbalar Şehzade Mahmud'u da öldürmek istemişler lakin, Cevriye Kalfa'nın şehzadeyi dama kaçırmasıyla O'nu bulamamışlardı. Ölümden kurtulan Şehzade Mahmud, Alemdar Paşa'nın gelmesiyle padişah oldu. Alemdar Paşa'yı da sadrazamı yaptı.

Sultan Mahmud, evvela amcası III. Selim'in oluşturduğu Nizam-ı Cedid'in devamı niteliğinde Sekban-ı Cedid (Yeni Muhafızlar) birliğini oluşturdu. Her yeni kuruluşa karşı olan yeniçeriler buna da karşı çıktılar. Bu ocağın kaldırılmasını istediler ve istekleri yerine getirilmeyince kazan kaldırdılar. Alemdar Mustafa Paşa ve muhafızları direniş gösterdiler lakin, yeniçerilerin mevcudu çok fazla idi. Binayı saran asilere teslim olmamak için mahsene inen Alemdar Mustafa Paşa, ölmeden oradan çıkamayacağını anlayınca, mahzendeki barut fıçılarını ateşlerdi. Büyük bir patlama ile infilak eden binanın üstünde ve civarında bulunan yeniçerilerle beraber kendi de havaya uçtu (15.Kasım.1808) Bu infilakla en az 300 yeniçeri ölmüştü. Bu sırada saraya da saldıran yeniçeriler Sultan II. Mahmud'u indirip, yerine IV. Mustafa'yı isteyince ulemadan fetvayı alan padişah II. Mahmud, IV. Mustafa'yı idam ettirdi. Tahtın erkek varisi kalmadığını öğrenen yeniçeriler o anda ne yapacaklarını şaşırdılar. "Kim olursa olsun, yeter ki bizim ocağımız devam etsin." diyerek Osmanlı tahtına Esma Sultan'ı teklif ediyorlardı.

Küçük Esma Sultan

Şimdi bu enterasan olayın kahramanı esma Sultan'ın hayatına göz atalım. Esma Sultan, 1778'de Sultan I. Abdülhamid'in altıncı kadın efendisi Ayşe Sineperver Hatun'dan doğdu. Sultan III. Ahmed'in kızı Esma Sultan ile karıştırılmaması için "Küçük Esma Sultan" denilirdi kendisine. 11 yaşında iken yetim kalan Esma Sultan'ı, 14 yaşına gelince, Sultan III. Selim, Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa ile evlendirdi. Hüseyin Paşa, bu arada 36 yaşında idi. Evlilikleri 11 yıl sürdü. Hüseyin Paşa 47 yaşında vefat edince, Esma Sultan 25 yaşında dul kaldı. Esma Sultan, kardeşi Iv. Mustafa'nın tahttan indirilmesine sebep olan Alemdar Mustafa Paşa'nın idamı için annesi Ayşe Sineperver ile gizli gizli faaliyetlerde bulunuyordu. Nitekim bu faaliyetlerinde de başarılı oldu. Alemdar Mustafa Paşa, yeniçeri isyanını bastırmak ve padişahını kurtarmak için kendi hayatını feda etti. Böylelikle bu elim hadisede de 2 Sultan ve 1 Sadrazam şehit oldular. Lakin Osmanlı tahtına kudretli, azametli, heybetli, atafetli, celadetli, riyaset ve kiyaset sahibi genç bir hükümdar geçti. ve yeni bir dönem başladı; Osmanlı'nın yeniden diriliş dönemi. 23 yaşında padişah olan Sultan II. Mahmud dönemi. Osmanlı'nın gördüğü en yenilikçi padişahtır. ve bu kudretli padişahın, kudretli hemşiresi Prenses Esma Sultan.

Zengin Prenses

İstanbul'un en zengin prensesiydi. Bu zenginliğini kardeşleri IV. Mustafa ve II. Mahmud'a borçlu. Şık giyinmesiyle de ünlü olan Esma Sultan, cemiyet hayatında diğer Osmanlı prensesleri gibi, bir numaralı ismiydi. Ortaköy'deki yalıda oturan Esma Sultan, 1848 yılında 70 yaşında iken vefat edince, Divanyolu'ndaki biraderi Sultan II. Mahmud'un tirbesine defnedildi. Sadullah Paşa'dan Sait Halim Paşa'ya, Şeyh Bedrettin'den Osmanlı'nın sarayda doğmuş son şehzadesi Osman Tuğrul Efendi'ye kadar, hatta son dönemden Muallim Naci'ye Ziya Gökalp'e kadar bir çok vezir, devlet adamı, son devrin kudretli paşaları, kumandanları, sır katipler, gazeteciler hep bu mezarlıkta medfun. Bu mezarlık bahçesi Sultan II. Mahmud'un kızkardeşi Esma Sultan tarafından tahsis edilmiş. Burada Esma Sultan'ın bir köşkü varmış zamanında. Şu an köşkten eser yok. Ve köşkün bulunduğu yerde Türk Ocağı Nargile Cafe, gençleri ağırlıyor mezarlık manzarası eşliğinde.

Yalısı Tütün Deposu Oldu

Esma Sultan2ın vefatıyla Ortaköy'deki yalısı, Sultan II. Abdülhamid tarafından, kız kardeşi Cemile Sultan'a hediye edildi. Cemile Sultan'ın vefatından sonra da V. Murad2ın kızı Fatma Sultan'a. Cumhuriyetin ilanıyla Osmanlı Hanedanı yutdışına sürgün edilince, yalı satıldı ve tütün deposu olarak kullanılmaya başlandı. 1952 yılında Saffet Baştımar tarafından satın alınan yalı, marangozhane ve kömür deposu olarak kullanıldı. 1975'te yandıktan sonra iç mekan tamamen çeliklerle kaplandı. Şu anda The Marmara Otel Grup tarafından turistik tesis olarak isletiliyor.

Püsküllü Bela

Fransız ihtilalinden sonra bir süre Fransa'da giyilmiş olan kırmızı fesler daha sonra Yunanistan'da da giyilmişti. Azad edilen Rum köleler de fese benzer başlıklar giyerlerdi. Fes, ilk defa Sultan II. Mahmud döneminde Osmanlı'ya gelmişti. Hüsrev Paşa'nın gemisindeki kalyoncu ve leventlere giydirdiği fes, Sultan II. Mahmud tarafından da sevilmiş ve yenilikçi padişah, 1828'deki fermanıyla fesi, devlet dairelerinde zorunlu tutmuştur. Fese ilk başkaldırış da, din adamları ve ulema sınıfından gelmiştir. "Aldık başımıza belayı" demişlerdir. Padişaha değil, fese diyorlardı. Hem de püsküllü bela deniliyordu. Vişne rengindeki feslerin isimleri bile vardı: Mahmudiye, Mecidiye, Aziziye, Haöidiye gibi sultan isimleri alanların yanı sıra Zuhaf, Sıfır, Kurna, Şılk, Ali gibi isimler de fes isimleri olmuştu değişik dönemlerde. Sultan II. Mahmud'un Yen,çeri Ocağı'nı kaldırdıktan sonra kurduğu "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" isimli ordunun askerlerinin giydiği fesleri imal etmek için de Eyüp'te Haliç sahillerindeki Feshane inşa edilmişti.



Yıldırım Bayezid'in Annesi Gülçiçek Hatun



I. Murat'ın (Hüdavendigar) eşi ve Yıldırım Bayezid'in annesidir. Aslen Rum olan Gülçiçek Hatun'un türbesi Bursa'da bulunmaktadır.

Türbasi, Bursa Altıparmak semtinde Sarıklı Değirmen Sokağı'nda bulunur. Padişah hanımları içinde türbesi olan ilk kadındır. Mermer söveli bir revaktan içerisine girilen türbe 6.00x6.00 m. kare planlıdır. Üzerini oldukça yüksek sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra köfeki taş dizisi ile örülmüştür. Türbenin her cephesinde ikişer tane olmak üzere toplam sekiz penceresi bulunmaktadır. Pencere aralarına da tuğladan kurs motifleri yerleştirilmiştir.

Gülçiçek Hatun'un sandukasından başka türbede kime ait olduğu bilinmeyen üç sanduka daha bulunmaktadır. Türbe en son 1958 yılında onarılmıştır.






Yıldırım Bayezid'ın Eşi Devlet Hatun


Devlet Hatun (ölümü 1411), Osmanlı Padişahı I. Mehmed'in annesi ve Yıldırım Bayezid'in eşidir.

Germiyanoğulları hükümdarı Şah Çelebi'nin kızı, II. Yakup Bey'in kızkardeşidir.

Kütahya civarında hüküm sürmüş germiyanoğulları Beyliği hükümdarı ve kurucusu Yakup bin Ali Şirin'in 1341 yılında ölmesi üzerine yerine oğlu Mehmed bey, onun da ölümünden sonra 1361'de büyük oğlu Süleyman Şah (Şah Çelebi) hükümdar oldu. Osmanlılarla ilk ilişkiler Şah Çelebi zamanında kuruldu. Şah Çelebi, Karamanoğulları'nın istilasından korkarak Osmanlılarla uyuşmuş, kızı Devlet Hatun'u I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezid'e vermiş, çeyiz olarak da Kütahya ile beraber Simav, Emet, tavşanlı kazalarını Osmanlılar'a bırakmıştır.

Devlet Hatun Fetret Devri'nde öldü. Oğlunun padişahlığını göremedi. Cenazesi Bursa'da yapılan Devlet Hatun Türbesi'ne gömüldü.

...alıntıdır...
 
Geri
Üst