Osmanlı devleti tarafından Zengibar olarak isimlendirilmiş olan Zanzibar, Tanzanya sahiline 72 km uzaklıkta bulunan bir adadır. Zanzibar adası coğrafi konumunun ticarete uygunluğu sebebiyle çok eski dönemlerden itibaren
Fars, Arap ve Hindistan yarım adalarından hatta Yunanistandan gelen tüccarlar tarafından ilgi görür. Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervanın Zanzibar adasının sahillerine şehir kurulması için adaya Suriyelileri gönderdiği de bilinmektedir.
Adada 12. yüzyıla kadar Şirazlılar etkili olurken artık yerli halk da onlar vasıtası ile İslam kültürünü benimserler.12. yüzyıldan sonra ise Araplar adada hakim güç konumuna gelirler. Zanzibar Afrikadan getirilen kölelerin satılması için önemli bir üs haline gelir ayrıca fildişi, altın ve baharat da adadaki ticari hareketliliği sağlayan etkenlerden olur.
Ancak Zanzibar adası 16. yüzyılda Portekizlilerin adaya ayak basması ile gerileme dönemine girer. Ada artık yağma ve sömürgeye maruz kalır hatta bu durum hakkında Cizvit papazı şehrin tam bir harabeye dönüştüğünü ifade eder. Portekizlilerin bu sömürülerine daha fazla katlanmak istemeyen ada halkı direnmeye çalışır ve isyanlar çıkarırlar. Ummanlı Araplar Zanzibarlıları desteklemek için donanmalarını gönderirler ve kısa bir süre sonra Zanzibar gönüllü olarak Ummana bağlansa da ada Portekizliler ile Ummanlılar arasında sürekli el değiştirir.
18. yüzyılın ikinci yarısında esir ticareti ile adada yeniden canlılık başlar.19. yüzyılda ise Ummanlı Araplar başkentlerini Maskattan Zanzibara taşırlar ve bu tarihten itibaren küçük bir ada olan Zanzibar Doğu Afrika sahillerine hakimi olduğu gibi Afrika kıtasının içlerine doğru hızlı bir ilerleme de başlar. Zanzibarın bu tarihten itibaren yeni kurucusu Said b. Sultan olur. Onun bu bölgenin hükümdarı olması ile Zanzibar yeniden ticaretin merkezi haline geldiği gibi Doğu Afrikanın kültür merkezi de olur.Sultan Araplara Ummanı bırakıp buraya yerleşmeye teşvik eder yeni ticaret alanları keşfeder ve Zanzibarın hızla ilerlemesine en büyük katkıda bulunanlardan olur.
Askeri alanda da büyük adımlar atan Zanzibarın ordusu paralı askerlerden oluşur, Avrupa ve Amerikadan en iyi teknoloji ile üretilmiş olan silahlar kullanılır, ordunun eğitimi için Hindistan ve İrandan subaylar getirilir. Böylece kıta içerisindeki ilerleme kolaylaşır.
Zanzibar adasının Afrika kıtasında hızlı ve etkili bir şekilde ilerleyişinin bir diğer önemli sebebi ise Kadiriye tarikatıdır. Ada Sultanları İbadiyye (*) mezhebine mensup olsalar da Sünni bir tarikat olan Kadiriyye tarikatını destekleyerek kendi hakimiyetlerini daha çok etkinleştirir.
Zanzibarın gerek ticari ve stratejik önemi gerekse sahip olduğu madenleri ve Doğu Afrika kıtasındaki hakimiyeti sömürgeci Avrupa devletlerinin dikkatini bu adaya çeker. İngiltere adada yapılan köle ticaretini bahane göstererek önce Zanzibarın iç işlerine karışmaya başlar daha sonra medeniyet getirme iddiası ile adaya girer böylece Hindistana giden yolları kontrol altına almaya çalıştığı gibi ada madenlerinin bulunduğu sahil kesimlerini de işgal eder. İngilterenin ardından adaya Almanyada gelir ve Avrupadaki konumunu güçlendirebilmek için adanın iç kesimlerini sömürgesi haline getirmeye çalışır. İngiltere ve Almanyanın adayı bölüşme tartışmaları devam ederken Sultanlar Kadiriyye tarikatını destekleyerek adada direnişi sağlamaya çalışırlar. Sömürgeci güçlerin onları fark edebilmesi ise çok geç olur zira bu tarikat Somaliye kadar ulaşır ve direnişi sağlar.
Sömürgeci devletler Osmanlı Devletinin ve halifenin Müslümanlar üzerindeki etkisini bildikleri için Osmanlı Devletinden halkı yatıştırmaları için yardım isterler ancak bu konuda beklentileri boşa çıkar.
Osmanlı Devleti ve Zanzibar Münasebetleri
Osmanlı Devleti 16. yüzyıldan itibaren Doğu Afrika sahilleri ile irtibat içerisindedir. Piri Reis ve Ali Reis gibi önemli denizciler bu bölgelerde faaliyetlerde bulunur hatta Piri Reis Kitab-ı Bahriye isimli eserinde Zanzibardan bahseder. Ancak Zanzibar Adası ile olan resmi ilişkiler 1877-1878 yıllarında yapılan Osmanlı-Rus savaşları esnasında başlar. Osmanlı Devleti bu savaşlarla yitirmeye başladığı itibarını dünya çapındaki Müslümanlarla irtibat kurarak yeniden canlandırmaya çalışır. Sultan II.Abdülhamid döneminde bu konu üzerine yoğun çalışmalar başlatılır. Sultan II.Abdülhamid gerek Asya ve gerekse Afrikadaki tüm devletlerle iletişim kurmaya çalışır. Sultan II.Abdülhamit bu amaçla Zengibar Sultanlığının da yeniden dostluğunu ve yakınlığını kazanmak ister , bu konuda ilk teşebbüs Osmanlı Devletinden gelir ve bu dostluk 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam ettirilir.
Zanzibar ile ilk ilişkiler ziyaretlerle başlar. Zengibar Sultanlarından olan Sultan Berkaş Avrupalı Devletlerini ziyaret için çıktığı seyahatin dönüşünde Osmanlı topraklarından olan Mısırı ziyaret etmek ister. Mısırda büyük bir misafirperverlikle karşılanır. Hac görevini de yerine getirmek isteyen Sultan Berkaş Mekkeye gitmek ister. Sultan Abdülhamit Hicaz valisinden Zanzibar sultanının Osmanlı Devletine yaraşır bir şekilde karşılanmasını ister ve Hicaz valisi bu konuda bir çok kişi görevlendirir ayrıca Zanzibar sultanı için yapılan her harcama ayrıntıları ile kaydedilerek Maliye Nezaretine bildirilir.
Bu ziyaretlerle Osmanlı Devleti ve Zengibar Sultanlığı arasındaki ilişkiler için sağlam bir temel atılır. Sultan II.Abdülhamid 1878 yılında Emin Efendi isimli bir zatı da Zanzibara göndererek ilişkileri pekiştirir.Sultan Berkaşın ardından Halife b. Said tahta geçer. Bunu haber alan Sultan Abdülhamid, Şükrü Beyi tebrik mesajını iletmek üzere Zanzibara gönderir. Şükrü Bey burada Halife b. Said tarafından büyük bir ihtimamla ağırlanır. Halife b. Said, Sultan II.Abdülhamitin kendisine gönderdiği mektubu eline aldığında öpüp başının üstüne kaldırdığı ve ardından okumaya başladığı Şükrü Bey tarafından bizlere aktırılan bilgiler arasındadır.
Sultan II.Abdülhamid, Zanzibar adasında yapılan büyük sömürge hareketinden rahatsızlık ve üzüntü duyarak bir elçi daha gönderir. Ancak Avrupalı devletler Osmanlı Devleti ile Zanzibar arasında gelişen bu ilişkilerden rahatsızlık duymaya başlarlar, gönderilen bu elçi Avrupa basınında geniş yer kaplar ve eleştirilere maruz tutulur. Osmanlının buraya elçiler göndermesinin Almanyayı desteklemek için olduğu yazılır.
Osmanlı Devleti ise bu durumu; Osmanlının dünyadaki bütün Müslümanlarla irtibat kurabileceği ve bunun hiçbir yabancı devleti ilgilendirmeyeceği, gönderilen elçinin Almanya için değil Osmanlı için gönderildiği, şeklinde açıklar. Kısa bir süre sonra ise Mehmed Rüşdi Zanzibar adasına elçi olarak gönderilir. Mehmed Rüşdi bu ziyareti hakkında tafsilatlı bilgi verirken Avrupalıların bölgeyi ziyaret eden Osmanlı elçileri hakkında duydukları rahatsızlığa da işaret eder.
Zengibar Sultanının Osmanlı Devletini Ziyareti
İkili ilişkilerin ilerlemesi neticesinde Zengibar Sultanlığı Osmanlı Devletine telgraflar göndermeye başlar. Özellikle tahta değişiklikleri sürekli olarak bildirilirken Sultanlık, Osmanlı Devletinin himayesi altında bulunmaya ve her daim müttefik olmaya ihtiyaç duyduklarını da dile getirir. Zengibar Sultanları arasında Sultan II.Abdülhamidin Panislamizm politikasını destekleyenlerde vardır. Bu isimlerden en önemlisi Sultan Seyyid Ali b.Hamiddir. Sultan 1907 yılında Avrupa devletlerini ziyaret ederken Osmanlı Devletini de ziyaret ederek Sultan Abdülhamid ile de görüşür. Bazı sebeplerle çok fazla İstanbulda kalamadığı için sonraki yıl tekrar ziyarete geleceğini vaad ederek ayrılır. Bu ziyaretler ise Zanzibar adası ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerin hangi boyutlarda olduğunu bizlere açık bir şekilde göstermektedir.
Zanzibarlı Müslümanların Hicaz demiryolunun yapımı için katkıda bulunmaları, Zengibar sultanlarının İbadiyye mezhebine mensup olmalarına rağmen Cuma hutbelerinde halifenin adını okutmaları, Zanzibarlılara yardım için Hilal-i Ahmer Cemiyetinin burada da açılması iki devlet arasındaki ilişkileri, Zanzibar halkının Osmanlı devletine olan sevgi ve bağlılığını anlayabilmemiz için önemli göstergelerdendir.
Piri Reisin Kitab-ı Bahriyesinde Zanzibar :
Piri Reisin anlatımına göre Zanzibarın da içerisinde bulunduğu Afrika sahil şehirleri ve özellikle Mogandişuda çok zengin altın kaynakları bulunur ve Portekizliler buradan gemilerle ülkelerine altın taşırlar.
Zanzibarın siyah insanların memleketi olduğunu Zengibar kelimesinin de böyle bir çağrışım yaptığını ve Farsça Zencibar-siyah insanların memleketi-dan gelmiş olabileceğine işaret eder.Zanzibarın Pempa adası gibi Komor adalarına bağlı olduğunu da ifade eder.
Zanzibar Adasının sahillerindeki amber ağacı nedeniyle çok güzel koktuğunu ağacın kaynağının nerede olduğunu bulmaya çalıştığından da bahsetmekte ve insanların bu ağaçlardan nasıl güzel konular elde ettiğini de merak ettiğini belirtir. Amber ağacının kaynağı hakkında halk arasındaki rivayetlere de yer verir.
Piri Reis gibi Avrupalı seyyahlarda adanın bu güzel kokusundan sık sık bahsederler. Avrupalı bir asker Zanzibar sultanını sarayda ziyaret ettiğini ve ada gibi sarayında çok güzel koktuğunu hatta saraydaki bazı bahçelerde bu kokunun daha çok yoğunlaştığını ve bayılan insanların olduğunu belirtir.
(*) İbadiyye Mezhebi Hz. Ali ve Muaviye arasındaki Sıffin Savaşı sırasında iki tarafa da dahil olmayan Haricilerin ılımlı bir koludur.
Uğur, Hatice, Osmanlı Afrikasında bir sultanlık : Zengibar, Küre Yay. , 2005, İstanbul.
alıntı
Fars, Arap ve Hindistan yarım adalarından hatta Yunanistandan gelen tüccarlar tarafından ilgi görür. Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervanın Zanzibar adasının sahillerine şehir kurulması için adaya Suriyelileri gönderdiği de bilinmektedir.
Adada 12. yüzyıla kadar Şirazlılar etkili olurken artık yerli halk da onlar vasıtası ile İslam kültürünü benimserler.12. yüzyıldan sonra ise Araplar adada hakim güç konumuna gelirler. Zanzibar Afrikadan getirilen kölelerin satılması için önemli bir üs haline gelir ayrıca fildişi, altın ve baharat da adadaki ticari hareketliliği sağlayan etkenlerden olur.
Ancak Zanzibar adası 16. yüzyılda Portekizlilerin adaya ayak basması ile gerileme dönemine girer. Ada artık yağma ve sömürgeye maruz kalır hatta bu durum hakkında Cizvit papazı şehrin tam bir harabeye dönüştüğünü ifade eder. Portekizlilerin bu sömürülerine daha fazla katlanmak istemeyen ada halkı direnmeye çalışır ve isyanlar çıkarırlar. Ummanlı Araplar Zanzibarlıları desteklemek için donanmalarını gönderirler ve kısa bir süre sonra Zanzibar gönüllü olarak Ummana bağlansa da ada Portekizliler ile Ummanlılar arasında sürekli el değiştirir.
18. yüzyılın ikinci yarısında esir ticareti ile adada yeniden canlılık başlar.19. yüzyılda ise Ummanlı Araplar başkentlerini Maskattan Zanzibara taşırlar ve bu tarihten itibaren küçük bir ada olan Zanzibar Doğu Afrika sahillerine hakimi olduğu gibi Afrika kıtasının içlerine doğru hızlı bir ilerleme de başlar. Zanzibarın bu tarihten itibaren yeni kurucusu Said b. Sultan olur. Onun bu bölgenin hükümdarı olması ile Zanzibar yeniden ticaretin merkezi haline geldiği gibi Doğu Afrikanın kültür merkezi de olur.Sultan Araplara Ummanı bırakıp buraya yerleşmeye teşvik eder yeni ticaret alanları keşfeder ve Zanzibarın hızla ilerlemesine en büyük katkıda bulunanlardan olur.
Askeri alanda da büyük adımlar atan Zanzibarın ordusu paralı askerlerden oluşur, Avrupa ve Amerikadan en iyi teknoloji ile üretilmiş olan silahlar kullanılır, ordunun eğitimi için Hindistan ve İrandan subaylar getirilir. Böylece kıta içerisindeki ilerleme kolaylaşır.
Zanzibar adasının Afrika kıtasında hızlı ve etkili bir şekilde ilerleyişinin bir diğer önemli sebebi ise Kadiriye tarikatıdır. Ada Sultanları İbadiyye (*) mezhebine mensup olsalar da Sünni bir tarikat olan Kadiriyye tarikatını destekleyerek kendi hakimiyetlerini daha çok etkinleştirir.
Zanzibarın gerek ticari ve stratejik önemi gerekse sahip olduğu madenleri ve Doğu Afrika kıtasındaki hakimiyeti sömürgeci Avrupa devletlerinin dikkatini bu adaya çeker. İngiltere adada yapılan köle ticaretini bahane göstererek önce Zanzibarın iç işlerine karışmaya başlar daha sonra medeniyet getirme iddiası ile adaya girer böylece Hindistana giden yolları kontrol altına almaya çalıştığı gibi ada madenlerinin bulunduğu sahil kesimlerini de işgal eder. İngilterenin ardından adaya Almanyada gelir ve Avrupadaki konumunu güçlendirebilmek için adanın iç kesimlerini sömürgesi haline getirmeye çalışır. İngiltere ve Almanyanın adayı bölüşme tartışmaları devam ederken Sultanlar Kadiriyye tarikatını destekleyerek adada direnişi sağlamaya çalışırlar. Sömürgeci güçlerin onları fark edebilmesi ise çok geç olur zira bu tarikat Somaliye kadar ulaşır ve direnişi sağlar.
Sömürgeci devletler Osmanlı Devletinin ve halifenin Müslümanlar üzerindeki etkisini bildikleri için Osmanlı Devletinden halkı yatıştırmaları için yardım isterler ancak bu konuda beklentileri boşa çıkar.
Osmanlı Devleti ve Zanzibar Münasebetleri
Osmanlı Devleti 16. yüzyıldan itibaren Doğu Afrika sahilleri ile irtibat içerisindedir. Piri Reis ve Ali Reis gibi önemli denizciler bu bölgelerde faaliyetlerde bulunur hatta Piri Reis Kitab-ı Bahriye isimli eserinde Zanzibardan bahseder. Ancak Zanzibar Adası ile olan resmi ilişkiler 1877-1878 yıllarında yapılan Osmanlı-Rus savaşları esnasında başlar. Osmanlı Devleti bu savaşlarla yitirmeye başladığı itibarını dünya çapındaki Müslümanlarla irtibat kurarak yeniden canlandırmaya çalışır. Sultan II.Abdülhamid döneminde bu konu üzerine yoğun çalışmalar başlatılır. Sultan II.Abdülhamid gerek Asya ve gerekse Afrikadaki tüm devletlerle iletişim kurmaya çalışır. Sultan II.Abdülhamit bu amaçla Zengibar Sultanlığının da yeniden dostluğunu ve yakınlığını kazanmak ister , bu konuda ilk teşebbüs Osmanlı Devletinden gelir ve bu dostluk 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam ettirilir.
Zanzibar ile ilk ilişkiler ziyaretlerle başlar. Zengibar Sultanlarından olan Sultan Berkaş Avrupalı Devletlerini ziyaret için çıktığı seyahatin dönüşünde Osmanlı topraklarından olan Mısırı ziyaret etmek ister. Mısırda büyük bir misafirperverlikle karşılanır. Hac görevini de yerine getirmek isteyen Sultan Berkaş Mekkeye gitmek ister. Sultan Abdülhamit Hicaz valisinden Zanzibar sultanının Osmanlı Devletine yaraşır bir şekilde karşılanmasını ister ve Hicaz valisi bu konuda bir çok kişi görevlendirir ayrıca Zanzibar sultanı için yapılan her harcama ayrıntıları ile kaydedilerek Maliye Nezaretine bildirilir.
Bu ziyaretlerle Osmanlı Devleti ve Zengibar Sultanlığı arasındaki ilişkiler için sağlam bir temel atılır. Sultan II.Abdülhamid 1878 yılında Emin Efendi isimli bir zatı da Zanzibara göndererek ilişkileri pekiştirir.Sultan Berkaşın ardından Halife b. Said tahta geçer. Bunu haber alan Sultan Abdülhamid, Şükrü Beyi tebrik mesajını iletmek üzere Zanzibara gönderir. Şükrü Bey burada Halife b. Said tarafından büyük bir ihtimamla ağırlanır. Halife b. Said, Sultan II.Abdülhamitin kendisine gönderdiği mektubu eline aldığında öpüp başının üstüne kaldırdığı ve ardından okumaya başladığı Şükrü Bey tarafından bizlere aktırılan bilgiler arasındadır.
Sultan II.Abdülhamid, Zanzibar adasında yapılan büyük sömürge hareketinden rahatsızlık ve üzüntü duyarak bir elçi daha gönderir. Ancak Avrupalı devletler Osmanlı Devleti ile Zanzibar arasında gelişen bu ilişkilerden rahatsızlık duymaya başlarlar, gönderilen bu elçi Avrupa basınında geniş yer kaplar ve eleştirilere maruz tutulur. Osmanlının buraya elçiler göndermesinin Almanyayı desteklemek için olduğu yazılır.
Osmanlı Devleti ise bu durumu; Osmanlının dünyadaki bütün Müslümanlarla irtibat kurabileceği ve bunun hiçbir yabancı devleti ilgilendirmeyeceği, gönderilen elçinin Almanya için değil Osmanlı için gönderildiği, şeklinde açıklar. Kısa bir süre sonra ise Mehmed Rüşdi Zanzibar adasına elçi olarak gönderilir. Mehmed Rüşdi bu ziyareti hakkında tafsilatlı bilgi verirken Avrupalıların bölgeyi ziyaret eden Osmanlı elçileri hakkında duydukları rahatsızlığa da işaret eder.
Zengibar Sultanının Osmanlı Devletini Ziyareti
İkili ilişkilerin ilerlemesi neticesinde Zengibar Sultanlığı Osmanlı Devletine telgraflar göndermeye başlar. Özellikle tahta değişiklikleri sürekli olarak bildirilirken Sultanlık, Osmanlı Devletinin himayesi altında bulunmaya ve her daim müttefik olmaya ihtiyaç duyduklarını da dile getirir. Zengibar Sultanları arasında Sultan II.Abdülhamidin Panislamizm politikasını destekleyenlerde vardır. Bu isimlerden en önemlisi Sultan Seyyid Ali b.Hamiddir. Sultan 1907 yılında Avrupa devletlerini ziyaret ederken Osmanlı Devletini de ziyaret ederek Sultan Abdülhamid ile de görüşür. Bazı sebeplerle çok fazla İstanbulda kalamadığı için sonraki yıl tekrar ziyarete geleceğini vaad ederek ayrılır. Bu ziyaretler ise Zanzibar adası ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilerin hangi boyutlarda olduğunu bizlere açık bir şekilde göstermektedir.
Zanzibarlı Müslümanların Hicaz demiryolunun yapımı için katkıda bulunmaları, Zengibar sultanlarının İbadiyye mezhebine mensup olmalarına rağmen Cuma hutbelerinde halifenin adını okutmaları, Zanzibarlılara yardım için Hilal-i Ahmer Cemiyetinin burada da açılması iki devlet arasındaki ilişkileri, Zanzibar halkının Osmanlı devletine olan sevgi ve bağlılığını anlayabilmemiz için önemli göstergelerdendir.
Piri Reisin Kitab-ı Bahriyesinde Zanzibar :
Piri Reisin anlatımına göre Zanzibarın da içerisinde bulunduğu Afrika sahil şehirleri ve özellikle Mogandişuda çok zengin altın kaynakları bulunur ve Portekizliler buradan gemilerle ülkelerine altın taşırlar.
Zanzibarın siyah insanların memleketi olduğunu Zengibar kelimesinin de böyle bir çağrışım yaptığını ve Farsça Zencibar-siyah insanların memleketi-dan gelmiş olabileceğine işaret eder.Zanzibarın Pempa adası gibi Komor adalarına bağlı olduğunu da ifade eder.
Zanzibar Adasının sahillerindeki amber ağacı nedeniyle çok güzel koktuğunu ağacın kaynağının nerede olduğunu bulmaya çalıştığından da bahsetmekte ve insanların bu ağaçlardan nasıl güzel konular elde ettiğini de merak ettiğini belirtir. Amber ağacının kaynağı hakkında halk arasındaki rivayetlere de yer verir.
Piri Reis gibi Avrupalı seyyahlarda adanın bu güzel kokusundan sık sık bahsederler. Avrupalı bir asker Zanzibar sultanını sarayda ziyaret ettiğini ve ada gibi sarayında çok güzel koktuğunu hatta saraydaki bazı bahçelerde bu kokunun daha çok yoğunlaştığını ve bayılan insanların olduğunu belirtir.
(*) İbadiyye Mezhebi Hz. Ali ve Muaviye arasındaki Sıffin Savaşı sırasında iki tarafa da dahil olmayan Haricilerin ılımlı bir koludur.
Uğur, Hatice, Osmanlı Afrikasında bir sultanlık : Zengibar, Küre Yay. , 2005, İstanbul.
alıntı