Osmanlı Tarihinin En önemli mimarlarından Mimar Sinan.. Lütfen okuyn, biLmedkleriniz

Gokhan1790

New member
Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından
imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi. Bu
görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan’a verildi. Camii ve
külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni’nin
canını sıkmıştı. Sinan’ın yapıyı neden bir türlü açmadığını
anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı
Sultan’a. ‘Sinan caminin ortasında oturuyor ve nargile tüttürüyor’
dediler Muhteşem Süleyman’a. Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek
için bir ikindi vakti Süleymaniye’ye gitti.


Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi
caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan
gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ”Bu ne iştir
Mimarbaşi” diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan’ın içtiği nargilede
tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu. Usta mimar, nargilenin
fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu.
Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl
ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu’nun değişik
köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş,
ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi.
Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her
köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni de, Sinan’ın
niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.


===========================================================


Birkaç yil once, Suleymaniye Camii'nin yikilma tehlikesiyle karsi
karsiya kaldigi anlasilmis. Eğer cozum bulunamazsa, koca cami kisa
bir zaman içinde yikilacakmis. Caminin tum tasiyici yuku
kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarğnda bulunan kilit taslari
zamanla asinmis.

Ama elde yazili bir proje olmadigi için nasil degistirileceği
bilinmiyormus.

Hemen Turkiye'nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir
heyet olusturulmus. Ortaya bir sürü fikir atilmis. Her kafadan bir
sesçikmis ama sonuç alinamamis. Tartismalar surerken caminin içinde
büyük bir karmasa suruyormus. Ulkenin çesitli bilim kuruluslarindan
bir sürü mimar, muhendis kemerleri inceliyormus. Bu adamlardan biri
ortalarda dolanirken, kazara, gizli bir bolme bulmus. Bolmede,
uzerinde eski yazi olan bir not varmis. Uzmanlara inceletilen
kagidin orijinal olduğu belgelenmis.

Bu kagit parcasi bizzat Mimar Sinan'in imzasini tasiyan bir
mektupmus. Mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir
metin cikmis. "Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit
tasi asindi ve nasil degistirilecegini bilmiyorsunuz." Koca Sinan,
kademe kademe, kilit tasinin nasil degistirileceğini anlatiyormus.
Bu oyuk içinde yer alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir
sey yaziyormus: "Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle degistirmek
isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit tasinin iki
tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan ceksin
ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin".

Heyet Sinan'in söylediklerini aynen yapmis. Suleymaniye camisi
boylelikle kurtarilmis. Bu mektup su an Topkapi Sarayi'nda
saklaniyormus.

===========================================================


Matematikte 5.işlem yok biliyorduk ama.....

Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti.
Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille
aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar
vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük
bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan
giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.
Yaşanmış şehir hikayeleri Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir. Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür. Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapında ki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır. Almanların dehası ise, o çirkin metal yığınına Selimiye’den fazla turist çekebilmelerindedir.


===========================================================


Bir gün Selimiye Camii’ne girenler, kubbenin altında bir Japon’un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler Tabii hemen Japon’u, “Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun” diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş , gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: “Bu imkansız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir şey yok,orada hiçbir şey yok…” Selimiye camisisinin zemini gevşek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı Fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler. Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler. Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karsılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüz yıl önce ayni şeyi düşünmüş meğerse….?


===========================================================


1950-60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş. Heyet İmar ve İskan Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını filan gezdikten sonra sıra Sinan’ in kalfalık eseri Süleymaniye Camisi’yle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi’ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akil sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programının gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar. Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğ ini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiğ i ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise dumurları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne’ye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisi’ne gitmişler. Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice dumur olmuşlar. Selimiye’nin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. Japonya’ya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şu an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış.










ALıntıdır.
 

yyildirayy

Moderatör
Moderatör
Atatürk e kadar (Osmanlının son dönemi hariç) yönetenler muhteşem insanlarmış
Birde şimdikilere bakın
 

HTML

Üst