Osmanlı Devleti'nde Eğitim Sistemi

ThE İcLaL

New member
ya arkadaşlar osmanlı devletinin eğitim sistemiyle ilgili geniş çaplı bi ödev gerek ya nolurr yardım edin :(:(
 

tdalkaya

New member
Osmanlı Devletinde Eğitim Kurumları

Osmanlı Devleti'nin eğitim ve öğretiminde ilk değişiklik ihtiyaçları askeri kurumlarda hissedilmişti. Çünkü güçlenen Avrupa devletleri XVII. yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı Devleti'ni yenmeye ve topraklarını işgale başlamışlardı. Zamanla yenilgilerin nedenlerinin askeri ıslahatlarla ortadan kaldırılamadığı görüldükçe diğer alanlarda da değişiklikler yapılması gerektiği anlaşıldı.
Lale devrinden itibaren açık bir biçimde ortaya çıkan batı modeli yenileşmede göze çarpan ilk hareket, matbaanın kurulması sayılabilir. I. Mahmut ve III. Mustafa dönemlerinde askeri eğitim kurumları olan Humbaracı ve Topçu Ocakları batı tarzında örgütlendirilmişti. Avrupa'dan uzmanlar getirilmişti.
Osmanlı medreseleri XVII. yüzyıldan itibaren kendinı, bilgi üretemediği, dünyadaki gelişmeleri takip edemediği için verimsiz bir hale getirmişti. Osmanlı Devleti, eski eğitim kurumlarının ıslahı ile pek fazla uğraşmamış ve onların yanlarına mektepler kurmaya başlamıştır. Türk tarihindeki medrese ve mektep ikiliği bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu ikilik, 1924 yılında çıkarılan "Tevhid-i Tedrisat" kanunu ile ortadan kaldırılmıştır.
1734 yılında Üsküdar'da açılan matematik ve fen bilgilerinin verildiği "Hendesehane" ile 1773 yılında açılan mühendishane batı tarzındaki ilk eğitim ve öğretim kurumlarıydı. 1827 yılında "Tıbhane-i Amire" adıyla açılan askeri tıp okulunu, 1834 yılında "Harp Okulu"
izlemiştir. Yurt dışına öğrenciler gönderildi. II. Mahmut yayınladığı bir fermanla ilköğretim zorunluluğu getirdi Devlet memuru ve tercüman yetiştirmek amacıyla orta dereceli okullar açıldı.
Tanzimat döneminde eğitim ve öğretim işlerine daha çok önem verildi. 1845 yılında "Maarif Meclisi" kuruldu. 1847'de "Maarif Nezareti" kurularak eğitim ve öğretim işleri bu kuruma devredildi. Her 500 haneli yerleşim merkezlerinde bir rüştiye açılması prensip olarak kabul edildi. Rüştiyelere öğretmen yetiştirmek amacıyla öğretmen okulu açıldı.
Tanzimat ile hız kazanan eğitim alanındaki gelişme II. Abdülhamit döneminde de sürdü. Bu dönemde sivil, askeri, sağlık, hukuk, sanayi ve tarım amaçlı okullar açıldı. Bu okullarda okutulmak üzere çok sayıda kitap tercüme edildi ve yayınlandı. Okullar ülke genelinde yaygınlaştırıldı.
Öğretim Kurumları
Askeri Kurumlar:
Deniz kuvvetleri için deniz subayı ve mühendisleri yetiştirmek amacıyla 1773 yılında "Mühendishane-i Bahr-ı Hümayun" okulu açıldı. Okulun öğretim kadrosu Fransız teknisyenlerden oluşuyordu. III. Selim döneminde 1792'de "Humbarahane" ve daha sonra "Mühendishane-i Berr-i Hümayun'' okulları açıldı. Mühendishanede fizik, matematik ve topçulukla ilgili kitaplardan oluşan bir kütüphane kuruldu.
II. Mahmut zamanında "Yeniçeri Ocağı" kaldırıldı ve yerine "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adıyla yeni bir ordu kuruldu. Ordunun eğitimi için Prusya'dan subaylar getirildi. 1831'de "Mızıka-i Hümayun" kuruldu. Tanzimat döneminde 1849 yılında "Erkan-ı Harbiye" . (Harp Akademisi) ve 1870 yılında "Bahriye Mektebi" ile askeri idadiler açıldı.
II. Abdülhamit döneminde Almanya'dan harp okulunun
düzenlenmesi için uzmanlar geldi. Goltz Paşa'nın liderliğinde askeri eğitim kurumları yeni bir şekil aldı. İstanbul'da bulunan okulun subay ihtiyacını karşılayamadığı düşünülerek Edirne, Manastır, Erzincan, Şam ve Bağdat'ta da birer okul açıldı
Harp okuluna öğrenci yetiştirmek amacıyla her biri ordu merkezlerinde olmak üzere çeşitli askeri liseler açıldı. Bunlardan Kuleli ve Işıklar Askeri Liseleri ile daha sonra açılan Maltepe Askeri Lisesi bugün de öğrenimlerini sürdürmektedirler. Askeri liselere öğrenci yetiştirmek üzere üç yıl eğitim veren askeri rüştiyeler açılmıştı.
Osmanlı ordusunda subaylar mektepli ve alaylı olmak üzere iki gruba ayrılıyordu. Alaylı subayların eksikliklerini gidermek için 1909 yılında "Zabitan Talimgâhı" kuruldu.
1909 yılında kırsal alanda güvenliğin sağlanması için çalışan jandarma birliklerinin subay ihtiyacını karşılamak üzere bir jandarm~ okulu kurulmuştu.
Sivil Kurumlar:
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı eğitim kurumları ilk, orta ve yüksek olmak üzere üç dereceli idi.
İlk Öğretim:
Sıbyan Mektepleri, Mektebi İbtidaiyeler (ilkokul).
Orta öğretim:
İdadiler ve Sultaniler (lise).
Yüksek öğretim:
Darül-fünun.
Sıbyan mektepleri günümüz anaokullarına benzer eğitim vermekteydiler. Onları dört yıl eğitim veren ibtidaiye mektepleri tamamlamaktaydı. Rüştiyeler, günümüzdeki ortaokul düzeyinde eğitim veren kurumlardı. 1838 yılında açılmaya başlanmış olan rüştiyelere, 1867 yılından itibaren Hıristiyan vatandaşların çocukları
da alınmaya başlandı. İlk kız rüştiyesi, 1861 yılında İstanbul'da açıldı.
İdadiler, rüştiyelerin üstünde üç yıllık okullardı. 1872 yılında kurulmaya başlandı. Cevdet Paşa'nın Maarif Nazırlığı sırasında açılan bu okullarda Türkçe, yabancı dil, belagat, aritmetik, geometri, tabiat bilgisi, resim vb. dersler okutulmaktaydı. İdadilerin üstünde eğitim veren sultaniler ise, 1869 Nizamnamesine göre açıldı. İstanbul'da açılan ilk okul, Galatasaray Sultanisi'dir. Fransız liselerindeki yönetim biçimi ve öğretim yöntemleri aynen kabul edildi. Öğretim süresi beş yıldı. Ülke genelinde yeterli sayıda açılamadı.
Üniversite olarak 1870 yılında "Darül-fünun" açıldı. 1846 yılında Darül Muallimin (Erkek öğretmen Okulu), 1876 yılında Darül Muallimat (Kız öğretmen Okulu), 1859'da, günümüzdeki Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin esasını oluşturan "Mekteb-i Mülkiye" açıldı. Dil ve tarih alanlarında çalışmalar yapmak üzere "Encümeni Daniş" (İlimler Akademisi) kuruldu (1850). 1873'te Darüşşafaka
, 1875 yılında da arkeolog ve müze uzmanı okulu açıldı. 1881 yılında "Sanayi-i Nefise Mektebi" (Güzel Sanatlar Okulu) açıldı.
Mesleki Kurumlar:
Mesleki eğitim ve öğretim kurumlarının açılması ve geliştirilmesi çalışmaları, Tanzimat dönemi ile birlikte baştadı. Genelde bir tarım ülkesi olan Osmanlı Devleti'nde tarım amaçlı ilkokul
, 1847 yılında açılan "Ameli Ziraat Mektebi" oldu. Ancak bu okul bir süre sonra kapandı. 1892'de "Halkalı Ziraat Mektebi", 1895'de "Veteriner Okulu"
, 1870'de "Orman Mektebi", daha sonra Bursa'da "Koza Okulu" açıldı.
Tanzimat döneminde telgraf önemli bir haberleşme aracı durumuna gelmişti. Bu konudâ eleman yetiştirmek amacıyla "Telgrafçılık Okulu" açıldı. Mithat Paşa
, Tuna valiliği sırasında Niş ve Rusçuk'ta yetim çocuklara sanat öğretmek için "Islahhaneler" açtı. Abdülaziz döneminde
15
"Eczacı Mektebi" ve "Kaptan Çarkçı Mektebi" açıldı.
II. Abdülhamit döneminde, 1885 yılında "Mektebi Sanayi", hakim yetiştirmek için "Mektebi Hukuk-ı Şahane" açıldı (1878).
Azınlık ve'ı~abancı Okullar:
Osmanlı Devleti gayri müslim vatandaşları olan topluluklara her türlü hürriyeti ve serbestliği tanımıştı. Bu sebeple her toplumun kendi kiliselerine ve dini teşkilatlarına bağlı olarak eğitim düzenleri vardı. Ayrıca gayri müslim vatandaşların bir çoğu maddi durumları iyi olduğu için Avrupa ülkelerine de çocuklarını gönderirlerdi.
Fener Patrikhanesi'nin yönetim ve denetiminde olan önemli iki Rum okulu, Fener Rum Okulu ile Heybeliada Papaz Okulu idi.
Ermenilerin kurdukları ilk okul 1790 yılında Kumkapı'da açıldı. XIX. yüzyıl boyunca birçok okul açtılar.
Yahudilerin ilk okulları 1854 yılında Musevi Asri Mektebi adı ile İstanbul'da açıldı. Daha sonra Selanik ve İstanbul'da birçok okul açtılar.
1897 yılında Osmanlı Devleti sınırları içinde azınlıkların sahip oldukları okulların sayıları şöyle idi:
Rumlar 4390 Bul arlar 693 Ermenler 851 Yahudiler 331 Sır lar 85 Ulahlar 63 Katolik Rumlar 60
Genel olarak 5982 ilkokul, 687 rüştiye ve 70 idadidir
Genellikle devletin denetiminden uzak kalan bu okullarda milliyetçilik düşüncesi hızla yayılırken, aynı zamanda Türk düşmanlığı fikirleri de işleniyordu. Yabancı devletlerin destek ve kışkırtmalarıyla da bu okullar bölücü ve yıkıcı faaliyetlerde bulundular. Rum, Ermeni ve Bulgar ayaklanmalarının liderleri genellikle bu okullarda yetişenlerdi.
XIX. yüzyılda kapitülasyonlardan yararlanan ingiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, ABD, ve Rusya Osmanlı Devleti'nin çeşitli bölgelerinde okullar açtılar.
Bu ülkelerin amaçları, açtıkları okullar aracılığıyla kendi dil, din ve kültürlerini yaymak, bu yolla Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi etkinliklerini artırmaktı. Çoğunlukla misyonerler tarafından kurulan bu okullar, kendi dini propogandalarını yaptıkları gibi, zaman zaman azınlıkların isteklerini de tahrik ve teşvik etmişlerdir.
Fransızlar tarafından 1583 yılında kurulan "Saint Benoit Okulu" nun eğitim kadrosunu Cizvit rahipleri oluşturuyordu. Daha sonra bu okulların sayıları arttı. Günümüzde bile bir kısmı mevcuttur.
Amerikan okullarının sayısı XIX. yüzyıl sonlarında 534'e ulaşmıştı. Bu okulların en tanınmışları, Beyrut Amerikan Üniversitesi ve İstanbul'da açılan Robert Koleji idi.
İngilizler, 1857 yılında kız ortaokulunu, 1905 yılında da Nişantaşı İngiliz Lisesi'ni açtılar. İngiliz okulları özellikle Mezopotamya ve Ege bölgesinde ağırlık kazandı.
İtalyanlar ilk olarak 1861'de İstanbul'da bir okul açtılar. 1863 yılında Hatay'da İtalyan özel Okulu açıldı.
Ruslar ise ilk olarak 1889'da Bursa'da ve daha sonra İstanbul'da
, Terkos Rus Okulu'nu açtılar.
Avusturya ise 1882 yılında bir kız lisesi, bir erkek lisesi ve ticaret okulu
kurdu. Bu okullar günümüzde de eğitimlerini sürdürmektedir.
Almanlar tarafından açılan okullar, İstanbul, Beyrut ve Kudüs'te bulunuyordu.
İranlılar da İstanbul ve Bağdat'ta okullar açtılar.
Osmanlı sınırları içindeki yabancı okulların sayıları şöyle idi:
Amerikan Okulları 131 Fransız Okulları 127 İn iliz Okulları 60 Alman Okulları 22 İtal an Okulları 22 Avustu a Okulları 11 Rus Okulları 7 İran Okulları 4 Toplam: 384
Bir ülkede milli ~ birliğin sağlanmasında verilecek eğitimin önemi büyüktür. Bu sebeple eğitimin milli olması gerekir. 3 Mart 1924 yılında çıkarılan "Tevhid-i Tedrisat" kanunu ile azınlık ve yabancı okullar bir düzene tabi olmuştur.
Darül-fünun:
Osmanlı Devleti'nde yüksek öğretim medreselerde yapılmaktaydı. XIX. yüzyılda reformlar sonucunda yeni yüksek okulların açılması gerekmişti. 1870 yılında "Darül-fünun" açıldı. Ancak uzun ömürlü olamadı. 1900 yılında yeniden açılan okul matematik, ilahiyat, hukuk, tabii ilimler ve edebiyat fakültelerinden oluşuyordu. Her fakülte yılda 25-30 öğrenci alıyor ve fazla başvuru olursa imtihan yapılıyordu. Darülfünun'a girmek isteyen öğrencilerde, en az 18 yaşında, idadi mezunu ve herhangi bir suçtan ceza almamış olmak şartları aranıyordu. 1933 yılında tamamen kapatıldı. Yerine modern üniversite olarak İstanbul Üniversitesi açıldı.
Osmanlı Devleti'nin gelişmesinde ve güçlenmesinde, eğitim kurumlarının ve burada yetişen devlet adamlarının, askerlerin, bilim adamlarının büyük rolü olmuştu. İlk zamanlar, eğitim kurumlarına girişte , bir sınıftan diğerine geçişte, develet hizmetine alınışlarda, beceri, yeterlilik, dürüstlük ön planda tutulmuştu. Eğitim kurumlarının sağlıklı bir şekilde işlediği dönemlerde devlet büyümüş ve gelişmişti.
Zamanla devletin genel durumunda görülen durgunluk, zayıflama ve çöküş eğitim kurumlarına da yansımıştır. Bir zamanlar bilim, kültür ve düşünce alanlarında öncülük yapan medreseler bu özelliklerini kaybettiler. Devlet eski kurumları kapatmadan onların yanında yeni okullar açmaya başladı. Eğitimde ikilik, giderek Osmanlı toplumunda dünya görüşleri, değer yargıları farklı iki grubun doğmasına neden oldu. Ayrıca ülkedeki mevcut azınlık ve yabancı devletlerin okulları da yıkıcı ve bölücü faaliyetlere zemin hazırladı.
Ülkede milli birliğin sağlanmasında önemli bir işlevi olan eğitim, Ulu Önder Atatürk'ün başlattığı inkılâplar çerçevesinde yeniden düzenlendi. Devletin kontrolüne girdi.





OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ


Osmanlı devleti de diğer devletler gibi kendi vatandaşlarını kendi düşünceleri doğrultusunda yetiştirmek amacıyla eğitim-öğretim müesseseleri kurmuştur.Devlet ve çoğunlukla vakıflar aracılığıyla kurulan ve devletin kuruluşundan yıkılışına kadar çeşitlenerek gelişen bu müesseseleri iki ana guruba ayırabiliriz.
I)Örgün Eğitim Müesseseleri
II.)Yaygın Eğitim Müesseseleri

I)Örgün Eğitim Müesseseleri:
Bu müesseseler belirli yaş ve bilgi seviyesine gelmiş insanları belirli zaman ve disipline göre yetiştirmek amacıyla kurulmuş müesseselerdir.Bu eğitim müesseseleri askeri ve sivil olmak üzere iki kısma ayırabilir.
1)Sivil Eğitim Müesseseleri:
a)Sibyan Mektepleri:
İlk tahsil veren bu okullar 5-6 yaşlarındaki çocuklara okuyup yazmayı bazı dini bilgileri ve dört işlemden ibaret olan matematik dersini verirdi.İslam’dan öncede küttap adıyla Hire de varlığı görülen bu okullar daha önceki Türk devletlerinde ve Osmanlı Devletinde çeşitli adlarla anılmıştır(Darul Talim,Mektep mahalle mektebi vs..)Osmanlılarda bu okulların hocalarına muallim veya şakirt denirdi.Talebelerine de talebe suhte,tilmiz gibi isimler verilirdi.
1846’ya gelindiğinde dört yıllık eğitim veren Sibyan mekteplerinde elifba,Kur’an ,ilmihal,tecvit,harekeli Türkçe,Muhtasar Ahlakı memduha risalesi,sülüs,ve nesih yazıları öğretiliyordu.Tanzimat’tan sonra 3 yıllık mektebi iptidai olarak faaliyet göstermeye başlar.Osmanlılar devrinde kız çocukları da bu mekteplerde erkeklerle birlikte okumuşlardır.Bununla beraber Osmanlı da kız ve erkek çocuklarının ayrı ayrı okuduğu okullarda mevcuttu.
Sibyan mekteplerinde öğretim görevlisi olarak medrese mezunları görev yapmışlar daha sonra ise bu ihmal edilmiş, medrese mezunu olmayan kişiler de hocalık yapmaya başlamışlardır.Kızlara ait mektepler de ise yaşlı kadınlar öğretmenlik yapmıştır.
b)Medreseler:
İslam tarihinde medrese orta ve yüksek seviyede eğitim ve öğretim veren müesseselerinin ortak adıdır.Daha önceki devirlerde olduğu gibi Osmanlı’da da şahıslar tarafından tesis edilen ve yaşaması için vakıflar kurulan medreselerin hocalarına müderris ve yardımcılarına muid denirdi.Medrese talebelerine ise danişmend,suhte veya talebe diye adlandırılırdı.Osmanlıda ilk medreseyi Orhan Gazi 1331’de İznik’te kurulmuştur.Osmanlı Medrese teşkilatında ilk köklü değişim Fatih Sultan Mehmet zamanında olmuştur.Fatih kanunnamesini hazırladığı sırada Molla Hüsrev ve ali Kuşçunun içinde bulunduğu bir maarif komisyonuna “kanuni talebe-i ulum”u hazırlatmış böylece Osmanlı medrese sistemi hazırlanmış oldu.
Osmanlı medreselerini umumi medreseler ve ihtisas medreseler olarak ikiye ayırabilir:
Umumi Medreseler
1.Haşiye-i Tecrit(Yirmili)Medreseler:Bu medreseler Seyyid Şerif Cürcani’nin Haşiye-i Tecrit adlı eserinden almıştır.Daha çok fıkhi eserlerin okutulduğu bir medrese olarak eğitim vermiştir.
2.Miftan(otuzlu) Medreseleri
3.Kırklı Medreseler
4.Ellili Medreseler
5.Sahn-ı Seman Medreseleri:Bu medreseler fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da kurduğu külliyede bulunan 8 medresedir.Bu medreselerde fıkıh,usulü fıkıh,hadis,tefsir,astronomi(heyet),hendese,tıp gibi ilimler okutulmuştur.
6.Altmışlı Medreseler
7.İhtisas Medreseleri
a)Darul Kura
b)Darul Hadisler
c)Daru’ş şifalar

Osmanlı Medrese sistemindeki ikinci en büyük gelişme Kanuni Sultan Süleyman devrinde meydana gelen gelmiştir.Kanuni devri her sahada olduğu gibi medrese teşkilatında da zirveyi ifade eder.Kanuni Sulan Süleyman ,Süleymaniye külliyesinin inşa ettikten sonra burada tesis ettiği medreselerde Sahn-ı Seman medreselerinin üstünde medreseler kurmayı planlarken diğer tarafından da Osmanlı medreselerinin payelerini yeni bir sisteme göre tekrar tanzim etmiştir.Buna göre Osmanlı medreselerinin şu şekli aldığı görülmektedir:
1İbtidai hariç medreseleri
2.Hareketi Hariç medreseleri
3.İptidai dahil medreseleri
4.Hareketi Dahil Medreseleri
5.Musile i Sahn Medreseleri
6.Sahnı Seman Medreseleri
7.İbtidai Altmışlı Medreseleri
8.Hareketi Altmışlı Medreseleri
9.Musile i Süleymaniye Medreseleri
10.Süleymaniye Medreseleri
11.Darul Hadis Medresesi
XV.ve XVI asırda en yüksek seviyelerine ulaşmış olan Osmanlı Medrese sistemi XVII asırdan itibaren gerilemeye başlamıştır.XVIII.asırda Süleymaniye medreselerine Musileyi Süleymaniye’den sonra Havarnisi Süleymaniye adıyla yeni bir medrese ,XVIII.asırda da camilerde tedrisatı sürdüren dersiyeler ilave edilmişse de medreselerin kalitelerinin düşmesi önlenememiştir.
Medreselerin bozulma sebepleri genelde şu şekilde sıralanmıştır:
a)Meval-i zadelerin zuhuru
b)İlim sahiplerinin ağa ve paşalara intisapları
c)Müderris ve kadıların cehaleti
d.Cehaletle fazlın birbirinden fark olunmaması
Sistemdeki bozulmanın önüne geçmek için bir çok düzenlemeler yapılmıştır.Özellikle II.Mahmut devrinde medreselerin ıslahının mümkün olmaması nedeniyle padişah Avrupa usulu bir eğitimin kurulmasına teşebbüs ettive bir fermanla ilköğretimin mecburi ve parasız olacağı ilan etti.I.Meşrutiyet devrine gelindiğinde medreselerde beklenen ıslahatlar yapılmış ve medreselerde Riyaziye,tabiiye,tarih,coğrafya,Farsça,ve Osmanlıca dersleri okutulmaya başlamıştır.1914 yılına geldiğinde Islahı medaris nizamnamesi çıkarılmış ve İstanbul medreseleri Darul hilafetil aliyye medreseleri adı altında toplanmıştır.Bu medreseler Tali kısmı evvel,Tali kımı Sani ve Ali kısmı olarak üç kısma ayırılmış ve her kısmı dört sene olan medreseler toplan 12yıllı bir eğitim-öğretim vermiştir. Her üç kısımdada dini ilimler, Arapça Türkçe,Farsça,Tarih,Riyaziye ve Tabiatı Fen dallarında dersler okutulmuştur.
MEDRESENİN ELEMANLARI
a)Müderris:Belirli bir tahsilden sonra icazet ve beratla ders veren kimselere müderris denirdi.Tek haneli medreselerde bir;sahnı seman gibi çok haneli medreselerde ise her haneye bir müderris tayin edilirdi.
Osmanlı medreselerinden mezun olan öğrenciler Anadolu da vazife alacaksa Anadolu Kazaskeri Rumeli de görev alacaksa Rumeli kazaskerini meclislerine devam eder ve matlab defterine mülazım olarak kaydedilir ve sırası gelinceye kadar beklerdi buna nöbet denirdi.Sırası gelen müderris önce yirmili bir medreseye atanır sonrasında terakki etmesine göre kırklı,altmışlı ve daha yüksek payeli medreselere çıkabilirlerdi.Her padişah devrinde en yüksek payeli medreseler genelde değişikliklere uğranıştır.Bir müderris terakki ettikten sonra istekli olduğu medreseye başka talip yoksa hemen oraya nakledilir başka istekli varsa aralarında sınav yapılırdı.İmtihan yazılı ve sözlü olarak iki kısımda yapılırdı.
b)Muid:Teknik anlamda müzakereci müderrisin derslerini tekrarlayıp izah eden müderris yardımcısı anlamına gelir.Danişmendler arasında en liyakatliler arsından seçilen muidler hem müderrisin derslerini tekrarlar hem de öğrenciler arasında disiplini sağlardı.Görev süreleri iki yıl olan muidlik müessesesi II.Meşrutiyetten sonra kaldırılmıştır.
c)Danişmend:Öğrenci anlamında kullanılmıştır.Genelde medrese öğrencileri için kullanılan bir addır.Danişmendler Sibyan mekteplerini veya o seviyedeki özel bir eğitimi tamamladıktan sonra medreselere girerlerdi.Böylece haşiye i tecrit medreselerinden birinde tahsiline başlayan danişmend daha sonra müderrisinden icazet alarak kırklı bir medreseye oradan da ellili bir medreseye son olarak ta sahnı seman veya Süleymaniye’ye girerek bitirir ve mülazemet için beklerdi.Osmanlı medreselerinin en büyüklerinde bile talebe sayısının 20’ye ulaşmadığı görülür.
TANZİMAT DÖNEMİNDE EĞİTİM
Bu dönemde bir yanda klasik Osmanlı Eğitim ve öğretim müesseseleri devam ederken bir yandan da her seviyede Avrupa eğitim-öğretim müesseseleri açılmaya başlamıştır.İlk önce askeri alanda yaygınlaşan Avrupai mektepler daha sonra sivil sahada da gelişti.
I)İlköğretim:
1)İbtidailer Osmanlı klasik çağının Sibyan mektepleridir.Rüştiyeler açılınca onlara öğrenci hazırlayan mekteplerede iptidai adı verildi.Bu mektepler 8 Nisan 1847 yılında düzenlenen program ve yönetim şekliyle yeni bir düze kavuşmuştur.
Öğretim süresi dört yıl olan bu okullara yedi yaşına basan kız ve erkek çocuklara ilkokul seviyesinde bir eğitim-öğretim verilirdi.6 Ekim 1913 Tedrisatı iptidaiye kanunu ile Fransız okulları sistemine uyarak Rüştiye ve iptidaiye birleştirilerek altı yıllık Mektebi İptidai haline getirilmiştir.Bu okullarda Türkçe,tecvit,ilmihal,hatt,Osmanlı tarih ve coğrafyası,yurttaşlık bilgisi,resim Müzik ve beden terbiyesi programa girmiş ve 1924’e kadar devam etmiştir.Bu devirde iptidailer yedi yaşına basan çocuklar için mecburi hale getirilmiş ve ceza olarak falaka yasaklanmıştı.
II)Ortaöğretim:
1)Rüştiyeler:
II.Mahmut döneminde sıbyan mekteplerinin yetersiz olduğu görülerek bu mekteplere sınıfı sani olarak açılır.Bunlar idadilere basamak olmasından dolayı ortaokul seviyesinde mektepler olarak değerlendirilir.Önceleri dört yıl olan bu okullar daha sonra altı yıl olmuştur.Rüştiyelerin ilki 1838 tarihinde açılan mektebi Maarifi adliyedir.1874-75 döneminde 400’e yakın rüştiye mevcuttu.1867’ye kadar bu mekteplere Müslüman çocuklar alınırken bu tarihten sonra ise gayri Müslimler de alınmaya başlanmıştır.Bu maksatla adaylar Türkçe imtihana tabi olmuşlardır.Bu okullarda dinin ilimler,hesap,coğrafya,hatt,hendese ,cebir ,usulü defter,resim ,müzik gibi dersler görülmüştür.
2)İdadiler:
Orta öğretimde ikinci ademe olarak eğitim-öğretim veren mekteplerdir.1869 Maarifi Uumiye nizamnamesine göre idadiler Rüştiye mezunu olan oalna Müslim ve gayri Müslim çocukların bir arada öğretim yaptıkları yerlerdir,1000 haneden fazla yerlere idadi kurulacaktır,idadilerin bütün masrafları vilayet maarif idadisi sandığından karşılanacaktır,İdadileri süresi üç yıl olacak ve şu dersler okutulacaktır:Türkçe,kitabet,Fransızca,mantıkkavaniniOsmaniye,coğrafya,tarih,cebir hesapidefter tutma,kimya resim dersleri okutulmuştur.
Bu nizamnamedeki hedefler ise maalesef belirlenen sürede tutturulamamıştır.
3)Sultaniler:
İdadiler seviyesinde Fransızca ve Türkçe ile eğitim ve öğretim yapaşn bir mekteptir.1 Eylül 1868 tarihinde Galatasaray Sultanisinin açılışıyla maarifimize giren bu Fransız modeli mektepler hazırlık devresiyle birlikte 9 yıllık bir süreyi kapsamaktadır.Bu mektebin açılışı sultan Abdülaziz’in 1867 Paris ziyaretine dayanır.SultanideTürkçeFransızca,Grekçe,ahlak,Latince,tarih,coğrafya,matematik,kozmografya,mekanik ,fizik,kimya,ekonomi güzel konuşma sanatı ve resim dersleri okutulurdu,Daha sonra Arapça ve Farsça okutulmuştur.Darüşşafaka ve Robert kolej de sultani tipi okullardandır.
III)Yüksek Öğretim:
Bunlar üniversite karşılığı olan darülfünun ve yüksek okullardır.
1)Daru’l Fünun:
İlk kez 12 Ocak 1863’te açılan darül funun bu tarihten sonra birkaç kez kapanıp açılmış1908 tarihine gelindiğinde İstanbul darülfünunu olarak adı değiştirilmiş ve yeniden teşkilatlandırılmıştır.1912 de şubeler fakülteye çevirilmiş ve I.Dünya savaşında Almanya’dan fen edebiyat ve hukuk alanında 20 profesör çağırılarak üniversitelerin kadroları güçlendirilmeye çalışılmıştır.
2)Yüksek Okullar:
a)Mektebi Mülkiyeyi Şahane:
Osmanlıda ilk sivil yüksek okuldur.Kaymakamlık ve müdürlük gibi mülki idarede görevlendirilecek memurlar için açılan bir yüksek okuldur.Öğretim süresi önce iki yıl olarak belirlenmiş daha sonra dört yıla çıkarılmıştır.1915’te Darül fünunun hukuk fakültesine bağlanmıştır.
b)Mektebi Tıbbiyeyi Mülkiye:
Sivil tabip yetiştirmek maksadıyla kurulmuş bir mekteptir.Başlangıçta beş yıl olan bu okul daha sonra altı yıla çıkarılmıştır.1915’te üniversitenin tıp fakültesine bağlanmıştır.

c)Mektebi Hukuki Şahane:
Tanzimat sonrası açılan batı tipi mahkemelere eleman yetiştirmek amacıyla kurulan mekteplerdir.1909’da Darülfünunun hukuk fakültesi haline geldi.
d)Hendeseyi Mülkiye Mektebi:
Memleketin sivil mühendis ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuştur.Cumhuriyet döneminde yüksek mühendis mektebi adıyla faaliyetlerine devam etmiştir.
e)Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi:
Ziraat ve baytarlık alanında memleketin ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan dört yıllık bir yüksek okuldur.
KLASİK DÖNEM ASKERİ MEKTEPLERİ
I)Acemioğlanlar Ocağı:
Pençik ve devşirme usulleriyle toplanan çocuklar Türk-İslam terbiyesine göre yetiştirilmek üzere Türk ailelerinin yanına verilir sonra Acemioğlanlar ocağına alınırlardı.Burada bir taraftan askeri eğitim alırken diğer taraftanda enderuna hazırlayıcı eğitim verilirdi.I.Murat devrinde Çandarlı Kara Halil Paşa ve Molla Rüstem’in tavsiyeleriyle kurulan bu ocak 1826’da Yeniçeri Ocağı kapatılınca bu ocak ta kaldırıldı.
II).Yeniçeri Ocakları:
Acemioğlanlar mektebinden sonra titiz bir imtihanla seçilen kabiliyetli gençler Enderun Mektebine diğerleri de asker olmak üzere Yeniçeri Ocağına alınırlardı.61 bölükten oluşan bu kuvvetler yeniçeri ağasına bağlıydı.
III).Enderun Mektebi:
Topkapı sarayı içinde bulunan ve orduya kurmay yetiştiren yüksek seviyede önemli bir mekteptir.Osmanlıya has olan bu mektepler ilk olarak II.Murat zamanında Edirne de kurulmuştur.Fatih Sultan Mehmet zamanında sadece kurmay asker yetiştirmekten başka birde mülki ve idari kadronun da yetiştirildiği bir mektep haline gelmiştir.Gittikçe zayıflayan Enderun mektebi 1 Temmuz 1909’da lağvedilmiştir.
YÜKSEK SEVİYEDEKİ ASKERİ MEKTEPLER
I)Mühendishane-i Bahr-i Hümayun:
Osmanlının batıya açılan ilk kapısıdır.1773’te Baron De Tott’un tavsiyesiyle ve Cezayirli Hasan Paşanın gayretleriyle Haliç Tersanesinde açılmıştır.Bu mektepte ordunun ihtiyaç duyduğu denizci subaylar yetiştiriliyor ve topçu eğitimi veriliyordu.
II)Mühendishane-i Berri Hümayun:
III.Selim devrinde kurulan bir yüksek okuldur.Topçu subayı yetiştirmek amacıyla Mühendishane-i bahri Hümayun’dan ayrılarak kurulmuştur.Öğretim süresi dört yıldır.
III)Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Ma’mure:
Sadece Müslüman tıp adamlarının yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş Darüşşifanın devamı olan okuldur.Eğitim süresi dört yıldır.
IV)Mektebi Fünunu Harbiye:
Açılan askeri okulların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuştur.
II.YAYGIN EĞİTİM MÜESSESELERİ:
Her yaş ve seviyedeki insanlara medrese ve mektepler dışındaki yerlerde verilen eğitimdir.Bu yaygın eğitim kurumları camiler,tekkeler,saraylar,darü’l hikmetİslamiye,darulmesnevi,kütüphaneler,sahaflar,loncalar,ulemaevleri,kıraathaneler olarak sıralanabilir.

OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ
Osmanlı devleti de diğer devletler gibi kendi vatandaşlarını kendi düşünceleri doğrultusunda yetiştirmek amacıyla eğitim-öğretim müesseseleri kurmuştur.Devlet ve çoğunlukla vakıflar aracılığıyla kurulan ve devletin kuruluşundan yıkılışına kadar çeşitlenerek gelişen bu müesseseleri iki ana guruba ayırabiliriz.
I)Örgün Eğitim Müesseseleri
II.)Yaygın Eğitim Müesseseleri

I)Örgün Eğitim Müesseseleri:
Bu müesseseler belirli yaş ve bilgi seviyesine gelmiş insanları belirli zaman ve disipline göre yetiştirmek amacıyla kurulmuş müesseselerdir.Bu eğitim müesseseleri askeri ve sivil olmak üzere iki kısma ayırabilir.
1)Sivil Eğitim Müesseseleri:
a)Sibyan Mektepleri:
İlk tahsil veren bu okullar 5-6 yaşlarındaki çocuklara okuyup yazmayı bazı dini bilgileri ve dört işlemden ibaret olan matematik dersini verirdi.İslam’dan öncede küttap adıyla Hire de varlığı görülen bu okullar daha önceki Türk devletlerinde ve Osmanlı Devletinde çeşitli adlarla anılmıştır(Darul Talim,Mektep mahalle mektebi vs..)Osmanlılarda bu okulların hocalarına muallim veya şakirt denirdi.Talebelerine de talebe suhte,tilmiz gibi isimler verilirdi.
1846’ya gelindiğinde dört yıllık eğitim veren Sibyan mekteplerinde elifba,Kur’an ,ilmihal,tecvit,harekeli Türkçe,Muhtasar Ahlakı memduha risalesi,sülüs,ve nesih yazıları öğretiliyordu.Tanzimat’tan sonra 3 yıllık mektebi iptidai olarak faaliyet göstermeye başlar.Osmanlılar devrinde kız çocukları da bu mekteplerde erkeklerle birlikte okumuşlardır.Bununla beraber Osmanlı da kız ve erkek çocuklarının ayrı ayrı okuduğu okullarda mevcuttu.
Sibyan mekteplerinde öğretim görevlisi olarak medrese mezunları görev yapmışlar daha sonra ise bu ihmal edilmiş, medrese mezunu olmayan kişiler de hocalık yapmaya başlamışlardır.Kızlara ait mektepler de ise yaşlı kadınlar öğretmenlik yapmıştır.
b)Medreseler:
İslam tarihinde medrese orta ve yüksek seviyede eğitim ve öğretim veren müesseselerinin ortak adıdır.Daha önceki devirlerde olduğu gibi Osmanlı’da da şahıslar tarafından tesis edilen ve yaşaması için vakıflar kurulan medreselerin hocalarına müderris ve yardımcılarına muid denirdi.Medrese talebelerine ise danişmend,suhte veya talebe diye adlandırılırdı.Osmanlıda ilk medreseyi Orhan Gazi 1331’de İznik’te kurulmuştur.Osmanlı Medrese teşkilatında ilk köklü değişim Fatih Sultan Mehmet zamanında olmuştur.Fatih kanunnamesini hazırladığı sırada Molla Hüsrev ve ali Kuşçunun içinde bulunduğu bir maarif komisyonuna “kanuni talebe-i ulum”u hazırlatmış böylece Osmanlı medrese sistemi hazırlanmış oldu.
Osmanlı medreselerini umumi medreseler ve ihtisas medreseler olarak ikiye ayırabilir:
Umumi Medreseler
1.Haşiye-i Tecrit(Yirmili)Medreseler:Bu medreseler Seyyid Şerif Cürcani’nin Haşiye-i Tecrit adlı eserinden almıştır.Daha çok fıkhi eserlerin okutulduğu bir medrese olarak eğitim vermiştir.
2.Miftan(otuzlu) Medreseleri
3.Kırklı Medreseler
4.Ellili Medreseler
5.Sahn-ı Seman Medreseleri:Bu medreseler fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da kurduğu külliyede bulunan 8 medresedir.Bu medreselerde fıkıh,usulü fıkıh,hadis,tefsir,astronomi(heyet),hendese,tıp gibi ilimler okutulmuştur.
6.Altmışlı Medreseler
7.İhtisas Medreseleri
a)Darul Kura
b)Darul Hadisler
c)Daru’ş şifalar

Osmanlı Medrese sistemindeki ikinci en büyük gelişme Kanuni Sultan Süleyman devrinde meydana gelen gelmiştir.Kanuni devri her sahada olduğu gibi medrese teşkilatında da zirveyi ifade eder.Kanuni Sulan Süleyman ,Süleymaniye külliyesinin inşa ettikten sonra burada tesis ettiği medreselerde Sahn-ı Seman medreselerinin üstünde medreseler kurmayı planlarken diğer tarafından da Osmanlı medreselerinin payelerini yeni bir sisteme göre tekrar tanzim etmiştir.Buna göre Osmanlı medreselerinin şu şekli aldığı görülmektedir:
1İbtidai hariç medreseleri
2.Hareketi Hariç medreseleri
3.İptidai dahil medreseleri
4.Hareketi Dahil Medreseleri
5.Musile i Sahn Medreseleri
6.Sahnı Seman Medreseleri
7.İbtidai Altmışlı Medreseleri
8.Hareketi Altmışlı Medreseleri
9.Musile i Süleymaniye Medreseleri
10.Süleymaniye Medreseleri
11.Darul Hadis Medresesi
XV.ve XVI asırda en yüksek seviyelerine ulaşmış olan Osmanlı Medrese sistemi XVII asırdan itibaren gerilemeye başlamıştır.XVIII.asırda Süleymaniye medreselerine Musileyi Süleymaniye’den sonra Havarnisi Süleymaniye adıyla yeni bir medrese ,XVIII.asırda da camilerde tedrisatı sürdüren dersiyeler ilave edilmişse de medreselerin kalitelerinin düşmesi önlenememiştir.
Medreselerin bozulma sebepleri genelde şu şekilde sıralanmıştır:
a)Meval-i zadelerin zuhuru
b)İlim sahiplerinin ağa ve paşalara intisapları
c)Müderris ve kadıların cehaleti
d.Cehaletle fazlın birbirinden fark olunmaması
Sistemdeki bozulmanın önüne geçmek için bir çok düzenlemeler yapılmıştır.Özellikle II.Mahmut devrinde medreselerin ıslahının mümkün olmaması nedeniyle padişah Avrupa usulu bir eğitimin kurulmasına teşebbüs ettive bir fermanla ilköğretimin mecburi ve parasız olacağı ilan etti.I.Meşrutiyet devrine gelindiğinde medreselerde beklenen ıslahatlar yapılmış ve medreselerde Riyaziye,tabiiye,tarih,coğrafya,Farsça,ve Osmanlıca dersleri okutulmaya başlamıştır.1914 yılına geldiğinde Islahı medaris nizamnamesi çıkarılmış ve İstanbul medreseleri Darul hilafetil aliyye medreseleri adı altında toplanmıştır.Bu medreseler Tali kısmı evvel,Tali kımı Sani ve Ali kısmı olarak üç kısma ayırılmış ve her kısmı dört sene olan medreseler toplan 12yıllı bir eğitim-öğretim vermiştir. Her üç kısımdada dini ilimler, Arapça Türkçe,Farsça,Tarih,Riyaziye ve Tabiatı Fen dallarında dersler okutulmuştur.
MEDRESENİN ELEMANLARI
a)Müderris:Belirli bir tahsilden sonra icazet ve beratla ders veren kimselere müderris denirdi.Tek haneli medreselerde bir;sahnı seman gibi çok haneli medreselerde ise her haneye bir müderris tayin edilirdi.
Osmanlı medreselerinden mezun olan öğrenciler Anadolu da vazife alacaksa Anadolu Kazaskeri Rumeli de görev alacaksa Rumeli kazaskerini meclislerine devam eder ve matlab defterine mülazım olarak kaydedilir ve sırası gelinceye kadar beklerdi buna nöbet denirdi.Sırası gelen müderris önce yirmili bir medreseye atanır sonrasında terakki etmesine göre kırklı,altmışlı ve daha yüksek payeli medreselere çıkabilirlerdi.Her padişah devrinde en yüksek payeli medreseler genelde değişikliklere uğranıştır.Bir müderris terakki ettikten sonra istekli olduğu medreseye başka talip yoksa hemen oraya nakledilir başka istekli varsa aralarında sınav yapılırdı.İmtihan yazılı ve sözlü olarak iki kısımda yapılırdı.
b)Muid:Teknik anlamda müzakereci müderrisin derslerini tekrarlayıp izah eden müderris yardımcısı anlamına gelir.Danişmendler arasında en liyakatliler arsından seçilen muidler hem müderrisin derslerini tekrarlar hem de öğrenciler arasında disiplini sağlardı.Görev süreleri iki yıl olan muidlik müessesesi II.Meşrutiyetten sonra kaldırılmıştır.
c)Danişmend:Öğrenci anlamında kullanılmıştır.Genelde medrese öğrencileri için kullanılan bir addır.Danişmendler Sibyan mekteplerini veya o seviyedeki özel bir eğitimi tamamladıktan sonra medreselere girerlerdi.Böylece haşiye i tecrit medreselerinden birinde tahsiline başlayan danişmend daha sonra müderrisinden icazet alarak kırklı bir medreseye oradan da ellili bir medreseye son olarak ta sahnı seman veya Süleymaniye’ye girerek bitirir ve mülazemet için beklerdi.Osmanlı medreselerinin en büyüklerinde bile talebe sayısının 20’ye ulaşmadığı görülür.
TANZİMAT DÖNEMİNDE EĞİTİM
Bu dönemde bir yanda klasik Osmanlı Eğitim ve öğretim müesseseleri devam ederken bir yandan da her seviyede Avrupa eğitim-öğretim müesseseleri açılmaya başlamıştır.İlk önce askeri alanda yaygınlaşan Avrupai mektepler daha sonra sivil sahada da gelişti.
I)İlköğretim:
1)İbtidailer Osmanlı klasik çağının Sibyan mektepleridir.Rüştiyeler açılınca onlara öğrenci hazırlayan mekteplerede iptidai adı verildi.Bu mektepler 8 Nisan 1847 yılında düzenlenen program ve yönetim şekliyle yeni bir düze kavuşmuştur.
Öğretim süresi dört yıl olan bu okullara yedi yaşına basan kız ve erkek çocuklara ilkokul seviyesinde bir eğitim-öğretim verilirdi.6 Ekim 1913 Tedrisatı iptidaiye kanunu ile Fransız okulları sistemine uyarak Rüştiye ve iptidaiye birleştirilerek altı yıllık Mektebi İptidai haline getirilmiştir.Bu okullarda Türkçe,tecvit,ilmihal,hatt,Osmanlı tarih ve coğrafyası,yurttaşlık bilgisi,resim Müzik ve beden terbiyesi programa girmiş ve 1924’e kadar devam etmiştir.Bu devirde iptidailer yedi yaşına basan çocuklar için mecburi hale getirilmiş ve ceza olarak falaka yasaklanmıştı.
II)Ortaöğretim:
1)Rüştiyeler:
II.Mahmut döneminde sıbyan mekteplerinin yetersiz olduğu görülerek bu mekteplere sınıfı sani olarak açılır.Bunlar idadilere basamak olmasından dolayı ortaokul seviyesinde mektepler olarak değerlendirilir.Önceleri dört yıl olan bu okullar daha sonra altı yıl olmuştur.Rüştiyelerin ilki 1838 tarihinde açılan mektebi Maarifi adliyedir.1874-75 döneminde 400’e yakın rüştiye mevcuttu.1867’ye kadar bu mekteplere Müslüman çocuklar alınırken bu tarihten sonra ise gayri Müslimler de alınmaya başlanmıştır.Bu maksatla adaylar Türkçe imtihana tabi olmuşlardır.Bu okullarda dinin ilimler,hesap,coğrafya,hatt,hendese ,cebir ,usulü defter,resim ,müzik gibi dersler görülmüştür.
2)İdadiler:
Orta öğretimde ikinci ademe olarak eğitim-öğretim veren mekteplerdir.1869 Maarifi Uumiye nizamnamesine göre idadiler Rüştiye mezunu olan oalna Müslim ve gayri Müslim çocukların bir arada öğretim yaptıkları yerlerdir,1000 haneden fazla yerlere idadi kurulacaktır,idadilerin bütün masrafları vilayet maarif idadisi sandığından karşılanacaktır,İdadileri süresi üç yıl olacak ve şu dersler okutulacaktır:Türkçe,kitabet,Fransızca,mantıkkavaniniOsmaniye,coğrafya,tarih,cebir hesapidefter tutma,kimya resim dersleri okutulmuştur.
Bu nizamnamedeki hedefler ise maalesef belirlenen sürede tutturulamamıştır.
3)Sultaniler:
İdadiler seviyesinde Fransızca ve Türkçe ile eğitim ve öğretim yapaşn bir mekteptir.1 Eylül 1868 tarihinde Galatasaray Sultanisinin açılışıyla maarifimize giren bu Fransız modeli mektepler hazırlık devresiyle birlikte 9 yıllık bir süreyi kapsamaktadır.Bu mektebin açılışı sultan Abdülaziz’in 1867 Paris ziyaretine dayanır.SultanideTürkçeFransızca,Grekçe,ahlak,Latince,tarih,coğrafya,matematik,kozmografya,mekanik ,fizik,kimya,ekonomi güzel konuşma sanatı ve resim dersleri okutulurdu,Daha sonra Arapça ve Farsça okutulmuştur.Darüşşafaka ve Robert kolej de sultani tipi okullardandır.
III)Yüksek Öğretim:
Bunlar üniversite karşılığı olan darülfünun ve yüksek okullardır.
1)Daru’l Fünun:
İlk kez 12 Ocak 1863’te açılan darül funun bu tarihten sonra birkaç kez kapanıp açılmış1908 tarihine gelindiğinde İstanbul darülfünunu olarak adı değiştirilmiş ve yeniden teşkilatlandırılmıştır.1912 de şubeler fakülteye çevirilmiş ve I.Dünya savaşında Almanya’dan fen edebiyat ve hukuk alanında 20 profesör çağırılarak üniversitelerin kadroları güçlendirilmeye çalışılmıştır.
2)Yüksek Okullar:
a)Mektebi Mülkiyeyi Şahane:
Osmanlıda ilk sivil yüksek okuldur.Kaymakamlık ve müdürlük gibi mülki idarede görevlendirilecek memurlar için açılan bir yüksek okuldur.Öğretim süresi önce iki yıl olarak belirlenmiş daha sonra dört yıla çıkarılmıştır.1915’te Darül fünunun hukuk fakültesine bağlanmıştır.
b)Mektebi Tıbbiyeyi Mülkiye:
Sivil tabip yetiştirmek maksadıyla kurulmuş bir mekteptir.Başlangıçta beş yıl olan bu okul daha sonra altı yıla çıkarılmıştır.1915’te üniversitenin tıp fakültesine bağlanmıştır.

c)Mektebi Hukuki Şahane:
Tanzimat sonrası açılan batı tipi mahkemelere eleman yetiştirmek amacıyla kurulan mekteplerdir.1909’da Darülfünunun hukuk fakültesi haline geldi.
d)Hendeseyi Mülkiye Mektebi:
Memleketin sivil mühendis ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuştur.Cumhuriyet döneminde yüksek mühendis mektebi adıyla faaliyetlerine devam etmiştir.
e)Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi:
Ziraat ve baytarlık alanında memleketin ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan dört yıllık bir yüksek okuldur.
KLASİK DÖNEM ASKERİ MEKTEPLERİ
I)Acemioğlanlar Ocağı:
Pençik ve devşirme usulleriyle toplanan çocuklar Türk-İslam terbiyesine göre yetiştirilmek üzere Türk ailelerinin yanına verilir sonra Acemioğlanlar ocağına alınırlardı.Burada bir taraftan askeri eğitim alırken diğer taraftanda enderuna hazırlayıcı eğitim verilirdi.I.Murat devrinde Çandarlı Kara Halil Paşa ve Molla Rüstem’in tavsiyeleriyle kurulan bu ocak 1826’da Yeniçeri Ocağı kapatılınca bu ocak ta kaldırıldı.
II).Yeniçeri Ocakları:
Acemioğlanlar mektebinden sonra titiz bir imtihanla seçilen kabiliyetli gençler Enderun Mektebine diğerleri de asker olmak üzere Yeniçeri Ocağına alınırlardı.61 bölükten oluşan bu kuvvetler yeniçeri ağasına bağlıydı.
III).Enderun Mektebi:
Topkapı sarayı içinde bulunan ve orduya kurmay yetiştiren yüksek seviyede önemli bir mekteptir.Osmanlıya has olan bu mektepler ilk olarak II.Murat zamanında Edirne de kurulmuştur.Fatih Sultan Mehmet zamanında sadece kurmay asker yetiştirmekten başka birde mülki ve idari kadronun da yetiştirildiği bir mektep haline gelmiştir.Gittikçe zayıflayan Enderun mektebi 1 Temmuz 1909’da lağvedilmiştir.
YÜKSEK SEVİYEDEKİ ASKERİ MEKTEPLER
I)Mühendishane-i Bahr-i Hümayun:
Osmanlının batıya açılan ilk kapısıdır.1773’te Baron De Tott’un tavsiyesiyle ve Cezayirli Hasan Paşanın gayretleriyle Haliç Tersanesinde açılmıştır.Bu mektepte ordunun ihtiyaç duyduğu denizci subaylar yetiştiriliyor ve topçu eğitimi veriliyordu.
II)Mühendishane-i Berri Hümayun:
III.Selim devrinde kurulan bir yüksek okuldur.Topçu subayı yetiştirmek amacıyla Mühendishane-i bahri Hümayun’dan ayrılarak kurulmuştur.Öğretim süresi dört yıldır.
III)Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Ma’mure:
Sadece Müslüman tıp adamlarının yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş Darüşşifanın devamı olan okuldur.Eğitim süresi dört yıldır.
IV)Mektebi Fünunu Harbiye:
Açılan askeri okulların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuştur.
II.YAYGIN EĞİTİM MÜESSESELERİ:
Her yaş ve seviyedeki insanlara medrese ve mektepler dışındaki yerlerde verilen eğitimdir.Bu yaygın eğitim kurumları camiler,tekkeler,saraylar,darü’l hikmetİslamiye,darulmesnevi,kütüphaneler,sahaflar,loncalar,ulemaevleri,kıraathaneler olarak sıralanabilir.
 

tdalkaya

New member
teşekkür yazdığın için sende saol
en azından kıymetli bişeyler yaptığımı hisettirdin.
 

ducato

New member
Osmanlı Eğitim Sistemi Enver Halis


ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI

Osmanlı Devletinin askerî ve siyasî yönden gelişmesine paralel olarak, teşkilatında, bürokrasisinde ve kurumlarında da yeni yapılanmalar ve büyümeler olmuştur.

Her devlet, gücü, felsefesi, hedefleri ve ihtiyaçlarına göre sistemler oluşturur. Osmanlı Devletinde de bürokrasisinden, ordusundan, cemiyetine kadar, belli bir dünya görüşüne dayanan bir sistem vardır. Osmanlı kurumlarının, müslüman olmak kaydıyla, zekâ, kaabiliyet, çalışma ve liyakat vb. şartlarını taşıyan herkese açık olması ana kaidedendir. Biz bu yazımızda, Osmanlı örgün eğitim kurumlarını modernleşme (II. Mahmut 1808-1839) dönemine kadar ele almaya çalışacağız.

Osmanlı örgün eğitim kurumlarını Resmi Öğretim Kurumları ve Sivil Öğretim Kurumları olarak iki ana başlık altında inceleyebiliriz:

A- RESMİ ÖĞRETİM KURUMLARI:

Acemi Oğlanlar Ocağı:

I. Murad Han (1362-1389) döneminde sistemleşmeye başlayan Devşirme yöntemi Osmanlı Devletinin askerî ihtiyacını karşılamak üzere geliştirilmiş bir yöntemdir. Buna göre savaş esirlerinden veya Osmanlı Hristiyan tebasından seçilen çocuklar 3-8 sene Türk ailelerinin yanında hizmet edip yetiştikten sonra Acemi oğlanlar ocağına alınırlardı. Gelibolu'da ve İstanbul'da bulunan Acemi ocakları asker yetiştirirlerdi. Burada askerlik sanatını öğrenen acemiler ihtiyaca ve yeteneklerine göre diğer ocaklara gönderilirlerdi. Acemi ocağının sıkı bir disiplinin yanında belli görevlileri ve çalışma usulleri vardı. Osmanlı Kapıkulu ocaklarının ilk kademesini meydana getirmesi bakımından önemliydi.

Enderûn Mektebi:

II. Murad zamanında kurulup, zamanla çeşitli değişikliklere uğramakla beraber Osmanlı Devleti'nin son zamanlarına kadar (1909) varlığını sürdüren bir saray okuludur. Hristiyan ailelerden devşirilen çocukların zekî ve gösterişlileri saraya alınarak özel bir şekilde yetiştirilirlerdi.

Enderûn mektebine alınan çocuklara, Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelâm gibi dini dersler, edebiyat, inşa (şiir) gramer, Arapça, Farsça gibi dil ve edebiyat dersleri ve matematik, coğrafya, mantık gibi müsbet dersler okutulurdu. Bir taraftan da Osmanlı saray geleneği, protokol kaideleri ve bürokratik işler öğretilirdi. Bunların yanında çeşitli sanat kollarında beceriler kazandırıldığı gibi sportif faaliyetlere de yer verilirdi.

İç oğlanı denilen Enderûn talebesi ortak bir kültürü özümseyerek, saray ve padişah hizmetlerinin yürütülmesini sağlarlar, böylece Osmanlı Devletinin sarayda, yönetimde, ordu ve bürokraside ihtiyaç duyulan kadrolarının bir kısmı bu şekilde yetiştirilmiş olurdu. Sarayda kademe kademe yükselerek sancakbeyi rütbesiyle taşrada görev alırlardı.

Burada bir iki hususa açıklık kazandırmak gerekiyor.

1. Osmanlı Devleti, kendinden önceki Türk devletlerine göre daha merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Bu sebepten dolayı kendi kurumlarından yetişmeyen kimselere görev vermemiştir. Bu durum, bazı çevreler tarafından Türkleri dışlamak şeklinde yorumlanarak konu yanlış bir yöne çekilmiştir.

2. Osmanlı Bürokrasisi sadece devşirmelerden ibaret değildir. Divan ve taşra teşkilatında da yükselme olup buralar genelde Türklerin hakim oldukları kurumlardır. Esasen Kanunî Devrinden itibaren Türk çocukları da Enderûn Mektebine alınmıştır.

3. Böylece Devşirme zamanla uzaklaşarak devletin mülkî ve idarî kimliğinden kadrolarının yetiştirildiği yüksek seviyeli bir okul haline gelmiştir.

Bürokrasinin kaynağı olması bakımından Divân-ı Hümâyûn'dan da biraz bahsetmemiz gerekecektir. Osmanlılarda Divan idarî ve hukukî bir meclis olmasının ötesinde bürokrasinin merkezi ve beyni idi. Devletin her türlü yazışmaları, Divân kararları, sicilleri, defterleri, malî kayıtları Divan'da tutulur ve saklanırdı. Bu sebepten dolayı Divan birçok büroların bulunduğu ve yüzlerce görevlinin çalıştığı bir kurum idi. Kâtiplik, usta-çıraklık ilişkisi içinde zamanla kazanılırdı. Divandan yetişen pek çok ünlü devlet adamı olduğu gibi ilim-edebiyat tarih vb. alanlarında yetişen Kâtip Çelebi, Gelibolu'lu Mustafa Ali, Feridun Ahmet Bey gibi şahsiyetlerde Divan'dan yetişmiş, zamanlarının önemli isimleridir. Böylece divan bürokrasinin yanında okul niteliği de kazanmıştır.

B- SİVİL ÖĞRETİM KURUMLARI

1. Sıbyan Mektepleri:

5-10 yaşlarındaki çocuklara okuma-yazma, bazı dinî bilgiler ve basit hesap işlemlerinin verildiği ilkokullardır. Hemen her mahallede bulunduğu için "Mahalle Mektepleri" veya taş bina olarak inşa edildiği için "Taşmektep" de denilen bu okullar örgün eğitimin ilk basamağını oluştururlardı. Okuma-yazmanın yanında ahlâkî terbiye verilmesi de amaçlanıyordu. Çocuğu şerden sakındırmak ve hayra sevketmek Osmanlı cemiyetinin eğitim felsefesiydi.

Sıbyan mekteplerinde bugünkü gibi sınıf, ders saati ve teneffüs ayarlaması yoktu. Sabahtan ikindiye kadar ders veriliyor, yalnız öğle paydosu yapılabiliyordu.

Okula başlama törenle yapılırdı. Öğretim hatim indirmekle tamamlanırdı. Bundan sonra isteyen medreseye, isteyen memuriyete (Divan kâtipliğine), isteyen de kaabiliyetine uygun bir zenaata girerdi.

Zamanla programında ve çalışmalarında değişiklikler yapılmakla beraber Sıbyan Mektepleri Cumhuriyet Dönemine kadar varlığını sürdürmüştür.

2. Medreseler:

İslâm dünyasında en yaygın ve en köklü eğitim kurumu olan medreseler, Anadolu Selçuklular'ında ve Osmanlı'larda diğer ülkelerden ayrılarak daha farklı bir gelişme göstermiştir.

İlk İslâm toplumlarında camilerin okul olarak kullanıldıklarını biliyoruz. 10. yüzyılda Türkistan şehrinde görülmeye başlayan medreseler ünlü Selçuklu veziri Nizam’ülmülk tarafından sistemli ve kalıcı hale getirilmiştir. Bir rivayete göre Sultan Alparslan Nişabur Camii’nin kapısında perişan kılıklı bir grup genç görünce, bunların kim olduklarını ve niçin böyle bir durumda bulunduklarını sormuş; “bunlar dünya zevki taşımayan ilim talebeleridir” cevabını alınca çok üzülmüş. Bunun üzerine Sultan Alparslan bunlara bir yurt inşa edilmesini ve maaş bağlanmasını emretmiştir. Bu şekilde kurulmaya başlayan Selçuklu medreseleri, eğitim-öğretim kadrosuna tahsil ve geçim sağlayan ilk teşkilatlı medrese olarak ortaya çıkmıştır. Bu rivayetin yanında İslâm dünyasındaki Şiî, Rafızî ve Batınî hareketlere karşı sistemli bir eğitim-öğretim yapılması Selçuklu siyasetinin temelini teşkil eder.

Vakıf kuruluşlar olarak sistemleşen medreseler Osmanlılarda da devletin güçlenmesine paralel olarak büyümüş ve gelişmiştir.

Medreseler seviye itibarıyla bugünün orta ve yüksek okullarına tekabül etmektedirler. Vakıf olduğu için öğrencilerin barınmasının yanında diğer ihtiyaçları da medreseden sağlanıyordu. Medreseler külliyenin bir parçasını teşkil ettiğinden öğrenciler hamamda temizleniyorlar, imaret (aşevi) den yemek yiyorlar, câmii de ibadet ediyorlar ve medresede öğrenim faaliyetlerine devam ediyorlardı. Bu yönleriyle bugünün kampüs ve öğrenci yurdu anlayışının temellerini kendi eğitim tarihimizde bulabiliyoruz.

Osmanlı medreseleri zamanla hiyerarşik bir düzenlemeye tabi tutulmuş, hocalarına verilen maaşlara ve ihtisas alanlarına göre derecelendirilmiştir. Yevmiye 20 Akçayla ders veren müderris en alt dereceden göreve başlar. Terfi ederek 500 Akçalık medreseye kadar yükselebilirdi. Süleymaniye medresesindeki: Darül-Hadis kürsüsü Osmanlı medreselerinin en yüksek (11. derece) derecesini ifade ediyordu. 500 Akça yevmiye alan müderrislere ya da mevleviyet denilen büyük şehirlerin kadılarına "Molla" deniyordu ki bugün ordinaryus karşılığındadır.

Kuruluş döneminde vezirlerin ilmiye (medrese)den gediklerini biliyoruz. Fatih Döneminden itibaren bürokratik kurumların gelişmesiyle ilmiye ile siyaset birbirlerinden ayrılmıştır.

Osmanlı medreseleri müezzin, imam-hatip ve vaiz gibi camii görevlilerini, mahalle mekteplerinin hocalarını, medresenin kendi kadrosunu, yargı kadrosunu yetiştirdiği gibi Divân-ı Hümayundaki Kazaskerler (Bugünkü M. Eğitim ve Adalet Bakanları) ve Şeyhülislâm gibi temsilcileri de hazırlıyorlardı. Bu yönleriyle çok fonksiyonlu idi. Ulemâ denilen medreseliler halk ve yönetim üzerinde önemli bir nüfuz, etki ve yere sahiptiler. Ayrıca toplumda entellektüel-aydın kadrosunun en üst tabakasını oluşturuyorlardı.

Medreselerin programını dört ana gruba ayırabiliriz:

1. Din ve Hukuk (Kur'an, tefsir, hadis, fıkıh, kelam...)

2. Dil ve Edebiyat (Arap, Fars dilleri, hitabet, şiir, gramer...)

3. Felsefe (Felsefe ve mantık)

4. Temel Bilimler (Tıp, Matematik, Geometri, Astronomi, Coğrafya) idi.

Bu derslerin verilişi zamanla ihtisaslaşmayı meydana getiriyor. Medrese öğrencilerinin en alt kademesine suhte (softa) ortaöğretim talebesi deniyordu. Daha sonrakilere danişmend (lisans talebesi) denilirdi. Muid (Asistan) müderris ile talebe arasındaki ilişkileri düzenler, hocanın derslerini müzakere yoluyla özetler veya tekrarlardı. Medrese eğitimi uzun süren meşakkatli bir işti.

Selçuklu ve Osmanlı medrese kadrosu sünnî İslâm itikadını temsil ettikleri gibi İslâm'ı rasyonel olarak ele aldıklarından tasavvuf geleneğinden bazen ayrılıyorlardı. Bu sebepten zaman zaman medrese tarikat çatışması da meydana geliyordu. Esasen medrese geleneği Tasavvufu İslâm'ın Kur'an ve Sünnet çizgisi içerisinde değerlendiriyor, bu ölçünün dışında kalan hareketleri benimsemiyordu.

Selçuklu ve Osmanlı medreselerinin diğerlerinden farklı bir gelişme gösterdiğini yukarıda belirtmiştik. Bu gelişme program ve ihtisaslaşma yönünden olduğu kadar fikir yönünden de ele alınmalıdır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı medreseleri hür düşünceyi ve bilimi birinci plâna yerleştirmiştir. Zengin vakıflar sayesinde maddi imkanları geniş olunca ve devlet yöneticilerinin de ilgilenmesi dolayısıyla İslâm dünyasının birçok şöhretli âlimi Selçuklu ve Osmanlı ülkesine gelerek bilgilerini ve fikirlerini yayma imkânı bulmuşlardır.





Kaynaklar:

1. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, TTK. Ank.1983

2. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyim ve Terimleri Sözlüğü, C.2 M.E.B., İstanbul 1988

3. Osmanlı Ansiklopedisi, C.1, Ağaç Yayıncılık, İstanbul 1997













--------------------------------------------------------------------------------

Bu sayfa kere ziyaret edilmiştir.Ana sayfa'ya Dönebilirsiniz.

Osmanlı Eğitim Sistemi Enver Halis


ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI

Osmanlı Devletinin askerî ve siyasî yönden gelişmesine paralel olarak, teşkilatında, bürokrasisinde ve kurumlarında da yeni yapılanmalar ve büyümeler olmuştur.

Her devlet, gücü, felsefesi, hedefleri ve ihtiyaçlarına göre sistemler oluşturur. Osmanlı Devletinde de bürokrasisinden, ordusundan, cemiyetine kadar, belli bir dünya görüşüne dayanan bir sistem vardır. Osmanlı kurumlarının, müslüman olmak kaydıyla, zekâ, kaabiliyet, çalışma ve liyakat vb. şartlarını taşıyan herkese açık olması ana kaidedendir. Biz bu yazımızda, Osmanlı örgün eğitim kurumlarını modernleşme (II. Mahmut 1808-1839) dönemine kadar ele almaya çalışacağız.

Osmanlı örgün eğitim kurumlarını Resmi Öğretim Kurumları ve Sivil Öğretim Kurumları olarak iki ana başlık altında inceleyebiliriz:

A- RESMİ ÖĞRETİM KURUMLARI:

Acemi Oğlanlar Ocağı:

I. Murad Han (1362-1389) döneminde sistemleşmeye başlayan Devşirme yöntemi Osmanlı Devletinin askerî ihtiyacını karşılamak üzere geliştirilmiş bir yöntemdir. Buna göre savaş esirlerinden veya Osmanlı Hristiyan tebasından seçilen çocuklar 3-8 sene Türk ailelerinin yanında hizmet edip yetiştikten sonra Acemi oğlanlar ocağına alınırlardı. Gelibolu'da ve İstanbul'da bulunan Acemi ocakları asker yetiştirirlerdi. Burada askerlik sanatını öğrenen acemiler ihtiyaca ve yeteneklerine göre diğer ocaklara gönderilirlerdi. Acemi ocağının sıkı bir disiplinin yanında belli görevlileri ve çalışma usulleri vardı. Osmanlı Kapıkulu ocaklarının ilk kademesini meydana getirmesi bakımından önemliydi.

Enderûn Mektebi:

II. Murad zamanında kurulup, zamanla çeşitli değişikliklere uğramakla beraber Osmanlı Devleti'nin son zamanlarına kadar (1909) varlığını sürdüren bir saray okuludur. Hristiyan ailelerden devşirilen çocukların zekî ve gösterişlileri saraya alınarak özel bir şekilde yetiştirilirlerdi.

Enderûn mektebine alınan çocuklara, Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelâm gibi dini dersler, edebiyat, inşa (şiir) gramer, Arapça, Farsça gibi dil ve edebiyat dersleri ve matematik, coğrafya, mantık gibi müsbet dersler okutulurdu. Bir taraftan da Osmanlı saray geleneği, protokol kaideleri ve bürokratik işler öğretilirdi. Bunların yanında çeşitli sanat kollarında beceriler kazandırıldığı gibi sportif faaliyetlere de yer verilirdi.

İç oğlanı denilen Enderûn talebesi ortak bir kültürü özümseyerek, saray ve padişah hizmetlerinin yürütülmesini sağlarlar, böylece Osmanlı Devletinin sarayda, yönetimde, ordu ve bürokraside ihtiyaç duyulan kadrolarının bir kısmı bu şekilde yetiştirilmiş olurdu. Sarayda kademe kademe yükselerek sancakbeyi rütbesiyle taşrada görev alırlardı.

Burada bir iki hususa açıklık kazandırmak gerekiyor.

1. Osmanlı Devleti, kendinden önceki Türk devletlerine göre daha merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Bu sebepten dolayı kendi kurumlarından yetişmeyen kimselere görev vermemiştir. Bu durum, bazı çevreler tarafından Türkleri dışlamak şeklinde yorumlanarak konu yanlış bir yöne çekilmiştir.

2. Osmanlı Bürokrasisi sadece devşirmelerden ibaret değildir. Divan ve taşra teşkilatında da yükselme olup buralar genelde Türklerin hakim oldukları kurumlardır. Esasen Kanunî Devrinden itibaren Türk çocukları da Enderûn Mektebine alınmıştır.

3. Böylece Devşirme zamanla uzaklaşarak devletin mülkî ve idarî kimliğinden kadrolarının yetiştirildiği yüksek seviyeli bir okul haline gelmiştir.

Bürokrasinin kaynağı olması bakımından Divân-ı Hümâyûn'dan da biraz bahsetmemiz gerekecektir. Osmanlılarda Divan idarî ve hukukî bir meclis olmasının ötesinde bürokrasinin merkezi ve beyni idi. Devletin her türlü yazışmaları, Divân kararları, sicilleri, defterleri, malî kayıtları Divan'da tutulur ve saklanırdı. Bu sebepten dolayı Divan birçok büroların bulunduğu ve yüzlerce görevlinin çalıştığı bir kurum idi. Kâtiplik, usta-çıraklık ilişkisi içinde zamanla kazanılırdı. Divandan yetişen pek çok ünlü devlet adamı olduğu gibi ilim-edebiyat tarih vb. alanlarında yetişen Kâtip Çelebi, Gelibolu'lu Mustafa Ali, Feridun Ahmet Bey gibi şahsiyetlerde Divan'dan yetişmiş, zamanlarının önemli isimleridir. Böylece divan bürokrasinin yanında okul niteliği de kazanmıştır.

B- SİVİL ÖĞRETİM KURUMLARI

1. Sıbyan Mektepleri:

5-10 yaşlarındaki çocuklara okuma-yazma, bazı dinî bilgiler ve basit hesap işlemlerinin verildiği ilkokullardır. Hemen her mahallede bulunduğu için "Mahalle Mektepleri" veya taş bina olarak inşa edildiği için "Taşmektep" de denilen bu okullar örgün eğitimin ilk basamağını oluştururlardı. Okuma-yazmanın yanında ahlâkî terbiye verilmesi de amaçlanıyordu. Çocuğu şerden sakındırmak ve hayra sevketmek Osmanlı cemiyetinin eğitim felsefesiydi.

Sıbyan mekteplerinde bugünkü gibi sınıf, ders saati ve teneffüs ayarlaması yoktu. Sabahtan ikindiye kadar ders veriliyor, yalnız öğle paydosu yapılabiliyordu.

Okula başlama törenle yapılırdı. Öğretim hatim indirmekle tamamlanırdı. Bundan sonra isteyen medreseye, isteyen memuriyete (Divan kâtipliğine), isteyen de kaabiliyetine uygun bir zenaata girerdi.

Zamanla programında ve çalışmalarında değişiklikler yapılmakla beraber Sıbyan Mektepleri Cumhuriyet Dönemine kadar varlığını sürdürmüştür.

2. Medreseler:

İslâm dünyasında en yaygın ve en köklü eğitim kurumu olan medreseler, Anadolu Selçuklular'ında ve Osmanlı'larda diğer ülkelerden ayrılarak daha farklı bir gelişme göstermiştir.

İlk İslâm toplumlarında camilerin okul olarak kullanıldıklarını biliyoruz. 10. yüzyılda Türkistan şehrinde görülmeye başlayan medreseler ünlü Selçuklu veziri Nizam’ülmülk tarafından sistemli ve kalıcı hale getirilmiştir. Bir rivayete göre Sultan Alparslan Nişabur Camii’nin kapısında perişan kılıklı bir grup genç görünce, bunların kim olduklarını ve niçin böyle bir durumda bulunduklarını sormuş; “bunlar dünya zevki taşımayan ilim talebeleridir” cevabını alınca çok üzülmüş. Bunun üzerine Sultan Alparslan bunlara bir yurt inşa edilmesini ve maaş bağlanmasını emretmiştir. Bu şekilde kurulmaya başlayan Selçuklu medreseleri, eğitim-öğretim kadrosuna tahsil ve geçim sağlayan ilk teşkilatlı medrese olarak ortaya çıkmıştır. Bu rivayetin yanında İslâm dünyasındaki Şiî, Rafızî ve Batınî hareketlere karşı sistemli bir eğitim-öğretim yapılması Selçuklu siyasetinin temelini teşkil eder.

Vakıf kuruluşlar olarak sistemleşen medreseler Osmanlılarda da devletin güçlenmesine paralel olarak büyümüş ve gelişmiştir.

Medreseler seviye itibarıyla bugünün orta ve yüksek okullarına tekabül etmektedirler. Vakıf olduğu için öğrencilerin barınmasının yanında diğer ihtiyaçları da medreseden sağlanıyordu. Medreseler külliyenin bir parçasını teşkil ettiğinden öğrenciler hamamda temizleniyorlar, imaret (aşevi) den yemek yiyorlar, câmii de ibadet ediyorlar ve medresede öğrenim faaliyetlerine devam ediyorlardı. Bu yönleriyle bugünün kampüs ve öğrenci yurdu anlayışının temellerini kendi eğitim tarihimizde bulabiliyoruz.

Osmanlı medreseleri zamanla hiyerarşik bir düzenlemeye tabi tutulmuş, hocalarına verilen maaşlara ve ihtisas alanlarına göre derecelendirilmiştir. Yevmiye 20 Akçayla ders veren müderris en alt dereceden göreve başlar. Terfi ederek 500 Akçalık medreseye kadar yükselebilirdi. Süleymaniye medresesindeki: Darül-Hadis kürsüsü Osmanlı medreselerinin en yüksek (11. derece) derecesini ifade ediyordu. 500 Akça yevmiye alan müderrislere ya da mevleviyet denilen büyük şehirlerin kadılarına "Molla" deniyordu ki bugün ordinaryus karşılığındadır.

Kuruluş döneminde vezirlerin ilmiye (medrese)den gediklerini biliyoruz. Fatih Döneminden itibaren bürokratik kurumların gelişmesiyle ilmiye ile siyaset birbirlerinden ayrılmıştır.

Osmanlı medreseleri müezzin, imam-hatip ve vaiz gibi camii görevlilerini, mahalle mekteplerinin hocalarını, medresenin kendi kadrosunu, yargı kadrosunu yetiştirdiği gibi Divân-ı Hümayundaki Kazaskerler (Bugünkü M. Eğitim ve Adalet Bakanları) ve Şeyhülislâm gibi temsilcileri de hazırlıyorlardı. Bu yönleriyle çok fonksiyonlu idi. Ulemâ denilen medreseliler halk ve yönetim üzerinde önemli bir nüfuz, etki ve yere sahiptiler. Ayrıca toplumda entellektüel-aydın kadrosunun en üst tabakasını oluşturuyorlardı.

Medreselerin programını dört ana gruba ayırabiliriz:

1. Din ve Hukuk (Kur'an, tefsir, hadis, fıkıh, kelam...)

2. Dil ve Edebiyat (Arap, Fars dilleri, hitabet, şiir, gramer...)

3. Felsefe (Felsefe ve mantık)

4. Temel Bilimler (Tıp, Matematik, Geometri, Astronomi, Coğrafya) idi.

Bu derslerin verilişi zamanla ihtisaslaşmayı meydana getiriyor. Medrese öğrencilerinin en alt kademesine suhte (softa) ortaöğretim talebesi deniyordu. Daha sonrakilere danişmend (lisans talebesi) denilirdi. Muid (Asistan) müderris ile talebe arasındaki ilişkileri düzenler, hocanın derslerini müzakere yoluyla özetler veya tekrarlardı. Medrese eğitimi uzun süren meşakkatli bir işti.

Selçuklu ve Osmanlı medrese kadrosu sünnî İslâm itikadını temsil ettikleri gibi İslâm'ı rasyonel olarak ele aldıklarından tasavvuf geleneğinden bazen ayrılıyorlardı. Bu sebepten zaman zaman medrese tarikat çatışması da meydana geliyordu. Esasen medrese geleneği Tasavvufu İslâm'ın Kur'an ve Sünnet çizgisi içerisinde değerlendiriyor, bu ölçünün dışında kalan hareketleri benimsemiyordu.

Selçuklu ve Osmanlı medreselerinin diğerlerinden farklı bir gelişme gösterdiğini yukarıda belirtmiştik. Bu gelişme program ve ihtisaslaşma yönünden olduğu kadar fikir yönünden de ele alınmalıdır. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı medreseleri hür düşünceyi ve bilimi birinci plâna yerleştirmiştir. Zengin vakıflar sayesinde maddi imkanları geniş olunca ve devlet yöneticilerinin de ilgilenmesi dolayısıyla İslâm dünyasının birçok şöhretli âlimi Selçuklu ve Osmanlı ülkesine gelerek bilgilerini ve fikirlerini yayma imkânı bulmuşlardır.





Kaynaklar:

1. İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, TTK. Ank.1983

2. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyim ve Terimleri Sözlüğü, C.2 M.E.B., İstanbul 1988

3. Osmanlı Ansiklopedisi, C.1, Ağaç Yayıncılık, İstanbul 1997













--------------------------------------------------------------------------------

Bu sayfa kere ziyaret edilmiştir.Ana sayfa'ya Dönebilirsiniz.

geçmi oldu bilmiyorum ama inşallah işine yarar

işine yararmı bilmiyorum ama yeni açtım forum alanını .inşallah işine yarar
 

HTML

Üst