CıngıL Beng
target Love
Soru şu: Bizde kız çocuklarına eğitim zorunluluğu ne zaman getirildi?
Cevabınız :
Cumhuriyet dönemi ve devrimleri sırasındaysa yanıldınız. 1869 yılında yayınlanan Eğitim Genel Yönetmeliği'ne (Maarif-i Umumiye Nizamnamesi) göre kız çocuklarının ilkokula devam mecburiyeti kondu. Okula gelmekten kaçınan öğrencilerin anne babasına köy muhtarı veya ihtiyar heyeti müdahale edebilecekti. Kız çocukları için okula başlama yaşı 6 bitirme yaşı ise 10'du.
Kız mekteplerinin okul müfredatı erkek okullarıyla hemen hemen aynıydı. Usul-i Cedide Vechile Elifba, Kur'anı Kerim, Tecvid, Ahlaka Müteallik Rasail, İlmihal, Yazı Talimi, Fenni Hesab, Tarihi Osmani ve Coğrafya.
İlköğretim böyle... Peki ya ortaöğretim? Aynı yönetmelik orta eğitimi de düzenliyordu. Sultan Abdülaziz büyük şehirlerin her birinde birer kız rüştiye (ortaokulu) mektebi açılması zorunlu kıldı. Öncelik İstanbul'a verildi. Hemen ardından tüm taşra kentlerinde bu okullar açılmaya başlandı. Kız ortaokullarında erkek bölümlerine ilaveten biçki dikiş ve müzik eğitimi de konmuştu. Ayrıca Kıraat-ı Türkiye, Sülüs Hattı ve Hıyyatiyye dersleri de vardı.
ABDÜLAZİZ'İN İZİNDE
Abdülaziz'in intihar mı suikast mı belli olmayan bir şekilde indirilmesinin ardından kısa bir süre sonra tahta geçen Sultan 2. Abdülhamid, eğitim reformlarında amcasından aldığı bayrağı daha da ilerilere taşıdı. İktidarının ilk yılında sadece İstanbul'daki kız rüşdiyelerinin sayısını 9'a çıkarttı. İstanbul dışında Selanik Yenişehir ve Hanya'da da birer kız okulu açılmıştı. 1892 de ilk ve orta dereceli kız okulları 'Merkez Rüşdiye'si adı altında birleştirildi. Bu okullardan mezun olan kızlar ise kız öğretmen okullarına devam edebiliyorlardı.
İlk eğitimde kız-erkek karışık tedrisat yine 2. Abdülhamid'in getirdiği yeniliklerdendi. 2. Abdülhamid'in iktidarında 20. yılın sonunda sadece erkek çocuklarının okuduğu ilköğretim okulu sayısı 3388, sadece kızların eğitim aldığı okul sayısı ise 303 olmuştu. Kız erkek birlikte eğitim yapılan okul sayısı ise inanılmazdı. 3750.
Peki, bu denli yaygın bir eğitim hamlesine yetecek kadar kadın öğretmen var mıydı? Çünkü özellikle el sanatları ile ilgili derslerde çok sayıda kadın öğretmene ihtiyaç vardı. İmparatorluk sınırları içerindeki tek öğretmen okulu olarak bulunan Darülmuallimat'ın bu ihtiyaca cevap vermesi düşünülemezdi. Ancak Abdülhamid ve reformcu bürokratı Abdüllatif Suphi Paşa'nın geri adım atmaya niyeti yoktu. Taşra kız rüşdiyelerinde esas işi öğretmenlik olmayan bürokrat ve subay eşlerini bu okullarda öğretmen olarak görevlendirdi. Elbette öğretmenlik formasyonuna sahip olmayan bu kişilerin verdiği eğitimde çeşitli sıkıntılar yaşanıyordu. Ancak önemli olan kız çocuklarının okula başlatılmasıydı.
EĞİTİM TAARRUZU
Misyoner okullarının Anadolu'da giderek yaygınlaşmasıyla birlikte buradan mezun olan gayrimüslim kadınlar da Müslüman çocukların eğitimine katkı verdiler. Müslimi Gayrimüslimi okumuşu okumamışı el ele vermiş tam bir eğitim taarruzu başlamıştı.
Bu arada bu eğitim hamlesinin mimarı 2. Abdülhamid için bir parantez açmak gerekli.
POLİSİYE HAYRANI PADİŞAH
Kimine göre Kızıl Sultan kimine göre Ulu Hakan olarak değerlendirilen 2. Abdülhamid bir yandan bu eğitim hamlesiyle uğraşırken bir yandan da kitap tercüme ettiriyordu. Binicilik yüzme atıcılık gibi sporları yapıyor, hobi olarak marangozlukla uğraşıyordu. Operaya merakı vardı. Ailesiyle birlikte izlediği operalardan Carmen ve Aida'yı özellikle çok seviyordu. Polisiye roman tutkunu olan sultanın tam 4 bin kitaptan oluşan bir polisiye kitap arşivi vardı.
İngiliz polisiye yazarı Arthur Conan Doyle'un yarattığı hayal dedektif Sherlock Holmes en önemsediği kahramandı. Sherlock Holmes'un bütün maceralarını Osmanlıca'ya çevirtti. (Sadece sarayın okuması için 6 bin kadar kitap dilimize çevrildi.
Bu kitapların büyük bir çoğunluğu Yıldız yağması sırasında yırtıldı yakıldı.) Düşünsenize şu an polisiye roman çevirisi ile uğraşacak veya marangozluk yapacak, opera meraklısı bir devlet adamımız olabilir mi? Neyse biz konumuza devam edelim...
ANADİLDE EĞİTİM
Öğretmen yetiştiren tek kurum olan Darülmuallimat'ın müfredatı nasıldı? Şu dersler vardı. Mebadi Ulum-i Diniyye, Hesab ve Defter Tutmak Usulü, Resim, Müzik, Lisan-ı Osman-i ve İnşa ve her cemaatin kendi lisanı. Şimdi buraya dikkat ediniz lütfen. Her cemaat kendi lisanını da öğrenebilecekti. Ama temel eğitim Osmanlıca olacaktı. (Bugün anadilde eğitim isteyenlere Abdülhamid dönemini okumalarını tavsiye ederim)
İlk önce açılan ebe okullarını bir tarafa bırakacak olursak öğretmen okulları kızların eğitim hayatına dahil olmaları ve kamusal alanda ilk defa yetkin bir meslek sahibi olmaları için açılmış eğitim kurumları oldular.
Abdülaziz ile başlayan ve Abdülhamid ile devam eden kız çocuklarının eğitimi hamlesi cumhuriyetle birlikte şaha kalktı. İlkokuldan üniversiteye kadar eğitimin her alanında yerlerini alan modern Türkiye'nin kızları ayrıca el işi, nakış gibi alanlarda da varlıklarını ispatladılar.
KIYAFET ZORUNLULUĞU YOKTU
Peki, gelelim türban meselesine... Osmanlı dönemindeki bu büyük eğitim hamlesini başlatan 1869 nizamnamesinde kız öğrenciler için bir kıyafet zorunluluğu var mıydı? Hayır yoktu...! Yani peçe, başörtüsü gibi bir zorunluluk yoktu. Yandaki fotoğraflarda da göreceğiniz gibi ilkokul sıralarından başlayarak kız öğrenciler gayet rahat kıyafetlerle okullarına gidebiliyorlardı. Evet, 150 yıllık eğitim seferberliğimizin kilometre taşları işte böyle... Kızlarımızın daha aydınlık bir geleceğe kavuşmaları için eğitimin zorunlu olduğuna inanan bir neslin torunlarıyız. Ancak şimdi özgürlük denilince akıllarına sadece türbanla okula gitmekten başka bir şey gelmeyen bir kuşağın hikayesini dinliyoruz. Başörtüsünden sürekli prim kazanan bir iktidar partisi ve onun aldığı oylara talip olan bir muhalefet partisinin oy kavgasını izliyoruz.
Başörtüsü / türban tartışmalarında kızların eğitimi için varını yoğunu ortaya koyan ulu önder Atatürk'e hiç gitmiyorum. İslami bir yönetim diye burun kıvrılan Osmanlı'nın başındaki insanın bir yandan opera dinlerken, öte yandan onca imkansızlığa rağmen kız çocuklarını aydınlatma telaşını ve çabasını aradan geçen 130 yılın ardından saygıyla anıyorum.
Kız okullarının mimarı: Abdüllatif Suphi Paşa
KIz okulları projesi onun eseriydi. Biraz çekingen davransa da 2. Abdülhamid'in cesaretlendirmesiyle bu projeyi hayata geçirdi. Osmanlı kabinelerinde bakanlıklar yaptı. Ama asıl unutulmaz hizmeti eğitim alanında oldu. Özellikle kız okullarında okutulacak müfredatı o hazırladı. Kız okullarının tüm ülkeye yayılması için uğraştı. Öğretmen açığını kapatabilmek için ülke dışından öğretmen arayışına bile girişti. Osmanlı'da yaktığı eğitim ateşini Cumhuriyet döneminde oğlu devam ettirdi. Hamdullah Suphi Tanrıöver de babası gibi Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulundu. Ve Cumhuriyetin milli eğitim politikasına yön verdi.
Çok mu zor?
Ahmet Özal'ın iddialarını birkaç hafta önce ele almıştım. Halk arasında öldürüldüğüne kesin olarak inanılan Turgut Özal'ın nasıl öldüğü hala tam olarak bilinmiyor. Eceliyle mi hayata veda etti yoksa öldürüldü mü? Karaciğer uzmanı bir hekim okurumdan, Süleyman Uraz'dan son derece basit bir öneri geldi. Özal'ın mezarı savcılık kararıyla açılabilir ve toksikolojik inceleme yapılmak üzere örnek alınabilir. Ölümünün üzerinden 17 yıl geçmiş olsa da bu mümkün dedi. Böylelikle bu vicdani rahatsızlık ortadan kalkar. Bu kadar tartışmak yerine bu işlemi yapmak çok mu zor?
Gürkan HACIR
CıngıL Beng :
..............HackheLL..............