Osmanlı belge belge toplanıyor

Osmanlı belge belge toplanıyor





Türkiye, Osmanlı dönemine ait arşiv belgelerini bir bir topluyor. En son Roma Sefareti’ne ait binlerce evrak İstanbul’a taşındı. İşi ciddiye alan Başbakanlık’a bağlı Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı, sokaktan belge toplamak için bile büyük çaba harcıyor. Kurumun hedefi, yabancılar tarafından değerli vesikaların yurtdışına çıkarılmasını engellemek.

Libya ile Tunus, geçtiğimiz aylarda Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşiv Dairesi Başkanlığı’na müracaatta bulunarak, kendi sınırları ile ilgili düzenlemeyi içeren 19 Mayıs 1910 tarihli anlaşma metnini istedi. Daha önce de Kuveyt-Katar, Suudi Arabistan-Yemen, Etiyopya-Eritre gibi birbirlerine deniz ve kara sınırı bulunan ülkeler, hudutlarıyla ilgili anlaşmazlıkları çözmek adına Osmanlı arşivlerine başvurmuştu.

Bu taleplerden sonra bir belgenin yüzyıl sonra uluslararası problemlere çözüm getirebileceği anlaşıldı. Peki, dışarıdaki veya içerideki tarihî vesikalar tam manasıyla toplanabiliyor mu? İşte bu soru henüz net bir cevap bulmuş değil.

50 ton arşiv belgesinin Bulgaristan’a hurda kâğıt niyetine verilmesinin üzerinden 70 yıldan fazla bir süre geçerken devletin 1950’lerde başlattığı dışarıdaki belgelerin toplanması işlemine son yıllarda hız verildi. Türkiye, Osmanlı’nın elçilik veya konsolosluk açtığı ülkelerde toplanan arşiv belgelerini bir bir geri getirmek için çaba harcıyor.

Son olarak Roma Sefareti’nde bulunan evraklar geçtiğimiz günlerde Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne ulaştı. 1856-1923 yıllarını kapsayan 112 defterden oluşan binlerce muhtelif belge kolilere doldurularak Türkiye’ye getirildi. Roma Sefareti’ndeki (elçilik) belgeler tarihe ışık tutması açısından son derece önemli. Önümüzdeki birkaç yıl içinde tasnifi yapılıp araştırmaya açılacak belgeler, Hariciye Nezareti’yle ilgili yazışmaları, Balkan, Trablusgarp, Birinci Dünya Savaşı, Balkanlar’daki problemler, Arnavutluk, Bulgaristan, Karadağ, Yunanistan, Kuzey Afrika’nın durumu ve Osmanlı’nın borçları gibi konuları içeriyor. Girit Meselesi, Paris Anlaşması’nın yankıları, Millî Mücadele’ye Avrupa devletlerinin bakışı ve belki de en önemlisi Kurtuluş Savaşı için Batı’dan silah temini, Karadeniz’e mühimmat taşınmasında İtalyan ve Fransız gemilerinden faydalanılması gibi mevzular da bu evraklar sayesinde aydınlığa kavuşacak.

3,5 milyon evrak geldi…

Ancak yurtdışında bulunan arşivlerin ciddi bir şekilde korunduğunu söylemek mümkün değil. 1985’e kadar Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Hariciye Nezareti Arşivi bu tarihten itibaren Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’na devredildi.

Söz konusu el değiştirme arşivlerin yurtdışından getirilme sürecine hız kazandırdı. Tahran’ın ardından Paris Hariciye Arşivi İstanbul’a taşındı. Ancak Tahran’dan gelen belgeler Türkiye’ye gelişinde kısmen zarar gördü. Daha önceki dönemlerde de Atina, Belgrad, Çetine (Karadağ), Washington ve Viyana elçiliklerinde yer alan Osmanlı dönemi belgeleri ile Cakarta’dan bir miktar işlem görmemiş evrak getirilmişti. Sadece ismi geçen yerlerden gelen evrak sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Mesela Atina Elçiliği’nden 156 bin 30, Washington’dan ise 36 bin 70 belge Osmanlı Arşivleri’nde kayıt altına alındı.

Şu ana kadar dışarıdan toplam 3,5 milyon arşiv malzemesi İstanbul’a getirildi, bunların tasnif işlemleri hâlihazırda devam ediyor. Evrakların 1,5 milyonunda herhangi bir ibare bulunmaması ve dağınık olması çalışmaları güçleştiriyor. Hariciye’den gelen malzeme, memurlara ait maaş, rütbe kayıtları, devlet erkânının seyahatleri çalışanlar hakkındaki dilek ve şikayetler, tabii afetler ve kazalar neticesinde yapılan yardımlar, savaşlar ve antlaşmalar gibi dönemin politik ve siyasî mevzularını içeriyor. Son dönemin en önemli tartışma konusu Ermeni Meselesi de söz konusu değerli kâğıtlar içinde önemli bir yer tutuyor. Bununla ilgili 2733-2902 numaralar arası ve 34 bin 351 belge özetlenerek araştırmacıların hizmetine sunulmuş durumda.

Gelmeyenler ne olacak?

Osmanlı elçilik ve konsoloslukları, bakanlıklardan önce kuruldu. İlk elçiliklerin III. Selim zamanında kurulduğu göz önüne alınarak, yurtdışından gelen arşivlerin o dönemden bu yana teşekkül ettiği düşünülebilir. Ancak durumun böyle olmadığı elçilik arşivlerinde Tanzimat öncesi dönemle ilgili hemen hemen hiç belge bulunmamasından anlaşılıyor. Bunu, 1790’larda açılmış ilk sefaretlerin sistematik olarak 1839’a kadar tam oluşturulamamasına ve savaşlar nedeniyle faaliyetlerinin sık sık kesilmesine bağlamak mümkün. Dışarıdaki arşivleri inceleyen ve bazılarının tasnif ve düzenlemesinde yer alan Prof. Dr. Bilâl Şimşir, “Dış temsilciliklerimizin arşivinde Tanzimat öncesine ait hemen hemen hiç belge yoktur.” diyerek konuya vurgu yapıyor.

Yurtdışından gelenlerin yanı sıra bazı merkezlerde bulunan arşiv malzemesi hâlihazırda Türkiye’ye ulaşabilmiş değil: Bern, Lahey, Londra, Kopenhag, Madrid, Sofya büyükelçilikleri ve Batum Başkonsolosluğu. Bu yerlerdeki belgelerin de en az gelenler kadar önemli ve çok olduğu dile getiriliyor. Sadece Londra’dan 2 bin kutu evrakın gelmesi bekleniyor. Ortadoğu’nun karakutusu niteliğindeki bu belgeler günümüzün en önemli tartışma konularından Musul- Kerkük petrollerinin kullanım hakkı ve bölgenin demografik yapısı hakkında bilgi veriyor. Yine de elçilikte kutularda beklemek zorunda kalan evrakların gelişi bürokratik engelleri aşamıyor.

Türkiye’deki evraklar yurtdışına çıkartılıyor

Yurtdışında bulunanlar çeşitli yollarla Türkiye’ye getirilmeye çalışıladursun, hâlihazırda sahaflar başta olmak üzere, çeşitli kişilerin ya da ailelerin elindeki resmî evrakların sayısı binlerle ifade ediliyor. Bunlar arasında Sultan Abdülaziz’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan Vakfı’na ait olduğu bilinen belgeler de yer alıyor. Şimdilerde bazı ailelerin elinde bulunduğu belirtilen evraklar yüksek fiyat istendiği için elde edilebilmiş değil.

Bu tarz belgelerin yurtdışında da alıcısı çok fazla. Sahaflardan ya da ailelerden ele geçirilen evraklar yüksek fiyatlar karşılığında yabancılara satılıyor. Akademik çalışmalar için kullanılmaktan ziyade ev süslemesi ya da hatıra niyetiyle alınan binlerce evrak şimdiden Türkiye’den çıkarılmış durumda. Alıcıları arasında birçok millet bulunmasına rağmen son yıllarda Japonlar, Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizler, Osmanlı Devleti’nden kalan evrakları topluyor.

Karaköy’de tarihî eser ve antika malzeme toplayıcılığı yapan Kenan Başakyiyen yabancıların nasıl belge topladıklarını şöyle anlatıyor; “Bunlar şimdi durumu biliyor. Sahafları ve antikacıları dolaşıp Osmanlıca belge topluyorlar. Belgenin içeriği veya özelliği o kadar önemli değil. Zaten çok önemli belgeyi bizler satmıyoruz, daha çok kendimize saklıyoruz. Japonlar, son yıllarda da Ermeniler fazla topluyor. Ama bazen de çok önemli bir belge yurtdışına çıkabiliyor.”

Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı yetkilileri ise ellerinde imkân olsa tüm belgeleri toplayacaklarını ama işe maddiyat girince zor durumda kaldıklarını vurguluyor. Yine de evrakların yurtdışına çıkarılmasını engelleme adına projeleri yok değil. Bunlardan biri de ekonomik durumu iyi, tarihî kâğıtlara ilgisi bulunan kişilerin ya da kurumların söz konusu belgeleri satın alarak muhafaza etmesi. Tabii en önemlisinin kurum bünyesine verilmesi olduğunu söyleyen Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, “Yine de bize verilmese bile, belirtilen yöntem kullanılırsa, asırlık evraklar Türkiye’de kalır. Çünkü mevzu bahis önemsiz kâğıt parçaları değil. 600 yıl milyonlarca metrekare coğrafyayı yönetmiş bir devletin sistematiğinin göstergeleri.” diyor.

Osmanlı Arşivleri’ndeki tasnif çalışmaları genişledikçe, yerli ve yabancı araştırmacıların ilgisi de giderek artıyor. Son 15 yılda 2 bin 700 kişinin ziyaret ettiği arşiv bünyesinde şimdiye kadar 70 ülkeden araştırmacı çalışma yürüttü. Yetkililer, Amerika Birleşik Devletleri’nden Sudan’a, İsveç’ten Arjantin’e kadar birçok ülkeden kişinin gelmesini, Osmanlı Devlet sisteminin başarısına yönelik meraka bağlıyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda araştırmacılarını finanse eden ve onları destekleyen Japon devletinin nezaretinde Hicaz Demiryolu projesini esas alan bir tez hazırlandı.

Yine de bazı ülkeler, Osmanlı arşivinin kapısı sonuna kadar açık olmasına rağmen yeterince kullanmıyor. Bunların başında da Ermeni soykırımı iddialarıyla Türkiye’yi sıkıştıran Ermenistan geliyor. 2005’in ilk ayına kadar sadece 2 Ermeni araştırmacı resmî yollardan arşivde çalışma yürütmüş. Söz konusu durumun aslında iddialar karşısında Türkiye’nin elini güçlendirdiğini belirten uzmanlar, “Eğer soykırımı savları doğruysa buyursunlar, bizim arşivlerde de araştırma yapsınlar. Baksınlar bakalım bir şey çıkacak mı?” diyor.

Şimdiye kadar yürütülen araştırmalarda Amerikalılar 443 kişiyle ilk sırayı alıyor. Onları sırasıyla Japonlar ve Almanlar izliyor. Araştırma alanına göre ise Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ülkeleri en çok merak edilen konular. Bunların haricinde askerî konular (39 kişi), azınlıklar (55 kişi), Ege adaları (70), idarî teşkilat (97), vakıf (33) ilgilenilen diğer alanlar.

Doç. Dr. Mustafa Budak: İçerdeki de dışarıdaki kadar önemli

Yurtiçinde dolaşan belgeleri takip etmek çok zor. Bizim bu belgelerin toplanması için gayret göstermemiz yeterli olmuyor. Hangi belge nerede bunu bilemeyiz. Ama piyasada Teşkilatı Mahsusa’dan tutun da iç yazışmalara kadar her türlü belge sahaflarda veya kıymet bilmeyenlerin elinde bulunuyor. Bir de bazı aile arşivleri var ki bunları arşive kazandırmak için epey para lâzım. Bunları maddi olarak karşılamak kolay değil. Biz Başbakanlık Devlet Arşivleri olarak haberini aldığımız her belgenin peşine düşüyoruz. Konuya meraklı kişilerin ikazları ile ya da yönlendirmesiyle bazı belgeleri kurum bünyesine katmış olsak da bu yeterli değil. Arşivlere meraklı ve maddi durumu iyi kişilerin piyasadaki bu evrakları satın alması onların yurtdışına çıkmasını önler. Bu da çok önemlidir. Neticede bahsi geçen bizim tarihimiz. Biz bu konuda çok geç kaldık ama hâlâ yapılacak bir şeyler var. Unutmayalım ki bazen bir belge tarihte karanlık kalmış bir konunun aydınlanmasına yol açabilir.
*Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı
 

HTML

Üst