osmanlı barışı!!!

dumani

New member
Osmanli Barisi (Pax Ottomana)

Demirperde’nin yikildigi ve buna bagli olarak Asya ve Balkanlarda asayisin bozuldugu 1990’li yillardi. Bu donemde asayisi bozulmus ulkelerden biri olan Arnavutluk, bir taraftan yeni yonetim seklini ariyor, diger taraftan da eski rejimin kalintilarindan kurtulmaya calisiyordu. Insanlar sokaklara dokulmus, yuruyus yapiyorlardi. Bu hādiseleri haber olarak veren televizyon kanalinin kamerasi bir gencin tasidigi ‘PAX OTTOMANA’ yazili pankarta odaklanmisti. Bu sirada spikerin de tercumesini verdigi pankarttaki “OSMANLI ADALETI ISTIYORUZ” yazisi, dogrusu, insanliga cok sey anlatiyordu.

Dunya tarihine bakildiginda gorulen bir gercek vardir: Hemen her cag ve donemde askerī, ekonomik, siyasī ve idarī acidan zamanin en guclu devletleri, daha zayif olan diger ulkeleri -gunumuzde orneklerini kolayca gorebilecegimiz gibi- ya dogrudan kendi idareleri altina almislar veya tesirleri altina alarak uzerlerinde dolayli bir hākimiyet kurmuslardir. “Super gucler”, hākimiyetleri altindaki ulkelerin idarī, siyasī, malī, askerī her turlu isine karisarak, genelde son sozu soyleyen taraf olmuslardir. Hākim gucler, tesir sahalarindaki devletlere ya zor kullanmak suretiyle zulum, baski ve somuru politikalari uygulamislar veya adaletli davranarak hakemlik yapmislardir.

Gecmiste super guc olarak tarif edilen Osmanli, bu ikinci gruba girmektedir. Osmanli’nin hukumferma oldugu doneme Batililarca “Pax Ottomana” denmistir. Kisaca “Osmanli Barisi” mānāsina gelen bu tābir, Osmanli’nin, super guc oldugu 15. ve 18. yuzyillar arasinda hākim oldugu genis cografyada tesis ettigi dunya barisini ifade etmek icin kullanilmaktadir.
Fatih’in Istanbul’u fethiyle buyumeye baslayan devlet, cok kisa surede Balkanlara, Ortadoguya, Kuzey Afrikaya, Kafkasyaya ve Avrupa’nin bir kismina sahip olmus ayrica buralara komsu ulke ve cografyalarda da hākim unsur hāline gelmistir. Osmanli bu hākimiyet oncesi siyasī dengelerin bozuk oldugu ve milletler arasi barisin olmadigi bu mekānlarda uyguladigi hakkaniyetli ve adaletli politikalariyla “barisi tesis eden otorite” olmustur.
Osmanli, Balkan Yarimadasi’na 15. yuzyilin ikinci yarisi ile 16. yuzyilin baslarinda hākim oldu. Hemen hemen tamami Hiristiyan olan Sirplar, Bulgarlar, Hirvatlar, Bosnaklar, Karadaglilar, Macarlar, Ulahlar’dan olusan bolge halki, aralarindaki anlasmazliklardan dolayi catisma ve kaos icindeydi. Hattā “Balkan” kelimesi pek cok milletin dilinde; bolunmuslugu, parcalanmisligi ve kargasayi ifade eden bir tābir olarak kullanilir olmustu. Bolgeye buyuk bir askerī guc ve siyasī akil ile giren Osmanli, burada istikrari kurdu ve yuzyillarca buralari musamahaya dayanan bir siyasetle ādil bir sekilde yonetti. Osmanli, daha once zaptettikleri topraklardaki Muslumanlari kilictan geciren bu insanlara, ayni sekilde davranmayip aksine din, dil ve kultur hurriyeti verdigi gibi, herhangi bir etnik temizlige veya zorla din degistirme gibi bir yola da basvurmadi. Ayrica Osmanli, onlarin kendi kimliklerini korumalarina ozen gosterdi asla, asimilasyon politikasi uygulamadi.

Osmanli’nin hākim oldugu diger bir cografya ise, halkinin buyuk cogunlugu Musluman olan Ortadogu idi. Bu tarihten once Mogol zulmu ve Fātimī baskisi altinda uzun yillar geciren Arap dunyasi, Osmanli bayragi altinda gecirdigi bu huzurlu asirlarini daha sonra hicbir zaman yasayamamistir. Bugun onemli problemlerin yasandigi Filistin, Israil ve Lubnan, Osmanli doneminde baris hālinde yasanan bolgeler idi. Bu yerler, sadece bolge insanlarinin degil, dunyanin her tarafindan gelen tuccarlarin rahatca ticaret yapabildigi, zengin bir ticaret merkezi vazifesini yuzyillarca surdurdu. Ortadogu, tarihin hicbir doneminde Osmanli’nin hākim oldugu donem kadar, bir baris ve huzur donemi yasamadi. Osmanli buralarda sadece āsāyis ve huzuru temin etmekle kalmamis, dine ve Hz. Peygamber’e (sas) olan hurmetinden dolayi her yil gonderdigi Surre Alaylariyla buralara buyuk maddī yardimlar yapmis, kurdugu vakiflarla da bu hayirlari devamli kilmistir.

Osmanli’nin hākim oldugu Kafkaslar ve Kuzey Afrika’da da āsāyis bundan farkli degildi. Rus ilerleyisinin kesafet kazandigi 18. yuzyildan sonra Kafkasya, baris dolu gunlerini bir daha goremedi. Halbuki Osmanli’nin hukmettigi diger bolgelere benzer sekilde cok kavimli ve cok dinli olan Kafkasya, tarih boyunca bunyesindeki unsurlari butunluge donusturemeyen bir bolge olarak karsimiza cikmaktadir. Zit unsurlari bir pota icerisinde degerlendirerek renkliligi koruyan ama bu renkliligi catismaya goturmeyen bir politikanin varligi ile bu milletler, o donemi baris icinde gecirdiler ve gunumuze kadar varliklarini korudular. Osmanli hākimiyetinde yasayan milletlerdeki bu baris havasi, diger bolgelerde de oldukca tesirliydi. Meselā; binlerce kilometre uzakliktaki Ace’de yasayan Muslumanlar, kendilerini tehdit eden Portekizlilere karsi Osmanli’dan yardim istemis, Osmanli’nin bir donanma gondermesi ile Portekizliler geri adim atmisti. Diger devletler, Osmanli’nin hākimiyeti ve korumasi altinda olan devletlere zarar vermeye cesaret edemedikleri gibi, ozellikle Avrupa’da devletler arasi munasebetlerde Osmanli asla goz ardi edilmezdi. Diger Avrupa ulkelerinin ilk dikkate aldiklari ve kendi aralarindaki munasebetlerde bile ne soyleyecegine baktiklari Osmanli, buralarda da devamli denge unsuru olmustur.

Etnik yapilari ve dinī inanclari birbirinden oldukca farkli topluluklarin farkli beklentilerini, ortak bir noktada bulusturan Osmanli, kilise, cami ve havranin yan yana durdugu bir ust kultur tesis edebilmisti. Osmanli’nin kurmaya ugrastigi “Nizām-i Ālem” mefkūresinin ozunde “Ilāhī Mesuliyet” suuru bulunmaktadir. Osmanli’nin yaptigi fetihler de, bu mesuliyet duygusuna dayanir. Yeni devletler fethetmek, genis topraklar elde etmek, guclu devlet kurmak, halk kitlelerini yonetmek gibi pek coklarinca buyuk gorunen hedefler, Osmanli icin birer vasita olmaktan ileri gitmiyordu. Cunku Islām dininin bu konudaki emri “dunyalik elde etmek” degil; “I’lāy-i Kelimetullah” yani Allah’in adinin ve dininin her yere duyurulmasi, yuceltilmesi ve Islām nimetinden butun insanligin istifade etmesinin saglanmasiydi.

Mensubu bulundugu Islāmiyet’in cizdigi bu sinirlar icerisinde, idaresi zulme degil adalete dayanan Osmanli, insan hak ve hurriyetlerini, cagi itibariyle en genis mānāda uygulamaktaydi. Osmanli’da sadece farkli dinlerden olanlara haklarinin verilmesi yaninda, ayni dinin farkli mezheplerine mensup olanlarin da haklarina riayet ediliyordu. Meselā 16. yuzyilda Katolik Habsburglarin baskisi altinda olan Protestanlarin, Osmanli icin soyledigi, “Turklerin eline dusmek, Frenklerin eline dusmekten daha iyidir.” sozu, tarih kitaplarina kadar girmistir. Endulus’un son sehri Girnata’nin, Ispanya’nin eline gecmesinden sonra dunyada esine zor rastlanilir dinī baskiya māruz kalan Ispanya Muslumanlari ve Yahudileri, careyi bir baska Avrupa devletine siginmakta degil, Osmanli Devleti’ne siginmakta buldular. Ispanya’daki binlerce Musluman’in yardimina giden Osmanli donanmasi, Yahudileri de Katolik Ispanya’nin elinden kurtardi. Hattā kendi ulkelerinde yerlesmelerine, ticaret yapmalarina, varliklarini surdururken kimliklerini korumalarina yardimci oldu. Ardindan Almanya Yahudilerini saymak lāzim. Osmanli tarihi uzmani Robert Mantra’ya gore Osmanli’nin baris ve adaleti, onlar acisindan nihai mutluluk degildi. Ama tarihin hicbir doneminde bir daha goremeyecekleri bir mutluluk ve baristi.

Osmanli’nin yukselis doneminde (15. yuzyil) kurmus oldugu bu dunya barisi nizami, 17. yuzyilda baslayan duraklama doneminde de tesirini devam ettirdi. Ancak 18. yuzyilda artik eski gucu kalmayan ve bir cokus surecine giren Osmanli’nin dunyada da tesiri bu surece paralel azaldi. Dunya sahnesine yeni guclerin cikmasiyla Osmanli idaresi altindaki milletler birer birer ayrilmaya basladilar ve artik dunyada, “Osmanli Nizām-i Ālemi” yerine bu guclerin istek ve menfaatleri dogrultusunda farkli bir duzen sekillenmeye basladi. Butun bu gelismelerin neticesinde bir guc hāline gelen Rusya, Kafkaslari hākimiyeti altina aldi. 1900’lu yillarin baslarinda ise, Balkanlar, Osmanli hākimiyetinden ayrilarak -hālen de devam eden- bir kargasaya dustu. Bir muddet sonra da tesirleri ve zararlari itibariyle herkese dokunan Birinci Dunya Savasi patladi. Ikinci Dunya Savasi felāketi ise, bundan sadece ceyrek asir sonra oldu.

Osmanli Barisi’nin yerine getirilen hicbir formul, bu tarihten sonra da cozum olmadi ve Balkanlardaki kargasa artarak devam etti. Son olarak Yugoslavya’da Sirplar, Bosnaklara karsi bir soykirima giristi. Dunya devletleri, uzun muddet buna seyirci kaldi. Cok gec de olsa bu soykirima mudahale edilebildi. Bu sirada bolgeye vazifeli olarak giden ve caresizlik icerisinde kalan Amerikali generalin o zamanki Disisleri Bakanimiz Sayin Hikmet Cetin Bey’e soyledigi su sozler, Osmanli Barisi’nin buyuklugunu bu defa askerī bir yetkilinin agzindan bir defa daha duymamizi saglamistir: “Sayin Bakanim, Siz Osmanli doneminde bu lānet olasi yeri, bu kadar uzun yillar hic kavga-dovus olmadan sulh icerisinde nasil idare ettiniz Allah askina!”

Ayni donemlerde Ortadogu’da da durum bundan farkli degildi. Guc odaklari, cografyanin parcalanmasina ve hic bitmeyecekmis gibi gorunen kavgalarin baslamasina sebep oldu. Kisacasi Osmanli’nin bu topraklarda tesis ettigi barisin ne mānāya geldigi, bu bolgelerin bugunku durumuna bakarak da anlasilmaktadir. Buralarda hālen devam eden kargasanin en onemli sebebi, Osmanli Barisi’nin sona erdirilmesidir.
Bugun biz Osmanli Devleti’nin kurdugu ve Batililarin da takdir ettigi “Osmanli Barisi” hakkinda sadece guzel seyler soyleyebiliyoruz. Fakat bugun dunyaya jandarmalik yapan super gucler hakkinda, gelecek nesiller ve tarih kitaplari acaba neler soyleyecek?


ALINTIDIR!
 

HTML

Üst