katakulli
New member
- Katılım
- 23 Haz 2005
- Mesajlar
- 607
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI OSMAN PEPE’NİN
DOKUZUNCU CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL’LE GÖRÜŞMESİ
(28.08.2003)
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE:
Sayın Cumhurbaşkanım daha önceki talep ettiğimiz randevumuzda şehir dışında olduğumuz için görüşme imkanımız olamadı. Bugün gerçekleştiği için çok teşekkür ediyorum.
Bugün güzel bir tesadüf oldu aynı zamanda siz değerli büyüğümüzün kandilini tebrik etmiş olacağız.
9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL:
Teşekkür ederim bende sizin kandilinizi tebrik ederim.
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE:
Tabi son günlerde Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olarak bizim Çevre ve Orman Bakanlığı olarak son derece önem verdiğimiz hükümetimizin son derece önem verdiği orman vasfını yitirmiş arazilerin satışıyla alakalı olarak zatı alinizin görüş ve düşüncelerini basından takip etme imkanımız oldu. Bazı programlarda sizi canlı olarak dinleme imkanımız oldu. Tabi sizin olgun kişiliğiniz, engin devlet tecrübeniz ve Türkiye’nin sorunlarına elbetteki bigane kalmanız mümkün değildi. Sizde zaten sizden bekleneni bu konuda yaptınız. Türkiye’nin bu konuda sıkıntılarının olduğu artık herkesin malumudur. Türkiye’nin bu 2/B sorunu ile ilgili atmak istediği adım gecikmiş bir adımdır. Yani bu güne kadar belki fırsat olmamıştır. Veyahut şartlar yeterince elverişli bulunamadığı için bu adımlar atılamamıştır. Ama Türkiye kaçınılmaz olarak hem sosyal bir sorunu, hem hukuki bir boyutu olan bir sorun, hem de ekonominin fevkalade ihtiyacı olan, tabi kaynak sağlanması konusunda da ciddi bir imkan sağlamış olacak. Biz böyle bir hususu biz gündeme getirdik. Hükümet bunun üzerin Sayın Başbakan, bütün bakan arkadaşlar ağırlıklı olarak üzerinde duruyor. Tabi sizin bu konudaki görüş ve düşüncelerinizi dinledikten sonra size teşekkür etmek için bu katkılarınız karşısında duymuş olduğumuz memnuniyetin, ülkenin gerçeklerine karşı göstermiş olduğunuz bu hassasiyete teşekkür etmek için bugün zatı alinizden randevu talep ettik ve geldik lütfeder bir çay ikram ederseniz çayınızı da içeceğiz.
9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL:
Çok teşekkür ederim. Hoş geldiniz sefa geldiniz,ben siyaset üstü, partiler üstü ama elli seneye yakın Türkiye’nin hizmetinde bulunmuş birisi olarak ve bu hizmetin her kademesinde yani proje mühendisliğinden, Cumhurbaşkanlığına kadar her kademesinde bulunmuş birisi olarak, Türkiye’nin sorunları üzerinde gerektiği zaman konuşmak benim bir kendime olan saygımın ve milletime olan saygının gereğidir. Benim kimseden bir talebim yok, benim popülite kazanma gibi bir merakımda yok, ihtiyacımda yok. Yalnız bir tane Türkiye var ve bu Türkiye hepimizin. Türkiye’de bazı meseleler slogan bazında tartışıldığı için anlaşılmaz hale çok, çok geliyor ve gerçek kayboluyor. O zamanda akıllı düşünme doğru düşünme imkanı elden kaçıyor, doğru neticelere varmak zorlaşıyor. Ben gerek siyasetin içinde gerekse siyasetin dışında birisi olarak bu çeşit meselelerde çok müdahil oldum. 2/B tartışması da bunlardan biridir. Orman Bakanlığını ben kurdum. 1969 seçimleri öncesi seçimlerinin Başbakanı olarak ben kurdum. Neden kurulduğunu da söyleyeyim, Türkiye orman meselesini iyi anlamalıdır. Orman meselesi bir yasaklar ve tabular meselesi değildir. Olmamalıdır. Zaten Türkiye sorunlarını yasaklar, tabular meselesi haline getirmeden tartışabilmelidir. Herkesin birbirini dinlemeye tahammülü yoktur.
Orman Bakanlığını niçin kurduğumu söyleyeyim; Türkiye 800 milyar dönüm dağı, taşı, gölü hepsi 800 milyar dönüm. Bu benim kullandığım rakamlardır farklı olabilir kaynağına göre, ama 800 milyon dönüm arazinin 260 milyon dönümü ekili arazidir. 220 milyon dönümü de ormandır. Nerdeyse ekili araziye denk ormandır ve Türkiye’nin ¼’dir. Şimdi orman korunacaktır. Ormanın içinde yaşayan 3 milyon insan kenarında yaşayan 8 milyon insan vardır. Eğer Türkiye arazisinin ¼’inden nema almazsa hiçbir nema almazsa Türkiye’nin yoksulluktan kurtulması fevkalade zordur.
Doğal kaynaklar işletilecektir, kullanılacaktır. Sadece tüketilmeyecektir. Tabi ormanlarda böyledir, sularda böyledir, madenlerde böyledir. Madenler tükenir. Ama orman iyi işletilirse tüketilemez yani 220 milyon dönüm arazi boş bırakılamaz. Burada Türkiye de yoksulluk ve fukaralık için çalışılırken bir nema almak lazım. Bugün alınan şey verilen rakamlarda biraz farklılıklar olabilir 5-6 milyon kereste ile 15-16 milyon sanayi olabilir bu hiçbir şeydir. Öyleyse biz Orman Bakanlığını kurduk hem orman alanları korunsun, hem de ormanın içinde yaşayan kenarında yaşayan köylü ve insanlar taş mı yiyecek. Bu insanların karnını doyuracak biçimde ormandan yararlanarak başka ülkeler nasıl yararlanıyorsa bizde yararlanalım. Ormandaki ağaçları kesmeseniz bunlar yanıp gidiyor veya kuruyup gidiyor. Öyleyse bir bilgi dahilinde, bir plan dahilinde ormanın içinde ağaç keseceksiniz, yerinede yenilerini dikeceksiniz yapılacak iş bu. Şimdi 2/B olayına geldiğimiz vakit 2/B olayı bugünkü hükümetin işi değildir. Yani 2/B olayı da şudur; bu 220 milyon dönüm arazinin içinde vaktiyle orman olup olmadığı tartışılabilecek ama bugün orman vasfını tamamen yitirmiş, orman olmaktan çıkmış ve yeniden orman haline getirilmesi mümkün olmayan topraklar var. Dikkat edin bu toprakların orman alanı muamelesi görmesi, yani yeşil alan muamelesi görmesi yanlış, bunların orman kaili yok. Bunlar toprak, dağ, taş neyse ve bu toprakların orman vasfını yitirdiğini ve bu toprakların tekrar orman olamayacağını fen heyetleri tarif ediyor, siyasi kişiler değil yine orman mühendislerinden müteşekkil, uzmanlardan müteşekkil heyetler tarif ediyor. Şimdi 2/B bu işte. Bunca sıkıntılar içinde kıvranan bu Türkiye bu topraklardan yani orman vasfını yitirmiş topraklardan hiç mi nema almasın yani devlet olarak nema almasın, devlet olarak nema alırsa aldığı nemayı ormanların yenilenmesinde yeni orman sahaları yapmakta kullana bileceği gibi orman içindeki köylüye, ormanın yanındaki köylüye yarayacak işler yapa bilir. Yani bu 2/B şartlarına haiz toprakların satılması, değerlendirilmesi halinde acaba orman mı talan ediliyor. Orman diye bir şey ki bunların orman olmadığı zaten tespit edilmiş, eğer siz tartışmayı ormanlar yok oluyor üzerine yaparsanız o zaman tabi ki 2/B deki olay devletin hükümetin orman katliamı yapması şeklinde getirilebilir. Fevkalade yanlıştır. Ben bunu halkıma anlatırım. Bana sorulan sual karşısında, halk bunu kabul edecektir. Netice itibari ile bu halk, bu insanlarının karnının doyması için bir kaynak aranıyor. Oda orada duruyor. Bakın bu birinci iş başka şeylerde söyleyeyim. Bu orman vasfını yitirmiş topraklar dediğimiz arazi üzerinde yeşil yok, yeşil olması ihtimali de yok. Yalnız bazılarının üzerinde evler var, mahalleler var, kasabalar var, ilceler var. Devlet buraya yol götürmüş, su götürmüş; kaymakam tayin ettirmiş, muhtar seçtirmiş, belediye reisi seçtirmiş, devlet yapmış. Fakat bu arazi üzerinde oturan insanlar bunlar gece kondu da değil. Bunların en barizi Sultanbeyli’dir. Daha başka yerlerde de vardır ve burasını işte orman vasfını yitirmiş arazi diye birisine gösterseniz, deseniz burası yeniden orman olur mu? Hiç fen erbabı olmasına lüzum yok. Bu adam diyecek ki bu evleri yıkıp yerine orman yapabilir misiniz? Öğleyse bir fiili durum var, bunu kabul edeceksiniz yani etmişsiniz. Yalnız orda oturan insanlar ne emlak vergisi veriyor ne dükkan yapmışsa dükkanın kazancından bir şey veriyor, ve belki oturduğu evde kira oluyor ama ev kayıt dışı evi kayıta geçireceksiniz ve o oturan adamdan da bir miktar değer parası alacaksınız. Ve buda devletin başka hizmetleri için kullanılacak ve buda bir tek ağacın tahrip edilmesi söz konusu değil. Hele bir devlet seçilmiş bir hükümet, yeşilin tahribine ön ayak olur mu? Aklın alacağı bir iş değil. Şimdi bunlar hangi sebeplerden dolayı böyledir vesairedir o tartışma ayrı ama bu günkü fiili durum bu ve halka, halkın zenginliğine halkın kalkınmışlığına hizmet edecek olan bir kaynak orda duruyor. O kaynağı harekete geçiriyorsunuz. Hepsi bundan ibaret. Yalnız bunu yaparken halka iyi izah yapmak lazım ki yani orman vasfını yitirmiş, yeniden orman olması mümkün olmayan bu toprakları değerlendirmek, ormanların yeniden yakılmasına veya yok olmasına sebep olmaz. Esasen bunu değerlendirmeseniz de bu orda duruyor. Eğer yasak koymak suretiyle bunun içinden çıkmanız mümkün değil. Şimdi ne olacaktır? Ormanların tahribine mani olacak yeni yollar, metotlar bulmak lazım. Ama bu orman vasfını yitirmiş, alanların bir yasağa tabi tutulması ile olmaz. Hiçbir faydası yoktur. Ve ben diyorum ki, hükümete bir görev düşüyor, uygulamada bilhassa görev düşüyor. Herkes şunu bilmeli ki böyle bir tatbikat yani devlete ait bu toprakların üzerinde bedava oturanlardan değer tahsil etmek, yeni tahribata sebep olmaz. Bu husus da uygulamayı ona göre yapmak lazım. Ve halkı da ona göre ikna etmek lazım. Yeşil yeşilin mücadelesini yapmaya beraber devam edeceğiz. Söylediğim gibi bu hadise ormanların peşkeş çekilmesi hadisesi değildir.
Ben Orman Bakanlığının kurucusu olarak, Türkiye Cumhuriyetinin Orman Bakanlığının kurucu Başbakanı olarak ben, halkın yararı vardır diyorum. Türkiye yasaklardan tabulardan çıkmalıdır. Ve hadiseyi yasak konulmuş bir hadiseyi bile tartışabilmelidir. Bu meseleyi Türkiye iyi tartışmalıdır. Bakın burada 169’uncu madde vardı. 169 uncu maddede ormanları devlet işletir veya işlettirir kaydı vardı. Aslında ben eleştiriyorum işlettirir kaydının çıkarılmış olması yanlıştır. Bu kayıt kalmalı idi, çünkü 220 milyon dönüm orman iyi işletilmiyorsa, devlet bunları iyi işletemiyorsa, devlet bunları iyi işletemiyorsa ki bu günkü çağda öyle bir çağa gelmişsiniz ki bu çağda her ülke özel teşebbüsünden her ülke özel teşebbüsünden en iyi şekilde hizmet almaya çalışıyor. Hem ormanları muhafaza edip koruyarak, hem bunlardan daha çok yararlanmak eğer birtakım yerlerde özel teşebbüs kurmak mümkün olacak ise ona gitmek lazımdır.
Bu ormanlar bu ülkenin, bu insanlarda bu ülkenin ve ülkenin insanından toprağını, ormanını sakınmamak lazım. Aksine yasak koyup koruyacağınız şeyi, halka bunları sevdirerek daha iyi koruyabilirsiniz. Bir gün gelecek Türkiye bu tartışmayı yapacak. Hiçbir ülke topraklarının ¼ ünü atıl vaziyette tutamaz. Benden söylemesi açık söyleyeyim 2/B ile ilgili kanun çıkmalı ve uygulama geçmelidir. Uygulama çok dikkatli yapılmalıdır ve yeni bir takım tahriklere sebep olmamalıdır. Yani ormanların tahribine doğru tahriklere sebep olmamalıdır. Ve bu iyi anlatılmalıdır. Yani Sayın Bakandan da ricam, orman bakanlığının çok iyi mütehassısları vardır, fevkalade yetişmiş elemanları vardır, yani bölge, bölge gidip meseleyi anlatmaları lazımdır. Ben bir şey daha söyleyeyim. Benim karşıma adam geliyor iki poşet starking elma, bu elmanın yetiştiği yere orman diye bilir misiniz diyor. Hayır, siz bu elma ağaçlarını kesin yerine çam dikin, bu da olmaz ve sadece evler yapılmış, şehirler kurulmuştan ibaret değil yer yer bölge, bölge aklın gereği olarak, fenni bilginin gereği olarak, ülkenin halkına çalışabileceği bir takım imkanlar çıkartmak lazım. Boş duran araziyi adam elma bahçesi yaptıysa hem yeşil, hem faydalı yeşil. Yeşilin sonuna kadar savunucusuyuz. Yeşilin tahribi cinayettir. Ben böyle söylediğim için bir takım eleştiriler bana yöneltilmiştir. Yalnız, Türkiye de ben eğer düşündüğümü söyleyemezsem Türkiye hür bir ülke demekte sıkıntı çekersiniz. Sorunuz varsa sorabilirsiniz.
Hiç kimsenin aklına gelmesin hükümet kendi getirdiği projeyi gayet iyi savunuyor. Benim size söylediğim şeyler, 12 sene başbakanlık yapmış birisi olarak ve bu işin içerisine daha önce girmiş birisi olarak söylemem gereken şeylerdir. Bunları bir vicdan borcu olarak söylüyorum. Evet sorunuz varsa cevap vereyim. Haydi çocuklar haydi. Ben TEMA’nın onur üyesiyim. Ben 1952 yılından beri Türkiye de konservatizm yani muhafaza koruma işlerinin içindeyim.
DSİ Genel Müdürlüğü yaptım. Bir çok su alanlarında ormanlaştırma yaptım. Ama o işler başka iştir. Ormanlarımızı hem korumalıyız, hem kullanmalıyız. Kullanmazsak yanar gider, kurur gider.
Gazeteci:
Ormanlar ile ilgili değil ancak Kemal Gürüz ile hükümet arasında YÖK taslağı üzerinde ciddi anlaşmazlıklar mevcut acaba Kemal Gürüz’e siz ne tavsiye ettiniz?
9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL:
Konuştuğumuz konular Gürüz’le o değil Amerika New York State Üniversitesinin davetlisiyim. Ben bu davete önümüzdeki günlerde icap edeceğim bu programı YÖK Başkanlığı olarak onlar tasnif ettiler. Ben detay işlere karışmam o tartışma yapılıyor. Ben de düşüncelerimi söylüyorum zaten. İyi adımdır Sayın Başbakanla Üniversitelerarası Kurulun müşterek bir çalışmaya karar vermiş olmaları iyi bir adımdır. Bu medeni bir adımdır. Bunu sayın Gürüz ün ziyareti ile ilgili olmaksızın söylüyorum. İtişerek, kakışarak bir yere varamayız. Gelin bir birimizi anlamaya çalışalım. Ülke sorunlarını daha iyi anlamaya çalışalım.
DOKUZUNCU CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL’LE GÖRÜŞMESİ
(28.08.2003)
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE:
Sayın Cumhurbaşkanım daha önceki talep ettiğimiz randevumuzda şehir dışında olduğumuz için görüşme imkanımız olamadı. Bugün gerçekleştiği için çok teşekkür ediyorum.
Bugün güzel bir tesadüf oldu aynı zamanda siz değerli büyüğümüzün kandilini tebrik etmiş olacağız.
9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL:
Teşekkür ederim bende sizin kandilinizi tebrik ederim.
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE:
Tabi son günlerde Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olarak bizim Çevre ve Orman Bakanlığı olarak son derece önem verdiğimiz hükümetimizin son derece önem verdiği orman vasfını yitirmiş arazilerin satışıyla alakalı olarak zatı alinizin görüş ve düşüncelerini basından takip etme imkanımız oldu. Bazı programlarda sizi canlı olarak dinleme imkanımız oldu. Tabi sizin olgun kişiliğiniz, engin devlet tecrübeniz ve Türkiye’nin sorunlarına elbetteki bigane kalmanız mümkün değildi. Sizde zaten sizden bekleneni bu konuda yaptınız. Türkiye’nin bu konuda sıkıntılarının olduğu artık herkesin malumudur. Türkiye’nin bu 2/B sorunu ile ilgili atmak istediği adım gecikmiş bir adımdır. Yani bu güne kadar belki fırsat olmamıştır. Veyahut şartlar yeterince elverişli bulunamadığı için bu adımlar atılamamıştır. Ama Türkiye kaçınılmaz olarak hem sosyal bir sorunu, hem hukuki bir boyutu olan bir sorun, hem de ekonominin fevkalade ihtiyacı olan, tabi kaynak sağlanması konusunda da ciddi bir imkan sağlamış olacak. Biz böyle bir hususu biz gündeme getirdik. Hükümet bunun üzerin Sayın Başbakan, bütün bakan arkadaşlar ağırlıklı olarak üzerinde duruyor. Tabi sizin bu konudaki görüş ve düşüncelerinizi dinledikten sonra size teşekkür etmek için bu katkılarınız karşısında duymuş olduğumuz memnuniyetin, ülkenin gerçeklerine karşı göstermiş olduğunuz bu hassasiyete teşekkür etmek için bugün zatı alinizden randevu talep ettik ve geldik lütfeder bir çay ikram ederseniz çayınızı da içeceğiz.
9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL:
Çok teşekkür ederim. Hoş geldiniz sefa geldiniz,ben siyaset üstü, partiler üstü ama elli seneye yakın Türkiye’nin hizmetinde bulunmuş birisi olarak ve bu hizmetin her kademesinde yani proje mühendisliğinden, Cumhurbaşkanlığına kadar her kademesinde bulunmuş birisi olarak, Türkiye’nin sorunları üzerinde gerektiği zaman konuşmak benim bir kendime olan saygımın ve milletime olan saygının gereğidir. Benim kimseden bir talebim yok, benim popülite kazanma gibi bir merakımda yok, ihtiyacımda yok. Yalnız bir tane Türkiye var ve bu Türkiye hepimizin. Türkiye’de bazı meseleler slogan bazında tartışıldığı için anlaşılmaz hale çok, çok geliyor ve gerçek kayboluyor. O zamanda akıllı düşünme doğru düşünme imkanı elden kaçıyor, doğru neticelere varmak zorlaşıyor. Ben gerek siyasetin içinde gerekse siyasetin dışında birisi olarak bu çeşit meselelerde çok müdahil oldum. 2/B tartışması da bunlardan biridir. Orman Bakanlığını ben kurdum. 1969 seçimleri öncesi seçimlerinin Başbakanı olarak ben kurdum. Neden kurulduğunu da söyleyeyim, Türkiye orman meselesini iyi anlamalıdır. Orman meselesi bir yasaklar ve tabular meselesi değildir. Olmamalıdır. Zaten Türkiye sorunlarını yasaklar, tabular meselesi haline getirmeden tartışabilmelidir. Herkesin birbirini dinlemeye tahammülü yoktur.
Orman Bakanlığını niçin kurduğumu söyleyeyim; Türkiye 800 milyar dönüm dağı, taşı, gölü hepsi 800 milyar dönüm. Bu benim kullandığım rakamlardır farklı olabilir kaynağına göre, ama 800 milyon dönüm arazinin 260 milyon dönümü ekili arazidir. 220 milyon dönümü de ormandır. Nerdeyse ekili araziye denk ormandır ve Türkiye’nin ¼’dir. Şimdi orman korunacaktır. Ormanın içinde yaşayan 3 milyon insan kenarında yaşayan 8 milyon insan vardır. Eğer Türkiye arazisinin ¼’inden nema almazsa hiçbir nema almazsa Türkiye’nin yoksulluktan kurtulması fevkalade zordur.
Doğal kaynaklar işletilecektir, kullanılacaktır. Sadece tüketilmeyecektir. Tabi ormanlarda böyledir, sularda böyledir, madenlerde böyledir. Madenler tükenir. Ama orman iyi işletilirse tüketilemez yani 220 milyon dönüm arazi boş bırakılamaz. Burada Türkiye de yoksulluk ve fukaralık için çalışılırken bir nema almak lazım. Bugün alınan şey verilen rakamlarda biraz farklılıklar olabilir 5-6 milyon kereste ile 15-16 milyon sanayi olabilir bu hiçbir şeydir. Öyleyse biz Orman Bakanlığını kurduk hem orman alanları korunsun, hem de ormanın içinde yaşayan kenarında yaşayan köylü ve insanlar taş mı yiyecek. Bu insanların karnını doyuracak biçimde ormandan yararlanarak başka ülkeler nasıl yararlanıyorsa bizde yararlanalım. Ormandaki ağaçları kesmeseniz bunlar yanıp gidiyor veya kuruyup gidiyor. Öyleyse bir bilgi dahilinde, bir plan dahilinde ormanın içinde ağaç keseceksiniz, yerinede yenilerini dikeceksiniz yapılacak iş bu. Şimdi 2/B olayına geldiğimiz vakit 2/B olayı bugünkü hükümetin işi değildir. Yani 2/B olayı da şudur; bu 220 milyon dönüm arazinin içinde vaktiyle orman olup olmadığı tartışılabilecek ama bugün orman vasfını tamamen yitirmiş, orman olmaktan çıkmış ve yeniden orman haline getirilmesi mümkün olmayan topraklar var. Dikkat edin bu toprakların orman alanı muamelesi görmesi, yani yeşil alan muamelesi görmesi yanlış, bunların orman kaili yok. Bunlar toprak, dağ, taş neyse ve bu toprakların orman vasfını yitirdiğini ve bu toprakların tekrar orman olamayacağını fen heyetleri tarif ediyor, siyasi kişiler değil yine orman mühendislerinden müteşekkil, uzmanlardan müteşekkil heyetler tarif ediyor. Şimdi 2/B bu işte. Bunca sıkıntılar içinde kıvranan bu Türkiye bu topraklardan yani orman vasfını yitirmiş topraklardan hiç mi nema almasın yani devlet olarak nema almasın, devlet olarak nema alırsa aldığı nemayı ormanların yenilenmesinde yeni orman sahaları yapmakta kullana bileceği gibi orman içindeki köylüye, ormanın yanındaki köylüye yarayacak işler yapa bilir. Yani bu 2/B şartlarına haiz toprakların satılması, değerlendirilmesi halinde acaba orman mı talan ediliyor. Orman diye bir şey ki bunların orman olmadığı zaten tespit edilmiş, eğer siz tartışmayı ormanlar yok oluyor üzerine yaparsanız o zaman tabi ki 2/B deki olay devletin hükümetin orman katliamı yapması şeklinde getirilebilir. Fevkalade yanlıştır. Ben bunu halkıma anlatırım. Bana sorulan sual karşısında, halk bunu kabul edecektir. Netice itibari ile bu halk, bu insanlarının karnının doyması için bir kaynak aranıyor. Oda orada duruyor. Bakın bu birinci iş başka şeylerde söyleyeyim. Bu orman vasfını yitirmiş topraklar dediğimiz arazi üzerinde yeşil yok, yeşil olması ihtimali de yok. Yalnız bazılarının üzerinde evler var, mahalleler var, kasabalar var, ilceler var. Devlet buraya yol götürmüş, su götürmüş; kaymakam tayin ettirmiş, muhtar seçtirmiş, belediye reisi seçtirmiş, devlet yapmış. Fakat bu arazi üzerinde oturan insanlar bunlar gece kondu da değil. Bunların en barizi Sultanbeyli’dir. Daha başka yerlerde de vardır ve burasını işte orman vasfını yitirmiş arazi diye birisine gösterseniz, deseniz burası yeniden orman olur mu? Hiç fen erbabı olmasına lüzum yok. Bu adam diyecek ki bu evleri yıkıp yerine orman yapabilir misiniz? Öğleyse bir fiili durum var, bunu kabul edeceksiniz yani etmişsiniz. Yalnız orda oturan insanlar ne emlak vergisi veriyor ne dükkan yapmışsa dükkanın kazancından bir şey veriyor, ve belki oturduğu evde kira oluyor ama ev kayıt dışı evi kayıta geçireceksiniz ve o oturan adamdan da bir miktar değer parası alacaksınız. Ve buda devletin başka hizmetleri için kullanılacak ve buda bir tek ağacın tahrip edilmesi söz konusu değil. Hele bir devlet seçilmiş bir hükümet, yeşilin tahribine ön ayak olur mu? Aklın alacağı bir iş değil. Şimdi bunlar hangi sebeplerden dolayı böyledir vesairedir o tartışma ayrı ama bu günkü fiili durum bu ve halka, halkın zenginliğine halkın kalkınmışlığına hizmet edecek olan bir kaynak orda duruyor. O kaynağı harekete geçiriyorsunuz. Hepsi bundan ibaret. Yalnız bunu yaparken halka iyi izah yapmak lazım ki yani orman vasfını yitirmiş, yeniden orman olması mümkün olmayan bu toprakları değerlendirmek, ormanların yeniden yakılmasına veya yok olmasına sebep olmaz. Esasen bunu değerlendirmeseniz de bu orda duruyor. Eğer yasak koymak suretiyle bunun içinden çıkmanız mümkün değil. Şimdi ne olacaktır? Ormanların tahribine mani olacak yeni yollar, metotlar bulmak lazım. Ama bu orman vasfını yitirmiş, alanların bir yasağa tabi tutulması ile olmaz. Hiçbir faydası yoktur. Ve ben diyorum ki, hükümete bir görev düşüyor, uygulamada bilhassa görev düşüyor. Herkes şunu bilmeli ki böyle bir tatbikat yani devlete ait bu toprakların üzerinde bedava oturanlardan değer tahsil etmek, yeni tahribata sebep olmaz. Bu husus da uygulamayı ona göre yapmak lazım. Ve halkı da ona göre ikna etmek lazım. Yeşil yeşilin mücadelesini yapmaya beraber devam edeceğiz. Söylediğim gibi bu hadise ormanların peşkeş çekilmesi hadisesi değildir.
Ben Orman Bakanlığının kurucusu olarak, Türkiye Cumhuriyetinin Orman Bakanlığının kurucu Başbakanı olarak ben, halkın yararı vardır diyorum. Türkiye yasaklardan tabulardan çıkmalıdır. Ve hadiseyi yasak konulmuş bir hadiseyi bile tartışabilmelidir. Bu meseleyi Türkiye iyi tartışmalıdır. Bakın burada 169’uncu madde vardı. 169 uncu maddede ormanları devlet işletir veya işlettirir kaydı vardı. Aslında ben eleştiriyorum işlettirir kaydının çıkarılmış olması yanlıştır. Bu kayıt kalmalı idi, çünkü 220 milyon dönüm orman iyi işletilmiyorsa, devlet bunları iyi işletemiyorsa, devlet bunları iyi işletemiyorsa ki bu günkü çağda öyle bir çağa gelmişsiniz ki bu çağda her ülke özel teşebbüsünden her ülke özel teşebbüsünden en iyi şekilde hizmet almaya çalışıyor. Hem ormanları muhafaza edip koruyarak, hem bunlardan daha çok yararlanmak eğer birtakım yerlerde özel teşebbüs kurmak mümkün olacak ise ona gitmek lazımdır.
Bu ormanlar bu ülkenin, bu insanlarda bu ülkenin ve ülkenin insanından toprağını, ormanını sakınmamak lazım. Aksine yasak koyup koruyacağınız şeyi, halka bunları sevdirerek daha iyi koruyabilirsiniz. Bir gün gelecek Türkiye bu tartışmayı yapacak. Hiçbir ülke topraklarının ¼ ünü atıl vaziyette tutamaz. Benden söylemesi açık söyleyeyim 2/B ile ilgili kanun çıkmalı ve uygulama geçmelidir. Uygulama çok dikkatli yapılmalıdır ve yeni bir takım tahriklere sebep olmamalıdır. Yani ormanların tahribine doğru tahriklere sebep olmamalıdır. Ve bu iyi anlatılmalıdır. Yani Sayın Bakandan da ricam, orman bakanlığının çok iyi mütehassısları vardır, fevkalade yetişmiş elemanları vardır, yani bölge, bölge gidip meseleyi anlatmaları lazımdır. Ben bir şey daha söyleyeyim. Benim karşıma adam geliyor iki poşet starking elma, bu elmanın yetiştiği yere orman diye bilir misiniz diyor. Hayır, siz bu elma ağaçlarını kesin yerine çam dikin, bu da olmaz ve sadece evler yapılmış, şehirler kurulmuştan ibaret değil yer yer bölge, bölge aklın gereği olarak, fenni bilginin gereği olarak, ülkenin halkına çalışabileceği bir takım imkanlar çıkartmak lazım. Boş duran araziyi adam elma bahçesi yaptıysa hem yeşil, hem faydalı yeşil. Yeşilin sonuna kadar savunucusuyuz. Yeşilin tahribi cinayettir. Ben böyle söylediğim için bir takım eleştiriler bana yöneltilmiştir. Yalnız, Türkiye de ben eğer düşündüğümü söyleyemezsem Türkiye hür bir ülke demekte sıkıntı çekersiniz. Sorunuz varsa sorabilirsiniz.
Hiç kimsenin aklına gelmesin hükümet kendi getirdiği projeyi gayet iyi savunuyor. Benim size söylediğim şeyler, 12 sene başbakanlık yapmış birisi olarak ve bu işin içerisine daha önce girmiş birisi olarak söylemem gereken şeylerdir. Bunları bir vicdan borcu olarak söylüyorum. Evet sorunuz varsa cevap vereyim. Haydi çocuklar haydi. Ben TEMA’nın onur üyesiyim. Ben 1952 yılından beri Türkiye de konservatizm yani muhafaza koruma işlerinin içindeyim.
DSİ Genel Müdürlüğü yaptım. Bir çok su alanlarında ormanlaştırma yaptım. Ama o işler başka iştir. Ormanlarımızı hem korumalıyız, hem kullanmalıyız. Kullanmazsak yanar gider, kurur gider.
Gazeteci:
Ormanlar ile ilgili değil ancak Kemal Gürüz ile hükümet arasında YÖK taslağı üzerinde ciddi anlaşmazlıklar mevcut acaba Kemal Gürüz’e siz ne tavsiye ettiniz?
9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL:
Konuştuğumuz konular Gürüz’le o değil Amerika New York State Üniversitesinin davetlisiyim. Ben bu davete önümüzdeki günlerde icap edeceğim bu programı YÖK Başkanlığı olarak onlar tasnif ettiler. Ben detay işlere karışmam o tartışma yapılıyor. Ben de düşüncelerimi söylüyorum zaten. İyi adımdır Sayın Başbakanla Üniversitelerarası Kurulun müşterek bir çalışmaya karar vermiş olmaları iyi bir adımdır. Bu medeni bir adımdır. Bunu sayın Gürüz ün ziyareti ile ilgili olmaksızın söylüyorum. İtişerek, kakışarak bir yere varamayız. Gelin bir birimizi anlamaya çalışalım. Ülke sorunlarını daha iyi anlamaya çalışalım.