Orgütlü ihanet
***Yeni Osmanlıcılık`
akımıyla milli olan ne varsa hedef alan küresel güçler, şimdi de hainlerin torunlarını kullanıyor...
Küresel güçler, Yeni Osmanlıcılık kavramı adı altında `İstanbul Merkezli Yakındoğu Federasyonu`,
`Türk-Yunan Federasyonu`, `Türk-Kürt Federasyonu` gibi oluşumlar hedefliyor. Ortadoğu`da uygulamaya
konulmuş olan BOP`un alt yapısını oluşturmak üzere, bu yeni proje devreye sokulmak isteniyor.
Taşeron İsrail
KÜresel gücün Ortadoğu`daki taşeronu İsrail...
Ön Asya`da ise bu misyon, ABD tarafından Türkiye`ye verilmek isteniyor. Milli olan ne varsa sistemli olarak
yıkılıyor, mahkum ediliyor. Bunun için de hain Ali Kemaller öne çıkarılıyor. Çünkü şeref azalmadan alçaklık çoğalmaz.
Ali Kemal`den torununa uzanan süreçte Yeni Osmanlıcılık ve örgütlü ihanet!
Küresel gücün Ortadoğu`daki taşeronu İsrail`dir. Ön Asya`da bu misyon, tarihi geçmişi dolaysıyla ABD tarafından
Türkiye`ye verilmek istenmektedir. Bunun tarihi, kültürel ve fizibil gerekçeleri vardır. Bu amaçla `Yeni Osmanlıcılık`
adı altında ABD`nin Büyük Ortadoğu Projesinin taşeronu bir Türkiye yaratılmak istenmektedir. Bunun yolu da
Türkiye`deki Mustafa Kemal iradesinin kırılmasından geçmektedir. Bu da ancak bağımsızlığı önemsemeyen,
egemenliğini takas edebilen ve `vatan bir bütündür parçalanamaz!` idealini terk edebilen yönetimler tarafından
başarılabilir. Zira milli devleti, üniter yapıyı ve egemenliği eski zamanlara ait bir hikâye olarak görenler, ancak
ülkenin ve milletin onurundan taviz verebilirler. O yüzden Türkiye`de `bağımsızlık ve egemenlikten kimsenin
iskonto yapma hakkı yoktur` diyenlerin bir kısmı içeri tıkılmış, kalan diğer bir kısmı da sistemin dışına itilmiştir.
Türkiye bugün `bizi, kimin yönettiği önemli değildir. Önemli olan nasıl yönettiğidir` diyen bir zihniyetin yönetimindedir.
Milli Olana Düşmanlık!
Bu zihniyetin Türk siyasi hayatına yansımalarını, AB ve ABD eksenli baskıları, dayatmaları ve diretmeleri
sorun değil, itibar konusu yapanların davranışlarında görmek mümkündür. `Yabancı sopası olmadan biz adam
olamayız` düşüncesi bu anlayışın ürünüdür. Bu nedenledir ki, Türkiye`deki siyasetçilerin söylemlerinde artık
milli çıkar kavramına rastlanılmaz olmuştur. Strateji, milli olan her şeyin mahkûm edilmesi esası üzerine kurulmuştur.
Milli eğitim, milli kültür, milli devlet, milli kimlik, milli yapı ve milli direniş kavramları terk edilmiştir. Onların yerini,
küresel, global, Soros, AB, ABD, evrensel gibi her kullananın farklı anlamlar yüklediği kavramlar almıştır.
Emperyalist Enstrüman
Olarak Yeni Osmanlılık!
Osmanlı Devleti, büyük Türk tarihinin en şerefli sayfaları arasında yerini almıştır. Her Türk, Osmanlı geçmişinden
de tıpkı Selçuklu, Göktürk geçmişiyle olduğu gibi gurur duyar. Bu anlamda hepimiz Osmanlıyız, Selçukluyuz,
Göktürklüyüz, Uygurluyuz ve Türkiye`yiz!
Günümüzde Önasya ve Ortadoğu temelinde Küresel Güçlerin, eski Osmanlı coğrafyasını sömürgeleştirmek için
devreye soktuğu `Yeni Osmanlılık` projesinin Osmanlı`yla ve Türk milletinin mazisiyle bir ilgisi yoktur.
`Yeni Osmanlılık` esas itibarıyla ABD hakimiyetinde İsrail`i ebed müddet kılma projesidir. Fikir babaları da
Ariel Şaron, İzak Rabin, Daniel j. Elazar, Noam Chomsky, Graham Fuller(CIA), Paul Henze(CIA) ve Huntington gibilerdir.
Noam Chomsky(1) bu konuda şunları önerir:
`Ortadoğu`da ulusallık ve ulusal kimlik yok edilmeli bunun için de Ortadoğu Osmanlılaştırılmalıdır.
Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemin çarkları rahatlıkla işleyecektir.
ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit Bağımsızlık tehdidi. Asla hoş görülemez`.
Kudüs Federal Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Daniel Elazar,
`Ortadoğu için ulus-devletlerin değil, etnik-dinsel cemaatlerin doğal örgütlenme biçimlerinin belirleyici olduğunu`
ve bunun için `Osmanlı millet sisteminin mümkün bir model olduğunu` ileri sürmüştür.
İsrail Yabancılar Bürosu`nda daha önce çalışmış olan Oded Yinon`(Ortadoğu`nun) Osmanlı döneminde Doğu Akdeniz
kıyılarında olduğu gibi dinsel ve etnik küçük parçalara ayrılması gerektiğini` ileri sürmüştür.
İmralı`daki adam da `Osmanlı Eyalet Sistemini` nin `Kürt sorunu` nun tek çözümü olduğunu ileri sürmüştür.
Bu projenin mimarları, Yeni Osmanlılık kavramı adı altında `İstanbul Merkezli Yakındoğu Federasyonu` ,
`Türk-Yunan Federasyonu` , `Türk-Kürt Federasyonu` ndan söz etmektedirler. `Osmanlı Milletler Topluluğu Kurulmalı`
`Federal Kürt İslam Devleti Kurulmalı` vb. görüşleri savunmaktadırlar.
Kısacası bu proje bir Türk ya da Müslüman projesi değildir. Bugünlerde Ortadoğu`da uygulamaya konulmuş olan
BOP`un dünlerde alt yapısını oluşturmak üzere devreye sokulmuş olan devamıdır. Adından başka Osmanlı olan,
bir yanı da yoktur. Konuyla ilgilenenler Cengiz Özakıncı`nın belgesel niteliğindeki
`Türkiye`nin Siyasi İntiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı` adlı kitaba bakabilirler.
Davası Olmayanlar, Başkalarının Davasını Dava Edinirler!
Türkiye`yi, ideal anlamda bir davasının olmaması kullanılabilir bir ülke konumuna getirmiştir.
Yabancı çıkarlara karşı kendi çıkarlarını; yabancı iddialara karşı kendi iddialarını dile getirmeyenler başkalarının
eteklerine tutunarak ayakta kalmaya çalışırlar. Türkiye tam da bu durumdadır.
Milletler varlıklarını ve devamlılıklarını kendi değer ve kaynakları üzerine bina etmek durumundadır.
Dış dengeleri birbirine karşı kullanarak uzun süre ayakta kalmak mümkün değildir. Elbette çoğu zaman başkalarının
koyduğu kurallarla da oyun oynanmak zorunda kalınabilir. Ancak esas olan başkalarının koyduğu kurallara uygun
oyun kurmak değil, oyunun kurallarını koymaktır.
`Sineğin kanadından yağ çıkarmak` türünden bir şark kurnazlığı ile İngiltere`nin Londra Belediye Başkanlığına
seçilmiş bir adamına umut bağlamak ne tür bir ahlaktır. Kendi milli değerlerine ve kimliğine sahip çıkmayanların
Boris`lerin eteğine tutunması nasıl bir zihniyet olduğunu iyi anlamak gerekir.
Atatürk dururken Ali Kemal`den söz etmek hangi şerefli insanın yapacağı bir iştir. Kendi davasını dava edinmeyenleri,
kendi değerini değerli kılamayanları ne uşaklık kurtarır ne de hainlik!
Yeni Osmanlılık Adı Altında
Ali Kemal İdeolojisini Yaygınlaştırmak!
Ali Kemal temelde Mustafa Kemal karşıtlığını anlatır. Mustafa Kemal her türden milliliği içine alan bir kavramdır.
Türkiye`de bağımsızlık, özgürlük, egemenlik, milli irade, cumhuriyet, milli devlet gibi değerler
Mustafa Kemal markasını taşır. Ali Kemal ise teslimiyetçi, mandacı, teslim ol; mutlu olcu, Rumcu, Ermenici,
İngilizci, AB`ci, ABD`ci, İşbirlikçi ve Uşaklık türünden bir zihniyeti teslim eder.
Türk milletinin bağımsızlığının karşısında olan Ali Kemal gibiler, kimi zaman Yunan işgalinin, kimi zaman
İngiltere`nin mandasının, kimi zaman da Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütlerinin Müslüman halka saldırılarının
yanında yer almışlardır. Yaşananlar göstermiştir ki bu topraklar yalnız kahramanlar değil aynı zamanda
birinci sınıf hainler çıkarmaya da elverişlidir. Nihayetinde bir zamanlar `Yunan bize medeniyet getirecek`
diyen düşünür de Anadolu`yu işgal eden Yunan ordusuna karşı koymamak gerekir çünkü onlar `
Halifenin ordusu sayılır` diyen din adamı kılıklı insanlar da, `Umumun arzusu, İngiltere tarafından
yönetilmektir` diyen siyaset adamları da bu ülkeden çıkabilmiştir.
Ali Kemal ve onun takipçilerinin Kurtuluş Savaşının Türkler tarafından kazanılmasıyla birlikte yerle yeksan
olduğunu sananları, son gelişmeler ciddi bir biçimde tekzip etmiştir. Onlar Atatürk döneminde, bütün hatıralar
canlı iken milletin gözünden uzaklaştılar ve yer altına çekildiler, orada hazırlıklarını tamamladılar, yeterince
güçlendiler ve uygun şartları görünce de yeniden nüksettiler.
Türk milleti, varlık-yokluk savaşı olan Kurtuluş Savaşı verirken yurt dışına kaçanlar, savaş bittikten sonra
yurda dönerek geminin dümenine geçmişlerdir. Dümene geçmekle de kalmamış süreç içerisinde zenginleşmiş,
kentleşmiş, entelektüelleşmiş ve ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olmuşlardır.
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti`ni AB ve ABD çıkarları temelinde yeniden dizayn etmeye çalışanlar işte bunlardır.
Bunların Türkiye`yle ilgisi, bir biçimde edindikleri T.C. pasaportundan ibarettir. Bir çoğu zaten birden fazla ülkenin
pasaportunu taşımaktadır. İşte Ali Kemal, bu türden insanların zihniyetlerinin zirvesini teşkil eder.
Bugün`Türk` kavramını `etnisite` ye indirgeyenler, `Ne mutlu Türküm Diyene` söylemine karşı çıkanlar,
Türk milletine yeni bir kimlik arayanlar, milli devlet döneminin kapandığı söyleyenler, Ergenekon kavramını çete
kavramıyla özdeşleştirmeye çalışanların tamamına yakını, Ali Kemal zihniyetinin günümüzdeki uzantılarıdır.
O, Ali Kemal ki!
O, Ali Kemal ki, `İngiliz Muhipleri` cemiyetinin üyesidir. Amansız bir kuvvayı milliye düşmanıdır.
İstiklal Savaşına şiddetle karşı çıkanlar arasındadır. Ermeniler üzerine Kazım Karabekir`in yaptığı harekâta da
şiddetle karşı koymuştur. Bundan dolayı da ona Türk milleti, Artin Kemal unvanını vermiştir.
O, aynı zamanda Peyam-ı Sabah adlı gazetenin de yazarıydı. `İstiklal Şartları ve Türkler` başlıklı bir yazısında
`Türklerin istiklale layık olmadıklarını, daha uzun süre büyük devletlerden birisinin himayesi altında yetişmesi
gerektiğini` ileri sürmüştü. Bugünkü takipçileri gibi o daha o zaman, `Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri
Asya`nın hangi kavmi başardı ki, biz başarabilelim` diyerek İngiliz emperyalizminin Türkiye`yi işgal etmesine
karşı çıkılmaması gerektiğini savunmuştu. O, Türk milletinin bağımsızlığına, egemenliğine, varlığına ve
özgürlüğüne karşı mücadele etmiş birisidir. Bu yüzden Türk halkı, kendisi hakkındaki kanaatini
Kurtuluş Savaşı`nın akabinde trajik bir biçimde belirtmiştir.
Çok açıktır ki, Mustafa Kemal iradesinin etkinliği kırıldıkça Damat Ferit ve Ali Kemal`lerin önemi artacaktır.
Çünkü şeref azalmadan alçaklık çoğalmaz. Bu sosyal psikolojinin bir kuralıdır. Adı ihanetle özleşmiş bir şahıstan
itibarlı birisiymiş gibi söz etmek nedensiz değildir. Bu, ihaneti sezdirtmeden sevimli gösterme operasyonudur.
Özcan YENİÇERİ
http://www.tumgazeteler.com/?a=3890633
***Yeni Osmanlıcılık`
akımıyla milli olan ne varsa hedef alan küresel güçler, şimdi de hainlerin torunlarını kullanıyor...
Küresel güçler, Yeni Osmanlıcılık kavramı adı altında `İstanbul Merkezli Yakındoğu Federasyonu`,
`Türk-Yunan Federasyonu`, `Türk-Kürt Federasyonu` gibi oluşumlar hedefliyor. Ortadoğu`da uygulamaya
konulmuş olan BOP`un alt yapısını oluşturmak üzere, bu yeni proje devreye sokulmak isteniyor.
Taşeron İsrail
KÜresel gücün Ortadoğu`daki taşeronu İsrail...
Ön Asya`da ise bu misyon, ABD tarafından Türkiye`ye verilmek isteniyor. Milli olan ne varsa sistemli olarak
yıkılıyor, mahkum ediliyor. Bunun için de hain Ali Kemaller öne çıkarılıyor. Çünkü şeref azalmadan alçaklık çoğalmaz.
Ali Kemal`den torununa uzanan süreçte Yeni Osmanlıcılık ve örgütlü ihanet!
Küresel gücün Ortadoğu`daki taşeronu İsrail`dir. Ön Asya`da bu misyon, tarihi geçmişi dolaysıyla ABD tarafından
Türkiye`ye verilmek istenmektedir. Bunun tarihi, kültürel ve fizibil gerekçeleri vardır. Bu amaçla `Yeni Osmanlıcılık`
adı altında ABD`nin Büyük Ortadoğu Projesinin taşeronu bir Türkiye yaratılmak istenmektedir. Bunun yolu da
Türkiye`deki Mustafa Kemal iradesinin kırılmasından geçmektedir. Bu da ancak bağımsızlığı önemsemeyen,
egemenliğini takas edebilen ve `vatan bir bütündür parçalanamaz!` idealini terk edebilen yönetimler tarafından
başarılabilir. Zira milli devleti, üniter yapıyı ve egemenliği eski zamanlara ait bir hikâye olarak görenler, ancak
ülkenin ve milletin onurundan taviz verebilirler. O yüzden Türkiye`de `bağımsızlık ve egemenlikten kimsenin
iskonto yapma hakkı yoktur` diyenlerin bir kısmı içeri tıkılmış, kalan diğer bir kısmı da sistemin dışına itilmiştir.
Türkiye bugün `bizi, kimin yönettiği önemli değildir. Önemli olan nasıl yönettiğidir` diyen bir zihniyetin yönetimindedir.
Milli Olana Düşmanlık!
Bu zihniyetin Türk siyasi hayatına yansımalarını, AB ve ABD eksenli baskıları, dayatmaları ve diretmeleri
sorun değil, itibar konusu yapanların davranışlarında görmek mümkündür. `Yabancı sopası olmadan biz adam
olamayız` düşüncesi bu anlayışın ürünüdür. Bu nedenledir ki, Türkiye`deki siyasetçilerin söylemlerinde artık
milli çıkar kavramına rastlanılmaz olmuştur. Strateji, milli olan her şeyin mahkûm edilmesi esası üzerine kurulmuştur.
Milli eğitim, milli kültür, milli devlet, milli kimlik, milli yapı ve milli direniş kavramları terk edilmiştir. Onların yerini,
küresel, global, Soros, AB, ABD, evrensel gibi her kullananın farklı anlamlar yüklediği kavramlar almıştır.
Emperyalist Enstrüman
Olarak Yeni Osmanlılık!
Osmanlı Devleti, büyük Türk tarihinin en şerefli sayfaları arasında yerini almıştır. Her Türk, Osmanlı geçmişinden
de tıpkı Selçuklu, Göktürk geçmişiyle olduğu gibi gurur duyar. Bu anlamda hepimiz Osmanlıyız, Selçukluyuz,
Göktürklüyüz, Uygurluyuz ve Türkiye`yiz!
Günümüzde Önasya ve Ortadoğu temelinde Küresel Güçlerin, eski Osmanlı coğrafyasını sömürgeleştirmek için
devreye soktuğu `Yeni Osmanlılık` projesinin Osmanlı`yla ve Türk milletinin mazisiyle bir ilgisi yoktur.
`Yeni Osmanlılık` esas itibarıyla ABD hakimiyetinde İsrail`i ebed müddet kılma projesidir. Fikir babaları da
Ariel Şaron, İzak Rabin, Daniel j. Elazar, Noam Chomsky, Graham Fuller(CIA), Paul Henze(CIA) ve Huntington gibilerdir.
Noam Chomsky(1) bu konuda şunları önerir:
`Ortadoğu`da ulusallık ve ulusal kimlik yok edilmeli bunun için de Ortadoğu Osmanlılaştırılmalıdır.
Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemin çarkları rahatlıkla işleyecektir.
ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit Bağımsızlık tehdidi. Asla hoş görülemez`.
Kudüs Federal Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Daniel Elazar,
`Ortadoğu için ulus-devletlerin değil, etnik-dinsel cemaatlerin doğal örgütlenme biçimlerinin belirleyici olduğunu`
ve bunun için `Osmanlı millet sisteminin mümkün bir model olduğunu` ileri sürmüştür.
İsrail Yabancılar Bürosu`nda daha önce çalışmış olan Oded Yinon`(Ortadoğu`nun) Osmanlı döneminde Doğu Akdeniz
kıyılarında olduğu gibi dinsel ve etnik küçük parçalara ayrılması gerektiğini` ileri sürmüştür.
İmralı`daki adam da `Osmanlı Eyalet Sistemini` nin `Kürt sorunu` nun tek çözümü olduğunu ileri sürmüştür.
Bu projenin mimarları, Yeni Osmanlılık kavramı adı altında `İstanbul Merkezli Yakındoğu Federasyonu` ,
`Türk-Yunan Federasyonu` , `Türk-Kürt Federasyonu` ndan söz etmektedirler. `Osmanlı Milletler Topluluğu Kurulmalı`
`Federal Kürt İslam Devleti Kurulmalı` vb. görüşleri savunmaktadırlar.
Kısacası bu proje bir Türk ya da Müslüman projesi değildir. Bugünlerde Ortadoğu`da uygulamaya konulmuş olan
BOP`un dünlerde alt yapısını oluşturmak üzere devreye sokulmuş olan devamıdır. Adından başka Osmanlı olan,
bir yanı da yoktur. Konuyla ilgilenenler Cengiz Özakıncı`nın belgesel niteliğindeki
`Türkiye`nin Siyasi İntiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı` adlı kitaba bakabilirler.
Davası Olmayanlar, Başkalarının Davasını Dava Edinirler!
Türkiye`yi, ideal anlamda bir davasının olmaması kullanılabilir bir ülke konumuna getirmiştir.
Yabancı çıkarlara karşı kendi çıkarlarını; yabancı iddialara karşı kendi iddialarını dile getirmeyenler başkalarının
eteklerine tutunarak ayakta kalmaya çalışırlar. Türkiye tam da bu durumdadır.
Milletler varlıklarını ve devamlılıklarını kendi değer ve kaynakları üzerine bina etmek durumundadır.
Dış dengeleri birbirine karşı kullanarak uzun süre ayakta kalmak mümkün değildir. Elbette çoğu zaman başkalarının
koyduğu kurallarla da oyun oynanmak zorunda kalınabilir. Ancak esas olan başkalarının koyduğu kurallara uygun
oyun kurmak değil, oyunun kurallarını koymaktır.
`Sineğin kanadından yağ çıkarmak` türünden bir şark kurnazlığı ile İngiltere`nin Londra Belediye Başkanlığına
seçilmiş bir adamına umut bağlamak ne tür bir ahlaktır. Kendi milli değerlerine ve kimliğine sahip çıkmayanların
Boris`lerin eteğine tutunması nasıl bir zihniyet olduğunu iyi anlamak gerekir.
Atatürk dururken Ali Kemal`den söz etmek hangi şerefli insanın yapacağı bir iştir. Kendi davasını dava edinmeyenleri,
kendi değerini değerli kılamayanları ne uşaklık kurtarır ne de hainlik!
Yeni Osmanlılık Adı Altında
Ali Kemal İdeolojisini Yaygınlaştırmak!
Ali Kemal temelde Mustafa Kemal karşıtlığını anlatır. Mustafa Kemal her türden milliliği içine alan bir kavramdır.
Türkiye`de bağımsızlık, özgürlük, egemenlik, milli irade, cumhuriyet, milli devlet gibi değerler
Mustafa Kemal markasını taşır. Ali Kemal ise teslimiyetçi, mandacı, teslim ol; mutlu olcu, Rumcu, Ermenici,
İngilizci, AB`ci, ABD`ci, İşbirlikçi ve Uşaklık türünden bir zihniyeti teslim eder.
Türk milletinin bağımsızlığının karşısında olan Ali Kemal gibiler, kimi zaman Yunan işgalinin, kimi zaman
İngiltere`nin mandasının, kimi zaman da Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütlerinin Müslüman halka saldırılarının
yanında yer almışlardır. Yaşananlar göstermiştir ki bu topraklar yalnız kahramanlar değil aynı zamanda
birinci sınıf hainler çıkarmaya da elverişlidir. Nihayetinde bir zamanlar `Yunan bize medeniyet getirecek`
diyen düşünür de Anadolu`yu işgal eden Yunan ordusuna karşı koymamak gerekir çünkü onlar `
Halifenin ordusu sayılır` diyen din adamı kılıklı insanlar da, `Umumun arzusu, İngiltere tarafından
yönetilmektir` diyen siyaset adamları da bu ülkeden çıkabilmiştir.
Ali Kemal ve onun takipçilerinin Kurtuluş Savaşının Türkler tarafından kazanılmasıyla birlikte yerle yeksan
olduğunu sananları, son gelişmeler ciddi bir biçimde tekzip etmiştir. Onlar Atatürk döneminde, bütün hatıralar
canlı iken milletin gözünden uzaklaştılar ve yer altına çekildiler, orada hazırlıklarını tamamladılar, yeterince
güçlendiler ve uygun şartları görünce de yeniden nüksettiler.
Türk milleti, varlık-yokluk savaşı olan Kurtuluş Savaşı verirken yurt dışına kaçanlar, savaş bittikten sonra
yurda dönerek geminin dümenine geçmişlerdir. Dümene geçmekle de kalmamış süreç içerisinde zenginleşmiş,
kentleşmiş, entelektüelleşmiş ve ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olmuşlardır.
Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti`ni AB ve ABD çıkarları temelinde yeniden dizayn etmeye çalışanlar işte bunlardır.
Bunların Türkiye`yle ilgisi, bir biçimde edindikleri T.C. pasaportundan ibarettir. Bir çoğu zaten birden fazla ülkenin
pasaportunu taşımaktadır. İşte Ali Kemal, bu türden insanların zihniyetlerinin zirvesini teşkil eder.
Bugün`Türk` kavramını `etnisite` ye indirgeyenler, `Ne mutlu Türküm Diyene` söylemine karşı çıkanlar,
Türk milletine yeni bir kimlik arayanlar, milli devlet döneminin kapandığı söyleyenler, Ergenekon kavramını çete
kavramıyla özdeşleştirmeye çalışanların tamamına yakını, Ali Kemal zihniyetinin günümüzdeki uzantılarıdır.
O, Ali Kemal ki!
O, Ali Kemal ki, `İngiliz Muhipleri` cemiyetinin üyesidir. Amansız bir kuvvayı milliye düşmanıdır.
İstiklal Savaşına şiddetle karşı çıkanlar arasındadır. Ermeniler üzerine Kazım Karabekir`in yaptığı harekâta da
şiddetle karşı koymuştur. Bundan dolayı da ona Türk milleti, Artin Kemal unvanını vermiştir.
O, aynı zamanda Peyam-ı Sabah adlı gazetenin de yazarıydı. `İstiklal Şartları ve Türkler` başlıklı bir yazısında
`Türklerin istiklale layık olmadıklarını, daha uzun süre büyük devletlerden birisinin himayesi altında yetişmesi
gerektiğini` ileri sürmüştü. Bugünkü takipçileri gibi o daha o zaman, `Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri
Asya`nın hangi kavmi başardı ki, biz başarabilelim` diyerek İngiliz emperyalizminin Türkiye`yi işgal etmesine
karşı çıkılmaması gerektiğini savunmuştu. O, Türk milletinin bağımsızlığına, egemenliğine, varlığına ve
özgürlüğüne karşı mücadele etmiş birisidir. Bu yüzden Türk halkı, kendisi hakkındaki kanaatini
Kurtuluş Savaşı`nın akabinde trajik bir biçimde belirtmiştir.
Çok açıktır ki, Mustafa Kemal iradesinin etkinliği kırıldıkça Damat Ferit ve Ali Kemal`lerin önemi artacaktır.
Çünkü şeref azalmadan alçaklık çoğalmaz. Bu sosyal psikolojinin bir kuralıdır. Adı ihanetle özleşmiş bir şahıstan
itibarlı birisiymiş gibi söz etmek nedensiz değildir. Bu, ihaneti sezdirtmeden sevimli gösterme operasyonudur.
Özcan YENİÇERİ
http://www.tumgazeteler.com/?a=3890633