MUSTAFA’LAR
1992-1995 yılları arasında görev yaptığım Tugayda iki Mustafa vardı. İkisi de boylu-poslu, aslan gibiydi. İdeal fiziki özellikleri olan, iki piyade yüzbaşısı idiler.
Hatıramın bundan sonraki satırlarında bu arkadaşlarımdan birini “Mustafa” diğerini de “Öteki Mustafa” olarak isimlendireceğim. Maksadım hiçbir şekilde kişileri rencide etmek veya yargılamak değildir. Sadece bir çarpıklığa işaret etmektir. Eğer kırıcı ve incitici bir kelam edersem, Evladım gibi sevdiğim bu iki arkadaşımdan da, peşinen özür dilerim.
Göreve başladığım zaman, Mustafa Amerika Birleşik Devletlerinde Ranger Kursunda idi. Çalışkan disiplinli, samimi davranışlı, özüne sözüne güvenilir bir subaydı. İyi derecede ingilizcesi olan, mesleği ile ilgili kendini geliştiren ve istikbal vadeden bir subaydı. Evli iki çocuk babasıydı. Eşi, gazetecilik yüksek okulu mezunu bir hanımefendi idi. Kayınpederi emekli din görevlisi idi. Eşi başını, bone türü bir türban ile örterdi.
Öteki Mustafa, seçkin bir subaydı. Aynı zamanda Tugayın Merasim Bölük Komutanı idi. Tugayı teslim aldığım zaman, bu ikiz görev de üzerinde idi. Merasim Bölük Komutanlığı için daha iyisi bulunamazdı. İngilizce bilirdi. İstikbal vaat ediyordu. Şarktan yeni dönmüştü. Evliydi. Kayınpederi Emekli Albaydı. Eşi bir bankada yönetici olarak görev yapıyordu.
MUSTAFA’LAR AYNI KADERİ PAYLAŞMA YOLUNDA
Her ikisi de yurt dışı görev için yabancı dil sınıflandırma sınavına girmek amacıyla müracaat etmişlerdi. Nitelik belgeleri müspet kanaatli olarak tarafımdan hazırlanmıştı.
Hatta Öteki Mustafa biraz geç kalmıştı. Müracaat için son gün olan pazartesiden önceki son cuma günü öğleden sonra, belgeleri bana getirildi. Kendisi de makamın kapısında bekliyordu. Ben tanzim ettikten sonra Kolordu Komutanı da kanaat belirtmesi gerekiyordu. Geç kaldığını, yetişmeyeceğini söyledim. Kolordu ile irtibat kurduğunu, eğer ben imzalarsam, aynı gün Kolordu Komutanının da onaylayacağını ve Ankara’ya zamanında yetiştirebileceğini söyledi. Söylediği gibi oldu. Sevdiğimiz bir subay olduğu için bu işgüzarlığı, o zaman beceriklilik olarak değerlendirmiştim.
Bir Perşembe günü bir mesaj emri aldım. İki Mustafa da bir kurs için Ankara’ya çağırılıyorlardı. İlk pazartesi günü Ankara’da kurs merkezinde bulunmaları gerekiyordu. Kurs bitiminde, Somali’ye gönderilecek Türk Birliğinde görevlendirileceklerdi. Emri kendilerine aynı gün tebliğ ettirdim. Böyle önemli bir göreve seçildikleri için de gurur duymaları gerektiğini, bizim de bu seçimden memnun olduğumuzu belirttim.
OLAYLAR KİŞİLERİN GERÇEK DEĞERİNİ BELİRLİYOR
Cuma sabahı Öteki Mustafa’nın hastaneye sevk yazısını bana imza için getirdiler. Ankara’ya gitmeden önce bir rahatsızlığı nedeniyle muayene olacağını ve ilaç alacağını düşünmüştüm. Ancak amaç başka imiş. Öğleden sonra Tugay Komutan Yardımcısı, Öteki Mustafa’nın, Ankara’ya gitmemek için istirahat aldığını söyledi. Hem sinirlenmiş hem de üzülmüştüm. Bu davranışı beklemiyordum. Çok yadırgadım. Çağırttım. Raporunu geçerli bulmadığımı, yurt dışı göreve seçilmek için kısa bir süre önce iki ayağımızı bir pabuca sokturduğunu, şerefli bir görevlendirmeden kaçmanın kendisine hiç yakışmadığını, bu davranışının hakkındaki iyi duygularımızı tahrip ettiğini, pazartesi günü mutlaka Ankara’da kurs merkezinde bulunması gerektiğini bildirdim. Bu ikazımızdan sonra Öteki Mustafa da Kursa katıldı.
Mustafa ise, herhangi bir sorun çıkarmadan, tebellüğ ettiği emrin gereğini yerine getirdi.
ÖTEKİ MUSTAFA SOMALİYE GİTMEK İSTEMİYOR
Bir kaç hafta sonra Öteki Mustafa Kurstan geri gönderildi. Sebebini araştırdım. Başka birlikten bir asker doktor ile birlikte, kendilerinin Somali gibi yabancı bir ülkede görev almak istemediklerini, bu hususta zorlamanın uygun olmadığını söyleyerek ve benzeri sözlerle menfi tutum ve davranış sergilemişler. Bunun üzerine, bu menfi tutum ve davranışların diğer personel üzerinde olumsuz etki yapmaması için, Öteki Mustafa’yı Kurstan Tugayımıza iade , durumu da Kara Kuvvetleri Komutanlığına rapor etmişler. O zaman Korgeneral rütbesinde bulunan E.Org. Çevik Bir de Somali’de görevlendirilecek Birleşmiş Milletler Barış Gücü Komutanı olarak seçilmişti. Öteki Mustafa’nın bu davranışının karşılıksız kalmaması için Kuvvet Komutanlığı Karargâhında etkili olduğunu da duymuştum.
Öteki Mustafa’nın bu davranışı, hakkındaki iyi duygu ve düşüncelerimizi de değiştirmişti.
MUSTAFA SOMALİDE
Kursu tamamlayan Mustafa, Somali’ye gönderilmek üzere özel şekilde kurulan Bölüğe Komutan olarak atandı. Kısa bir süre sonra da birliği ile beraber Somali’ye hareket etti.
Somali iç harbi yaşadığı bir dönemden geçiyordu ( Halen de, Batının karıştırıcı olarak faaliyet gösterdiği, Müslüman bir coğrafya). Görev barış gücünde de olsa, gönderilen birlik personeli belirgin bir risk altında olacaktı. Sonra, amacı, nitelikleri, dili, dini, milliyeti ve kültürü çok farklı Devletlerin irili ufaklı birliklerinden teşkil edilmiş, emir komuta bakımından da karışık bağlantıları olan, karmaşık bir güçte görev yapmak, mevcut riski ve görev stresini arttırıyordu. Yani özveri istiyordu. Cesaret istiyordu. Gidip dönememek vardı.
Görevin riskleri bilindiği için, Mustafa’nın geride kalan eşine manevî destek olma niyeti ile eşimle birlikte telefonla aradım. Eşinin Ülkemizi temsîlen gittiğini, benzeri görevlerin herkese nasip olmadığını, her hangi ihtiyaç ve sıkıntılarında eşimle birlikte yanlarında olduğumuzu ve buna benzer teselli edici sözler söyledim ve sabır tavsiye ettim.
Henüz sözümü tamamlamıştım ki, Mustafa’nın eşi hanım efendi “Paşam biz asker eşiyiz, Beylerimiz bu günler için görev yapıyorlar, sonucu nasıl olursa olsun biz bu görevlendirmeden gurur duyacağız, Ben kocamla çocuklarım babaları ile iftihar ediyorlar, bizi merak etmeyiniz. Arama nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ederim.” Dedi. Sızlanma bekliyordum. Duyduklarım karşısında duygulandım. Gözlerim yaşardı. Mustafa’yı ve ailesini bir kez daha takdir ettim.
ÖTEKİ MUSTAFA FİRAR EDİYOR
Öteki Mustafa yukarıdaki davranışları sebebiyle, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından, zamansız bir şekilde, komşu Tugayın Olağanüstü Hal (OHAL) Bölgesindeki bir taburuna tayin edildi. Sürpriz oldu.
Aslında atama bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmamalı idi. İşlem doğru değildi. Ama bir kere tesis edilmişti. Bu tür yanlış işlemlerin konu edildiği Askerî Yüksek İdare Mahkemesi vardı. Haksızlığa uğradığını düşünen bu Mahkemede dava açabilirdi.
Öteki Mustafa, bu atamayı kabullenemedi. OHAL Bölgesine de gitmek istemiyordu. İlk bana geldi. Ben de yardımcı olamayacağımı söyledim. Üst Komutanlıklar nezdinde girişimlerde bulunduğunu duydum. Sonuç alamadı. Atama emri kendisine tebliğ edileli bir haftayı geçmişti. Normal şartlarda tebellüğ işleminden 15 gün sonra birlik ile ilişiğinin kesilmesi gerekirdi. Özel durumu nedeniyle, devir ve teslim işlerinin de tamamlanması için 15 gün daha süre tanıdım. Ancak ne devir-teslime başlamıştı ne de ilişik kesme konusunda girişimi vardı. Tugaydan ayrılmak istemiyordu.
Sonunda Öteki Mustafa’nın ilişiğini kestik. Ancak mehil süresi dolduğu halde Mustafa yeni birliğine katılmadı. Açıkçası FİRAR etmişti.
ÖTEKİ MUSTAFA CEZAEVİNDE
Zannederim aradan 2-3 ay geçmişti. Öteki Mustafa’nın Tugayın cezaevine getirildiği bildirildi. Ordu nezdinde kurulu Askeri Mahkemenin tutuklu ve hükümlüleri bizim cezaevinde tutuluyordu. Mustafa’da bunun için bize getirilmişti. Kendisini ziyaret ettim. Durum hüzünlü idi. Bu arkadaşımızı böyle görmek istemezdim. Ama bir suç işlemişti. Nadim olmuştu. Gelip teslim oldu. Hüküm aldı. Cezası infaz edildi. Yanlış tercihlerinin cezasını çekmişti. Sonra yeni birliğinde göreve başladı.
MUSTAFA’YA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER MADALYASI
Mustafa, Somali’de 6 ay kaldı. Tugaydaki görevine geri döndü. Onurlu ve başarılı bir görev yapmıştı. Sıkıntılı dönemler de geçirmişti. Ama geçmişti.
Mustafa’ya törenle takılmak üzere, Genelkurmay Başkanlığınca “Birleşmiş Milletler Hizmet Madalyası” gönderilmişti. Tugayın huzurunda törenle madalyasını bizzat ben kendisine taktım.
Ayrıca Milli Savunma Bakanı bir saatle taltif etmişti. Somali’deki bağlı olduğu Amerikalı Komutanı Tümg. Montgomery de başarılı mesaisini takdir belgesi ile belgelemişti.
1994 yılının Haziran ayına kadar Tugaydaki görevi devam etti. Bu arada bir de birliğimiz Kara Kuvvetleri Denetleme Heyeti tarafından denetlemeye tabi tutuldu. Mustafa’nın birliği en yüksek puan alan birlikler arasındaydı. Kaderin bir cilvesi, Somali Barış Gücü Komutanı Korg. Çevik Bir, bizim birliğimizi denetleyen Heyetin Komutanıydı. Somali’den tanığı Mustafa’yı, odasına giderek, yetiştirdiği birliğin başarısından dolayı tebrik etti. Sn. Çevik Bir aynı yılın Ağustosunda Orgeneral ve Genelkurmay İkinci Başkanı oldu.
Mustafa aynı yıl Ağrı’ya tayin oldu.
MUSTAFA YAŞ ZEDE OLDU
Yüksek Askerî Şûra’nın Aralık 1995 toplantısında, Subay ve astsubay sicil yönetmeliklerinin, ilgili maddelerinin “Disiplinsizlik ve ahlâki durum” bendine atıf yapılarak, yanılmıyorsam 44 subay ve astsubay Türk Silahlı Kuvvetlerinde ihraç edildi. Mustafa da ihraç edilenlerin içinde idi. İçim yandı. Kabullenmek kolay değildi.
Kendisi Ağrı’daydı. Neye uğradığını anlayamamış. Ailesi, çoluk-çocuk perişan olmuşlar. Beni aradı. Oradaki Komutanı da şaşırmış. Bir şeyler bilmem gerektiğini düşünüyordu. Bildiğim tek şey, Mustafa’nın böyle bir cezayı hak etmediği ve Mustafa’nın büyük bir haksızlığa uğradığı idi.
SONUÇ
Öteki Mustafa’nın Silâhlı Kuvvetler bünyesinde kalmasını yadırgamıyordum. Suç işlemiş ve cezasını çekmişti. İşlem tamamen hukuka uygundu.
Yadırgadığım, Öteki Mustafa’ya katlanabilen TSK; Mustafa’nın, bütün müktesebatına rağmen, eşinin başının örtüsüne tahammül edememesidir.
Mecburi hizmet süresini tamamladıktan sonra Öteki Mustafa da istifa etti. Şimdi her ikisi de sivil hayatta.
Mustafa, bir Barter şirketinin hem ortağı, hem sorumlu yöneticisi, başarılı bir iş adamı ve bir ayağı yurt dışında olarak hayatını sürdürüyor.
Öteki Mustafa da bir özel şirkette yönetici olarak çalışıyor.
Öteki Mustafa Müstafî Subay kimliğine sahip, TSK’ nin emeklilerine sağladığı bütün imkânlardan yararlanıyor. Mustafa ise emekli askerim bile diyemiyor. TSK Kışla, Kurum ve Kuruluşlarının yanına bile yaklaşamıyor.
Uygulamaya, isabetli, Hukukî ve adaletli; Devleti ve Milleti tehlikeden korumuştur, diyebilen varsa ölçülerini ve referanslarını yeniden gözden geçirsin derim.
Bir örnek olarak sunduğum bu ve benzeri diğer işlemlerde, kanaatimce esas kaybeden, şahıslar değil; TSK, Milletimiz ve Devletimiz olmuştur.
Bu iki arkadaşıma da hayatlarının geri kalan dönemlerinde, aileleri ile birlikte mutluluk ve işlerinde başarılar dilerim. 05 Eylül 2004
1992-1995 yılları arasında görev yaptığım Tugayda iki Mustafa vardı. İkisi de boylu-poslu, aslan gibiydi. İdeal fiziki özellikleri olan, iki piyade yüzbaşısı idiler.
Hatıramın bundan sonraki satırlarında bu arkadaşlarımdan birini “Mustafa” diğerini de “Öteki Mustafa” olarak isimlendireceğim. Maksadım hiçbir şekilde kişileri rencide etmek veya yargılamak değildir. Sadece bir çarpıklığa işaret etmektir. Eğer kırıcı ve incitici bir kelam edersem, Evladım gibi sevdiğim bu iki arkadaşımdan da, peşinen özür dilerim.
Göreve başladığım zaman, Mustafa Amerika Birleşik Devletlerinde Ranger Kursunda idi. Çalışkan disiplinli, samimi davranışlı, özüne sözüne güvenilir bir subaydı. İyi derecede ingilizcesi olan, mesleği ile ilgili kendini geliştiren ve istikbal vadeden bir subaydı. Evli iki çocuk babasıydı. Eşi, gazetecilik yüksek okulu mezunu bir hanımefendi idi. Kayınpederi emekli din görevlisi idi. Eşi başını, bone türü bir türban ile örterdi.
Öteki Mustafa, seçkin bir subaydı. Aynı zamanda Tugayın Merasim Bölük Komutanı idi. Tugayı teslim aldığım zaman, bu ikiz görev de üzerinde idi. Merasim Bölük Komutanlığı için daha iyisi bulunamazdı. İngilizce bilirdi. İstikbal vaat ediyordu. Şarktan yeni dönmüştü. Evliydi. Kayınpederi Emekli Albaydı. Eşi bir bankada yönetici olarak görev yapıyordu.
MUSTAFA’LAR AYNI KADERİ PAYLAŞMA YOLUNDA
Her ikisi de yurt dışı görev için yabancı dil sınıflandırma sınavına girmek amacıyla müracaat etmişlerdi. Nitelik belgeleri müspet kanaatli olarak tarafımdan hazırlanmıştı.
Hatta Öteki Mustafa biraz geç kalmıştı. Müracaat için son gün olan pazartesiden önceki son cuma günü öğleden sonra, belgeleri bana getirildi. Kendisi de makamın kapısında bekliyordu. Ben tanzim ettikten sonra Kolordu Komutanı da kanaat belirtmesi gerekiyordu. Geç kaldığını, yetişmeyeceğini söyledim. Kolordu ile irtibat kurduğunu, eğer ben imzalarsam, aynı gün Kolordu Komutanının da onaylayacağını ve Ankara’ya zamanında yetiştirebileceğini söyledi. Söylediği gibi oldu. Sevdiğimiz bir subay olduğu için bu işgüzarlığı, o zaman beceriklilik olarak değerlendirmiştim.
Bir Perşembe günü bir mesaj emri aldım. İki Mustafa da bir kurs için Ankara’ya çağırılıyorlardı. İlk pazartesi günü Ankara’da kurs merkezinde bulunmaları gerekiyordu. Kurs bitiminde, Somali’ye gönderilecek Türk Birliğinde görevlendirileceklerdi. Emri kendilerine aynı gün tebliğ ettirdim. Böyle önemli bir göreve seçildikleri için de gurur duymaları gerektiğini, bizim de bu seçimden memnun olduğumuzu belirttim.
OLAYLAR KİŞİLERİN GERÇEK DEĞERİNİ BELİRLİYOR
Cuma sabahı Öteki Mustafa’nın hastaneye sevk yazısını bana imza için getirdiler. Ankara’ya gitmeden önce bir rahatsızlığı nedeniyle muayene olacağını ve ilaç alacağını düşünmüştüm. Ancak amaç başka imiş. Öğleden sonra Tugay Komutan Yardımcısı, Öteki Mustafa’nın, Ankara’ya gitmemek için istirahat aldığını söyledi. Hem sinirlenmiş hem de üzülmüştüm. Bu davranışı beklemiyordum. Çok yadırgadım. Çağırttım. Raporunu geçerli bulmadığımı, yurt dışı göreve seçilmek için kısa bir süre önce iki ayağımızı bir pabuca sokturduğunu, şerefli bir görevlendirmeden kaçmanın kendisine hiç yakışmadığını, bu davranışının hakkındaki iyi duygularımızı tahrip ettiğini, pazartesi günü mutlaka Ankara’da kurs merkezinde bulunması gerektiğini bildirdim. Bu ikazımızdan sonra Öteki Mustafa da Kursa katıldı.
Mustafa ise, herhangi bir sorun çıkarmadan, tebellüğ ettiği emrin gereğini yerine getirdi.
ÖTEKİ MUSTAFA SOMALİYE GİTMEK İSTEMİYOR
Bir kaç hafta sonra Öteki Mustafa Kurstan geri gönderildi. Sebebini araştırdım. Başka birlikten bir asker doktor ile birlikte, kendilerinin Somali gibi yabancı bir ülkede görev almak istemediklerini, bu hususta zorlamanın uygun olmadığını söyleyerek ve benzeri sözlerle menfi tutum ve davranış sergilemişler. Bunun üzerine, bu menfi tutum ve davranışların diğer personel üzerinde olumsuz etki yapmaması için, Öteki Mustafa’yı Kurstan Tugayımıza iade , durumu da Kara Kuvvetleri Komutanlığına rapor etmişler. O zaman Korgeneral rütbesinde bulunan E.Org. Çevik Bir de Somali’de görevlendirilecek Birleşmiş Milletler Barış Gücü Komutanı olarak seçilmişti. Öteki Mustafa’nın bu davranışının karşılıksız kalmaması için Kuvvet Komutanlığı Karargâhında etkili olduğunu da duymuştum.
Öteki Mustafa’nın bu davranışı, hakkındaki iyi duygu ve düşüncelerimizi de değiştirmişti.
MUSTAFA SOMALİDE
Kursu tamamlayan Mustafa, Somali’ye gönderilmek üzere özel şekilde kurulan Bölüğe Komutan olarak atandı. Kısa bir süre sonra da birliği ile beraber Somali’ye hareket etti.
Somali iç harbi yaşadığı bir dönemden geçiyordu ( Halen de, Batının karıştırıcı olarak faaliyet gösterdiği, Müslüman bir coğrafya). Görev barış gücünde de olsa, gönderilen birlik personeli belirgin bir risk altında olacaktı. Sonra, amacı, nitelikleri, dili, dini, milliyeti ve kültürü çok farklı Devletlerin irili ufaklı birliklerinden teşkil edilmiş, emir komuta bakımından da karışık bağlantıları olan, karmaşık bir güçte görev yapmak, mevcut riski ve görev stresini arttırıyordu. Yani özveri istiyordu. Cesaret istiyordu. Gidip dönememek vardı.
Görevin riskleri bilindiği için, Mustafa’nın geride kalan eşine manevî destek olma niyeti ile eşimle birlikte telefonla aradım. Eşinin Ülkemizi temsîlen gittiğini, benzeri görevlerin herkese nasip olmadığını, her hangi ihtiyaç ve sıkıntılarında eşimle birlikte yanlarında olduğumuzu ve buna benzer teselli edici sözler söyledim ve sabır tavsiye ettim.
Henüz sözümü tamamlamıştım ki, Mustafa’nın eşi hanım efendi “Paşam biz asker eşiyiz, Beylerimiz bu günler için görev yapıyorlar, sonucu nasıl olursa olsun biz bu görevlendirmeden gurur duyacağız, Ben kocamla çocuklarım babaları ile iftihar ediyorlar, bizi merak etmeyiniz. Arama nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ederim.” Dedi. Sızlanma bekliyordum. Duyduklarım karşısında duygulandım. Gözlerim yaşardı. Mustafa’yı ve ailesini bir kez daha takdir ettim.
ÖTEKİ MUSTAFA FİRAR EDİYOR
Öteki Mustafa yukarıdaki davranışları sebebiyle, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından, zamansız bir şekilde, komşu Tugayın Olağanüstü Hal (OHAL) Bölgesindeki bir taburuna tayin edildi. Sürpriz oldu.
Aslında atama bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmamalı idi. İşlem doğru değildi. Ama bir kere tesis edilmişti. Bu tür yanlış işlemlerin konu edildiği Askerî Yüksek İdare Mahkemesi vardı. Haksızlığa uğradığını düşünen bu Mahkemede dava açabilirdi.
Öteki Mustafa, bu atamayı kabullenemedi. OHAL Bölgesine de gitmek istemiyordu. İlk bana geldi. Ben de yardımcı olamayacağımı söyledim. Üst Komutanlıklar nezdinde girişimlerde bulunduğunu duydum. Sonuç alamadı. Atama emri kendisine tebliğ edileli bir haftayı geçmişti. Normal şartlarda tebellüğ işleminden 15 gün sonra birlik ile ilişiğinin kesilmesi gerekirdi. Özel durumu nedeniyle, devir ve teslim işlerinin de tamamlanması için 15 gün daha süre tanıdım. Ancak ne devir-teslime başlamıştı ne de ilişik kesme konusunda girişimi vardı. Tugaydan ayrılmak istemiyordu.
Sonunda Öteki Mustafa’nın ilişiğini kestik. Ancak mehil süresi dolduğu halde Mustafa yeni birliğine katılmadı. Açıkçası FİRAR etmişti.
ÖTEKİ MUSTAFA CEZAEVİNDE
Zannederim aradan 2-3 ay geçmişti. Öteki Mustafa’nın Tugayın cezaevine getirildiği bildirildi. Ordu nezdinde kurulu Askeri Mahkemenin tutuklu ve hükümlüleri bizim cezaevinde tutuluyordu. Mustafa’da bunun için bize getirilmişti. Kendisini ziyaret ettim. Durum hüzünlü idi. Bu arkadaşımızı böyle görmek istemezdim. Ama bir suç işlemişti. Nadim olmuştu. Gelip teslim oldu. Hüküm aldı. Cezası infaz edildi. Yanlış tercihlerinin cezasını çekmişti. Sonra yeni birliğinde göreve başladı.
MUSTAFA’YA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER MADALYASI
Mustafa, Somali’de 6 ay kaldı. Tugaydaki görevine geri döndü. Onurlu ve başarılı bir görev yapmıştı. Sıkıntılı dönemler de geçirmişti. Ama geçmişti.
Mustafa’ya törenle takılmak üzere, Genelkurmay Başkanlığınca “Birleşmiş Milletler Hizmet Madalyası” gönderilmişti. Tugayın huzurunda törenle madalyasını bizzat ben kendisine taktım.
Ayrıca Milli Savunma Bakanı bir saatle taltif etmişti. Somali’deki bağlı olduğu Amerikalı Komutanı Tümg. Montgomery de başarılı mesaisini takdir belgesi ile belgelemişti.
1994 yılının Haziran ayına kadar Tugaydaki görevi devam etti. Bu arada bir de birliğimiz Kara Kuvvetleri Denetleme Heyeti tarafından denetlemeye tabi tutuldu. Mustafa’nın birliği en yüksek puan alan birlikler arasındaydı. Kaderin bir cilvesi, Somali Barış Gücü Komutanı Korg. Çevik Bir, bizim birliğimizi denetleyen Heyetin Komutanıydı. Somali’den tanığı Mustafa’yı, odasına giderek, yetiştirdiği birliğin başarısından dolayı tebrik etti. Sn. Çevik Bir aynı yılın Ağustosunda Orgeneral ve Genelkurmay İkinci Başkanı oldu.
Mustafa aynı yıl Ağrı’ya tayin oldu.
MUSTAFA YAŞ ZEDE OLDU
Yüksek Askerî Şûra’nın Aralık 1995 toplantısında, Subay ve astsubay sicil yönetmeliklerinin, ilgili maddelerinin “Disiplinsizlik ve ahlâki durum” bendine atıf yapılarak, yanılmıyorsam 44 subay ve astsubay Türk Silahlı Kuvvetlerinde ihraç edildi. Mustafa da ihraç edilenlerin içinde idi. İçim yandı. Kabullenmek kolay değildi.
Kendisi Ağrı’daydı. Neye uğradığını anlayamamış. Ailesi, çoluk-çocuk perişan olmuşlar. Beni aradı. Oradaki Komutanı da şaşırmış. Bir şeyler bilmem gerektiğini düşünüyordu. Bildiğim tek şey, Mustafa’nın böyle bir cezayı hak etmediği ve Mustafa’nın büyük bir haksızlığa uğradığı idi.
SONUÇ
Öteki Mustafa’nın Silâhlı Kuvvetler bünyesinde kalmasını yadırgamıyordum. Suç işlemiş ve cezasını çekmişti. İşlem tamamen hukuka uygundu.
Yadırgadığım, Öteki Mustafa’ya katlanabilen TSK; Mustafa’nın, bütün müktesebatına rağmen, eşinin başının örtüsüne tahammül edememesidir.
Mecburi hizmet süresini tamamladıktan sonra Öteki Mustafa da istifa etti. Şimdi her ikisi de sivil hayatta.
Mustafa, bir Barter şirketinin hem ortağı, hem sorumlu yöneticisi, başarılı bir iş adamı ve bir ayağı yurt dışında olarak hayatını sürdürüyor.
Öteki Mustafa da bir özel şirkette yönetici olarak çalışıyor.
Öteki Mustafa Müstafî Subay kimliğine sahip, TSK’ nin emeklilerine sağladığı bütün imkânlardan yararlanıyor. Mustafa ise emekli askerim bile diyemiyor. TSK Kışla, Kurum ve Kuruluşlarının yanına bile yaklaşamıyor.
Uygulamaya, isabetli, Hukukî ve adaletli; Devleti ve Milleti tehlikeden korumuştur, diyebilen varsa ölçülerini ve referanslarını yeniden gözden geçirsin derim.
Bir örnek olarak sunduğum bu ve benzeri diğer işlemlerde, kanaatimce esas kaybeden, şahıslar değil; TSK, Milletimiz ve Devletimiz olmuştur.
Bu iki arkadaşıma da hayatlarının geri kalan dönemlerinde, aileleri ile birlikte mutluluk ve işlerinde başarılar dilerim. 05 Eylül 2004
Adnan Tanrıverdi (E.Tuğgeneral)