Olaylar aynı kisiler farklı (pes dogrusu)

sonersen

New member
Olaylar aynı, kisiler farklı (pes dogrusu)

Eger siyaset ile ilgileniyorsanız sonuna kadar okumalısnız.Bu kadar benzerliğe çok şaşıracaksınız.

TARİH 11 Şubat 1954. Demokrat Parti Meclis Grubu, seçimlerin 2 Mayıs’ta yapılması kararı aldı. Seçimlerin üç güçlü partisi vardı:

Seçimlerin üç güçlü partisi vardı:

DP, CHP ve zamanla MHP adını alacak olan Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP). Ama iktidar için iki parti kıyasıya yarışacaktı: DP ve CHP.

CHP seçim öncesinde, CMP ile ittifak yapmak istedi. Süren görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlandı. Ancak bu yakınlaşma, her iki partinin miting meydanlarında birbirleri aleyhine hiç konuşmamalarına sebep oldu.

DP, seçime vitrinini yenileyerek girdi: CHP’nin önde gelen isimleri Cavit Oral, Lütfi Kırdar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, Kore’ye giden Türk Birlikleri Komutanı Tahsin Yazıcı, Orgeneral İsmail Hakkı Tunaboylu gibi üst düzey subaylar aday yapıldı.

DP’nin seçim kozu, vitrininden çok, "altın yıllar" dediği dört yıllık icraatıydı. DP, seçim stratejisini ekonomik başarısı üzerine kurdu. Ülkeyi şantiye haline getirmekle övünüyordu. Limanlar inşa etmiş, çimento ve şeker fabrikalarının temellerini atmış, otomatik telefon santralları kurmuş, karayolları yapmıştı.

Kuşkusuz bu iyileştirmelerde, 1950-1953 yılları arasındaki dünya ekonomisinin canlanmasının büyük payı vardı; "konjonktür himmetiydi" bu ivme

DP’nin seçimlerdeki en büyük kozu, ekonomik canlanmaydı.

CHP: LAİKLİK TEHLİKEDE

CHP’nin seçim propagandasının iki ayağı vardı: Ekonomi ve laiklik.

CHP’ye göre, DP halkı kandırıyordu; ekonomi reel olarak büyümüyor şişiyordu; geçici iyileştirmelerin nedeni alınan borçlardı ve bu hesapsız büyüme zamanla iktisadi krize yol açacaktı.

CHP’ye göre DP, rejim açısından güven vermiyordu; kara çarşafı bile serbest bırakabilirdi. Bu nedenle halkı uyanık olmaya çağırıyordu CHP: "1950 seçimlerinde kandın, bu kez kanma!

"DP VATANI SATIYOR"

DP ve CHP arasında miting meydanlarında en büyük kapışma yabancı sermaye konusunda oldu. O seçim günlerinde Türkiye’ye başta Amerikalılar olmak üzere yabancılar sık geliyordu:


ABD’nin ünlü Dışişleri Bakanı, soğuk savaşın mimarlarından Foster Dulles, Türkiye’de kurulacak üsler için onay almıştı.

DP hükümeti, 18 Ocak’ta "yabancı sermaye yasası" çıkardı.

Bir diğer Amerikalı Max Ball de görüşmeler için başkentteydi. Bu ziyaretin ardından hükümet bu kez 7 Mart’ta "petrol yasası" çıkardı.

2007 seçimleri öncesi nasıl Migros’un yabancılara satışı gündemdeyse, 1954 seçimlerinin gündeminde de Migros vardı.

Türkiye halkına "ucuzluk kralı" olarak tanıtılan Migros’un sahibi M. Gottiep Duttweiller de Türkiye’ye gelen yabancılar arasındaydı. 1 Nisan’da Migros kuruldu. Migros, yabancı sermayenin Türkiye’ye gelişinin de bir sembolü oluvermişti. DP, yabancıların ilgisinden memnundu.

CHP’ye göre ise "DP’liler memleketi satıyordu".

Yabancı Sermaye ve Petrol Yasası, Türkiye’yi yarı sömürge bir ülke haline getirmek için çıkarılmıştı. Ülke zenginlikleri yabancılara peşkeş çekiliyordu.

CHP Lideri İsmet İnönü, seçim meydanlarında, "Amasya’nın elma bahçelerini sattırmayacağız" diyor ve şöyle devam ediyordu:

"Tarihte yabancılar kapitülasyon korumacılığıyla Türkiye’yi istismar ettiler. Yabancı sermaye özel kanunlarla korunacaksa biz elimizdeki milli sermayeyi yabancı olmaya zorlarız. Yüzyıllarca denenmiş sakıncalı usullerin, bugün marifet gibi yeniden getirilmesini kabul edemeyiz."

CHP seçim stratejisini "Vatanı sattırmayacağız" teması üzerine kurmuştu.

DP’liler ise daha basit propaganda yapıyorlardı; vatandaşlara soruyorlardı:

"Dün mü mutluydunuz bugün mü; ona göre oy verin."

Acaba sandıkta, DP’nin "müreffeh Türkiye", "Türk mucizesi" sözleri mi; yoksa CHP’nin "Vatanı sattırmayacağız" söylemi mi prim toplayacaktı?

O dönemde Türkiye halkının büyük çoğunluğu Amerika’ya sempatiyle bakıyordu. DP bu nedenle sürekli "ABD bizi destekliyor" propagandası yapıyordu.

Örneğin: Seçimden sonra iktidar değişikliği olmazsa ABD’nin Türkiye’ye 1 milyar dolar yardımda bulunacağını iddia ediyorlardı.

CHP ise alınacak parayı eleştiriyordu: "Bu yardım değil, çocuğumuzun kursağından kesilecek borçtur."

DP hemen cevap veriyordu: "CHP büyük rakamlardan hep korkar."

ABD hangi partiyi destekliyordu?

DP’yi destekliyordu. DP’nin yanında olduğunu kamuoyuna göstermek için DP’nin önemli ismi Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı Amerika’ya davet etti. Bayar, Amerika’da büyük törenlerle karşılandı; Amerikan Kongresi’nde konuştu.

DP’liler bu geziyi seçim malzemesi olarak kullandılar. Celal Bayar yurda dönüşünde açıkladı: "Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız."

DEVLET OLANAKLARI

CHP, Başbakan Menderes’in seçimlerde, devletin C-47 tipinde çift motorlu uçağını ve makam aracı Cadillac otomobilini kullanmasını sürekli eleştirdi.

Menderes de, "Siz de devletin beyaz trenini kullandınız yıllarca" diye yanıtladı bu eleştirileri.

Bu tartışma, Anadolu Ajansı ve radyonun DP’liler tarafından tek taraflı kullanıldığı eleştirileriyle sürdü.

Gazeteler açısından da iktidar partisi şanslıydı. Üstelik:

DP seçimlerden hemen önce çıkardığı bir yasayla CHP’nin, -tek parti döneminde haksız şekilde mal edindiğini iddia ederek- başta partinin güçlü yayın organı Ulus Gazetesi olmak üzere mallarına el koymuştu.

Sadece ABD ve basın değil, işadamları da DP’ye destek veriyordu. O yıllarda henüz TÜSİAD yoktu; İstanbul’un önde gelen 20 işadamı -içlerinde CHP’liler de vardı- düzenledikleri basın toplantısında, ekonomik istikrarın bozulmasını istemediklerini açıkladılar.

İşadamlarının bu açıklaması, "İstanbul zengin çevreleri bu seçimde DP’ye oy verecek" söylentisine neden oldu.Sadece ABD ve basın değil, işadamları da DP’ye destek veriyordu. O yıllarda henüz TÜSİAD yoktu; İstanbul’un önde gelen 20 işadamı -içlerinde CHP’liler de vardı- düzenledikleri basın toplantısında, ekonomik istikrarın bozulmasını istemediklerini açıkladılar.

Düne övgü bizde neredeyse gelenektir. Oysa 1954 seçim kampanyasında da liderlerin ağızlarından düşmemişti hakaret sözcükleri: "Cahil, bunak, jurnalci, sağır, psikopat, memleketi satanlar, hırsızlar vs..."

Bu havayla gidilen seçimlerin sonucunu kimse kestiremiyordu.

2 Mayıs akşamı sandıklar açıldı.

Seçime katılım yüzde 83.6 oldu.

DP yüzde 58.4 ile 305 milletvekili; CHP yüzde 35.1 ile 31 milletvekili; CMP yüzde 4.9 ile 5 milletvekili ve yüzde 1.6 ile bağımsızlar 2 milletvekili çıkarmıştı. DP oylarını artırmıştı.

Seçimin mağlubu kuşkusuz CHP idi ve gözler genel başkan İsmet İnönü’deydi; istifa edecek miydi?

ismet PaŞa da istifa etmedi!

1954 seçimlerinden sonra İsmet İnönü evine kapandı. İstifa edeceği konuşulmaya başlandı. Bazı CHP’lilere göre, "Millet CHP’ye değil, genel başkan İsmet İnönü’ye karşıydı". Kimi partili ise CHP’nin kendini feshedip yeni bir isimle kurulmasını istiyordu! Gözler, kulaklar İsmet Paşa’nın açıklamasına çevrildi.

CHP 1954 seçimlerine iktidar olacağı umuduyla girmişti.

Oysa oyları bir önceki seçimde 39.9’du. Şimdi 35.1’e düşmüştü.

Seçim sonuçlarından sonra CHP Lideri İsmet İnönü evine, Pembe Köşk’e kapandı. Paşa’nın bu ikinci seçim yenilgisiydi. İstifa edecek mi tartışmaları başladı.

Partide herkes şaşkındı. Herkes kendi dışındakileri suçlu buluyordu.

CHP’nin Yenişehir’deki yeni genel merkezi önünde bazı gençler olay çıkardı.

Bu arada CHP Tunceli milletvekilleri Aslan Bora ve Fethi Ülkü DP’ye geçti; CHP’nin sandalye sayısı 29’a düştü. CHP darmadağın olmuştu. Gözler ve kulaklar İsmet İnönü’deydi.

Çünkü İsmet Paşa’nın genel başkanlığı bırakması, fahri genel başkan olarak partide bulunması konuşuluyordu.

CHP’nin önemli ismi Şemsettin Günaltay’a göre, "Millet CHP’ye değil, İsmet Paşa’ya karşıydı. Millet onu tekrar ülkenin başında görmekten korkuyordu!"

Bazı CHP’liler, partinin kendini feshedip yeni bir isimle tekrar kurulmasını bile dile getiriyordu. Bu teklifi ortaya atan Cemil Barlas’a göre (Gazeteci Mehmet Barlas’ın babası), CHP üzerindeki ipotekten kurtulmalıydı. İpotek, tek parti döneminin jandarma tahsildar baskısı, savaş yıllarındaki yokluk dönemi vs. idi. CHP bunlarla özdeşti ve CHP adıyla artık iktidar olması zordu!

Bazı CHP’liler halka kızıyordu: DP milleti kandırmış, iğfal etmişti; halk içinde yaşadığı koşullardan habersiz oy kullanmıştı.

İsmet Paşa seçimlerden üç gün sonra basının karşısına çıktı:

CHP ve genel başkanlıktan ayrılmayacaktı. İstifa haberleri kasıtlı olarak çıkarılmıştı. Halka inanıyordu. Gerçeklerin görülmesi için zamana ihtiyaç vardı. Ve inanıyordu ki, halk zamanla her şeyi görecekti.

İsmet Paşa’nın CHP’lilere de mesajı vardı. Eğer CHP, Atatürk devrimlerinin bekçisi olarak kalır ve DP’nin seçim sonrası yaptığı (DP’ye oy vermeyen bazı illerin ilçeye, ilçelerin bucaklara çevrilmesi gibi) totaliterliği karşısında cesurca tavır alırsa, DP’nin sonu yakındı.

Paşa’ya göre, DP bir dalgaydı ve dalgalar kalıcı olamazdı!

İsmet Paşa ne kadar soğukkanlı olsa da, partide "her şey bitti" havası vardı.

Partide erime sürüyordu; CHP milletvekili, üstelik grup başkanvekili Server Somuncuoğlu da DP’ye geçmişti.

İsmet Paşa haziran ayında CHP parti meclisini topladı. Herkes her şeyi söyledi. Ancak bir karar alınamadı. Seçim yenilgisini araştırmak için "Islahat Komisyonu" kurulmasına karar verildi. Komisyon, seçim yenilgisinin nedenlerini araştıracak ve partiye yeni tüzük ve program hazırlayacaktı.

CHP kurultayı temmuz ayında Yeni Sinema’da toplandı.

İsmet Paşa açılış konuşmasında, "Taviz sahasında DP ile yarış edebilir miyiz? O halde? Biz devletçilikten ve bilhassa laiklikten en ufak taviz verirsek bunların ucunu bir daha yakalayamayız. Türkiye’de CHP, Atatürk devrimlerinin bekçisi olduğu için itibardadır ve gerçek bir kuvvete sahiptir" diyerek CHP’lilere moral verdi.

Paşa’nın son sözü, "CHP, Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisidir" oldu.

Bu sözden sonra sinemada öyle bir tezahürat oldu ki, salon yıkılıyor gibiydi.

CHP yine duygusallık girdabına girmişti.

İsmet Paşa bu konuşmadan sonra genel başkanlığa oybirliğiyle yeniden seçildi.

Ve CHP bundan sonraki seçimlerde de oylarını artırmadı, hep aynı oyu aldı.

Ta ki Bülent Ecevit’in genel başkan seçilmesine kadar.

:clap SONER YALCIN:clap

CIKARDIGIM SONUC:

Yıllar gecmis ama hicbirsey degismemis.Yahudiler gene isbası yapmıs ekonomiye müdahale etmis ve isteklerini gerceklestirmek icin herzmnki politikasını haraekete gecirmistir.Ozmnlar illuminati(yüzyıllardır dünyayı yöneten tek örgüt) üyesi oldugu bilinen Celal Bayar yadudi masası abd den tam destek almıstır.Sonuclardan herkes memnundur ama DP aldıgı oylardan dolayı rehavete kapılmıs, yahudilerin( halk degisyle amerika) isteklerini yerine getirmemeye baslayınca sonu yaklasmıstır ve kısır döngü dvm etmistir.
 

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Arkadaş ,
Tarih:01 TEMMUZ 2006
Yer :İzmir
Olay: İşten çıkarıldım

Türkiye'nin önde gelen (sözde) enerji şirketlerinin birinde doğalgaz zammı nedeniyle elektrik üreten santralimiz kapatıldı.2003 seçimlerinde AKP ye veren ben işsiz kalınca çok sinirlenmiştim.Ve şöyle bir şey demiştim:

Tayyip Erdoğan'ın sonu Menderes gibi olacaktır.

Ama ekonomik gerekçeler oy verirken bizi çok etkiliyor.Yine AKP ye verdim oyumu.
Sebep:İş bulmamda uyguladıkları politika rol oynadı.

Yani yazılan yazıya sonuna kadar katılıyorum.Haberdar edene de çok teşekkürler.
 

armyscout

New member
yazıyı bikackez okuyunca anladımki hic bir ilerleme kaydedememişiz tam tersine gerilemisiz benzer görüşler izleyen ve benzer yolları tutan bu hükümetlerin aynı senaryoyu oynaması karagöz hacivat oyunu gibi şöyleki cubuklar hep aynı kişilerin elinde yani amerika ve israil cubugun ucunda oynatılan kişilerse hep benzer özellige sahip insanlar. Yazık kı bu topraklarda kimsenin güçlü bir ülke istemediginin anlasılması biraz zor olacak
 

jeim

New member
arkadaşlar savaşın sonuna gelinmiş sizler diyosunuz ki gerilemişiz..hepimizin dedeleri,hatta ana babalarımız eskiden ekmek almaya kuyrukta beklerlerdi.televizyon yoktu.bilgisayardan bahsetmek mümkün değildi.özellikle doğuda.bu dediklerim çok değil 40-50 yıl önce.şimdi evlerimize bakın bir.cevabı bulacaksınız.tabi neden bölyleydi diye sorabilirsiniz.televizyon yoktu çünkü milletin gerçeklerden haberi olmasın.doğudakiler sadece ot yetiştirsin.kendi kendine yaşasın.milleti açlığa ittiler göç etsinler boşaltsınlar diye.bunların amacı ne?? türkiye, büyük israil'i kurma peşinde olan yahudiler için tek ve en büyük engel.çünkü bizler hiçbir zman kimsenin egemenliği altında yaşaşamamış ve tarihe yöne vermiş bir milletiz.bunlar milletimizi yoksul,cahil,aç,susuz ve hiç bir alanda söz+fikir sahibi olamacayacak derecede manipüle ettiler.tek amaçları türkiye asimile edilecek,özünden koparılacak,gerek maddi gerek manevi büyük bir tahribat oluşturup kolay lokma haline getirilecek ve toprakları üzerinde söz sahibi olamayan bir ülke konumuna düşürülerek büyük israil kurulacak.bugün bütün bu çekiişme,savaş ve hertürlü diplamtik gelişmenin arkasında bu vardır.dünyanın heryerinde.
bakın ıraq ta yapılanlara.bakın filistindekilere.africakaya.ve daha birçok ülkeye.bakın yıllardır türkiyeye yapılanlara.nasıl ilerlediğimize bakın.
 

sonersen

New member
jeim' Alıntı:
arkadaşlar savaşın sonuna gelinmiş sizler diyosunuz ki gerilemişiz..hepimizin dedeleri,hatta ana babalarımız eskiden ekmek almaya kuyrukta beklerlerdi.televizyon yoktu.bilgisayardan bahsetmek mümkün değildi.özellikle doğuda.bu dediklerim çok değil 40-50 yıl önce.şimdi evlerimize bakın bir.cevabı bulacaksınız.tabi neden bölyleydi diye sorabilirsiniz.televizyon yoktu çünkü milletin gerçeklerden haberi olmasın.doğudakiler sadece ot yetiştirsin.kendi kendine yaşasın.milleti açlığa ittiler göç etsinler boşaltsınlar diye.bunların amacı ne?? türkiye, büyük israil'i kurma peşinde olan yahudiler için tek ve en büyük engel.çünkü bizler hiçbir zman kimsenin egemenliği altında yaşaşamamış ve tarihe yöne vermiş bir milletiz.bunlar milletimizi yoksul,cahil,aç,susuz ve hiç bir alanda söz+fikir sahibi olamacayacak derecede manipüle ettiler.tek amaçları türkiye asimile edilecek,özünden koparılacak,gerek maddi gerek manevi büyük bir tahribat oluşturup kolay lokma haline getirilecek ve toprakları üzerinde söz sahibi olamayan bir ülke konumuna düşürülerek büyük israil kurulacak.bugün bütün bu çekiişme,savaş ve hertürlü diplamtik gelişmenin arkasında bu vardır.dünyanın heryerinde.
bakın ıraq ta yapılanlara.bakın filistindekilere.africakaya.ve daha birçok ülkeye.bakın yıllardır türkiyeye yapılanlara.nasıl ilerlediğimize bakın.
Söz edilen gerileme siyasi gerilemedir.(aynı lafların aynı senaryoların siyasette devam etmesi)

Söz edien gerilme dıs güclere bagımlılıgımızın azalmayıp artmasıdır.

ayrıca amac büyük israilin kurulması yada türkiyenin icinde bir kürdistan devletinin kurulmaya calısılması degil, orta dogudaki yeraltı kaynaklarının kontrol altına alınmasıdır.Baska bir degisle gelismekte olan ülkeleri sömürge haline getirme cabasıdır.
 

Version0.2

New member
İster dünya tarihi, ister ülkemiz, isterse kişisel tarihimiz olsun bu tespit değişmiyor; tarih tekerrürden ibaret.

Türkiyenin siyasi ve iç kaygıları 60 70 yıldır hiç değişmemiştir. Günümüzdede geçmişimizi tekrarladığımız o kadar abest olmamasa gerek.

Türkiyede iktidarların başbakanların adı değişsede. Zihniyet değişmemiştir.
 

HTML

Üst