-gangstaz-
New member
- Katılım
- 10 Tem 2008
- Mesajlar
- 5
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
"Sadece bir taraftar grubu değil..." Bu ve benzeri sözler onlar için defalarca söylendi... Efsane grup Çarşı, kendini feshetti...
Futbolun güzelliklerine tribünün güzelliklerini ekleyen, her fırsatta verdiği sosyal mesajlarla farklı bir bakış açısı ortaya koyan Beşiktaş'ın efsane taraftar grubu Çarşı kendini feshetti.
Maçlarda yaptıkları tezahhüratların yanı sıra, besteledikleri marşlardaki ahenk ve açtıkları pankartlarla Türkiye'nin gündemine oturan Çarşı grubu, son zamanlardaki baskılar nedeniyle kendini feshetti.
"Çocuklar inanın, inanın çocuklar..." Bu sözlerle başlıyordu şarkıları. Onlar inanmış, inandırmıştı. Sadece Beşiktaş'ı sevmekti kendilerine yöneltilen cümlelerdeki suçlamaların dayanağı. Kimi zaman Beşiktaş'ın sembolü Kartal gibi göklere çıkarılan Çarşı, kimi zaman da en büyük eleştirilerin odağı haline gelmekten kurtulamıyordu. Hatta en büyük eleştirilerden biri de grubun felsefesinin dayandığı "Karşı" olamaktan yola çıkılarak yöneltilen, "Çarşı kendine de karşı" olmuştu.
Haklarında söylenen tüm sözlere rağmen takımlarını 90 dakika boyunca soluksuz destekleyen Çarşı grubu, bazı karşılaşmalarda da taraftarın tepkisini ortaya koymak adına protesto gösterilerinde de bulunuyordu.
Yaptıkları, yapacakları, ve yapamadıkları ile Türk spor tarihinin sayfalarında yer alan Çarşı grubu, "Kulübün önüne geçiyor" eleştirilerine son vermek için de kendi tarzı ile hareket etti ve kendisini feshetti.
Beşiktaş Kültür Merkezi'nde Çarşı grubu için yapılan "Asi Ruh" belgelisinin galasında konuşan, grubunun lideri Alen Markaryan, Çarşı'nın kendini feshettiğini ve artık Çarşı diye bir grup olmadığını açıkladı. Markaryan, Çarşı'nın Beşiktaş Kulübü'nün önüne geçtiği eleştirilerinden yakındı.
İşte Alen'in Çarşı'nın internet sitesi forzabeşiktaş'ta yayına koyduğu açıklamasının tam metni:
Çeşitli badirelerin, sayısız hüzünlerin ve nice sevinçlerin dışa vurumudur bu film.
Aslında bu film, bir hayatın yollara nasıl aktığının bir belgeselidir de...
Gönül isterdi ki şampiyonlukla kucaklaşılmış bir senede bacak bacak üstüne ataraktan "inanın çocuklar başardık" şarkılarını söyleyerekten ve de şöyle 32 dişimizle gülerekten bir fotoğraf karesinde olalım.
Lakin, çok sakin bir şekilde söyleyelim ki; Beşiktaş Camiası'nı o fotoğraf karesinde buluşturmak istemeyen güçler var.
Amatör ruh, profesyonel düşünce içinde hazırlanmış bu filmde belki birşeyler hissedeceksiniz.
Kıpır kıpır olan yanınıza kulak verin. Çünkü o yanınız size mutlu bir fotoğraf karesinin adresini söyleyecektir.
Beşiktaş'ı yaşamak, Çarşı'yı hissetmek, tutkunlarına bir peri masalı gibidir.
Dinleyenlerine bir zamk gibi yapışan bu aşk yaşayanlarına neler eylemektedir?
Hiç düşündünüz mü?
Devamlı sırtında kamburla dolaşan, ama negatif ama pozitif mutlaka eleştirilen, her daim içine çomak sokulan, dudak dudağa bile hayalken, göz göze sevişmelerine bile ferman çıkartılan bu coğrafyayı...
Hiç düşündünüz mü?
Bağırıyorken de, bağırmıyorken de her şekilde her dönemde para alıyorlar düye suçlanan, seviyesiz muhabbetlerin odak noktası bu haritanın ızdıraplarını hiç düşündünüz mü?
Ve siz "karşı" olmak ne demektir bilir misiniz?
Düşünün bakalım.
Tam 1,5 saatiniz var.
Mahallenin hep kötü çocuğuyduk.
Hep içimizden, gönlümüzden birşeyler katmaya çalıştık.
Ama yalnızca çalıştık.
Zaman denilen amansız girdapla hep dalga geçtik.
Zamanın tümünü Beşiktaş'la geçiren bu kitlenin ne yaptığını "zaman" bile anlayamazdı eminiz.
İyi, kötü, güzel, çirkin, farklı, ayrıcalıklı, hit ve hep bir numara birçok imzamız oldu.
Her şeyi Beşiktaş için yaptığımıza kalıbımızı basardık.
Hala da basarız.
Lakin bunları yaparken,
galiba
sanırım
zannediyorum
ve hissediyorum ki zarar veriyormuşuz.
Şanlı, şerefli camiamızı rahatsız etmeye başladığımızı hissettik sanki. Biz fazlaysak, biz birilerinin adamıysak, biz Beşiktaş'sız bir hayat yaşamaya başlamışsak ve biz zarar veriyorsak hemen gidebilirdik.
Herşey Beşiktaş için değil miydi?
Aslında herşey geçen sene "satılmış Çarşı" diye bağırıldığında başladı.
Yazık kere yazıktı. Tam bırakıyorduk ki...
24 Saat Beşiktaş'ı yaşarken Beşiktaşsızlık nasıl bir duyguydu ki?
Ve biz nereye gidiyorduk?
Dedik ki zamansız ayrılıkları sevmiyoruz, uygun zamanını bulalım öyle terkedelim diyarı.
Ama baktık ki; hakaret almış başını gidiyor ve dayanılmaz bir ızdırap var içimizde ve biz kimin hakaret ettiğini bile göremiyoruz, masket takmış bir sürü insan atıp tutuyor...
Sessizce ve kimsesizce ayrılmak geçti içimizden, hem bu limandan, hem bu can evimizden.
Bu kararı verirken kaburgamızın tam ortasına saplanan bir hain hançeri sizle paylaşmak istiyorum:
"Çarşı Beşiktaş'ın üstüne geçti"
İşte bu halüsülasyon ve sınırı belli olmayan dedikodulardan dolayı...
Beşiktaş neresiydi, Çarşı kimdi? Bu ne yaman çelişkiydi ki...
Şanlı Beşiktaş olmasa Çarşı olurmuydu ki?
Neyse...
İnşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. Dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.
Hakkımız geçtiyse size hakkınızı helal edin.
Biz bizimkileri sizlere helal ediyoruz.
ÇARŞI
adına Alen Markaryan
Futbolun güzelliklerine tribünün güzelliklerini ekleyen, her fırsatta verdiği sosyal mesajlarla farklı bir bakış açısı ortaya koyan Beşiktaş'ın efsane taraftar grubu Çarşı kendini feshetti.
Maçlarda yaptıkları tezahhüratların yanı sıra, besteledikleri marşlardaki ahenk ve açtıkları pankartlarla Türkiye'nin gündemine oturan Çarşı grubu, son zamanlardaki baskılar nedeniyle kendini feshetti.
"Çocuklar inanın, inanın çocuklar..." Bu sözlerle başlıyordu şarkıları. Onlar inanmış, inandırmıştı. Sadece Beşiktaş'ı sevmekti kendilerine yöneltilen cümlelerdeki suçlamaların dayanağı. Kimi zaman Beşiktaş'ın sembolü Kartal gibi göklere çıkarılan Çarşı, kimi zaman da en büyük eleştirilerin odağı haline gelmekten kurtulamıyordu. Hatta en büyük eleştirilerden biri de grubun felsefesinin dayandığı "Karşı" olamaktan yola çıkılarak yöneltilen, "Çarşı kendine de karşı" olmuştu.
Haklarında söylenen tüm sözlere rağmen takımlarını 90 dakika boyunca soluksuz destekleyen Çarşı grubu, bazı karşılaşmalarda da taraftarın tepkisini ortaya koymak adına protesto gösterilerinde de bulunuyordu.
Yaptıkları, yapacakları, ve yapamadıkları ile Türk spor tarihinin sayfalarında yer alan Çarşı grubu, "Kulübün önüne geçiyor" eleştirilerine son vermek için de kendi tarzı ile hareket etti ve kendisini feshetti.
Beşiktaş Kültür Merkezi'nde Çarşı grubu için yapılan "Asi Ruh" belgelisinin galasında konuşan, grubunun lideri Alen Markaryan, Çarşı'nın kendini feshettiğini ve artık Çarşı diye bir grup olmadığını açıkladı. Markaryan, Çarşı'nın Beşiktaş Kulübü'nün önüne geçtiği eleştirilerinden yakındı.
İşte Alen'in Çarşı'nın internet sitesi forzabeşiktaş'ta yayına koyduğu açıklamasının tam metni:
Çeşitli badirelerin, sayısız hüzünlerin ve nice sevinçlerin dışa vurumudur bu film.
Aslında bu film, bir hayatın yollara nasıl aktığının bir belgeselidir de...
Gönül isterdi ki şampiyonlukla kucaklaşılmış bir senede bacak bacak üstüne ataraktan "inanın çocuklar başardık" şarkılarını söyleyerekten ve de şöyle 32 dişimizle gülerekten bir fotoğraf karesinde olalım.
Lakin, çok sakin bir şekilde söyleyelim ki; Beşiktaş Camiası'nı o fotoğraf karesinde buluşturmak istemeyen güçler var.
Amatör ruh, profesyonel düşünce içinde hazırlanmış bu filmde belki birşeyler hissedeceksiniz.
Kıpır kıpır olan yanınıza kulak verin. Çünkü o yanınız size mutlu bir fotoğraf karesinin adresini söyleyecektir.
Beşiktaş'ı yaşamak, Çarşı'yı hissetmek, tutkunlarına bir peri masalı gibidir.
Dinleyenlerine bir zamk gibi yapışan bu aşk yaşayanlarına neler eylemektedir?
Hiç düşündünüz mü?
Devamlı sırtında kamburla dolaşan, ama negatif ama pozitif mutlaka eleştirilen, her daim içine çomak sokulan, dudak dudağa bile hayalken, göz göze sevişmelerine bile ferman çıkartılan bu coğrafyayı...
Hiç düşündünüz mü?
Bağırıyorken de, bağırmıyorken de her şekilde her dönemde para alıyorlar düye suçlanan, seviyesiz muhabbetlerin odak noktası bu haritanın ızdıraplarını hiç düşündünüz mü?
Ve siz "karşı" olmak ne demektir bilir misiniz?
Düşünün bakalım.
Tam 1,5 saatiniz var.
Mahallenin hep kötü çocuğuyduk.
Hep içimizden, gönlümüzden birşeyler katmaya çalıştık.
Ama yalnızca çalıştık.
Zaman denilen amansız girdapla hep dalga geçtik.
Zamanın tümünü Beşiktaş'la geçiren bu kitlenin ne yaptığını "zaman" bile anlayamazdı eminiz.
İyi, kötü, güzel, çirkin, farklı, ayrıcalıklı, hit ve hep bir numara birçok imzamız oldu.
Her şeyi Beşiktaş için yaptığımıza kalıbımızı basardık.
Hala da basarız.
Lakin bunları yaparken,
galiba
sanırım
zannediyorum
ve hissediyorum ki zarar veriyormuşuz.
Şanlı, şerefli camiamızı rahatsız etmeye başladığımızı hissettik sanki. Biz fazlaysak, biz birilerinin adamıysak, biz Beşiktaş'sız bir hayat yaşamaya başlamışsak ve biz zarar veriyorsak hemen gidebilirdik.
Herşey Beşiktaş için değil miydi?
Aslında herşey geçen sene "satılmış Çarşı" diye bağırıldığında başladı.
Yazık kere yazıktı. Tam bırakıyorduk ki...
24 Saat Beşiktaş'ı yaşarken Beşiktaşsızlık nasıl bir duyguydu ki?
Ve biz nereye gidiyorduk?
Dedik ki zamansız ayrılıkları sevmiyoruz, uygun zamanını bulalım öyle terkedelim diyarı.
Ama baktık ki; hakaret almış başını gidiyor ve dayanılmaz bir ızdırap var içimizde ve biz kimin hakaret ettiğini bile göremiyoruz, masket takmış bir sürü insan atıp tutuyor...
Sessizce ve kimsesizce ayrılmak geçti içimizden, hem bu limandan, hem bu can evimizden.
Bu kararı verirken kaburgamızın tam ortasına saplanan bir hain hançeri sizle paylaşmak istiyorum:
"Çarşı Beşiktaş'ın üstüne geçti"
İşte bu halüsülasyon ve sınırı belli olmayan dedikodulardan dolayı...
Beşiktaş neresiydi, Çarşı kimdi? Bu ne yaman çelişkiydi ki...
Şanlı Beşiktaş olmasa Çarşı olurmuydu ki?
Neyse...
İnşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. Dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.
Hakkımız geçtiyse size hakkınızı helal edin.
Biz bizimkileri sizlere helal ediyoruz.
ÇARŞI
adına Alen Markaryan