icemen
New member
- Katılım
- 7 Şub 2007
- Mesajlar
- 20,136
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ferrari’yi boşuna atan Hüseyin Göçek Jöntürkünü anlıyorum; büyük takım topçusunu oyundan atmak benim de çocukluk hayallerimdendi. Rüyalarda Doğan Babacan olur Vili Vanderkerkof’a, icabında ikizi Rene’ye en çok da Real Madrid topçularına bir bir ve arzuyla gösterirdim kırmızıları. Ama sevgisiz değil otoriterdim ben. Maç sonu kendisini sarılarak tebrik etmek isteyen Bursasporlu Turgay’a,kırmızı ışıkta mendil satan çocuk muamelesi yapan sert abi Bünyamin Gezer de kırmızıyı yedi benden. Hakemlerdeki homofobiyi anlamak zor değil. Fakat bu ne sevgisizliktir; “Prensip meselesi canım sarılmıyor öpüşmüyorum” dersin bir tokalaşırsın bir makas alırsın hepsi bu.
Kitlesel eğlencenin başaktörü değil ağır ceza da mübaşir gibi adam. Aşil tendona haşin bir Emre Aşık darbesi bile bu denli kıramazdı bir topçuyu. ‘Kurtlar Vadisi’ kokulu bu hareketler futbolumuzun aktörlerine yakışmıyor. Mesafeler önemli; hakemin oyuncuyla mesafesi Giray ile Egemen arasındakinden fazla olmamalı; defans değil hanımgöbeği. Dilerim Denizli’nin Eskişehirde karşımıza çıkaracağı göbek buna benzemez. Veda toplantısında bizi tespit manyağına çeviren ve gülümseyince daha bi güzel olan Fatih Terim’in analizlerinde de vardı bu göbek meselesi ama az koşan çok üfleyen ve oyunu baltalayan göbekli Türk hakem tespitini de duymak isterdim. Soyunma odası basan fanatik yönetici tipinden de dem vurmalıydı hocamız; yolu açık olsun. Soyunma odasına inip takımı kalaylamayan Ali İpek olsun. Kızmaca yok; tespitte hata olmaz.
***
Kadıköy’de Cimbom’un havasını bozan büyülü, yerleşik ve gerçeküstü bir güç var sanki. Buradan bakıldığında ‘Dünyanın sonucu bilinen tek derbisi’ diyesi geliyor insanın; demem Keyta-Karlos eşleşmesinin Bret Pit-Ancelina Coli kadar seyri güzel olup olmayacağı kişisel merakım maça dair.Oynamazsa Aleks’in yerinde Özer Cimbom’un ikiz kulelerini çözer. Öte yanda Raykart ve ‘Yerli Galaktikos’, Ultraslanın yeni kahramanları olmayı deneyecek. Sert, soğuk, delipgeçer bakışlarıyla bana Hakan Balamir’i anımsatan Elano Bulumer, Trabzon maçının formsuzu Arda’nın yerinde ilk onbir başlarsa şaşırmamalı. Yoksa kabak dedi dedi kuul Küvıl a patlayacak. Teknik direktörlerimiz kusurumuza bakmasınlar ki herbirimiz kâh pıleysiteyşından kâh menecır oyunundan ilk onbir yapmaya fena halde âşığız ve alışığız. Benim sistem tek beyin gibi davranabilen orta üçlü ve biri beleşçi iki forvete dayanır mesela; orta üçlü Gökhan-Emre-Ciksin son adam Manisa’dan Diksın. Kötü oynayan kendiliğinden çıksın; Semih sonradan girsin ve imkânsızları atmaya devam etsin. Oynarbaşlıklı Semih’in kafa şutu Angelov’unki ile birlikte haftanın iki imkansız gol vuruşuydu. Livırpul’un balondan yediği gol mü; Eee, alma Beşiktaşlının ahını çıkar İniesta İniesta. Kahe her hafta atsın güzel güzel kırıtsın; “Beşiktaşımız umut veriyor” diyen çıksın Kazan’ın önüne pişmiş kelle gibi sırıtsın!
***
Kasımpaşa kıyıları tersane ve tribünler tertemizdi, soğuktu ve yağmur çiseliyordu. Beşiktaşlı iki kupanın hatrına, başkanını ‘güzel güzel gitmeye’ teşvik eden o mahur besteyi haykırıyordu; ‘Yeter’. Sağduyunun şarkısı. Sağ gösterip sol vurmasını ve aday olmamasını umduğum başkanımız bu sese kulak verirse şanıyla ve şık bırakan bir başkan oluverecektir. “Mutsuzum seninle Ferit, beni hiç şımartmıyor ve sevdiğini hissettirmiyorsun” diyen bir Filiz Akın’a şöyle buğulu gözlerle kırık dökük bakılır, ‘nanköör’ der gibi manidar bir kılark çakılır ve mutluluk dileyerek Cüneyt Arkın hızıyla çıkılır kadrajdan. Dış-gündüz. Gecenizi gündüzünüze kattınız evet, elinizden geleni yaptınız ama olmadı olamıyor. Kalır da kazanırsanız olacakları görür gibiyiz; ilk yenilgide Denizli’nin ‘arkasında durur’, sonra büyük paralar vererek aldığınız orta kalite yabancıları gönderirsiniz, sonra onlar ‘Kas’a gider fifaya gider, alayına gider, astarı yüzünden Tabata’ya gelir. “Gözün aydın hocam, Tabata’yı aldım” müjdenize, yazıldığı gibi “Niye ki?” dediyse hocamız doğruysa bu diyalog ağlamak istiyorum. Böyle yönetildiğimizi bilseydik, bu kulüpten yaz boyunca keko gibi Deko bekleyip durmazdık boşuna. Siz bu kafayla alsanız alsanız, Hulyo Sezar’a eşek yükü para ödeyip alırsınız Antep’ten. Sonra Levent Erdoğan binip o eşşeğin üstünde poz verir. Geliniz şu art niyetsiz renktaşınıza kulak veriniz; tarihe tüm Fener ve Galatasaraylıların en sevdiği Beşiktaş başkanı olarak geçmek üzeresiniz. Beşiktaşımıza ve yıllar sonra tekrar kullanmak üzere kendinize bir şans veriniz. Biliniz ki o mahur beste siz gidene dek daha çoook çalacak ve kıymetli eşinizle beraber her dinleyişte yıpranıp fenalaşacaksınız. Şu güzelim taraftara da yazıktır, bakınız şu haykırıştaki karşılıksız sevgiye: “Kim gelirse gelsin adam gibi gelsin, Beşiktaşımıza iyi şeyler versin.” Evladına eş seçer gibi kaygılı, kızına âşık baba şefkatindeki bu taraftarın duymak istediği aşikârdır. “Kızım seni Behlül’e vereyim mi”, “İstemem babacım istemem; O’nun adı Behlül her güzele mehlül, istemem babacım istemem.”
***
Çavi diye yazarken misal, Türk Dil Kurumu’nun bana verdiği yetkiye röveşata yaptığımı sanıyor idim; lakin bonservisi elinde bir okurum tırnak içinde ‘Xavi’yi de eklemem gerektiğini uyarmış. Yapıcı eleştiri iyidir ve çavi çaviyi söker. Heyhat yerimiz dar, lafımız çoktur; okuması da zordur, kabul. Futbolu gülerek yaşamayı tercih edenler için varım. Okunduğu gibi yazan okunmayan bir yazarım. Ders almam veririm; ‘Anlayana sivrisinek saz anlamayana Çeh Fabregas’ derim. Editörüm tüm ısrarlarıma rağmen “Erken yolla taşra da okuyor seni” diyerek Fabregası vermiştir yazanına; Volfsburk topuna giremeyişim bundan. Üç gecedir kâbuslarımda Edin Jeko’nun ‘Tecavüzcü Coşkun’ bakışlarını görmekteyim umarım ki üstüm açık kalmış olsun. Ve olmasın artık racon kesen Polat Alemdar tipler futbolumuzda; kalbe derin koşular yapan ‘Canım ailem’iz olsun futbol. Fener yener alt olur Cimbom yener üst olur; İstanbul pazara kadar bayram yeri Bükreş fena alt-üst olur. Burası Beşiktaş bişey olmaz anne. Gülten’in Ahmet ini sevdiği kadar sev beni.
Feridun Düzağaç-Radikal
Kitlesel eğlencenin başaktörü değil ağır ceza da mübaşir gibi adam. Aşil tendona haşin bir Emre Aşık darbesi bile bu denli kıramazdı bir topçuyu. ‘Kurtlar Vadisi’ kokulu bu hareketler futbolumuzun aktörlerine yakışmıyor. Mesafeler önemli; hakemin oyuncuyla mesafesi Giray ile Egemen arasındakinden fazla olmamalı; defans değil hanımgöbeği. Dilerim Denizli’nin Eskişehirde karşımıza çıkaracağı göbek buna benzemez. Veda toplantısında bizi tespit manyağına çeviren ve gülümseyince daha bi güzel olan Fatih Terim’in analizlerinde de vardı bu göbek meselesi ama az koşan çok üfleyen ve oyunu baltalayan göbekli Türk hakem tespitini de duymak isterdim. Soyunma odası basan fanatik yönetici tipinden de dem vurmalıydı hocamız; yolu açık olsun. Soyunma odasına inip takımı kalaylamayan Ali İpek olsun. Kızmaca yok; tespitte hata olmaz.
***
Kadıköy’de Cimbom’un havasını bozan büyülü, yerleşik ve gerçeküstü bir güç var sanki. Buradan bakıldığında ‘Dünyanın sonucu bilinen tek derbisi’ diyesi geliyor insanın; demem Keyta-Karlos eşleşmesinin Bret Pit-Ancelina Coli kadar seyri güzel olup olmayacağı kişisel merakım maça dair.Oynamazsa Aleks’in yerinde Özer Cimbom’un ikiz kulelerini çözer. Öte yanda Raykart ve ‘Yerli Galaktikos’, Ultraslanın yeni kahramanları olmayı deneyecek. Sert, soğuk, delipgeçer bakışlarıyla bana Hakan Balamir’i anımsatan Elano Bulumer, Trabzon maçının formsuzu Arda’nın yerinde ilk onbir başlarsa şaşırmamalı. Yoksa kabak dedi dedi kuul Küvıl a patlayacak. Teknik direktörlerimiz kusurumuza bakmasınlar ki herbirimiz kâh pıleysiteyşından kâh menecır oyunundan ilk onbir yapmaya fena halde âşığız ve alışığız. Benim sistem tek beyin gibi davranabilen orta üçlü ve biri beleşçi iki forvete dayanır mesela; orta üçlü Gökhan-Emre-Ciksin son adam Manisa’dan Diksın. Kötü oynayan kendiliğinden çıksın; Semih sonradan girsin ve imkânsızları atmaya devam etsin. Oynarbaşlıklı Semih’in kafa şutu Angelov’unki ile birlikte haftanın iki imkansız gol vuruşuydu. Livırpul’un balondan yediği gol mü; Eee, alma Beşiktaşlının ahını çıkar İniesta İniesta. Kahe her hafta atsın güzel güzel kırıtsın; “Beşiktaşımız umut veriyor” diyen çıksın Kazan’ın önüne pişmiş kelle gibi sırıtsın!
***
Kasımpaşa kıyıları tersane ve tribünler tertemizdi, soğuktu ve yağmur çiseliyordu. Beşiktaşlı iki kupanın hatrına, başkanını ‘güzel güzel gitmeye’ teşvik eden o mahur besteyi haykırıyordu; ‘Yeter’. Sağduyunun şarkısı. Sağ gösterip sol vurmasını ve aday olmamasını umduğum başkanımız bu sese kulak verirse şanıyla ve şık bırakan bir başkan oluverecektir. “Mutsuzum seninle Ferit, beni hiç şımartmıyor ve sevdiğini hissettirmiyorsun” diyen bir Filiz Akın’a şöyle buğulu gözlerle kırık dökük bakılır, ‘nanköör’ der gibi manidar bir kılark çakılır ve mutluluk dileyerek Cüneyt Arkın hızıyla çıkılır kadrajdan. Dış-gündüz. Gecenizi gündüzünüze kattınız evet, elinizden geleni yaptınız ama olmadı olamıyor. Kalır da kazanırsanız olacakları görür gibiyiz; ilk yenilgide Denizli’nin ‘arkasında durur’, sonra büyük paralar vererek aldığınız orta kalite yabancıları gönderirsiniz, sonra onlar ‘Kas’a gider fifaya gider, alayına gider, astarı yüzünden Tabata’ya gelir. “Gözün aydın hocam, Tabata’yı aldım” müjdenize, yazıldığı gibi “Niye ki?” dediyse hocamız doğruysa bu diyalog ağlamak istiyorum. Böyle yönetildiğimizi bilseydik, bu kulüpten yaz boyunca keko gibi Deko bekleyip durmazdık boşuna. Siz bu kafayla alsanız alsanız, Hulyo Sezar’a eşek yükü para ödeyip alırsınız Antep’ten. Sonra Levent Erdoğan binip o eşşeğin üstünde poz verir. Geliniz şu art niyetsiz renktaşınıza kulak veriniz; tarihe tüm Fener ve Galatasaraylıların en sevdiği Beşiktaş başkanı olarak geçmek üzeresiniz. Beşiktaşımıza ve yıllar sonra tekrar kullanmak üzere kendinize bir şans veriniz. Biliniz ki o mahur beste siz gidene dek daha çoook çalacak ve kıymetli eşinizle beraber her dinleyişte yıpranıp fenalaşacaksınız. Şu güzelim taraftara da yazıktır, bakınız şu haykırıştaki karşılıksız sevgiye: “Kim gelirse gelsin adam gibi gelsin, Beşiktaşımıza iyi şeyler versin.” Evladına eş seçer gibi kaygılı, kızına âşık baba şefkatindeki bu taraftarın duymak istediği aşikârdır. “Kızım seni Behlül’e vereyim mi”, “İstemem babacım istemem; O’nun adı Behlül her güzele mehlül, istemem babacım istemem.”
***
Çavi diye yazarken misal, Türk Dil Kurumu’nun bana verdiği yetkiye röveşata yaptığımı sanıyor idim; lakin bonservisi elinde bir okurum tırnak içinde ‘Xavi’yi de eklemem gerektiğini uyarmış. Yapıcı eleştiri iyidir ve çavi çaviyi söker. Heyhat yerimiz dar, lafımız çoktur; okuması da zordur, kabul. Futbolu gülerek yaşamayı tercih edenler için varım. Okunduğu gibi yazan okunmayan bir yazarım. Ders almam veririm; ‘Anlayana sivrisinek saz anlamayana Çeh Fabregas’ derim. Editörüm tüm ısrarlarıma rağmen “Erken yolla taşra da okuyor seni” diyerek Fabregası vermiştir yazanına; Volfsburk topuna giremeyişim bundan. Üç gecedir kâbuslarımda Edin Jeko’nun ‘Tecavüzcü Coşkun’ bakışlarını görmekteyim umarım ki üstüm açık kalmış olsun. Ve olmasın artık racon kesen Polat Alemdar tipler futbolumuzda; kalbe derin koşular yapan ‘Canım ailem’iz olsun futbol. Fener yener alt olur Cimbom yener üst olur; İstanbul pazara kadar bayram yeri Bükreş fena alt-üst olur. Burası Beşiktaş bişey olmaz anne. Gülten’in Ahmet ini sevdiği kadar sev beni.
Feridun Düzağaç-Radikal